Essays on delegation of sequential decisions and evolution of leadership and altruism: Theory and experiments
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu doktora tezi üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Doç. Dr. Alp Atakan ve Doç. Dr. Levent Koçkesen ile ortak bir çalışma olup, bir `boş-laf` (cheap-talk) modelindeki sıralı kararların optimal delegasyonunu analiz etmektedir. İkinci ve üçüncü bölümler saha deneyleri kullanılarak yapılan çalışmaların sonuçlarını içermektedir. Prof. Dr. Şule Alan, Doç. Dr. Seda Ertaç ve Prof. Gyonghi Loranth ile ortak olarak gerçekleştirilen ikinci bölüm liderliğin gelişimini araştırmakta, üçüncü bölüm ise diğerkamlık ile ilgili tercihlerin gelişimini incelemektedir.Daha ayrıntılı olarak, birinci bölüm bilgi sahibi bir yöneticinin bir dizi kararı en optimal şekilde bir ajana nasıl delege edeceğini araştırır niteliktedir. Analiz edilen modelde yönetici ve ajan birbirinden farklı tercihlere sahip olabilir ve bu durum ajanın özel bilgisi dahilindedir. Her periyotta yönetici tarafından bir bilgi gözlemlenir. Ajan bir karar vermeden önce, yönetici gözlemlediği bilgi ile ilgili ajana doğrulanamayan maliyetsiz bir mesaj gönderir. Bu nedenle, her periyotta iletişim literatürde `boş-laf` olarak adlandırılan yapıdadır, yani yönetici doğruyu söylemek zorunda değildir. Oyunun ilginç bir dengesinde, yönetici zaman içinde ajana verilen kararların önemini giderek arttırmaktadır. Böylece yönetici, yansız (unbiased) bir itibara sahip olmak isteyen ajanın ilk başta kendi tercihlerine uygun kararlar almasını sağlamaktadır. Sonlara doğru, ajan pozitif ihtimalle kendi favori kararını oynamaktadır. Yöneticinin optimal stratejisi geçmişte her daim kendi favori kararını gözlemlediyse her periyotta eksiksiz bilgi almasını sağlamaktadır. Yönetici ve ajanın tercihlerinin birbirinden farklı olma derecesi arttıkça daha az önemli tercihler ilk başlarda delege edilmekte, böylece ajana daha önemli kararlar sonlara doğru tahsis edilmektedir, yani ajan daha hızlı terfi almaktadır.İkinci bölüm liderliğin gelişimi üzerine yapılmış bir saha deneyinin sonuçları içermektedir. Kadınların erkekler kadar şirketlerdeki üst düzey işler gibi liderlik pozisyonlarında yer almadıkları bir gerçektir. Bununla beraber, literatürde bu farklılığın hayat döngüsünde tam olarak ne zaman ve neden ortaya çıktığı ile ilgili güçlü bir kanıt bulunmamaktadır. Bölüm iki bu farklılığın doğasını keşfetmektedir. Riskli durumlarda bir grup adına alınan kararlar göz önüne alındığında, liderlik öz seçiminde cinsiyet farklılıklarının zaman içinde nasıl geliştiği incelenmektedir. /.{I}stanbulda gerçekleştirilen büyük ölçekli bir saha deneyinin verilerinin analizi sonucunda, erkeklerin ve kızların ilkokul çağında lider olmaya isteklilik konusunda anlamlı bir farklılık göstermediği gözlemlenmiştir. Bunun yanında ergenlikte, kızların istatiksel açıdan anlamlı olarak daha az sorumluluk aldığını ve bir grubun başına lider olarak geçmeye erkeklere göre daha az istekli olduklarını gözlemlemekteyiz. Liderliğe isteklilikle bağıntılı değişkenlerin arasında, toplum içinde performans göstermeye ilişkin kendine güven her iki cinsiyet için de ilkokul ve ergenlik çağında en öne çıkan değişken olarak gözlemlenmiştir. Her ne kadar kendine güven ergenliğe doğru her iki cinsiyet için de bir düşüş gösterse de, bu düşüş kızlar için erkeklere kıyasla daha fazla olmaktadır. Bu bulgu kendine güvende iki cinsiyet arasında meydana gelen farkın liderlik kararları üzerine anlamlı bir rolü olduğunu göstermektedir.Üçüncü bölüm diğerkamlık üzerine tercihlerin zaman içinde değişebilir olup olmadığını araştırmaktadır. Ayrıntılı olarak, diğerkamlık üzerine tercihlerin çocukluk çağında gelişimi bir saha deneyi yardımıyla analiz edilmektedir. Negatif varlık şokları şeklinde edinilen olumsuz deneyimlere sahip çocukların pozitif deneyimlere sahip çocuklara göre bağışta bulunmaya daha yatkın oldukları gözlemlenmektedir. Dahası, bu deneyimler sadece orta ve yüksek gelir seviyesindeki ailelerin, dolayısıyla bu tarz şoklara daha az maruz kalan çocukların bağış yapma yatkınlıklarını değiştirmektedir. Bağış yapma kararı çevrenin varlık seviyesi ve arkadaşların deneyimleri gibi dış değişkenlere de bağlılık göstermektedir. Tümüne birden bakıldığında bu bulgular dışsal negatif varlık şoklarının insanların bağış yapmaya yatkınlıklarının başka insanların duygularına ve ihtiyaçlarına ilişkin farkındalıklarını yani empati kurabilme seviyelerini yükseltme yoluyla arttırdığına işaret etmektedir. This dissertation consists of three chapters. Chapter 1 is joint work with Assoc. Prof. Alp Atakan and Assoc. Prof. Levent Kockesen and it analyzes the optimal delegation of sequential decisions in a model of cheap talk. The second and the third chapters are field experiments. Chapter 2, which is joint work with Prof. Sule Alan, Assoc. Prof. Seda Ertac and Prof. Gyongyi Loranth, explores the development of leadership and the third chapter examines the evolution of altruistic preferences in childhood. More specifically, Chapter 1 explores how an informed principal optimally delegates a set of decisions over time to an agent. The principal and the agent might have a conflict of interest, which is private information of the agent. Each period a state of the world is realized and observed only by the principal. Before the agent makes a decision, the principal can send a costless message to her regarding the state of the world, which is not verifiable. Therefore, the communication in each period is in the form of `cheap-talk`, i.e., the principal does not need to tell the truth. In an interesting equilibrium, the principal gradually increases the importance of the decisions assigned to the agent over time. In this way, he makes the agent act in accordance with his preferences in the beginning because the agent wants to build a reputation for being unbiased. Towards the end, the agent starts playing her own favorite action with positive probability. The optimal strategy of the principal allows him to provide full information in every period as long as he has always observed his favorite actions in the past. As the conflict of interest between the principal and the agent increases, less important decisions are assigned in the beginning, therefore the agent has been given more important decisions towards the end, i.e., faster promotion takes place. Chapter 2 is a field experiment on the development of leadership. It is a fact that women are not taking part in leadership positions such as top-level jobs in corporations to the same extent as men. However, there is no strong evidence on when and why this difference appears in the life cycle. Chapter 2 explores the nature of these gaps. Particularly, I study the evolution of gender differences on the selection into leadership over time within the context of decisions made on behalf of the group under risky situations. Exploiting data from a large-scale experiment conducted in Istanbul, I show that boys and girls are not different in terms of the willingness to become a leader, however in adolescence girls are less likely to take the responsibility and lead a group. Among many correlates of leadership willingness, self-confidence regarding the performance in public has been found to be the most prominent predictor for both genders across the two life stages. Although, confidence declines as both genders reach teen years, it drops more dramatically for girls than it does for boys. This finding suggests that the widening gender gap in confidence plays a significant role in the gender gap of leadership decisions. Chapter 3 asks whether other-regarding preferences are malleable. In particular, the development of altruistic preferences in childhood within a controlled field experiment is analyzed. I show that negative experiences in the form of negative wealth shocks make children more likely to donate compared to children with positive experiences. Moreover, experiences only change the donation willingness of children who come from medium- and high- wealth families and who may have been less exposed to such outcomes. The decision to donate is also related to surroundings such as wealth level and experiences of friends. Taken together, these results suggest that exogenous negative wealth shocks may increase the willingness to donate through increasing people's awareness of other people's emotions and needs, i.e. the level of empathy.
Collections