Avrupa`da tek parti yönetimlerinin yükseliş süreci ve Türkiye modeli: Atatürk Dönemi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
I. Dünya Savaşı'nın bitiminde gerçekleşen paylaşımın ve bu savaşa katılan kimi ülkelerde oluşan yeni siyasal yapılanmaların dünyayı yeni bir savaşa sürükleyeceğini kimse bilemezdi. Ne yazık ki 1. Dünya Savaşının sonuçlan, 2. Dünya Savaşı'nın nedenlerini ve dünyada tek partili yönetimlerin egemen kılındığı bir süreci oluşturdu. Savaşın yenik devletleri, bu süreçte, yalnızca hayallerini değil, yetinemedikleri topraklarını, insanlarım, kimliklerini, siyasal yapılanmalarım ve ekonomik kaynaklarını da yitirdiler. Ancak,.savaş sonrası bunalım, yalnızca yenik devletleri değil, galip tarafta yer alan devletleri de etkileyecekti. Savaşın kazanımlarından yeterince yararlanmadığını düşünen İtalya'da Mussolini öncülüğünde ortaya çıkan faşist hareket ve onun partisi 1925 yılında siyasal iktidarı elde edecek, 1933 yılında da savaşın yenik taraflarından Almanya, Hitler öncülüğündeki Nasyonal Sosyalist Parti'yi yani Nazizm'i iktidara getirecektir. Bu yönetimlerin egemen olduğu iki dünya savaşı arasında da Sovyetler Birliği'nin de içinde bulunduğu pek çok ülke farklı nedenlerle tek partili otoriter yönetimlere sahne olacaktı. Savaşın bir diğer yenik tarafı olan Osmanlı İmparatorluğu, işgai edilip paylaşılırken, halife-sultan ve hükümetin tavrına rağmen Anadolu'da başlayan işgal direnişi, Mustafa Kemal'in öncülüğünde Ankara'da oluşan Meclis hükümeti kanalıyla merkezileştiriliyordu. 1922 yılında Mustafa Kemal tarafından kurulan Halk Fırkası da Cumhuriyet 'in kurucu partisi olarak iktidarını pekiştirirken, bir muhalif partinin-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası- kurulmasına karşı çıkmadı.Ancak bu arada oluşan muhalefetin de etkisiyle, Türkiye'de gerçekleştirilmekte olan siyasal, toplumsal ve kültürel dönüşümün tehlikeye düşeceğim düşünen siyasal iktidar, TCF'yi kapatıp, oluşan muhalefeti tasfiye ederek 1930 yılma değin bu yolda yeni bir girişime izin vermedi. Ekonomik sorunların yoğunlaştığı ve siyasal sınırlamaların kendini daha çok hissettirdiği 1930 yılında Mustafa Kemal, kurulacak bir parti yoluyla yaratılacak tartışma ortamının, bu sıkışmışlığı bir ölçüde giderebileceğini düşünerek Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurdu. Ancak, Mustafa Kemal'in tasarladığı parti, gerçekleştirilen dönüşümler, özellikle laiklik konusunda CHF kadar duyarlı olmalıydı. SCF'nin kısa zamanda yoğun bir muhalefet odağı durumuna gelmesi bu partinin sonunu hazırladı. 1930 yılından sonra da `ulusal parti` savındaki CHF,. Belediye Kanunu, Matbuat Kanunu, İş Kanunu'yla otoriterleşme eğilimini sürdürdü. Parti-devlet birliği, parti ilkelerinin anayasal ilkelere dönüşmesiyle, CHF ideolojisi devlet ideolojisine dönüştürüldü. Atatürk döneminde Türkiye'de böyle bir politika izlenmesine rağmen, gene Atatürk tarafından halkçılık, demokrasi karşılığı olarak tanımlanıyor ve demokrasi idealinden vazgeçilmiyordu. Batı 'yi iki yüzyıl geriden izleyen bir ülkenin mirasını devralan Türkiye Cumhuriyeti hızlandırılmış tarih yaşıyor, Batı 'da uzun bir sürece yayılan dönüşüm birkaç yılda tamamlanmaya çalışılıyordu. Bu nedenle yönetim, yeni yapılanmayı tehlikeye sokacağı düşünülen muhalefete karşı gerekli önlemleri almayı doğal kabul ediyordu.Ayrıca, azgelişmiş ülkelerin bağımsızlık soması yapılanmalarında tek parti yönetimlerinin egemenliği sıkça görülen bir durumdu. Daha tuhaf olan, bu süreçte İtalya ve Almanya gibi demokratik denecek mirasa sahip ve gelişmiş ülkelerde militarist, reddiyeci, saldırgan diktatörlüklerin kurulmasıydı. Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere pekçok ülkede tek parti yönetiminin yaygınlaşması ve demokrasinin neredeyse modasının geçmesinin yanında yeni bir savaş tehlikesi de Türkiye'nin demokrasi sorununu çözmesini erteleyen nedenler arasında yer aldı. In the end of the first World War, no one could guess that the sharing out and the new political formation will cause a new World War. The defeated countries of the First World War, lost not only their lands, populations, identities, political formations and economic resources, but also their dreams. In Italy 1925, as a result of the thinking it couldn't take enough advantage of the First World War, a fascist movement and its political party appeared and gained the political power in 1925 in the leadership of Mussolini. After Mussolini, being one of the defeated countries, Germany brought the power of National Socialist Party, namely Nazism to the political scene in 1933. With the influences of these coutries, one-party governments were dominant in most of Europe including USSR. During the Ottoman Empire was being occupied as another defeated country, the resistance movement in Anatolia had started and was being centralized by the Parlamentary Government in Ankara, in the leadership of Mustafa Kemal. The Populist Party which was founded by Mustafa Kemal in 1922 was getting stronger with its political power and did not resist for an opposition party; Progressist Republican Party. But also with the influences of the oponents, government decided to close the PRP because it was seen as a potential danger for political, social and cultural /eforms and, did not allow any opposition movement until 1930. Mustafa Kemal got the The Free Republican Party founded in 1930 in order to avoid the political and social caos, but, since it became a strong opposition center, had to demolish itself. After 1 930 RPP - considering itself as a national party- continued its authoritative tendencies with Municipality Law, Press Law and Labor Law. Ideology of RPP is transformed into the ideology of state, with the party-state unification and transformation of the party principles into the constitutional principles. Although this political attitude was valid during Atatürk' s period, Atatürk also defined populism as democracy. Turkey, as a successor of the Ottoman Empire, had stayed behind the West for nearly 200 years, because of this, to catch the development of the West that continued for a long time, the history had to be intensified in Turkey. Therefore, the government excepted to take precautions against the opposition. In addition, after independence the underdeveloped countries, they usually were governed by one party governments. The political trends in Germany and Italy were stranger than in Turkey. Although they had a democratic heritage, they became militarist, imperialist and refutationist dictatorships. As a result, the spread over of one-party systems, the antipathy for democracy and the forthcoming world war were some of the reasons that Turkey had to postpone solving the problems with its democracy.
Collections