Laparaskopik sleeve gastrektomi ameliyatlarında düşük akımlı, yüksek akımlı inhalasyon anestezisi ve tiva`da kas gevşetici kullanım miktarlarının karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş –Amaç: Morbid obezite tüm dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigaradan sonra ikinci sırada gelmektedir. Morbid obezitenin günümüzde etkili tedavi yöntemlerinin başında cerrahi gelmektedir. Obez hastalarda değişen yağsız vucüt ağırlığı (YVA), klirens ve dağılım hacimleri nedeniyle ilaç metabolizması değişebilmektedir. Çalışmamızda obez hastalarda uygulanan sleeve gastrektomi ameliyatlarında düşük akım- yüksek akımlı inhalasyon anestezisi ve total intravenöz anestezi (TİVA) gibi farklı genel anestezi yönetimlerinin ilave olarak olgularda kas gevşetici farmakokinetiğine etkilerinin olup olmadığını, kullanılan kas gevşetici miktarları üzerinden karşılaştırmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: : Çalışmamıza elektif Laparoskopik Sleeve Gastrektomi (LSG) planlanan 18-65 yaş arası, ASA II-III, vücut kitle indeksi 35-55 arasında olan toplam 60 hasta dahil edildi. Hastalar kapalı zarf yöntemi ile 3 gruba ayrıldı.Tüm hastalarımıza standart anestezi indüksiyonu uygulandı. Rutin preoperatif hazırlık sonrası oral alımı yeterli sürede kısıtlanmış olan hastalara tüm ilaç uygulamaları düzeltilmiş kiloya göre (YVA) doz hesaplamaları yapıldı. Hastalara inhalasyon anestezisi gruplarında Propofol 2 mg/kg, TİVA grubunda 1 mg/kg; her üç gruba da Fentanil 1 mcg/kg, Rokuronyum 0,6 mg/kg ile anestezi indüksiyonu yapıldı. TOF değeri % 25'in altına gerilediğinde orotrakeal olarak entübe edilen hastalar 6 mL/kg tidal volüm ve 12/ dk frekans ve PEEP:8 cmH2O parametreleri ile mekanik ventilasyon uygulanmaya başlandı. Anestezi idamesi sırasında hastaların BIS değerlerinin 40-60 arasında tutulması için inhalasyon anestezi gruplarında Sevofluran konsantrasyonu, TİVA grubunda (Grup T, n:20) infüze edilen propofol dozu ayarlandı. Düşük akım grubunda (Grup D, n:20) taze gaz akımı (TGA) 15 dakika 4L/dk şekilde uygulandıktan sonra 1L/dk'a düşürüldü. Yüksek akım grubunda (Grup Y, n:20) operasyon bitimine kadar TGA 4L/dk olacak şekilde uygulandı. TİVA grubuna Propofol 6-10 mg/kg/saat dozlarında iv infüzyon başlandı. Her 3 gruba da 15 μgr/kg/saat dozunda Remifentanil infüzyonu başlandı. Remifentanil infüzyon dozu, operasyon süresince yapılan tansiyon takibine göre düzenlendi. Operasyon boyunca olguların hemodinamik verileri ile anestezik ve kas gevşetici ajanların tüketim miktarları kaydedildi. Bulgular: Çalışmamızda; yüksek akımlı ve düşük akımlı inhalasyon anestezisi kullanılan gruplarda TİVA grubuna oranla daha düşük miktarlarda rokuronyum tüketildiği saptandı. Yüksek akım ve düşük akım grupları arasında anlamlı fark saptanmadı. TİVA grubunda remfentanil kullanımı da anlamlı olarak yüksek bulundu.Sonuç:. Günümüzde özellikle maliyet üzerine olumlu etkileri nedeniyle düşük akımlı anestezi uygulaması daha sık kullanılmaktadır. Çalışmamızda düşük akımlı anestezi uygulaması ile operasyon esnasında ihtiyaç duyulan kas gevşetici miktarı azalmıştır. Introduction-Objective: Morbid obesity is the second most frequent cause of preventable death after smoking in the world. In the present time, surgical therapy is used effectively in morbid obesity. Drug metabolism displays variability, due to variable lean body weight (LBW), clearance and volume of distrubution in obese patients. We aimed to compare the effects of different general anesthesia management such as low-flow, high flow inhalation and total intravenous ansthesia (TIVA) on myorelaxant agents pharmacokinetics in cases of obesity patients undergoing sleeve gastrectomy. Material and Methods: The study includes 60 patients that elective Laparoscopic Sleeve Gastrectomy (LSG) was planned, with the age of between 18-65 years, ASA II-III and body mass index (BMI) between 35-55. The patients were separated into groups by sealed tender. Standard anesthesia induction was performed in all patients. After routine preoperative procedures and limitation of oral feeding for sufficient time, drug adjustments were made by considering the corrected weight (LBW) in all patients. Propofol 2 mg/kg was used in inhalation aneshesia groups and Propofol 1 mg/kg, was used in TIVA grup; Fentanyl 1 mcg/kg, Rocuronium 0.6 mg/kg were used in all groups for induction of anesthesia. Orotracheal entubation was performed in the patients with TOF count lower than %25 and mechanic ventilation used with the parameters of 6 ml/kg tidal volume, 12/dk frequency and PEEP 8 cmH2O. Sevofluran consantration in inhalation anesthesia groups and rate of propofol infusion in TIVA group (Group T, n: 20) were altered for to fixed the BIS levels between 40-60 during maintenance of anesthesia. In low-flow group (Group D, n: 20), fresh gas flow (FGF) was reduced to 1L/min after the use of 4 L/min for 15 min. In high-flow group (Group Y, n:20) FGF remained at the level of 4L/min until the end of the operation. Propofol 6-10 mg/kg/h iv infusion was administered to TIVA group. Remifentanyl 15 mcg/kg/h used in all three groups. Remifentanil infusion dose was rearranged according to blood pressure. Hemodynamical parameters of patients and depletion amount of myorelaxant and anaesthetic agents were recorded during the operation. Results: In this study, we confirmed that less amount of rocuronium was used in the low-flow and high-flow inhalation groups beside the TIVA group. There was not significant difference between low-flow and high-flow groups. Use of Remifentanyl was also higher in TIVA group.Conclusions: In the present time, low-flow anesthesia practice is used more, especially due to positive contribution on cost. Low flow anesthesia in our study reduced the amount of myorelaxant needed during operation.
Collections