Larenks kanserli hastalarda Ki-67, CerbB-2, E-kaderin ekspresyonları ve bu belirteçlerin klinik önemi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
AMAÇ: Etyopatogenezinde sigara ve alkol kullanımı ile iyonizan radyasyon ve genetik değişikliklerin sorumlu tutulduğu larenks kanserlerinde çeşitli prognostik ve prediktif faktörler söz konusudur. Bunlar başlıca; tümörün klinik patolojisi ve biyolojisiyle ilgilidir. Biyolojik faktörler arasında tümör süpresör genler ve onkogenler başta olmak üzere bazı moleküller yer almaktadır. Sunulan çalışmamızda bu biyolojik faktörlerden E-Kaderin, CerbB-2 ve Ki-67 ekspresyonların larenks karsinomlu olguların klinikopatolojik değişkenler arasındaki ilişkiler araştırıldı.E-Kaderin hücreler arası bağlantıyı sağlayan bir adezyon molekülüdür ve salınımının azalması tümör gelişmine zemin hazırlar. CerbB-2 bir tirozin kinaz büyüme faktörü ve onkogendir. CerbB-2'nin fazla ekspresyonu bir çok malign hastalığın gelişiminde gözlenmektedir ve bu nedenle hücre transformasyonu ve tümör patogenezinde rol oynadığı düşünülmektedir. Ki-67 proteini, bir proliferasyon belirleyici nükleer proteindir. Bu nedenle gerek normal dokularda gerekse neoplastik dokularda, büyüme fraksiyonundaki hücreleri göstermede iyi bir belirleyicidir. Bu çalışmamızdaki amaç larenks kanserli olguların klinikopatolojik değişkenlerden ; nüks ve servikal lenf nodları metastaz riski, uzak metastaz olasılığı ve sağkalım gibi özelliklerle bu belirteçlerin arasındaki korelasyonların ortaya konmasıdır.GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışmada Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı'nda 2009-2012 yıllarında tanısı konmuş ve tedavisi düzenlenmiş 41 adet larenks karsinomu olgusu değerlendirilmeye alındı. Hastaların klinik öyküsü, yaş ve cinsiyeti, hastalığın tuttuğu anatomik bölgeleri, sigara ve alkol alışkanlıkları ile fizik muayene bulguları TNM klasifikasyonuna göre kayıt edildi. E-Kaderin, CerbB-2 ve Ki-67 belirteçlerin; tümörün lokalizasyonu, T evresi, histopatolojik tanı, tümör diferansiyasyonu, servikal lenf nodu metastazı, perinöral invazyon, vasküler invazyon, kapsüler invazyon, nüks ,eks ve sağkalım açısından karşılaştırılmaları istatiksel olarak değerlendirildi.BULGULAR: Supraglottik kanserli olgularda servikal lenf nodu metastazı oranı, glottik kanserli olgulara göre istatiksel olarak anlamlı bir şekilde yüksek bulundu (p=0,001). T evrelemesinin artması ile sağkalım oranın düşmesi arasında anlamlı korelasyon saptandı (p=0,016). Kapsüler invazyon varlığıyla sağkalım oranın düşmesi arasında istatiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,007).E-Kaderin, Ki-67 ve CerbB-2 ekspresyonları ile çalışma grubumuzdaki larenks karsinomlu tüm olguların tümörün lokalizasyonu, T evresi, histopatolojik tanı, tümör diferansiyasyonu, servikal lenf nodu metastazı, perinöral invazyon, vasküler invazyon, kapsüler invazyon, nüks ,eks ve sağkalım arasındaki istatiksel değerlendirmede anlamlı sonuç bulunmadı. E-Kaderin kuvvetli boyanması ile Ki-67 proliferasyon indeksi arasında pozitif korelasyon saptandı (p=0,012).SONUÇ: E-Kaderin, Ki-67 ve CerbB-2 ekspresyonlarıyla larenks kanserli tüm olgularımızın tüm klinikopatolojik değişkenleriyle yapılan istatiksel değerlendirmede anlamlı korelasyon bulunamadı. Bu bulgu çalışılan belirteçlerin güvenilir prognostik ve prediktif faktör olmadıklarını gösterdi.E-Kaderin kuvvetli boyanması ile Ki-67 proliferasyon indeksi arasında pozitif korelasyon saptandı. E-Kaderin ekspresyonun azalmasının larenks kanserlerinde tümörün invazyon özelliğinin, T ve N evrelemesinin artmasıyla ve kötü prognozla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu ekspresyon iyi diferansiye ve daha az invasiv tümörlerde; hücre-hücre adezyonunu sayesinde indiferansiye tümör geçişine karşı korumaktadır. E-Kaderin ile Ki-67 proliferasyonundaki bu pozitif korelasyon bize larenks kanserlerinde histopatolojik diferansiyasyonun yüksek proliferasyon indeksine rağmen muhafaza edildiğini gösterdi AIM: There are various kinds of predictive and prognostic factors in laryngeal cancers in which smoking and alcohol together with ionizing radiation and genetic changes play role in its etiopathogenesis. These are principally related to the clinic, the pathology and the biology of the tumor. Amongst the biological factors, there are mainly some molecules such as tumor suppressor genes and oncogenes. In this present study, of these biological factors the relationships of E-cadherin, CerbB-2, Ki-67 expressions with clinicopathological variables of laryngeal cancer patients were investigated. E-cadherin is an adhesion molecule that provide to connections of intercellular areas and impairment of its expression provide a basis for development of the tumours. CerbB-2 is a tyrosine kinase growth factor and oncogene. CerbB-2 overexpression has been observed in the development of many malignant and therefore play a role in cell transformation and tumor pathogenesis. Ki-67 protein is a nuclear protein and is a marker of proliferation. For this reason Ki-67 is a good marker demonstrating cells in the growth fraction in normal and neoplastic tissues. The purpose of this study is to analyze the correlation between these biomarkers and the risk of cervical lymph node invasion, recurrence, distant metastasis and survival regarding the clinicopathological variables.MATERIALS AND METHODS: Forty-one patients with laryngeal carcinomas who were diagnosed and treated between 2009 and 2012 in Otolaryngology Department of Çanakkale Onsekiz Mart University Hospital were studied retrospectively. The clinical history, smoking and alcohol habits, age, gender, physical examination, involved anatomical region, and the tumour staging was recorded according to TNM classification. It was statistically evaluated the correlations between E-cadherin, Ki-67, CerbB-2 biomarkers expressions and tumor site and differentiation, and the risk of cervical lymph node metastasis, perineural, vascular and capsular invasion, as well as recurrence, and survival.RESULTS: The rate of cervical lymph node metastasis in supraglottic cancer patients, is statistically significantly higher than in patients with glottic cancer (p = 0,001). There was statistically significant correlation between T grade and the lowest survival rates (p=0,016). In addition we found statistically significant correlation between capsulary invasion and the lowest survival rates (p=0,007).There was no statistically significant correlation between E-cadherin, Ki-67, CerbB-2 proteins and the clinicopathological variables of the tumor such as localization, T stage, histopathological differentiation, cervical lymph node metastasis, perineural, vascular and capsular invasion, recurrence, ex and survival. A positive correlation between strong stain of the E-cadherin and Ki-67 proliferation index was determined (p=0.012).CONCLUSION:There was no statistically significant correlation between E-cadherin, Ki-67, CerbB-2?proteins and the clinicopathological variables of the tumor. This finding showed that these markers are not reliable prognostic and predictive factors for laryngeal cancers. A positive correlation between strong stain of the E-cadherin and Ki-67 proliferation index was determined. Loss of or reduction in E-cadherin expression has been associated with increased invasiveness, advanced T and N stages and unfavorable prognosis. Its expression was protected in well-differentiated and less invasive cancers, which maintain their cell-cell adhesions whereas it was reduced in undifferentiated cancers. This positive correlation between E-cadherin and Ki-67 proliferation shows us that histopathological differentiation of laryngeal cancers is maintained in spite of the high proliferation index.
Collections