Dijital hikaye anlatıcılığı ve yerinden edilmiş kimlikler: İnstagram`da mülteci ve sığınmacı kimliklerinin inşası
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Hikâye anlatıcılığı, insanlığın ilk günlerinden beri öğretme, hatırlama, ikna etme ve iletişim kurma gibi sosyal etkileşimlerde başvurduğumuz bir yöntem olmuştur. Hikâye anlatıcılığı sayesinde kurulan toplumsal bağlar ve tarihsel anlatının devamlılığının sağlanması, toplumların ilerlemesinde önemli bir yere sahiptir. Modern dijital toplumların her yanı ekranlarla çevrili doğasında, dilbilimsel olandan görsel olana ya da daha doğru bir deyişle içinde birden çok iletişim (yazınsa, görsel, işitsel, sanal) modunu içeren fakat yoğun olarak görme duyumuza hitap eden içeriklere doğru bir eğilim oluşmaktadır. Bu durum hikâye anlatıcılığının biçim ve boyut değiştirmesine sebep olduysa da, toplumsal yerinde herhangi bir değişikliğe neden olmamıştır. Günümüzün teknolojik olarak doygun dünyasında, dijital hikâye anlatıcılığı halini alan bu pratik, geleneksel hikâye anlatıcılığının yanı sıra, bireylerin hayatlarının her noktasında var olagelmektedir. Bu durum, hikâye anlatıcılığını kimliğin inşa edildiği bir araç olarak düşünmeyi mümkün kılmıştır.İçinde yaşadığımız diğital çağ yalnızca hikâye anlatıcılığının değil, aynı zamanda kimlik gibi çok temel bir kavramın da nasıl inşa edildiğini, temsil edildiğini ve algılandığını etkilemektedir. Geleneksel kimlik kuramlarının kişiye içkin ve ötekilerden bağımsız bir gerçek olarak değerlendirdiği kimlik, moderniteyle birlikte `diğerleri` ile ilişkili hale gelerek toplumsal olarak `oluşturulan` bir kavram şeklinde tanımlanmaya başlanmıştır. Dijital çağda postmodern bir kavram olarak kimlik ise çok daha akışkan ve performansa dayalı bir hal almaktadır.2. Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan mülteci krizinden sonraki en büyük krizi yaşadığımız yirmi birinci yüzyılda, kimlikle ilgili en önemli olgulardan biri göç ve mülteciler olarak ortaya çıkmaktadır. Medya yerinden edilmiş bireyleri belli bir söylem içerisine hapseden imajlarla dolup taşmaktadır. Bu çalışma, yerinden edilmiş kişilere dijital medya ve dijital hikâye anlatımı tarafından sağlanan olanakları incelemeyi amaçlamaktadır. Dokuz katılımcının dijital hikâye anlatıcılığını, ev sahibi ülkeye geldiklerinde kendilerine atanan söylemin dışında bir kimliği inşa etmek için kullanıp kullanmadıkları ve nasıl kullandıkları belirlenmek istenmektedir. Ayrıca, dijital hikâye anlatıcılığının mülteciler için bir tür aktif kimlik oluşturma imkânı sunup sunmadığını daha iyi anlamak ve yerinden edilmiş bireylerin deneyimlerine birinci elden ulaşmak için derinlemesine görüşmeler yoluyla elde edilen dilsel verileri analiz edilecektir. Storytelling has been the method that mankind use in social interactions such as teaching, remembering, persuading and communicating since the first days of humanity. The social ties established through storytelling and the continuity of historical narrative play an important role in the progress of societies. In modern digital society, in which screens and images are ubiquitous, there is a tendency towards what is visual, or more accurately, what includes multiple modes of communication (visual, auditory, virtual), but intensively appeals to our vision. Although this caused storytelling to change form it did not change the social place it encrusts. In today's technologically saturated world, this storytelling, which has become more and more digitally mediated, still exists in every aspect of individuals' lives as well as traditional storytelling. This has made it possible to analyze digital storytelling as identity constricting practices.The digital age we live in affects not only storytelling, but also how a very basic concept of identity is constructed, represented and perceived. Identity, which traditional identity theories perceive as intrinsic to the individual and independent of `others` had come to be known as a `social construct` that is `relational to the others`. By the time we came to the digital age identity as a postmodern concept had become more `fluid` and performative.One of the most substantial phenomenon regarding identity in 21st century is refugees. It is the biggest refugee crisis worldwide since II. World War. And media is overflowing with refugee images which imprisons the deterritorialized people in a certain discourse through representation. This study examines the opportunities provided with digital media and digital storytelling for identity construction by displaced people. It examines digital stories of nine participants to determine if and how they are using digital storytelling to construct and identity outside the discourse that is assigned to them upon arriving the host country. It also analyses linguistic data attained through in-depth interviews to further understand whether digital storytelling actually offer active identity construction opportunities for refugees and if so how?
Collections