Osmanlı arşiv belgelerine göre İstanbul Hükümetleri`nin Anadolu Hareketi`ne dönük politikaları (30 Ekim 1918-Kasım 1920)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Birinci Dünya Savaşını fiili olarak sonlandıran Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti için yakın zamanda başlayacak olan bir sürecin, `imparatorluktan ulus devlete` dönüşme sürecinin başlangıç noktasıydı. Eskiyi atıp yerine yeni bir sistemi kurmanın arzu edilebilirliğinden ziyade varlığın devamı için yeniden canlanmanın yaşandığı bu süreç, birbirinden bağımsız gibi görünen ancak aynı hedefi arzulayan devletlerin sistemli işgalleriyle başlamış ve bu işgaller karşısında yine birbirinden bağımsız olarak başlayan ancak arka planda yüzyıllardır hür yaşamış ve esaret kabul etmeyecek ve bu kabul etmeyişin bedelini can vererek ödemeyi göze alabilecek bir milletin ortaya koyduğu varlığı, birliği içermekteydi. Son derece zor şartlarda ortaya konan bu birlik, birçok mazlum ulusa `hakların savunulması` konusunda örnek teşkil edecekti.Bu sürecin karar alma ve uygun hareket tarzını belirlemede birbirini etkileyen üç aktörü vardı: İtilaf Devletleri, İstanbul Hükümetleri ve Anadolu Hareketi. İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti'ni silahlarına el koymak, ordusunu terhis etmek ve kurtuluşa dair ufak bir umut dahi bırakmadan tüm savunma gücünü yok ederek toptan ele geçirmeyi amaçlıyorlardı. Kendi aralarında `doğu sorunu` olarak adlandırılan bir mesele vardı. O da toprakların nasıl paylaştırılacağıydı. İstanbul Hükümetlerine gelince mağlup olunmuş bir savaş sonrası iktidara gelen ve doğal olarak savaşın tüm kayıplarının faturasını ödeyen hükümetlerdi. İstanbul Hükümetleri olarak aynı başlık altında anılsalar da birbirinden farklı anlayışlara sahip paşalar Ahmet İzzet Paşa, Tevfik Paşa, Damat Ferit Paşa, Ali Rıza Paşa ve Salih Paşa tarafından kurulmuşlardı. Bu hükümetlerin mukavemet kararları almaları yeniden bir savaşa girmek demekti ancak ne yeniden bir savaşa girebilecek askeri bir hazırlık ne de savaşı kabul edecek bir halk vardı. Memleket, sadece siyasi olarak kurtarılabilirdi. Ancak belirtmek gerekir ki genel kanı böyle olsa da bu hüküm, her hükümet zamanında doğru değildi. Anadolu Hareketi ise ,tüm olumsuz şartlar içinde ülkesinin bir karış toprağını düşmana vermek istemeyenlerin hem doğuda hem batıda gerek kongrelerle, gerek cephelerde verdiği ölüm kalım mücadelesinin ortak adıydı ve baktıkları yerden gördükleri manzara sadaretten göründüğü gibi değildi.Bu çalışma, 1918 ve 1920 yılları arasında görev alan hem saray, hem işgal kuvvetleri ile birebir ilişki içinde olan İstanbul Hükümetleri' nin Anadolu Hareketi'ne dair politikalarını inceleyecektir. The Armistice of Mudros, which actually ended the First World War, was the starting point of a period that will soon begin for the Ottoman State, a period of transition from empire to a nation state. The new process started in the Ottoman Empire began with the planned occupations of the Entente Powers, which have common goals. The Ottoman Empire, which has been independent for centuries, would oppose these occupations with its full presence. People who are willing to die for this purpose have formed an union. This sense of unity, which was created under extremely difficult conditions, would be an example for many oppressed nations regarding the `defense of rights`. There were three interrelated actors in decision-making and determining the appropriate course of action in this process: the Entente Powers, the Istanbul Governments and the national movement in Anatolia.The Entente Powers intended to seize the Ottoman Empire in total by capturing its weapons, demobilizing its army and destroying all of its defense power without leaving even a slight hope of liberation. There was an issue among them called the `Eastern Question`. This was about how to share the land captured.As for the Istanbul Governments, they were the governments that came to power after a defeated war and naturally paid the bills of all losses of the war. Under the same title, Istanbul Governments were founded by Ahmet İzzet Pasha, Tevfik Pasha, Damat Ferit Pasha, Ali Riza Pasha and Salih Pasha, who had different understandings. Their decision on resistance meant to enter a war again but there was no military preparation to enter a war again or people to accept the war. The country could only be saved politically. It should be noted that although this was the general opinion, it was not true for every government. The Anatolian Movement, on the other hand, was the common name of the struggle of those, who do not want to give a land of their country to the enemy in all adverse conditions, between survival and death in both congresses and battlefronts in the East and the West. The scene that can be seen from their perspective was very different from the point of the Grand-Vizierate. This study will examine the politics on the Anatolian Movement of the Istanbul Governments, who were on duty between 1918 and 1920 and who were in mutual relations with both the Palace and the occupation forces.
Collections