Uluslararası Hukukta deniz alanlarının sınırlandırılması gelişmeleri ve Türkiye`nin sınırlandırma politikalarının belirlenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Dünya denizlerinin yeni sahalara bölünüp devletler arasında paylaşılması başta coğrafya faktörü olmak üzere, ekonomik, hukuki, politik, stratejik ve tarihi faktörler gözönüne alınarak uzlaşma sağlandığı taktirde antlaşmalarla, hakemlik veya Uluslararası Adalet Divanı kararlarıyla veya çatışmalarla sürekli gündemdedir. Karaların denizlere uzanan hakları olarak değerlendirilebilecek alanların paylaşımı kaynakların zenginliği açısından önemlidir. Devletlerin deniz kaynaklarını kullanmaya yönelik arzuları, deniz alanları üzerindeki çalışmalara önem kazandırmış ve bu önem paralelinde söz konusu sahaların sınırlandırılması deniz hukukunun kapsamlı meseleleri haline gelmiştir. Deniz hukukuna ilişkin yapılacak çalışmanın temelini, teamül hukuku oluşturmaktadır. Ancak, 1930 La Haye Kodifikasyon toplantısından sonra 1958'de Cenevre'de toplanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansında kabul edilen dört antlaşma, 1974'de Karakas'ta başlayan çalışmaların 1982 tarihinde Montego Bay' de imzaya açılmasıyla kabul edilen 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi 'nin bir takım hükümleri teamül kurallarının maddi kaynağım oluşturmuştur. Deniz hukukunun kaynaklarındaki çeşitliliğin bir diğer unsuru ise, Uluslararası Adalet Divanı ve Hakem Mahkemelerinin vermiş olduğu kararların oluşturduğu içtihat genişliğidir. 1982 sözleşmesinin imzaya açılmasından sonra bu mahkemelerin vermiş olduğu kararlarda, mevcut sözleşmelerin izlerinin oldukça belirgin olduğu görülmektedir. Türkiye gibi sözleşmeyi imzalamamış devletlerin deniz alanlarının sınırlandırılmasında kaynak olarak bakılacak teamül hukukunun, mahkemelerin içtihadından da etkilendiği ve deniz hukukunun şekillendirilmesine oldukça tesir ettiği bilinmektedir. Bu çalışmada, devletlere denizleri kullanmaya imkân veren hakların sınırlandırılması için belirlenen alanların hukuki boyutu ve herhangi bir somut uyuşmazlıkta mevcut kriterlere göre statüsü belirlenmeye ve özellikle Uluslararası Adalet Divanı ve mahkemelerin kararları sonucunda oluşan kaynakların deniz alanlarının sınırlandırmasına olabilecek etkileri incelenerek, Türkiye gibi sözleşmelere taraf olmayan devletlerin konumu ve izleyebileceği politikalar oluşturulmaya çalışılmıştır. Division to new zones and sharing of the world seas by states always get attention. This happens in case of agreements,(that keeps geopgraphy, international law, politics, strategy and history in mind), mediation,decision of international Court of Justice or wars. These zones are the extensions of the rights of the mainland. This is critical from the resource richness point of view. The ambition of the states for using maritime resources had made sea zone studies important and with in the scope of this importance delimination of the se zones had been one of the critical subject of sea law. The foundation for the studies for sea law had been traditional law. İn 1958, at Ceneva, at United Nations sea law conference four agreements had been accepted, following La Haye codification meeting in 1930. These four agreement and studies started in 1974, that had been opened for signing in 1982 which resulted in 1982 United Nations sea law agreements had been material source of traditional law. international Court of Justice and mediation court decisions application diversity had been another reason of variety in international sea law resources. Following the opening to signature in 1982, these agreements show their effect on the decisions of the courts. For the countries like Turkey, who did not signed these agreements, use the traditional law by being affected by the applications of these courts and sea law had formed accordingly. İn this study, for the states that want to use maritime resources in any practical disagreement the way to limits rights and to determine the status had been studied. Especially international Court of Justice and court decisions to maritime boundaries deliminations and the effects of these decisions had been analyzed, and the status of the countries who did not signed the agreement had been studied and policies that can be followed tried to be formulated.
Collections