Unipolar depresyon tanısı alan hastalarda kronotip özelliklerinin mizaç ve özkıyım ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi: Kesitsel bir çalışma
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
UNİPOLAR DEPRESYON TANISI ALAN HASTALARDA KRONOTİP ÖZELLİKLERİNİN MİZAÇ VE ÖZKIYIM İLE OLAN İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:KESİTSEL BİR ÇALIŞMAGİRİŞ VE AMAÇ: Depresyon, toplumda yaygın görülen; yaşam kalitesi, işlevsellik ve sosyal ilişkiler dahil olmak üzere birçok alanda olumsuz etki oluşturan ruhsal bir hastalıktır. Önemli derecede yeti yitimine sebep olmasının yanında; özkıyım ile de sonlanabilmektedir. Bu nedenle, depresyon ve özkıyım ilişkisini incelemek üzere birçok bilimsel araştırma yapılmaktadır. Sirkadiyen ritim ve kronobiyoloji, bu araştırma alanlarından biridir. Yapılan bazı araştırmalarda akşamcıl kronotip tercihinin, depresyon şiddeti ve özkıyım riskini artırdığı saptanmıştır. Bununla birlikte aynı kronotipe sahip bireyler, benzer mizaç özellikleri göstermektedirler. Bu çalışmada unipolar depresyon hastalarında kronotip tercihlerinin belirlenmesi, kronotip ile mizaç ve özkıyım ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM: Unipolar depresyon tanısı almış, herhangi psikofarmakolojik ajan kullanmayan, eşlik eden alkol-madde kullanımı, bipolar, psikoz, demans ek tanısı olmayan 88 hasta çalışmaya alınmıştır. Çalışma grubuna, klinisyen tarafından sosyodemografik veri formu, klinik değerlendirme ölçekleri (İntihar Olasılığı Ölçeği-İOÖ, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi-PUKİ, Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği-HDDÖ, Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği-HADÖ, Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris, San Diego Autoquestionaire mizaç ölçeği-TEMPS-A) uygulanmış ve DSM-5 yönelimli tanısal görüşme kılavuzu ile klinik değerlendirme yapılmıştır. BULGULAR: Katılımcıların %78,4'ü kadın, %21,6'sı erkektir. Evli olan katılımcılar %46, bekar olanlar %47,1, eşinden ayrılmış ya da eşi vefat edenler ise %6,9'luk dilimi oluşturmaktadır. Aktif bir işte çalışanların oranı %33,7, aktif bir işte çalışmayanların oranı %41,5, emeklilerin oranı %7,9, ev hanımların oranı ise %16,9 olarak saptandı. Geçmiş psikiyatrik hastalık öyküsü olan katılımcıların sayısı 39 bulundu. Bunların %92,3'ünün depresif bozukluk, %7,7'sinin ise anksiyete bozukluğu tanısı aldığı saptandı. Geçmişte özkıyım girişimi olanların oranı %24,1, ailesinde özkıyım girişim öyküsü olanların oranı ise %14,9 olarak saptandı. Katılımcıların %50'sinde hafif, %50'sinde ise orta şiddette depresyon saptandı. Orta şiddet depresyon grubunda İOÖ puanı, hafif şiddet depresyon grubundan daha yüksekti ve istatiksel olarak anlamlı idi.Katılımcıların %58'i ara tip, %30.7'si akşamcıl tip, %11,4'ü sabahçıl tip olarak saptandı. Kronotip tercihi ile depresyon şiddeti, anksiyete düzeyi, intihar olasılığı, uyku kalitesi ve mizaç özellikleri arasında istatiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Yüksek düzeyde anksiyete saptananların oranı % 37,5, hafif düzeyde anksiyete saptananların oranı ise %50,0 bulundu. Yüksek düzey anksiyete grubunda depresyon şiddeti, hafif düzey anksiyete grubundan daha yüksek bulundu. Katılımcıların %90,8'inde uyku kalitesinde bozulma olduğu saptandı. Uyku kalitesi bozuk olan grubun İOÖ puanları, uyku kalitesi bozuk olmayan gruptan daha yüksek bulundu. Katılımcılarda en sık saptanan mizaç özelliği depresif mizaç (%25) bulundu. Hipertimik mizaç özelliği ise hiçbir katılımcıda saptanmadı. Cinsiyetler arasında mizaç özellikleri açısından istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Enter modeli ile kurulan Multiple Regresyon analizlerinde; depresyon şiddetini, intihar olasılığını etkileyen risk faktörü saptanmadı. Kronotip tercihini etkileyen sayısal değişken saptanmadı. TARTIŞMA VE SONUÇ: Bu çalışmada UDB hastalarında kronotip tercihlerinin mizaç ve özkıyım ile olan ilişkisi incelenmiştir.Katılımcıların çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktaydı. Kadınların erkeklere göre daha kolay yardım arayışında bulunmaları, depresif bozukluğun kadınlarda daha sık görülmesi; klinik örneklemlerde kadın katılımcı sayısının daha yüksek olmasına neden olmaktadır. Örneklemimizde en sık geçirilmiş psikiyatrik hastalığın depresyon olduğu saptanmıştır. Depresyon hastalarının özgeçmişinde en sık geçirilmiş olan ruhsal hastalık depresyondur. Depresyon şiddetine bağlı olarak intihar olasılığı riski artmaktadır. Depresif, anksiyöz ve irritabl özellikli mizaç gruplarında depresyon şiddeti daha yüksek saptanmıştır. Ayrıca aynı gruplarda İOÖ puanları da daha yüksek saptanmıştır. Mizaç özellikleri depresyona yatkınlık oluşturabildiği gibi depresyon şiddetini ve özkıyım riskini de artırabilmektedir. Uyku kalitesi bozuk olan grupta intihar olasılığı yüksek saptanmıştır. Uyku düzenindeki bozulma özkıyım riskini dolaylı veya doğrudan etkilemektedir. Kronotip tercihleri ile depresyon şiddeti arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Akşamcıl tip özelliğin depresyon kliniğini etkilediğine dair bulguların olduğu çalışmalarda, depresyon şiddetini belirlemede özbildirim ölçekleri kullanılmıştır. Araştırmamızda ise depresyon şiddeti, araştırmacı tarafından uygulanan klinik ölçek ile belirlenmiştir. Gelecekteki çalışmalar ile kronotipler arasında depresyonun şiddetinde mi yoksa depresif belirtileri yorumlama ve algılama biçimlerinde mi farklılık olduğu ayırt edilebilir. Ayrıca akşamcıl özelliğin intihar olasılığı üzerinde fark oluşturmadığı saptandı. Bu durumda ek tanıların görülmediği saf depresyon örnekleminde; akşamcıl özelliğin özkıyım riskini artırmadığı söylenebilir. Araştırmamızda intihar olasılığını etkileyen herhangi bir değişken saptanmadı. Ek tanıların görülmediği ve orta şiddet depresyon grubunda depresyon şiddeti, mizaç özellikleri, uyku kalitesi ve kronotip tercihi özkıyım davranışı için risk oluşturmamaktadır. Bu grup hastalarda özkıyım riskinin değerlendirilmesinde; klinisyenin gözlemi ve hastaların bireysel özellikleri ile geçmiş hastalık öykülerinin; mizaç ve kronotip özellikleri ile uyku kalitesinden daha güçlü veriler sağlayacağı görüşündeyiz. EVALUATION OF THE RELATION OF CHRONOTYPE CHARACTERISTICS WITH TEMPERAMENT AND SELF-DESTRUCTION IN PATIENTS HAVING THE DIAGNOSIS OF UNIPOLAR DEPRESSION: A CROSS-SECTIONAL STUDY INTRODUCTION AND AIM OF THIS STUDYIntroduction and purpose: Depression is a mental illness that is common in society and has negative effects on many areas such as quality of life, functionality and social relationships. Beside causing several disabilities, it may also end with self-destruction. Therefore, there are many researches about the relation of depression and self-destruction. Circadian rhythm and chronobiology are one of these research areas. In some researches, it has been seen that evening chronotype preference increases severity of depression and the risk of self-destruction. Also individuals with same chronotypes show similar temperament traits. In this study, it is aimed to determine the choronotype preferences in unipolar depression patients and to evaluate temperament and self-destruction relation with chronotype. MATERIALS AND METHODSSample: The subjects of the study were: 88 patients diagnosed with Unipolar Depressive Disorder. All were medication free for at least 4 weeks. The patient sample had no history of bipolar disorder, psychotic disorder, alcohol and substance abuse/dependence or dementia.Method: Subjects were interviewed with the Structured Clinical Interview for DMS-5 and HAM-D, HAM-A by resarcher. Patients were also administered the Morningness-Eveningness Questionnaire (MEQ), the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), the Suicide Probability Scale(SPS) and the Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris, San Diego Autoquestionaire (TEMPS-A) . Results: In the sample, %78.4 were female and %21.6 were male. Married %46, single %47, divorced or partner die % were %6.9. The patient was economically active %33,7, was not economically active %41,5 the rate of pensions were %7.9 and the rate of housewives were %16,9. The number of participants who have history of past psychiatric disease was 39. Of those participants %92,3 had a depressive disorder and %7,7 had an anxiety disorder.The rate of previous suicide attempts was %24,1, the rate of suicide attempt history in family was %14,9. In the sample, %50 patient had moderate depression and %50 patients had mild depression. The group of moderate depression SPS score was higher than mild depression group and it is statistically significant.According to MEQ scores patients were classified into three groups: neither %58, evening type %30,7 and morning type %11,4. No statistically significant relationship was found between depression severity, anxiety level, suicide probability, sleep quality and temperament characteristics with chronotype preference. The frequency of severe anxiety was %37.5 and the frequency of mild anxiety was %50.0. The severity of depression in the severe anxiety group was statistically higher than mild anxiety group. The %90.8 of the patient had poor sleep quality. The SPS scores found higher in the poor sleep quality group than others and it is statistically significant. The most frequently detected temperament was depressive temperament (%25) and hyperthymic temperament wasn't detected. There were no relationship between sex and temperament. In the Multiple Regression analyzes established with the Enter model; there were no risk factors affecting depression severity and suicide probability. And there was no numerical variable affecting chronotype choice. Discussion and Conclusion: In this study, the relationship between chronotype preferences, temperament and self-destruction in patients with unipolar depression was analysed. The majority of the participants were women. Women are more likely to seek help than men and depressive disorder is more common in women; causing the number of female participants to be higher in clinical samples. It is observed that depression is the most common psychiatric disorder in our patient sample. Depression is the most common psychiatric disorder in the background of depression patients.Suicide possibility rate increases due to the severity of depression. Depression severity is found higher in depressive, anxious and irritated mood groups. SPS scores are found also higher in the same group. Temperament characteristics may predispose depression and increase the severity of depression and the risk of suicide. Suicide probability is found high in the group with poor sleep quality. Deterioration in the sleep pattern indirectly or directly affects the risk of suicide.We did not find any significant relationship between severity of depression and chronotype preferences. In studies which there are findings that eveningness affects depression clinic, self-report measures were used to determine the severity of depression. In our study, severity of the depression is determined/scored? with clinical measures applied by the researcher. Future studies may distinguish if the difference is between severity of the depression or the way patients interpret and perceive depressive symptoms among chronotypes. We also found that evening chronotype did not make any difference in the probability of suicide. In this case, it can be said that in the sample of pure depression without comorbidity, the characteristics of evening types do not increase the risk of suicide. We have not detected any variables that affect the probability of suicide. In moderate depression group without additional diagnoses, the severity of depression, temperament traits, quality of sleep and the chronotype preferences are not risk factors for suicidal behavior. When evaluating the risk of suicide in this group of patients, observation of the clinician and determination of the individual characteristics and stories of the patients may provide more powerful data than temperament, chronotype preferences and sleep quality.
Collections