Ulus devlet,egemenlik ve Avrupa Birliği`nde egemenliğin sınırları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Devlet bir kurumlar bütünüdür. Devlet, içeride milli topluma bakmak, dışarıda da içinde var olmak zorunda olduğu daha geniş toplumlarla ilgilenmek zorundadır. Devlet, sınırları içinde yönetimi kendi tekeline alır. Bu durum tüm vatandaşlarca paylaşılan ortak bir politik kültürün yaratılması eğilimidir.Ulus-devlet; sınırları belirlenmiş bir toprak parçası içinde, yasal güç kullanma hakkına sahip ve yönetimi altındaki halkı türdeşleştirecek ortak kültür, simgeler, değerler yaratarak gelenekler ile köken mitini canlandıracak birleşmeyi amaçlayan devlet olarak tanımlanabilir. Ulus-devletin yapmak istediği; devleti ya da siyasal iktidarı merkezîleştirmek, kültürü standartlaştırmak, hukukta eşitliği ve ekonomide bütünleşmeyi sağlamaktır.Bugünün dünyasındaki egemenlik anlayışı, genel olarak, bir devletin ülke toprakları üzerinde yönetme yetkisini kullanma hakkı olarak tanımlanmaktadır. Bu kavramın hukuksal bir anlamı olduğu kadar siyasî bir anlamı da mevcuttur ve bu iki anlam iç içe geçmiş durumdadır. Egemenlik devletin gücünü temsil etmektedir. Uluslar işbirliğine girdikçe egemenlik gündeme gelmektedir.Küreselleşme; ülkeler arasındaki iktisâdi, sosyal ve siyasal ilişkilerin gelişmesi, farklı toplum ve kültürlerin inanç ve beklentilerinin daha iyi tanınması, uluslar arası ilişkilerin yoğunlaşması gibi birbirleriyle bağlantılı konuları içeren bir kavramdır. Küreselleşme süreci, ulus devlet yapısı içindeki hükümetlerin gücünü ve etkinliğini azaltmakta, hükümetler; ekonomik nesnelerin, teknolojik yeniliklerin, bilgi, haber ve fikirlerin akışını kontrol etmekte güçlük çekmekte, ulus devletlerin millî ekonomik politika izleme imkânı giderek azalmakta, ekonomik sınırların aşınması millî siyasî sınırların da aşınmasına yol açmaktadır. Küreselleşme olgusu, bir yandan ülkelerin ulus-üstü düzeyde ortak çıkarlarını gözeten ve koruyan örgütlenmelere katılımlarını ön plâna çıkarırken, diğer yandan ulusal ve ulus- altı düzeylerde yeni yönetişim modellerini zorunlu kılmaktadır.Dünyada devlet egemenliğinin kurulu modelleri ve uygulamalarına meydan okuyan pek çok güç vardır. Bu güçler, küreselleşeme ve uluslararasıcılıktır. Avrupa Birliği, gerek hedefleri gerekse bu hedeflere ulaşma doğrultusunda oluşturulan teşkilâtlanma yapısıyla diğer hiçbir uluslar arası örgütlenmede görülmeyecek sui generis bir uluslar arası yapılanmadır. AT'yi sui generis yapan ve diğer örgütlenmelerden ayıran en önemli özellik, belirlenen hedeflere ulaşırken hükümetler arası girişimler yerine, oluşturulan yapısal (anayasal) ve sürekli organlar vasıtasıyla bu amaçlara ulaşmasıdır.Avrupa Birliği'nin kurumlarının görev, yetki ve sorumlulukları kurucu antlaşmalarca belirlenmiştir. Antlaşmaların uluslar üstü düzenleme, uygulama ve yargılama yapma yetkisi vermiş olduğu kurumlar (Konsey, Komisyon, ATAD), Avrupa Birliği ulusları arasında uluslar üstü otorite olarak da değerlendirebilmektedir. Aynı şekilde gerek bu kurumları oluşturan antlaşmalar hukuku, gerekse yaptığı hukuk, üye devletlerde aynı etkiye sahip olup, üye devletler tarafından tek taraflı olarak değiştirilemez ve ortadan kaldırılamaz nitelikte olması da Avrupa Birliği hukukunun uluslar üstü (supranational) olduğu yaklaşımını geliştirmiştir.AB tam anlamıyla devletin ana öğelerini bünyesinde bire bir barındırmamakla beraber, devlete, özellikle federal devlet biçimine çok benzer yetkiler kullanmakta, AB Anayasal Antlaşması ile bir anayasal yurttaşlık oluşturmaya çabalamaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi çerçevesinde yasama, yürütme ve yargı yetkilerini birbirinden ayrıştırmış ve her biri için ayrı organlar yaratmış ve bunların işleyişini de kurucu antlaşmalara ve nihayetinde anayasa ile hukuk ilkelerine bağlamıştır. . Bireylerine AB Temel Haklar Şartı ile temel hak ve özgürlüklerin kullanımı ve hak arama özgürlüğünü tanımaktadır. Üyesi bulunan devletler ile yetki paylaşımı yaparak bunu anayasa metnine dâhil etmiştir. The State is an entire of the institutions. The State should be interested in looking after the national society inside its own borders as well as in the larger societies existing outside wherein it should be sustainable its existence. The State takes the administration within its borders into its own monopoly. Such a situtation is a trend to create a common political culture being shared by all the citizens.The nation-state can be defined as a State having the right of employing any legal power inside a piece of o the land the borders of which have been demarcated and aiming to the integration to enliven the radical myth through the traditions by creating the common culture, symbols and values, all of which will homogenize the people under its administration. What the nation ? state is to centralize the state or poltical power , and standardize the culture, and provide the equality in law and the integration in economy.The understanding of sovereignity today in the world is defined, in general, as the right of any State for employing its powers of administration upon the country?s lands. This concept has a lawful meaning as well as a political meaning; and these two meanings are interchangeable with each other. Sovereignity represents the power of the State. As long as the nations enter into collaboration with each other, the sovereignity comes into question.Globalization is a concept containing the issues being connected with each other such as the development of economic, social and political relationships among the countries, and the better understanding the beliefs and expectations of the nations? cultures, and the intensification of international relationships. The process of globalization diminishes the power and efficiency of the governments being within the structure of nation-state; so such governments have difficulty in controlling the flow of economic objects, technological innovations, informaton, news and ideas, and the possibility of the nation-states for following up their national economic policies decrease gradually. The phenomenon of globalization puts the fact that the countries participate in the organizations guarding and protecting their common intersets and benefits at a supranational level into foreground in one hand, and makes new models of governance compulsory at both national and also supranational levels in the other hand.Today in the world, there are many forces challenging to the established models and practices of the state dominance. Such forces are globalization and internationalism. The European Union is a sui generis ınternational restructuring with its organizational structure being formed in line with both its goals and also with reaching such goals, which cannot be observed in any international organization. The most important feature making the European Community sui generis and distinguishing from other organizatons is to try to reach the goals thus determined through the formed structural (constitutional) and permanent bodies instead of the inter-governmental attempts.The tasks, authorizations, powers and responsibilities of the institutions of the European Union have been determined within the scope of the constitutive treaties. The institutions which such treaties give the authorization of making the supranational arrangement, application and judgement (such as Council, Commission, Committee, the European Community Court of Justice) can be also evaluated as the supranational authorities among the nations being included in the European countries Likewise, in the same way, both the law of treaties constituting such institutions and also the law which it has made have the same effect in the member states, and the fact that such laws cannot be changed and do away with unitalerally by the member states has developed the approach that the law of the European Union is supranational.Despite the European Union does not duly shelter the main elements of a state one to one within its own structure, it has been employing some powers similar to the ones being applied by any state state, and particularly by any federal state, and trying to form a constitutional citizenship. It has separated the powers of legislation, execution and judgment from each other within the framework of the division of powers, and created the separate bodies for each of such powers, and tied the functionality and operation of the same to the constituent treaties and law principles with the constitution. It gives its individuals the freedom of using the fundamental rights as well as of seeking such rights within the context of the Condition of the European Union Fundamental Rights. It has made the share of powers and authorizations with its member states, and included the same in the text of the constitution.
Collections