Preeklamptik gebeliklerde beyin omurilik sıvısı nitrik oksit düzey değişiklikleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Preeklampsi; 20. gebelik haftasından sonra ortaya çıkan, ödem, proteinüri ve hipertansiyon ile karakterize sistemik bir hastalıktır. Etiyolojisi bir çok teoriye rağmen hala kesin olarak bilinmeyen, patofizyolojisinde vazospazm, endotel hasarı ve koagülasyon bozukluğu olan ve bu patolojilere bağlı klinik ve laboratuar bulgularla ortaya çıkan, ciddi fetal ve maternal morbidite ve mortalite ile seyreden bir hastalıktır. Kesin bir tedavisi olmayan ve semptomların ancak doğum ile düzelebildiği bu hastalığın tanı ve takibinde bazı kriterler vardır. NO = (:N:0:) = Azot monoksit olarak da bilinen, ileri derece toksik ve renksiz bir gazdır. Serbest radikal tanımına uyar ve reaktif bir oksijen türevidir. Yan ömrü çok kısadır. Lipofilik özellikte olmasının yanı sıra, oksijensiz ortamda oldukça stabildir ve suda erir. Düşük konsantrasyonlarda bile, eğer ortamda oksijen varsa stabilitesini koruyabilen NO, bilinen en düşük molekül ağırlıklı, biyoaktif memeli hücresi sekresyon ürünüdür. Diğer bilinen radikallerden farklı olarak düşük dozlarda toksik etkisi yoktur, ayrıca bunun yanında çok önemli fizyolojik görevleri de vardır. NO lokal olarak sentez edildiği yerde bir kaç saniye içerisinde vasküler yumuşak kasları gevşeten ve trombosit agregasyonunu inhibe eden serbest bir radikaldir. Travma, Alzheimer hastalığı, bazı demyelinizan ve nörolojik hastalıklarda BOS NO düzeylerinde değişme saptandığı çeşitli çalışmalarda rapor edilmiştir. Biz gebeliğe özgü bir multisistem hastalık olup, hedef dokularından biri de santral sinir sistemi olan preeklampside santral sinir sistemi semptomlarının meydana gelmesinde NO değişimi etkisinin olup olmadığı ve BOS NO düzeylerindeki değişikliği saptamak amacı ile bu çalışmayı planladık. Bu çalışma, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Kliniğine 15 Ocak 2000-15 Ocak 2001 tarihleri arasında `Preeklampsi` tanısıyla kabul edilen hastalar üzerinde yapıldı. Çalışmaya 32 hafta ve daha büyük gebeliği olan, takibi esnasında gebeliğinin sezaryen seksiyo ile sonlandırılmasına karar 49verilen ve operasyon için anestezi yöntemi olarak `spinal anestezi` yapılması uygun görülen 21 preeklamptik gebe ve 27 normotensif gebe dahil edildi. Preeklampsi ve kontrol grubundaki tüm hastaların yaş, gestasyonel hafta, sistolik ve diastolik kan basınçları, pariteleri ve fetal doğum ağırlıkları öğrenildi. Hipertansif ve normotansif hastaların pariteleri, fetal doğum ağırlılan, sistolik ve diastolik kan basınçları arasında saptanan farklar istatiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Preeklampsi ve kontrol grubundaki tüm hastaların başvuru esnasında ultrasonografîk muayeneleri, non-stres testleri, biyokimyasal ve hematolojik tetkikleri yapıldı. Hastaların S GOT, SGPT, üre, kreatinin, ürik asit, hemoglobin (Hb) ve trombosit değerleri tesbit edildi. Proteinüri, SGOT, SGPT ve ürik asit düzeyleri arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Bizim çalışmamız preeklamptik hastalarda BOS NO düzeylerini araştıran ilk çalışma olduğu için sonuçlarımız başka çalışmalarla karşılaştınlamamıştır. Preeklamptik grupla kontrol grubunun BOS total nitrit, direkt nitrit ve nitrat düzeyleri arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Kontrol grubundaki hastaların serum ve BOS total nitrit, direkt nitrit ve nitrat düzeyleri karşılaştırıldığı zaman bu üç parametrenin arasındaki farkın da istatiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p<0.05). Preeklamptik grupdaki hastaların serum ve BOS total nitrit ve nitrat düzeyleri arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı iken, direkt nitrit düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Uzun süreli vazokonstrüksiyonun yarattığı hipoksik zedelenmeden korunmak için ortaya konulan karşıt mekanizmalardan biri de NO sentez ve salınımıdır. Ancak NO' nun preeklampsinin hangi aşamasında ve hangi hastalarda ne derece etkili olduğu bilinmemektedir. NO vazospastik süreci yenmeye çalışan bir çok mediatörden sadece bir tanesidir ve salmımı doku oksijenizasyonun önemini ortaya koymaktadır. Bizim çalışmamızda preeklamptik gebelerin BOS NO düzeyleri kontrol grubuna göre yüksek olarak saptanmış olup bu bulgu hipotezimizi desteklemektedir. Bu çalışmada preeklamptik gebeliklerde BOS NO düzeyleri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bir artış gözlendi. BOS NO düzeylerindeki bu artış;(l) Preeklampside görülen santral sinir sistemi ile ilgili semptomlardan sorumlu faktör veya faktörlerden birinin NO'daki artışa bağlı olma olasılığı, (2) santral sinir sisteminde koruyucu bir mediator olarak NO üretiminin artmasının rolü ve (3) yeni tedavi preparatlannın oluşturulmasında NO üretimini 50artıran prekürsörleri içeren ajanların geliştirilmesi gibi seçenekleri düşünmemize imkan tanımaktadır. Ayrıca çalışmamız bu konudaki yeni ve detaylı araştırmalara olan gereksinimi açıkça ortaya koymaktadır. 51Tablo 15. Preeklamptik ve kontrol grubundaki hastaların klinik parametreleri *: Mann-Whitney U testine göre istatiksel olarak anlamlı (p<0.05) Tablo 16. Preeklamptik ve kontrol grubundaki hastaların biyokimyasal parametreleri *: Mann-Whitney U testine göre istatiksel olarak anlamlı (p<0.05) 52Tablo 17. Preeklamptik ve kontrol grubundaki hastaların serum ve BOS NO düzeyleri :Maraı-Whitney U testine göre istatiksel olarak anlamlı (p<0.05) 53kontrol preeklamptik Grafik 1. Preeklampsi ve kontrol gruplarının serum total nitrit (tn), serum direkt nitrit (dn), serum nitrat (n), BOS total nitrit, BOS direkt nitrit, BOS nitrat düzeylerinin grafiksel gösterimi. 54Tablo 18. Gebelikteki NO sentez değişiklikleri 5556
Collections