Travma yaşantısına sahip üniversite öğrencisi kadınların demografik özellikleri, kolektif başa çıkma tarzları ve profesyonel psikolojik yardım arama çabaları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Travma; fiziksel veya ruhsal bütünlüğü tehdit eden doğrudan maruz kalma, şahit olma veya haber alma şeklinde yaşanan olaylara bağlı olarak ortaya çıkan yoğun duygusal sıkıntıdır. Travmatik belirtiler kaygı düzeyinin artması, olayı hatırlatan uyarıcılardan kaçınma, duygusal tepkilerde azalma veya duygusal tepkilerin aşırı hale gelmesi şeklinde seyredebilir. Farklı psiko-sosyal değişkenlerle ilişkili olup, kadın ve erkekler arasında yaygın olarak gözlenen travmatik yaşantılarla başa çıkmak için bireysel ve kolektif stratejiler kullanılır. Kullanılan stratejiler yardım arama çabalarıyla da bağlantılıdır. Bu çalışmanın temel amacı, üniversitede öğrenim gören kadınların, travmatik yaşantılarını ve bunların demografik değişkenlerle ilişkilerini, kolektif başa çıkma tarzlarını ve aynı zamanda yardım arama çabalarını incelemektir. Betimleyici bir araştırma desenine uygun olarak tasarlanan çalışma farklı üniversitelerden seçilen iki farklı örneklem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Ölçek uyarlama çalışmasını kapsayan birinci grupta 691 kişi, genel araştırma grubunda ise 2400 kişi yer almıştır. Verilerin toplanması için Kişisel Bilgi Formu, Travmatik Olaylar Listesi, Kolektivist Başa Çıkma Stilleri Envanteri (KBÇSE) ve Problem Çözme Envanteri kullanılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde, KBÇSE'nin Türk kültüründe geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise; araştırmaya katılan üniversite öğrencisi kadınlar arasında gözlenen yaygın travmatik olayların `Sevilen bir kişinin ölümü ya da hastalığı`, `Özel bir insandan ayrılma`, `14 yaş öncesinde veya sonrasında cinsel istismara uğrama`, `Başka birisinin yaralandığına ya da şiddete uğradığına şahit olma` ve `Kişisel bir hastalık yaşama` olduğu tespit edilmiştir. Travmatik yaşantıların en uzun süre ikamet edilen yerleşim birimine bağlı olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı ancak ebeveyn eğitim düzeyi ile gelir seviyesindeki düşüşe bağlı olarak sarsıcı yaşam olaylarında belirgin bir yaygınlığın ortaya çıktığı saptanmıştır. Kadınların travma ile başa çıkma sürecinde kolektivist başa çıkma stillerinden; `kabullenme-yeniden yapılandırma ve mücadele` ile `din ve maneviyat`ı daha çok tercih ettikleri ve yaşanan travmanın türüne bağlı olarak farklı kolektivist başa çıkma stillerini seçtikleri gözlenmiştir. Sosyo-ekonomik düzey açısından dezavantajlı durumda olanların daha çok `din ve maneviyat`, yüksek grupta olanların ise `özel duygusal paylaşımlar` stillerini daha fazla tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Travma yaşayan kadınların önemli bir kısmı (%83.34) profesyonel düzeyde bir yardım almamaktadır. Katılımcılar; sorunlarını önce kendi yöntemleri ile çözme daha sonra ise aile ya da yakın bir arkadaştan yardım talep etme yolunu tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Profesyonel yardım arama talebi son derece düşük bulunmuştur.Araştırmadan elde edilen sonuçlar travma tür ve yaygınlığının diğer toplumlarla benzerlik gösterdiğini ortaya koymaktadır. Travmayla başa çıkma sürecinde kullanılan kolektif başa çıkma tarzları da benzer niteliktedir. Türk toplumu kolektivist ilişki ve yardım çabalarının yaygın olduğu bir yapı arz etmektedir. Bu tür toplumlarda din, maneviyat, kabullenme-yeniden yapılandırma ve mücadele gibi başa çıkma mekanizmaları yaygın olarak kullanılmakta, travmatik durumlarda profesyonel uzmanlardan çok yakın kişilerden yardım talep edilmektedir. Bu çalışma ile ortaya çıkan sonuçların kolektif başa çıkma konusunda henüz yeterli bir araştırma birikimine ve ölçme araçlarına sahip olmayan araştırmacılar için önemli bir kaynak teşkil edebileceği değerlendirilmektedir. Sonuçların, önleyici, geliştirici ve müdahale edici süreçleri tespit ve yönetme bakımlarından politika yapıcılar için de yararlı olabileceği düşünülmektedir. Trauma is an unsettling life event that threatens one's physical or psychological integrity. Traumatic experiences may occur in various ways, such as direct exposure, witnessing an event or receiving information about an event. Traumatic symptoms may manifest as increased anxiety levels, avoidance of triggers, blunted affect or emotional overreactivity. Individual and collective strategies associated with certain psycho-social variables that are common among men and women may be used to cope with traumatic experiences. These strategies are also linked to help-seeking behaviors. The main purpose of this study is to examine the traumatic experiences of female college students and their relationship to demographic variables, collectivist coping styles and help-seeking behaviors. The study, organized according to a descriptive research design, was carried out with two different samples selected from different universities. The first sample group, which comprised the scale adaptation study, consisted of 691 individuals; and the main study group included 2400 participants. The data collection instruments included a Personal Information Form, Traumatic Events List, Collectivist Coping Styles Inventory (CCSI) and Problem Solving Inventory.In the first part of the study, it was concluded that the CCSI is a valid and reliable measurement tool with respect to Turkish culture. In the second part of the study, it was determined that the common traumatic events observed among university students were `the death or sickness of a loved one`, `separation from a special person`, `sexual abuse before or after 14 years old`, `witnessing violence or someone else being hurt ` and `experiencing a personal illness`. It was also found that the traumatic experiences did not differ significantly depending on the type of residential area. However, a significant correlation was found between traumatic life events and decreases in parental education level and income level. It was also revealed that female students prefered the `acceptance, reframing, and striving` and `religious, and spirituality` styles of collectivist coping strategies and that they chose different styles of collectivist coping depending on the type of traumatic event they experienced. Moerover, those who were disadvantaged in terms of socio-economic level were more likely to prefer `religious, and spirituality`, while the those who had higher socio-economic status were more likely to prefer `private emotional outlets` as a coping strategy. A significant proportion of the traumatized women (83.34%) had not received professional help. In this regard, the participants repotred that they preferred first to solve their problems with their own methods, and second, to ask for help from a family member or a close friend. Their professional help-seeking behaviors were extremely low. The results of the study revealed that types and prevalence of trauma in this sample were similar to other societies, as were the collectivist efforts to cope with trauma. Turkish society, in particular, has a structure in which the efforts of collectivist relationships and assistance are widespread. In such societies, coping mechanisms like religion, spirituality, acceptance and restructuring are widely used, and traumatized individuals typically seek help from people who are close to them, rather than from professional psychiatric caregivers. It is believed that the results of this study may constitute an important resource for researchers who do not yet have adequate data and measurement tools relating to collectivist coping. The results may also be useful for policy makers in terms of identifying and managing preventive and interventional processes.
Collections