Avrupa`da yükselen popülizmin göçmen politikalarına etkisi: İngiltere örneği
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Avrupa son on yılda popülist partilerin ve hareketlerin yükselişe geçişine şahit olmaktadır. Avrupa ülkelerinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında, savaş öncesi aşırı sağcı politikaların popülerliği azalmıştır. Bu dönemden sonra liberal demokrasinin hâkim olduğu yüksek insani değerler çerçevesinde yönetilen ve dünyaya demokrasi dersi veren Avrupalı devletlerde aşırı sağcı popülist söylemleri olan partilerin güç kazanması şok etkisi yaratmıştır. Büyük oranda ekonomik krizler ve dünya çapında göç hareketliliği ile bağdaştırılan siyasal değişim ülkelerin göç politikalarında önemli değişiklikler yapmalarına sebep olmuştur. Orta Doğu ülkelerinde yaşanan iç savaşlar sonrasında insanların ülkelerini terk etmek zorunda kalmasıyla dünya genelinde önemli bir mülteci krizi yaşanmıştır. Bu bağlamda ülkeler ulusal sınırlarını korumaya yönelik önlemler almıştır. 28 Avrupa ülkesinin üye olduğu ve insanların, hizmetlerin, sermayenin ve malların serbest dolaşımına yönelik unsurlar barındıran Avrupa Birliği (AB), sınırların korunmasını zorlaştırmaktadır. Göç AB üyesi ülkelerin, Birliğe üye olmaları sebebiyle birlikte hareket etmelerini ve ortak politikalar yürütmelerini gerektiren konulardan bir tanesidir. AB yasalarında antlaşmalar ve mevzuatlarla düzenlenen göç politikaları üye devletler tarafından pratikte her zaman uygulanabilir bulunmamaktadır. Popülist hareketlerin yükselişte olduğu bu dönemde ulusal egemenliğe zarar verdiği düşünülen AB'nin yukarıdan aşağı doğru gerçekleşen düzenlemeleri İngiltere gibi üye ülkeleri iç politikada zor duruma sokmuştur. Ülke içindeki popülist hareketlerin baskısıyla 23 Haziran 2016 tarihinde referanduma giden İngiltere yönetimi halkın verdiği ayrılma kararından sonra Brexit sürecine girmiştir. Popülist partilerin AB'den ayrılış sürecinde kullandıkları en önemli argüman göçmen meselesi olmuştur. Bu durum ana akım partilerinin de göçmenler konusundaki tutumunu da sertleştirmiştir. Europe has witnessed the rise of populist parties and movements in the last decade. The popularity of pre-war far-right policies in the European countries has declined after World War II. After this period, the strengthening of parties with extreme right-wing populist rhetoric in European states, which have been governed by liberal democracy dominated by developed human values and taught democracy to the world, has caused a shock. Political change, largely associated with economic crises and world-wide migration mobility, has led countries to make significant changes in their migration policies. After the civil wars in the Middle East countries, people were forced to leave their countries and there was a major refugee crisis worldwide. In this context, countries have taken measures to protect their national borders. The European Union (EU), which is composed of 28 European countries as member states and includes elements for the free movement of people, services, capital and goods, makes the protection of borders difficult. Migration is one of the issues requiring EU member states to act together and to implement common policies as members of the Union. Immigration policies regulated by treaties and legislation in EU law are not always practically applicable by the member states. In this period when the populist movements have been on the rise, the EU's top-down arrangements, which were thought to undermine national sovereignty, put member states like Britain in a difficult position in domestic politics. The British administration, which went to a referendum on June 23, 2016 under the pressure of populist movements within the country, has entered into the Brexit process after the people's decision to leave. The most important argument used by populist parties in the process of leaving the EU was the immigration issue. This situation has also toughened the attitude of the mainstream parties towards immigrants.
Collections