21. yüzyılda devletin ekonomide değişen rolü
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
21. yüzyılda neoliberal düşünce sistematiği içerisinde ilerlemesi beklenen dünya düzeni farklı bir yöne evrilmiştir. 20. yüzyılın sonlarına doğru Asya, Latin Amerika ve diğer bölgelerde yer alan gelişmekte olan ülkelerde yaşanan krizler, neoliberal modellere yönelik şüpheleri ve eleştirileri artırmıştır. 2000'li yılların başından itibaren Çin, Hindistan, Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi Asya ülkelerin büyük atılımı bu bölgeye yönelik ilgiyi artırmıştır. Çünkü bu ülkeler IMF, WB gibi kapitalist kuruluşların önerdiği pür liberalleşme eğilimiyle başarı sağlamamış tam tersine `kalkınmacı devlet` modeliyle devlet müdahaleciliğinin doğru stratejilerle bir araya getirildiğinde ülkelerin çok önemli başarılar elde edilebileceğinin güzel bir örneğini sunmuşlardır. Asya kıtasında yaşanan bu yeni ekonomik paradigma, dünya ekonomisinin ağırlık merkezinin buraya doğru kaymaya başlamasına yol açan süreci de tetiklemiştir. Devlet müdahaleciliğinin 21. yüzyılda değişen rolünün şekillenmesinde etkili olan unsurların başında ABD'de yaşanan 2008 küresel finans krizi gelmektedir. Sebepleri ve sonuçları itibariyle 1929 buhranına benzese de buradan çıkan en önemli sonuç, Keynesyen iktisadın politika önermelerine mutlak anlamda olmasa da yeniden dönme eğiliminin ortaya çıkmasıdır. Sadece gelişmekte olan ülkelerde değil özellikle gelişmiş ülkelerde devlet; kurtarma paketleriyle batmakla karşı karşıya olan şirketleri kurtarmış, mali teşvikleri piyasaya sürmüş, düzenleyici ve denetleyici araçları uygulamaya koymuştur. Özellikle kriz sonrası dönemde devletin rolünün değişikliği en fazla merkez bankalarının mikro ihtiyati politikalar yerine makro ihtiyati politika hedeflerini benimsenmelerinde yaşanmıştır. Sistematik olarak krize yol açan finansal sistemin bir bütün olarak denetlenmesini içeren bu yeni yaklaşım devlete önemli görevler yüklemiştir. Krize karşı alınan bu önlemler alışıla gelen liberal devlet anlayışından oldukça farklı bir yapıyı işaret etmektedir. 2010'lu yıllardan itibaren ise küreselleşme olgusuyla birlikte korumacı önlemlerin ve ulus-devletlerin rollerini öne çıkaran bir döneme girilmiştir. 2010 yılında yaşanan borç krizinin etkilerinin giderilmeye çalışıldığı dönemde İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı ve bunun diğer ülkeler üzerinde domino etkisi yaratma ihtimali, Ortadoğu'da yaşanan mülteci kriziyle birlikte gelişmiş ülkelerin ve Türkiye'nin göç konusundaki yeni konumları ve küresel göç yönetimine karşı gösterdikleri refleksler, 2016 yılında ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın milliyetçi ekonomi politikalarını birer birer uygulamaya koyması ve özellikle Çin'in kurlar üzerinden `ticaret savaşı` başlatmakla suçlanması üzerine Çin'e karşı dış ticarette yüksek koruma önlemleri alması, Çin'in de buna misilleme yapması, bir yanda serbestleşme eğilimlerinin sürdürülmesi gerektiğine yönelik inanç diğer yanda bu söylemlerin tersi yönde uygulanan politikaların yol açtığı çoklu küresel dengeler, devlet mülkiyetli şirketlerin uluslararasılaşması yönünde yeni trendlerin öne çıkması, eşitsizliğin, nüfus sorunsalının ve iklim değişikliğinin küresel sorun hâline gelmesi karşısında devletin, küreselleşme çağında sanılanın aksine daha fazla önem çıkmasına neden olmuştur. Türkiye özelinde ise 2017 yılından itibaren geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ekonomide teknoloji, enerji, ulaştırma, sanayi, bankacılık ve daha birçok sektörü içine alan yapısal dönüşümler, devletin ekonomik rollerini daha kritik hâle getirecek şekilde öne çıkmıştır.Bu gelişmeler bağlamında neoliberal küreselleşme çağında devletin rollerinin azaldığı yaklaşımının sadece söylem düzeyinde kaldığı dolayısıyla ulus-devletlerin ekonomik rollerinin dünya ekonomisinde farklı formlar altında hâlâ baskın olduğu, ülke deneyimleri ışığında güncel ekonomi-politik gelişmeler dikkate alınarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. In the 21st century, the systematic of neoliberal thought has evolved into a different direction of expected world order. Towards the end of 20th century, economic crises occured in Asian, Latin American and developing counrties which are in other regions that caused to increase suspicion and criticism of neoliberal model. Since the early of 2000s, the great breakthroughs of Asian countries such as China, India, South Korea, Taiwan, Singapore have increased interest in this region. Because these countries have not successed with the pure liberalization tendency proposed by capitalist institutions such as IMF and WB, on the contrary they have provided a good example of how countries can have very important achievements when state interventionism is combined with right strategies such as `developmental state` model. This new economic paradigm in Asia has also triggered the process that led to the center of gravity of the world economy starting to slide here.In the 21th century, one of the most influential factors in the shaping of changing role of the state intervention is the Global Financial Crisis that began in USA in 2008. Although it is similar to the Great Depression of 1929 in terms of its causes and consequences, the most important result of this crisis is the tendency to return again, even if it is not absolately meaningful to Keynesian economic policy propositions. Not only in developing countries but also especially in developed countries, the state has rescued companies that are confronted shinking resque packages, put financial incentives in the market, implemented regulatory and supervisory instruments. In the post-crisis period, the changing role of the state was mostly observed in adopting macro-prudential policies targets instead of micro-prudential policies by central banks. This new approach imposes an important task to the state that involves systematically controlling the financial system that leads to crisis. These measures against crisis indicate that it is quite different structure from conventional liberal state conseption.Since 2010 onwards, with the globalization phenomenon there has been a turning point in protective measures and the role of nation-states. The period in which attempted to eliminate the effects of dept crisis in 2010, Britain's decision to leave from EU and its possible domino effects on other countries, with refugee crisis in the Middle East the new position of developled contries and Turkey about migration and their reflexes showed to global migration management, USA President Donald Trump put the nationalist economic policy into practice one by one who was elected in 2016 and to take high protection measures against China in forign trade, especially when China is acused of launching a `trade war` over exchange rates, the belief that trends of liberalizations should be maintained in the future and the multi-global balances caused by policies applied in the opposite direction to these discources, the emergence of new trends in the direction of internationalization of state-owned enterprises, the inequality, the population problem and the global problem of climate change have caused the state to become more important than what is believed in the era of globalization. Particularly to Turkey, with the Presidential System of Government which has been started to apply since 2017, in economy structural transformation covering technology, energy, transport, industry, banking and many more sectors was conducted by government leadership in a way that will bring economic role in more critical case.In the context of these developments, it was tried to reveal by examining current economic and political developments in the light of the experience of the countries that the approach of the decrease of the role of the state in the age of neoliberal globalization is just only at the level of discourse and therefore the economic roles of nation-states are still dominant under different forms in the world economy.
Collections