Işıklar (Ganos) dağı ve çevresinin neotektonik dönem jeomorfolojik-tektonik gelişimi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Çalışma alanı Marmara Bölgesi, Marmara Denizi batısında, Trakya Yarımadası Ergene Havzası güneyinde kalan Işıklar (Ganos) Dağı ve yakın çevresini içine alır. Çalışma alanı kuzeyden Tekirdağ-Malkara-Keşan karayolu ile sınırlandırılmıştır. Doğuda Marmara Denizi ve batıda Koru Dağı ve Işıklar Dağı arasından Saros Körfezine dökülen akarsuları drene eden Gökbüet Dere ile doğal olarak sınırlandırılır. Gaziköy-Saros Körfezi arasında GB-KD doğrultusunda uzanan Gölcük Depresyonu Çalışma alanının güney sınırını oluşturur. Çalışmalar, yaklaşık 874 Km2lik alan üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarda öncelikle jeolojik ve jeomorfolojik bütünlüğü koruyan makro yerşekli birimleri tanımlanarak 3 alt yöre altında Neotektonik Dönem jeomorfolojik ve tektonik gelişim ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar sonrasında Paleotektonik dönem ana yapısal temeli oluşturan metamorfik birimler üzerinde Eosen ve Oligosen dönemleri boyunca denizel ortamda diskordant olarak çökelen seriler, birbirleriyle yatay ve dikey geçişli olarak tektonik hareketlerle deformasyona uğramış olarak yükselime geçmişlerdir. Oligosen sonu Miosen başlarından itibaren K-G yönlü tektonik basınçlarla yükselen Eosen-Oligosen birimleri kıvrımlanarak Işıklar Dağı ve Koru Dağları yapısal birimlerini meydana getirmişlerdir. Güneyden kuzeye doğru daha genç birimlere geçilen yükselen çalışma alanı karasal ortam şartları altında şekillenmeye başlamıştır. Bugün Işıklar Dağı'nın yüksek çatı düzlüğünü oluşturan, nemli –sıcak iklim şartları altında şekillenen ve Anadolu yontuk düzünün Trakya'da ki uzantısı olarak, Trakya-Kocaeli aşınım yüzeyinin üst düzeyinde kalan Alt-Orta Miosen aşınım yüzeyi (DI jenerasyonu) 700-900 metreler arasında uzanım göstermektedir. Sistem Bekirdede aşınım yüzeyi sistemi olarak tanımlanmıştır. Sistem Orta Miosen sonlarında etkinlik kazanan tektonik hareketlerle 500 metre altına kadar basamaklanarak alçalmıştır. Üst Miosen başlarında Anadolu'nun bütünü ile yükselimine neden olan yükselime uygun olarak DI aşınım yüzeyi jenerasyonu yarılmaya ve parçalanmaya başlamıştır. Üst Miosen sonlarına doğru gelişen klimatik salınımlara bağlı olarak bölge kurak-yarıkurak denüdasyonal süreçlerin etkisi altında pedimantasyon sürecine girmiş ve DI aşınım yüzeylerinden kenar alanlara doğru pediment yüzeyleri ve üzerlerinde Adatepeleri ile dikkati çeken Üst Miosen (DII jenerasyonu) aşınım yüzeyleri gelişmiştir. Bugün 300-450 metreler arasında yüzeylenen ve Trakya-Kocaeli aşınım yüzeyi sisteminin alt seviyelerini oluşturan sistemler gelişmiştir. Havza kenarlarında yükselen Üst Miosen (DII jenerasyonu) yaşıt tortullarını oluşturan ve Trakya Havzası genelinde kolayca tanınan Ergene formasyonu ile Marmara-Saros ve Ege Havzaları kenarlarında çökelen Çanakkale formasyonları ayrı ayrı birimler olarak gelişmişlerdir. Sonraki tektonik hareketlerden etkilenerek basamaklanan bu yüzeyler de akarsularca yarılmış, akarsular geriye aşınımla DI sistemi içine sokulmuşlardır. Aşınım yüzeyleri ve bunların çevre havzalarda çökelen tortullarında gözlenen basamaklanmalar aynen yüksek topografyada da takip edilebilmektedir. Pliosen dönemi (DIII jenerasyonu) yağışın giderek arttığı, flüvial erozyonun ön plana çıktığı bir dönemdir. Bu bakımdan şiddetli bir aşınım devresi ile DII jenerasyonu akarsularca yarılırken açığa çıkan malzemelerde tortullar olarak çevre çanak havzalarda birikmişlerdir. Üst Miosen- Pliosen Gökbüet ve Gölcük depresyonlarının bugünkü konumunu aldığı dönemdir. Ergene havzasında çökmelerin hız kazandığı, Marmara ve Saros körfezinde ilksel taban hareketlerinin ortaya çıktığı, tektonik bakımdan hareketli olan Pliosen de akarsular DII sistemleri içinde geriye doğru aşınımla onları yararak içlerine sokulmuş yer yer 300 metreye çıkabilen genelde 210-250 metreler arasında Emirali yüzey sistemlerini oluşturmuşlardır. Başlangıçta Pliosen döneminin devamı niteliğinde olan Pleistosen dönemi önceden oluşan yüzey şekillerini de etkileyecek tektonik hareketlere maruz kalmıştır. Marmara, Ege ve Ergene havzalarını etkileyen tektonik hareketlilik ve oluşan yeni taban seviyesine göre akarsular epijenik olarak yataklarına gömülmüşler ve yeni bir yerşekli jenerasyonunun gözlendiği dönemi oluşturmuşlardır. Bu durumda Pliosen tabanları akarsuların sekileri konumunda yüksekte kalmıştır. Dolayısı ile Pliosen sistemleri yarılan akarsu vadileri arasında yükselen sırt ve omuzlar halinde uzanmışlardır. Pliosen omuz düzlüklerini çevreleyen akarsu vadilerinin sekisi olarak gözlenen birikim alanları 100-150 metreler arasında yüksek seki (SY) seviyeleri olarak ayırt edilmişlerdir. Pleistosen sonlarına doğru Saros ve Marmara Denizi havzalarında yaşanan yatay ve düşey faylanmalar tüm sistemleri etkilemiştir. İyice artan yağış akarsu ağının canlılık kazanmasına ve önceden oluşan sistemlerin yarılmaya devamına neden olmuş, genç dönem faylanmalar da akarsuların yataklarına bir kez daha gömülmelerine neden olarak alçak seki (SA) sistemlerinin gelişmesine zemin hazırlamışlardır. Bugün 0-50 metreler arasında gözlenen sekiler bu dönemin eseridir. Aşınım yüzeyleri ile bunların çökelleri arasındaki diskordans ile yüzeyler arasındaki basamaklanmalar tektonik hareketlerin topografyaya yansımış şekilleridir. özellikle kuzey kesimdeki akarsu vadi sistemleri boyunca gözlemlenen ve Trakya'nın birçok yerinde belirlenen KB-GD doğrultulu çizgisellikler orta Miyosene kadar etkili levha hareketleri ile kuzey-güney yönlü sıkışmalar sırasında oluşmuşlardır. Yapısal uzanıma paralel olarak GB-KD doğrultusunda uzanan çizgisellikler Orta-Üst Miyosen tektonizmasına aittir. Işıklar Dağı'nın K-G / KB-GD yönlü olarak dilimlenmesine neden olan faylar Marmara çanağının çökmesi sırasında ana fayın tansiyonal kolları olarak oluşmuş genç faylardır. Jeomorfolojik evrimin yönünü belirleyen, Üst Miyosen' de etkinliğini arttıran ancak gerçek şekillenmeyi Pliyosen ve özellikle Üst Pleistosen'de gösteren Kuzey Anadolu Fayının en batı ucu olan Saros - Gaziköy arasında uzanan ve aynı isimli fay çizgisi oluşturmaktadır. Akarsu ağı büyük oranda yapısal çizgiselliklere uyum sağlamış olarak gözlenir. Batı kesimde Gökbüet depresyonu Saroz körfezine dökülen akarsuların tamamını drene eder ve Pliosen depresyonu içinde yerleşmiştir. Marmara havzası akarsuları ise Marmara çanağının Üst Pleistosende ki çökmesi ve Holosen'de ki seviye değişimlerine bağlı olarak genç yarılmaların çoğunlukta olduğu arızalı bir görünümdedirler. Marmara denizi kıyılarında ise tamamen yapısal özeliklere bağlı bir kıyı şeridi oluşmuştur. Yapısal tabakaların denize dik olarak uzandığı Tekirdağ – Kumbağ arasında dik ve yarlı yüksek kıyı gelişirken denize açılan vadi ağızlarında düz ve alçak kıyı tipi şekillenmiştir. Denizin son regresyonuna bağlı olarak Ova Dere ve Sazlı Dere taban seviyesi düzlükleri olarak belirlenirken Kumbağ – Gaziköy kıyı şeridi fayla belirlendiğinden yüksek kıyı şeridini oluşturur. The study area is located in the Marmara Region, west of the Marmara Sea, the Lights (Ganos) Mountain and its immediate surroundings to the south of the Ergene Basin of the Thrace Peninsula. The study area is limited to Tekirdağ-Malkara-Keşan highway from the north. It is naturally restricted by the Gökbüet Stream, which flows the streams that flow from the Marmara Sea in the east to the Saros Bay between the Koru Dağı and the Işıklar Dağı in the west. The Gölcük depression extending in the direction of SW-NE between Gaziköy-Saros Gulf forms the southern boundary of the study area. The work was carried out on an area of approximately 874 km2.Macro pile units protecting the geological and geomorphologic integrity were first defined and tried to reveal the geomorphological and tectonic development of the Neotectonic Period under three subspecies.After the studies carried out, the series which were unconformably precipitated in the marine environment during the Eocene and Oligocene periods on the metamorphic units forming the main structural basis of the Palaeotectonic period, have been deformed by tectonic movements with horizontal and vertical transitions. Oligocene units Eocene-Oligocene units rising from the beginning of the Miocene with tectonic pressures of K-G folded and brought the structural units of Işıklar Dağı and Koru Mountains to the square.From the south to the north, the rising work area, which has been passed through the younger units, has begun to take shape under the terrestrial environment conditions.Today, the Lower-Middle Miocene erosion surface (DI generation) at the upper level of the Thrace-Kocaeli erosion surface as an extension in Thrace, which forms a high roof of Mount Işıklar, is formed under humid-warm climatic conditions and is Anatolian- . The system is defined as the abrasion surface system at the Bekir. The system was lowered step by step down to 500 meters with tectonic movements that gained activity at the end of the Middle Miocene.At the beginning of the Upper Miocene, the generation of the DI erosion surface generation began to split and disintegrate in accordance with the elevation that caused the whole of Anatolia to rise.Depending on the climatic developments towards the Upper Miocene ends, the region has undergone the pedimentation process under the effect of arid-semi-denudal processes and the pediment surfaces from the DI erosion surfaces to the edge areas and the Upper Miocene (DII generation) Today, systems have been developed which form sub-levels of the Thrace-Kocaeli erosion surface system, which are exposed at 300-450 meters.The Upper Miocene (DII generation) rising sediments on the edges of the basin and the Ergene formation, which is easily recognized throughout Thrace Basin, and the Çanakkale formations, which collapsed on the sides of Marmara-Saros and Aegean Basins, developed as separate units.These surfaces, which were stepped on by the subsequent tectonic movements, were also broken up by rivers, and the rivers were eroded back into the DI system. The erosion surfaces and their stepping in the surrounding sediments of the surrounding basins can be followed up in the same high topography.Pliocene era (DIII generation) is a time when precipitation is increasing and fluvial erosion is on the foreground. In this regard, a violent erosion cycle and accumulation of deposits in the surrounding basin as materials in the materials that were evolved when the DII generation was broken by rivers.The Upper Miocene-Pliocene Gökbüet and Gölcük depressions are the current position. The Pliocene, which is tectonically active, has been formed in the DII systems by backward erosion and has been inserted into them and formed a surface system of Emirates between 210 and 250 meters, which can reach 300 meters in places, where the crusts accelerate in the ergene basin and the basal movements in the Marmara and Saros gulfs emerge.The Pleistocene era, which was the continuation of the Pliocene period, was exposed to tectonic movements which also affected the pre-formed surface formations. According to the tectonic motions affecting the Marmara, Aegean and Ergene basins and the new base level formed, the rivers were buried epigynically in their beds and formed a period when a new generation of landmark was observed. In this case, the Pliocene bases remained high in the position of the rivers. Therefore, the Pliocene systems lie in back and shoulders rising between the splitting stream valleys.The accumulation areas observed as a sequence of river valleys surrounding the Pliocene shoulder plains are distinguished as high elevation (SY) levels between 100-150 meters.Towards the end of the Pleistocene, horizontal and vertical faults in Saros and Marmara Sea basins affected all systems. Thoroughly increased rainfall has caused the streaming web to become more vigorous and the pre-formed systems to continue to split, and younger faulting has laid the groundwork for the development of low-rise (SA) systems, causing them to be buried once more in the river's beds.
Collections