Birinci Sanayi Planı kapsamında kurulan Sümerbank Dokuma Fabrikalarında sosyal ve kültürel uygulamalar (1935-1950)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kuruluşundan itibaren kalkınmayı ana hedef olarak belirlemiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nin özel koşulları, dünyada 1929'da meydana gelen Büyük Bunalımla birleşince, ekonomi politikalarında devletçilik ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke doğrultusunda devlet, kalkınmanın önemli ayaklarından biri olan sanayileşme için özel sermayeyi aşan yatırımları yapma işini üzerine alarak girişimci rolünü üstlenmiştir. Bunun için öncelikle, 3 Haziran 1933'te, adını Atatürk'ün koyduğu Sümerbank kurulmuştur. Ardından, en başta dokuma olmak üzere Türkiye'nin öncelikli ihtiyaçlarının yer aldığı Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanarak bu planda belirlenen yatırımları yaşama geçirme görevi Sümerbank'a verilmiştir. Kısa sürede yurdun çeşitli bölgelerinde açılan ve `kombina` adıyla anılan fabrikalar, sanayiin gelişiminde kilit rol oynamıştır. Fabrikalar ayrıca Türkiye'de sanayii yakından ilgilendiren daimi işçilik ve işçi devri gibi ciddi sorunların çözüm üssü olmuştur. Bu bağlamda, işçinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, teknik ve kültürel yönden gelişimini sağlayabilmek için fabrikalarda çeşitli sosyal ve kültürel tesisler kurularak birçok uygulamanın yer aldığı kapsamlı bir politika yürütülmüştür. Sağlık, barınma, beslenme, giyim, emeklilik, ayrıca çalışanların çocukları için kurulan kreş ve okul olanakları uygulamaların sosyal yanını; eğitim, sinema, sahne sanatları, müzik, kütüphane, spor olanakları ise uygulamaların kültürel yanını oluşturmuştur. Fabrikaların çalışanlarına sağladıkları olanaklar ve temel ihtiyaçlarına ilişkin yardımlar, özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın kıtlık düzeyine varan koşullarında büyük bir anlam kazanmıştır. Bu politika, işçilerin işyerine bağlılığını sağlamada uzun vadede etkili olduğu gibi çalışma yaşamında emek değeri ve işçi refahı açısından olumlu bir örnek olmuştur. Böylece fabrikalar yalnızca ekonomik ve ticari faaliyet yürüten bir işletme olmakla kalmamış, aynı zamanda işçilere ve hatta kurulduğu bölgedeki halka yararlı birer sosyal ve kültürel kurum olarak öne çıkmıştır When the specific circumstances of Turkey, who targeted economic development as her main aim, coincided with the 1929 Great Economic Crisis, statism, the economic principle of the Turkish Republic was put into practice. Within the framework of this principle the state undertook an entrepreneurial role in connection with the investments exceeding the capacity of private enterprize, in order to promote industrialization which is one of the main components of economic development. For this purpose, primarily Sümerbank, so named by Atatürk himself, was founded on 3 June 1933. Next, Sümerbank was given the mission of putting into practice the investments designated by the First Five-Year Industrial Plan which was drawn up subsequent to founding Sümerbank. In a short time, factories in various places of the country named `combines` played a key role in the development of Turkey. These factories, on the other hand, became solution bases for serious problems such as permanent employment and labour turnover. Within this context, in order to satisfy the basic needs of the workers and to provide for their cultural and technical development, a comprehensive policy was pursued by establishing various cultural and social institutions on factory premises. The social aspect comprised health care, accommodation, provision of food and clothing, retirement benefits and also schools and kindergartens for the children of the workers, while the cultural aspect included education, theatres and cinema, libraries, sporting facilities. The facilities provided by these factories for their employees, and the aid they extended in connection with workers' basic needs was extremely meaningful especially under the meagre circumstances of World War II which bordered on the level of famine. This policy not only proved successful in the long run, to win the employees' loyalty for their employer, but also provided a positive example for labour value and workers' welfare within the context of labour life. Consequently, these factories were not only economic and commercial enterprises, they also turned into social and cultural institutions beneficial to workers and even to all the people living in the region.
Collections