Türk toplumunda fasiyal doku kalınlığının bilgisayarlı tomografi yöntemi ile değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş: Adli bilimlerde yeniden yüzlendirme, yüzün tanınmasının imkânsız hale gelecek kadar zarar gördüğü ve klasik kimliklendirme yöntemleri ile kimliklendirilemeyen cesetlerde ya da uzun süredir kayıp kişilerin olası güncel yüz yapılarının oluşturulmasında kullanılmaktadır. Üç boyutlu yeniden yüzlendirmede amaç cinsiyet, yaş ve ırk gibi etkenler dikkate alınarak belirli anatomik alanlardaki fasiyal yumuşak doku kalınlık farklılıklarına göre yüz topografisinin oluşturulmasıdır. Yeniden yüzlendirmede, gerçek yüz görüntüsüne en yakın sonucun sunulabilmesi için fasiyal doku kalınlıklarının en uygun şekilde belirlenmiş olması beklenmektedir. Üstelik yapılan çalışmalarda, fasiyal doku kalınlıklarının ırklar arasında anlamlı derecede farklılıklar gösterdiği ortaya konulmuştur. Ancak bu yöntem çerçevesinde sonuç güvenilirliğini artıracak standart bir fasiyal doku kalınlığı cetveli bulunmamakta; dahası ülkemizde ve dünyada kullanılmakta olan yumuşak doku kalınlığı ölçüm noktaları tabloları çeşitli kısıtlılıklar taşımaktadır. Fasiyal doku kalınlığının ölçülmesinde günümüzde sefalogram, ultrasonografi, manyetik rezonans, bilgisayarlı tomografi teknikleri ile ölçüm yöntemleri daha yaygın hale gelmiştir. Bilgisayarlı tomografi ile fasiyal yumuşak doku kalınlığı ölçümü, ultrasonografi kadar kesin sonuçlar vermesi ve yüz görünümünün film üstüne aktarılabilmesi sonucu tekrar ölçümlerin mümkün olması nedeniyle güvenli bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, Türk toplumunun fasiyal yumuşak doku kalınlıkları açısından yüzdeki 20 anatomik referans noktasında bilgisayarlı tomografi yöntemi ile yumuşak doku kalınlığı ölçümleri ve birey özelliklerine göre analizler yapılarak ülkemizde yeniden yüzlendirme çalışmaları için sayısal veri havuzu ve cetvel oluşturulmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.Yöntem: 12/09/2017 tarih 16/231 sayılı Bezmialem Vakıf Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu onayının alınmış olmasının yanı sıra; bu çalışmanın retrospektif ve prospektif olarak gerçekleştirilen tüm prosedürlerinde, devamındaki geliştirici versiyonları ile birlikte 1964 Helsinki Deklarasyonu ilkelerine uygun hareket edildi. Örneklem grubu, 01/06/2017 ve 31/12/2018 tarihleri arasında Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Radyoloji Anabilim Dalında alt çeneyi de kapsayacak şekilde baş ve boyun bölgesi bilgisayarlı tomografisi çekilen hastalarla oluşturuldu. İlk aşamada, 401 olgu seçilerek bireysel özelliklerini detaylandırmak üzere telefon görüşmeleri yapıldı. 18 yaşından küçük 70 yaşından büyük, vücut kitle indeksi 20-25 aralığının dışında ve yüz dokusunda yapısal farklılığa neden olabilecek kronik hastalığı, travma-operasyon öyküsü olanlar örneklem grubundan çıkarıldı. Yaş gruplarının 18-29 arası, 30-39 arası, 40-49 arası, 50-59 arası ve 60-69 arası olacak şekilde eşit dağılımına dikkat edildi. Memleket kavramı net bir tanım olmadığından ve ırksal kökene dair tam bir sınıflama sağlamadığından, olguların sadece telefonla alınan bilgiler ışığında yedi coğrafi bölge baz alınarak sınıflaması yapıldı.Belirlenen dahil olma kriterlerine uyan 210 olguda (97 kadın, 113 erkek) 20 referans noktası (Supraglabella, Glabella, Nasion, Rhinion, Mid-philtrum, Supradentale, İnfradentale, Supramentale, Pogonion, Menton, Eminentia Frontalis, Margo Supraobitalis, Margo infraorbitalis, Orbitofrontalis lateralis, Arcus zygomaticus, Tuberculum supraglenoidale, Gonion, Supra M2, Curvatura occlusalis, Supra M2) esas alınarak, bilgisayarlı tomografi filmlerinin retrospektif olarak Synapse sistemi kullanımı ile fasiyal yumuşak doku kalınlığı ölçümleri yapıldı. Ölçümlerden elde edilen veriler 2013 Microsoft Office Excel programına kaydedildi. Kaydedilen değerlerin IBM SPSS 20.0 (Statistical Package for the Social Sciences, USA) programı kullanılarak analizleri yapıldı. Veri analizlerinde, tanımlayıcı istatistik uygulamaların yanı sıra Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis, Post-hoc testlerinden Dunn, non-parametrik korelasyon testleri ve Z testi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edildi.Bulgular: Cinsiyet değişkenine göre yapılan ölçümlerin karşılaştırılmasında 20 referans noktasının 17'si istatistiksel olarak anlamlı olmak üzere 18 noktada erkeklerdeki fasiyal yumuşak doku kalınlıklarının kadınlardan yüksek çıktığı, kalan iki noktada (Orbitofrontalis lateralis, Arcus zygomaticus) ise kadınlarda istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir yükseklik olduğu görüldü. Yaş değişkenine göre yapılan değerlendirmede yaşla birlikte fasiyal doku kalınlıklarının kadınlarda sekiz, erkeklerde beş ölçüm noktasında birlikte arttığı, erkeklerde bir noktada yaşla birlikte azaldığı, bir noktada ise (Mid-philtrum) kadınlarda 18-29 ve 30-39 yaş grubu ile 60-69 yaş grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde yaşlanmayla birlikte azaldığı görüldü. Ayrıca, vücut kitle indeksi ile tüm referans nokta kalınlık değerlerinin pozitif korelasyon gösterdiği, en az korelasyon gösteren noktanın Mid-philtrum olduğu; memleket değişkenine göre gruplar arasında anlamlı farklılıkların olmadığı; bu çalışmada elde edilen ölçüm değerlerinin Türkiye'de yapılan diğer çalışmalarla, belirli referans noktalarında anlamlı farklar oluşmuş olsa da genel anlamda örtüştüğü; Brezilya, Tayvan ve beyaz Amerika toplumu ölçümleri ile yapılan karşılaştırmada, referans noktaların yarısından fazlasında anlamlı farklılıklar olduğu tespit edildi.Sonuç; Bu çalışmada, erkeklerde fasiyal yumuşak doku kalınlıklarının kadınlardan yüksek olduğu; yaşla birlikte fasiyal yumuşak doku kalınlığının topografik dağılımında değişiklikler oluştuğu, ortak artış gösteren referans nokta kalınlıklarının azlığı ve zayıf bir istatistik ilişki söz konusu olsa da, toplam ortalamanın yaşla birlikte doku kalınlıklarının artışı yönünde yorumlanabileceği; vücut kitle indeksi ile fasiyal yumuşak doku kalınlıklarının pozitif korelasyon içinde olduğu; ırkların fasiyal yumuşak doku kalınlığında farklılıklara neden olabileceği, istatistiksel olarak gösterilememiş olsa da coğrafi bölge farklılıklarının fasiyal yumuşak doku kalınlığını etkileyebileceği görülmüştür. Introduction: Forensic Facial Reconstruction is a method used in the recreation of the facial appearance of unidentifiable bodies, which are extremely deformed and cannot be identified with common identification methods or individuals who have been missing for a long time. The aim of the three-dimensional facial reconstruction is to recreate the facial topography according to the differences in facial soft tissue thickness in specific anatomical reference points by considering factors such as gender, age and race. Moreover, facial soft tissue thickness values are expected to be accurate in order to achieve results with the highest resemblance to the actual face image while studies revealed that there are significant differences in facial soft tissue thickness between races. However, there is no standard facial soft tissue thickness table to increase the reliability of results in our country. Moreover, the tables of facial soft tissue measurement reference points employed in our country and in the world include various limitations.Through technological developments, recent methods such as cephalogram, ultrasonography, magnetic resonance and computarized tomography techniques have been employed for facial soft tissue thickness measurement. The measurement of facial soft tissue thickness by computarized tomography stands out as a reliable method because the result of a computarized tomography is as accurate as the ultrasonography and computarized tomography face images are transfered onto film as long term records for any remeasurement. In this study, it is aimed to contribute to the quantitative data pool and possible scale for facial reconstruction studies through determining facial soft tissue thickness of Turkish population measuring 20 anatomical reference points by computarized tomography and analyzing the features of individuals. Method: In addition to the approval of Bezmialem Vakıf University Ethical Committee For Non-invasive Clinical Studies dated 12/09/2017, no. 16/231, all procedures of this study were performed in accordance with the 1964 Helsinki Declaration and its later amendments. Sample group of this study was comprised of the subjects who applied to the Department of Radiology in Bezmialem Vakıf University Medical Faculty Health Practice and Research Center between 01/06/2017 and 31/12/2018 for a computed scan of the head and neck areas including the lower jaw. In the first step, 401 people were selected and contacted through the phone for their detailed individual features. The exclusion criteria were as follows: (1) age below 18 and above 70 (2) Body mass index out of the range of 20-25, (3) no chronic diseases resulting in any structural changes in facial tissue and (4) no history of trauma-operation. The subjects were carefully selected to comprise age groups with an even distribution and categorized into a total of 5 groups with the 1st group between ages 18-29, the second between 30-39, the third between 40-49, the forth between 50-59 and the fifth between 60-69. Because the hometown context is not a certain definition and it does not provide an accurate classification for the origin of race, the subjects were evaluated according to their hometowns just in the light of the information obtained on the phone, and categorised into separate groups based on seven geographical regions of Turkiye. The computarized tomography films of the 210 subjects (97 females, 113 males) conforming with the determined inclusion criteria of this study were retrospectively measured using Synapse system based on 20 anatomical reference points (Supraglabella, Glabella, Nasion, Rhinion, Mid-philtrum, Supradentale, Infradentale, Supramentale, Pogonion, Menton, Eminentia Frontalis, Margo Supraobitalis, Margo infraorbitalis, Orbitofrontalis lateralis, Arcus zygomaticus, Tuberculum supraglenoidale, Based on Gonion, Supra M2, Curvatura occlusalis, Supra M2) on the facial soft tissue. The data acquired through measurements were saved in the 2013 Microsoft Office Excel program. The data were transferred to IBM SPSS 20.0 (Statistical Package for Social Sciences, USA) software for the necessary analyzes. Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis, Post-hoc test Dunn, non-parametric correlation tests and Z test were used in addition to the descriptive statistical analzes for the comparison the valid data. Statistical significance value was regarded as p<0.05.Findings: The comparison of the measurements based on the gender variable revealed that the 17 of the 20 reference points were statistically significant and the facial soft tissue thicknesses of the male subjects were higher than the female subjects at 18 of the points. The measurements were higher at the remaining two reference points (Orbitofrontalis lateralis, Arcus zygomaticus) in the female subjects, which was not statistically significant. The evaluation based on the age variable revealed that the tissue thicknesses increased with age together at five points in the male subjects; at eight points in the female subjects; decreased at one point in the male subjects; and at one point (Mid-philtrum), it was noted that the tissue thickness in the female subjects decreased with age between 18-29, 30-39 age groups and 60-69 age group, which was statistically significant. The results revealed that the body mass index was correlated with all of the points with the least correlated point being mid-philtrum; there was no significant difference between the hometowns in the groups and our results were similar to the other studies in Turkey even though there were some significant differences between specific reference points, and there were significant differences between more than half of the reference points compared to the measurements obtained in Brasil, Taiwan and white America populations.Result; In this study, it has been determined that (1) the facial soft tissue thickness in the male subjects was higher compared to the female subjects, (2) changes on the topographical distribution of the facial soft tissue thickness occurred due to aging and total mean value could be interpreted to indicate the increase of facial soft tissue thickness due to aging despite the low number of reference points increasing together and weak statistical data support, (3) the body mass index and the facial soft tissue thickness were positively correlated, (4) the races could cause differences in facial soft tissue thicknesses, (5) the geographic regions could influence facial soft tissue thicknesses altough it could not proved statistically.
Collections