Hannah Arendt düşüncesinde insanlığa karşı suçların temellendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Hannah Arendt (1906-1975) yirminci yüzyılın önde gelen politika kuramcılarındandır. Meslekten hukukçu olmamasına karşın, Arendt, özellikle ?nihai çözüm?ün yerine getirilmesinde anahtar rol oynayan Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann?ın Kudüs?te yapılan yargılanmasına katıldıktan sonra, insanlığa karşı suçlar kavramıyla yakından ilgilenmiştir. Bu çalışma, Hannah Arendt düşüncesinin izini sürerek insanlığa karşı suçların kuramsal yönünün yeniden ele alınması amacıyla hazırlanmıştır. İnsanlığa karşı suçlar özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyasının hukuk ve ahlak tasavvurunda yaygın bir önem kazanmıştır. İnsanlığa karşı suçlar kavramı sadece mağdurlara ve onların mensup olduğu gruplara karşı işlenen suçları ima etmez söz konusu suçlar kişinin mensubu olduğu gruptan ayrı olarak bütün insanlığa karşı işlenmiştir. Kavram aynı zamanda diğer canlılardan farklı olarak bütün insanların paylaştığı belirli bir niteliğe karşı işlenmiş suçlara vurgu yapmaktadır. Arendt?in düşüncesi insanlığa karşı suçların iki anlamını da kapsar. Arendt?e göre insanlığa karşı suçlar, insanlık durumunun en temel özelliği olan çeşitliliğe karşı işlenmiş suçlardır. Çeşitlilik ve çoğulluk Arendt için aynı anlama gelmektedir ve her iki kelime de insan olmanın belirleyici karakterini oluşturmaktadır. Arendt, uluslararası suçların, bu suçların bütün insanlığa karşı işlendiğinin göz önüne alınarak yargılanması gerektiğini belirtir. Arendt?e göre söz konusu suçların yargılanması politik amaçlara kurban edilmemelidir.Hannah Arendt ? İnsanlığa Karşı Suçlar ? Soykırım ? Totalitarizm ? Kötülüğün Sıradanlığı ? Adolf Eichmann?ın Yargılanması ? Haklara Sahip Olma Hakkı Hannah Arendt (1906-1975) was one of the major political theorists of twentieth century. While she had no legal training, she was closely interested with the concept of crimes against humanity especially joining after the trial of Nazi war criminal Adolf Eichmann in Israel who had played a key role in implementing ?the final solution? . This study follows the thought of Hannah Arendt with the hope of instituting a new theory of crimes against humanity. ?Crimes against humanity? has attained vast significance in the legal and moral imaginations of the post- World War II world. The concept of crimes against humanity suggests offenses that afflict not only the victims and their own groups, but all human beings, regardless of their community. The phrase also means that these offences violate the status of being human that we all share and that distinguishes us from other natural creatures. Hannah Arendt?s thought fulfills this double meaning of the concept. For Arendt, crimes against humanity are an attack on human diversity as such, that is, upon a characteristic of the ?human status? without which the very words ?mankind? or ?humanity? would be devoid of meaning. Diversity and plurality are identical for her and both words entitle the defining characteristic of humanity. Arendt believes that the grounds of jurisdiction suitable for international crime must be limited to those appropriate to crimes that offend against all humanity. She also firmly believes that international criminal trials must never be performed as morality plays, or for any other hidden political reasons.Hannah Arendt ? Crimes Against Humanity ? Genocide ? Totalitarianism ? Banality of Evil ? Trial of Adolf Eichmann ? Right to Have Rights
Collections