Hipotansif anestezinin serebral perfüzyon ve kandaki antioksidan düzeyleri ile HIF1a düzeyi üzerine etkisinin değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş-Amaç: Kontrollü hipotansiyon arteryel kan basıncının istemli bir şekilde geri dönüşümlü olarak düşürülmesidir. Hipotansif anestezi özellikle bazı cerrahilerde uygulanan kan basıncının kontrollü şekilde düşürüldüğü anestezi yöntemidir. Dar alanda çalışılan cerrahiler veya kanama potansiyeli yüksek cerrahilerde intraoperetif kanama ve kan transfüzyonu ihtiyacını azaltır ayrıca temiz bir cerrahi görüş sağlar. Ortalama kan basıncı (OKB) ya da sistolik kan basıncı (SKB)'na göre hipotansif anestezi uygulanabilmektedir.Near İnfrared Spektroskopi (NIRS) serebral oksijenizasyonu devamlı ve noninvaziv olarak takip etmeyi sağlar. HIF 1a, TAS, TOS ise doku oksijenizasyonu ve perfüzyonunu ön görmeyi sağlayan labaratuvar belirteçleridir.Çalışmanın amacı standardize edilmiş anestezi derinliği altında kontrollü hipotansif anestezi uygulanan hastalarda; ameliyat öncesi ve sonrası kanda HIF 1a, TAS, TOS ölçümleri ve NIRS ile serebral perfüzyon değerlendirilmesi yapılarak hipotansif anesteziye sekonder gelişebilecek doku hipoksisi ve buna bağlı mediatörlerin doku düzeyindeki değişimlerini ve bunların hangi tansiyon parametreleri ile ilişkili olduğunun araştırılmasıdır.Gereç-Yöntem: Çalışmamıza elektif rinoplasti ve ortognatik cerrahi ameliyatı planlanan 18-75 yaş arası, ASA 1-2 olan toplam 60 hasta dâhil edildi. Tüm hastalarımıza standart anestezi indüksiyonu sonrası propofol ve remifentanil infüzyonu kullanılarak TİVA tekniği ile anestezi idamesi uygulandı.Hastalar iki gruba ayrıldı. Bir gruba SKB'ye göre bir gruba OKB'ye göre hipotansif anestezi uygulandı. SKB grubu Grup 1, OKB grubu Grup 2'yi oluşturdu. İki gruba da operasyon boyunca NIRS ile devamlı rejyonel serebral oksijen saturasyonu takibi yapıldı. Tüm hastalardan anestezi indüksiyonu öncesinde ve operasyon bitiminde 2 kez kan örneği alınarak TAS, TOS, HIF1a bakılmak üzere saklandı. Opreasyon bitiminde hastalar derlenme ünitesinde 30 dk. takip edilerek ağrı ve bulantı-kusma skorları değerlendirildi. Ayrıca iki grubun da cerrahi memnuniyet ve kanama skorları ile anestezik tüketim miktarları kaydedildi.Bulgular: Çalışmamızda iki grubun RsO2 değerleri değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmedi. Ancak Grup 1'de serebral desaturasyon görülen hasta sayısı daha fazla idi. Grup 1 ve Grup 2'nin giriş ve çıkış TAS, TOS, HIF 1a değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Grup 1'in çıkış TOS düzeyi, Grup 2'nin çıkış HIF 1a düzeyi girişe göre anlamlı olarak düşük bulundu. Grup 2'nin cerrahi memnuniyet skoru anlamlı derecede yüksek ve kanama skoru anlamlı derecede düşük idi.Sonuç: Hipotansif anestezi uygulaması hem OKB 'ye hem de SKB'ye göre yapılabilir. Fakat biz çalışmamızda çok kuvvetli verilerle desteklenmese de OKB'ye göre takibin daha avantajlı/hastayı koruyucu olduğunu tespit ettik. Önerimiz OKB'ye göre hipotansif anestezi uygulamasıdır; ancak ileriye yönelik çalışmalara ihtiyaç vardır. Backround and Aim: Controlled hypotension is the voluntary reversible reduction of arterial blood pressure. Hypotensive anstehesia is a method of anesthesia in which blood pressure is reduced in a controlled manner, especially in certain surgeries. İt reduces intraoperative bleeding and need for blood transfusion and provides a clean surgical vision in narrow-field surgeries or with high bleeding potential. Hypotensive anesthesia can be performed according to mean blood pressure (MBP) or systolic blood pressure (SBP).Near İnfrared Spectroscopy (NIRS) allows continuous and non-invasive monitoring of cerebral oxygenation. HIF 1a, TAS and TOS are laboratory markers that predict tissue oxygenation and perfusion.The aim of this study to evaluate the patients who underwent controlled hypotensive anesthesia under standardized depth of anesthesia; preoperative and postoperative blood HIF 1a, TAS, TOS measurement and serebral perfusion evaluation with NIRS and to investigate tissue hypoxia secondary to hypotensive anesthesia and the cahanges of the mediators at the tissue level and which blood pressure parameters are related.Materials and Methods: A total of 60 ASA 1-2 patients aged between 18-75 who underwent elective rhinoplasty and ortognatic surgery were included the study. Standard anesthesia induction and propofol and remifentanil infusion were applied to all patients with TIVA technique.The patients were divided into two groups. One group received hypotensive anesthesia according to MBP an done group received SBP. Continuous regionel cerebral oxygen saturation was monitored by NIRS in both groups. Blood samples were taken from all patients before anesthesia induction and at the and of the operation and stored for TAS, TOS, HIF 1a. At the and of the operation patients were fallowed in the post anesthesia care unit for 30 minutes and pain and nause vomiting scores were evaluated. İn addition, surgical satisfaction and bleeding scores and anesthetic consumption of both groups were recorded.Results: In our study, no statistically significant difference was found between the RsO2 values of the two groups. However, the number of patients with cerebral desaturation was higher in SBP group. There was no statistically significant difference between input and output TAS, TOS, HIF 1a values in MBP and SBP group. Output TOS of SBP group; output HIF 1a levels of MBP group werw significantly lower than those of input levels. The surgical satisfaction score of the MBP group was significantly higher and the bleeding score was significantly lower.Conclusion: Hypotensive anesthesia can be performed according to both MBP and SBP. However, in our study that follow-up MBP is more adventageous/protective, although it is not supported by very strong data. We recommend hypotensive anesthesia compared to MBP; but further studies are needed.
Collections