Afrika`nın Kuzeyini Güneyinden ayıran toplum Tevârikler ve stratejik konumları: Osmanlı-Tevârik münasebetleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kendilerine özgü hayat biçimleriyle Büyük Sahra'nın diğer kabile ve kavimlerinden ayrılan Tevârikleri ve bu kabilelerin stratejik konumlarını, Osmanlı Devleti'yle olan münasebetleri bağlamında kapsamlı bir değerlendirmeye tâbi tutan bu çalışma, yaşadıkları coğrafyanın da verdiği imkânlarla bu mülessimûn kabilelerin Kuzey'den Güney'e uzanan Sahra merkezli Afrika siyasi tarihine ilişkin asırlardır süregelen hâkimiyet mücadelelerine ışık tutmaktadır. Osmanlı Devleti, kurmuş olduğu sağlam bağlarla kıta Afrika'sında yaşayan yerel halkları, yüzyıllar boyunca idare etmiş ve bu zaman zarfında bölge halkları ile Osmanlı yönetici sınıfı arasında büyük yakınlaşmalar oluşmuştur. Tevârik kabilelerinin mahalli unsurlarla ve Nijer yayında kurulan sultanlıklarla tarihsel süreç içerisinde girdiği siyasî, dinî, iktisadî ve sosyo-kültürel etkileşimi, asırlardır kendi doğal seyrinde devam ederken, 1830 yılında Fransa'nın Cezayir'e yerleşmesi ve burayı üs edinerek Sahra'ya doğru açılması günümüze uzanan problemler yumağının oluşmasındaki temel nedendir. Zira modern sömürge anlayışını temsil eden bu yeni güç, bölgeyi tam anlamıyla gelenekten koparmış ve çekişme alanına dönüştürmüştür.Buna karşın, Osmanlı Devleti'nin kıtanın mevcut yapısını korumaya yönelik Trablusgarp merkezli gayretleri yanında Kuzey Tevârikleri'nden Ezgarların Osmanlı tâbiiyetini kabul etmesi, Fransızların kuzeyden güneye inmelerinde önemli bir engel teşkil etmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti'nin bölgedeki diğer dayanağı Senûsiyye hareketi, devlet desteğiyle görünürlüğünü arttırarak, 19. yüzyılın ikinci yarısından beri Trablusgarp hinterlandındaki etki sahasını genişletmiş ve Sahra'daki açtığı zaviyelerin de gücüyle Hıristiyanlığa karşı sert bir mukavemet hattı tesis etmiştir. Bu sayede Türkler, Fransız nüfuzuna karşı sadece manevi destek elde etmemiş, aksine Sahra toplumlarını `Senûsi Kardeşliği` çatısı altında örgütleyerek Fransızların karşısına dikilmiştir. Bu yönüyle 19. yüzyıl Afrikâ-yi Osmanî'sinde sömürgeci güçlere karşı sürdürülen birçok irili ufaklı direnişe şahit olunmuştur. Nitekim Trablusgarp Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından, Fizan'ı üs edinen Senûsilerin tesis ettiği 'Sahra Kardeşliği'nin en önemli mahalli destekçileri Muhammed Ali el-Eşheb, Muhammed Abdullah es-Sünnî, Şeyh Amûd, Sultan Tegama, Fihrûn ag el-Ensâr, Kâvsan ag Muhammed ve Muhtar b. Muhammed Kodogo olmuştur. Bu mücadele süreci, 13 Aralık 1916 tarihinde Güney Tevârikleri'nin öncülüğünde Agades cephesinde sembolleşmiş ve 1922 yılına kadar mahalli unsurların Türklerle yekvücut olmasıyla devam ettirilmiştir. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'ne tebaa olmayı kabul eden son milletin Tevârikler olduğunu burada ifade etmek gerekmektedir. Bu yönüyle Osmanlı Devleti, bölgeden çekilirken Senûsiler eliyle mahalli idarecileri, mükemmel sûrette örgütleyerek gerçek manada bir direniş süreci başlattığı ve Fransa'nın Sahra, Batı ve Merkezî Sudan'daki işgal politikalarına karşı mücadele noktasında mutlak manada bir başarı kazandığını söylemek mümkündür.Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Fransa, Tevârik Kabileleri, Senûsiyye Hareketi, Trablusgarp, Fizan, Büyük Sahra, Batı ve Merkezî Sudan, Agades, Zinder. This study, which makes a comprehensive assessment of the Tawarek people who differentiate other tribes and peoples on the Sahara with their own way of life and their strategic positions in the context of the relations with the Ottoman Empire, sheds light on the ongoing struggle for dominance of these mülessimûn (veiled faces) tribes concerning the Sahara centred African political history that reach from North to South. The Ottoman Empire administered the local people living in the African continent for centuries thanks to the solid ties that had been established with these people, and during this time, highly intimate relationships occurred between the peoples of the region and the Ottoman ruling class. While Tawarek's political, religious, economic and socio-cultural interaction with the local people and the sultanates in Niger Bend had been continuing throughout the historical process for centuries in its natural course, the French settlement in Algeria in 1830 and its spread towards Sahara by setting up a base in this region became the main reason of the problems extending today. This new power representing modern imperial mentality, broke the region off its traditions literally and transformed it into an area of conflict.In return, Ottoman State's (Devlet-i Aliyye) Tripoli-centered effort to protect the continent's current structure and the acceptance of Azgar Tribe, one of the Northern Tawarek, of the vassallage of the Ottoman Empire constituted a major obstacle for the descend of French from North to South. In addition, the Senussi movement, Ottoman State's other support in the region, increased its visibility with the state support and expanded its sphere of influence since the second half of the 19th century in Tripoli hinterland and with power of the zawiyas opened by the Senussi movement in the Sahara, a hard resistance line against Christianity was established. In this way, the Turks not only had moral support against the French influence but they also stood against the French by organizing the Saharan communities under the roof of 'the Senusi Brotherhood'. In this aspect, in the 19th century Ottoman Africa (Afrikâ-yi Osmanî), many large and small scale resistances that gave the colonial powers a hard time were witnessed. Indeed, after the loss of Tripoli War, Muhammed Ali al-Eşheb, Muhammed Abdullah al-Sunni, Sheikh Amud, Sultan Tegama, Fihrun ag al-Ensar, Kâvsan ag Muhammed and Muhtar b. Muhammed Kodogo became the most important local supporters of 'Sahara Brotherhood' that was established by the Sennusis who acquired Fezzan as their base. This process of struggle became iconic in Agadez (formerly spelled Agades) front under the leadership of the southern Tawarek in 13 December 1916, and it continued with the coalescence of Turks with the local groups until 1922. In this respect, it is necessary to express that the last nation admitting to be a vassal of the Ottoman Empire was Tawarek. On that sense, it is possible to claim that the Ottoman Empire, while withdrawing from the region, initiated a resistance process in real terms by perfectly organizing the local administrators through Senusis and won a victory in the absolute sense against the occupation policy of France in the Sahara, Western and Central Sudan.Keywords: Ottoman Empire, France, Tawarek Tribes, the Senussi Movement, Tripoli, Fezzan, the Sahara, Western and Central Sudan, Agadez, Zinder.
Collections