Türkiye`de siyaset yönelimli İslamofobik retorik: Refahyol Hükümeti dönemi basını örneği
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İslamofobi kavramı, İslam dinine ve Müslümanlara karşı duyulan ön yargıya ve ayrımcılığa dayalı korkuyu ifade etmektedir. İslam ve fobi kelimelerinin birleştirilmesi ile kurgulanan kavram, Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen ayrımcılık, dışlama ve şiddet eylemlerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Özellikle 11 Eylül 2001 olayları ile literatürde daha yoğun bir şekilde görünür olmaya başlayan kavramın tarihsel arka planında Batı tarafından bilinçli olarak inşa edilen İslam karşıtlığının izleri yer almaktadır. Bu karşıtlık, Doğu-Batı ayrımından hareketle kuvvetlenmiş ve İslam'ın Doğu'nun dini olarak tanımlanmasıyla artmıştır. Bilimsellikten uzak, ön yargı ve yoruma dayalı oryantalist bakış açısıyla yapılan pek çok çalışma İslam dinini kategorize eden, radikallikle özdeşleştiren ve nihayetinde düşman olarak konumlandıran bir görünüm içermektedir. Bu üretim, Batılı edebiyatçı, sanatçı ve felsefeciler tarafından gerçekleştirilmiş, modern çağda da gazete, dergi, televizyon ve sanal ortamlarda karşılık bulmuş; teknolojik araçlar sayesinde bu anlatımlar sürdürülmüş ve Batılılar İslam'ı bu kurgular üzerinden okumuştur. İslamofobinin bu köklü geçmişi literatürde ilgiyle izlenmekte, kavram pek çok çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Ancak kavramı, bizatihi kendisinin şekillenmesinde özellikle 20. ve 21. yüzyıldan itibaren etkin olarak rol oynayan kitle iletişim araçları perspektifinden ele alan çalışmaların sınırlılığı ilk bakışta dikkati çekmektedir. Söz konusu sınırlılık, kavramın self-oryantalist paradigma şeklinde nüfusunun büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu toplumlardaki varlığını ve doğasını ele alan çalışmalar açısından daha sorunlu bir görünüm içermektedir. Belirtilen nedenle çalışma, İslamofobinin nüfusunun büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu toplumlardaki varlığını Türkiye örneğinde sorgulamayı amaçlamaktadır.Çalışma, akademik birikimi iki açıdan zenginleştirmeyi amaçlamaktadır. Öncelik, İslam'ın modernleştirici elitler tarafından Batı perspektifiyle yorumlanmasının İslamofobik söylemlere yol açıp açmadığının anlaşılmasındadır. İkinci olarak çalışma, doğrudan ya da dolaylı olarak İslami referanslı siyasal eğilimlerin ortaya çıkışının yarattığı tartışmalardan İslam algısının nasıl etkilendiğini, kitle iletişim araçlarının söyleminde açığa çıkan retorik üzerinden anlamlandırmaya çalışmaktadır. Bu gereksinime karşılık vermek için Türkiye'de Refahyol Hükümeti döneminde ana akım medyada egemen olan siyaset retoriğinin ne yönde bir İslam algısı ürettiğini açığa çıkarmak amacıyla, metin içerisindeki anlamları nicel ve nitel verilerle belirlemeye, aynı zamanda metinlerdeki hâkim anlama yönelik çıkarımlar yapmaya imkân tanıyan nitel yönelimli içerik analizi yöntemi tercih edilmiştir. Bu doğrultuda Refahyol Hükümeti döneminde yayın yapan Türk basını içerisinden, satış rakamları en yüksek olan Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazeteleri örneklem olarak seçilmiştir. Araştırma kapsamında örneklem olarak seçilen gazetelerin, Refahyol Hükümeti'nin görevde bulunduğu 28.6.1996-30.6.1997 tarihleri arasında yayınlanan sayılarının ilk sayfaları incelenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda; Batı ülkeleri ile birlikte Türkiye'de de basının, siyasal söylemler üzerinden İslamofobik algılar ürettiği ve üretilen olumsuz algıları sürekli beslediği görülmüştür.Anahtar Kelimeler: İslam Karşıtlığı, İslamofobi, Oryantalizm, Self Oryantalizm, Türkiye Basını, Refahyol Hükümeti. The concept of Islamophobia expresses the fear based on prejudice and discrimination against the religion of Islam and Muslims. The concept, constructed by combining the words Islam and phobia, is used to describe the acts of discrimination, exclusion and violence against Muslims. In the historical background of the concept, which started to be apparent more intensely in the literature especially with the events of September 11, 2001, the traces of anti-Islamism, which was consciously built by the West, are available. This contrast has strengthened by the East-West distinction and increased as Islam was defined as the religion of the East. Many studies conducted with an orientalist point of view, which are far from being scientific, prejudiced and interpretative, contain a view that categorizes Islam, identifies with radicalism and ultimately positions as the enemy. This production was carried out by Western men of letters, artists and philosophers, and it found place in newspapers, magazines, television and virtual environments in the modern age; Thanks to technological tools, these narratives were continued and Westerners read Islam based on these constructions. This long-standing history of Islamophobia is closely followed in the literature, and the concept is the subject of many studies. However, the limitation of the field studies, which addresses the concept from the perspective of the mass media, which has played an active role in the shaping of it since 20th and 21st centuries, is noteworthy at first glance. This limitation includes a more problematic view in terms of the studies on the existence and nature of the concept in the societies of which the majority of the population consists of Muslim societies in the form of self-orientalist paradigm. Because of the reason given, the study aims to question the existence of Islamophobia in the societies where the majority of the population consists of Muslims in the example of Turkey.The study aims to enrich academic accumulation in two aspects. The priority is to understand whether the interpretation of Islam by the modernizing elites from a Western perspective leads to Islamophobic discourse. Secondly, the study tries to make sense of how the perception of Islam is directly or indirectly influenced by arguments created by the emergence of political tendencies of Islamic reference, through the rhetoric revealed in the discourse of the media. To respond to this requirement, for the purpose of revealing what kind of Islamic perception is generated by the political rhetoric that is dominant in mainstream media during Refahyol government in Turkey, qualitative-oriented content analysis method which enables determining the meanings in the text with quantitative and qualitative data, and at the same time, deducting towards the dominant meaning in the texts was preferred. Hürriyet, Milliyet and Sabah newspapers, which have the highest sales figures, were selected as samples from the Turkish media that were published during the period of Refahyol Government. The first pages of the newspapers published between the dates of 28.6.1996-30.6.1997, when the Refahyol government was in power, were examined. As a result of the study; It was seen that the press in Turkey together with Western countries generated Islamophobic perceptions through political discourse and consistently fed the generated negative perception.Key Words: Anti-Islamism, Islamophobia, Orientalism, Self-Orientalism, Turkey Press, Refahyol Government.
Collections