II. Abdülhamid Dönemi`nde Şiilik
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tarih boyunca insanlar, farklı fikirler ve farklı idealler çerçevesinde kümelenmiştir. Bu kümelenme sadece fikirler ve idealler biçiminde değil, bazen de din veya mezhepler şeklinde ortaya çıkmıştır. Hepsinin oluşum süreci farklı ideallere ve fikirlere dayanmakta ve etrafında kümelenen insanları etkilemektedir. Durumu İslam mezhepleri açısından ele aldığımızda, bugün yoğun hissedilen iki büyük fikir ve ideal akım görüyoruz. Bunlardan bir tanesi İslam dünyasında nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünnilik, diğeri de Şiilik'tir. Bir fikir etrafında kümelenen Şiilik, tarih boyunca sürekli akışını sürdürmüş ve günümüze kadar canlı kalmıştır. Miladi VIII. asırdan itibaren devletleşen Şiiler, Osmanlı Devleti'nin kurulmasıyla birlikte Osmanlı tebaası olmayı tercih etmişlerdir. Ancak Fatih döneminde devlet düzeninin yeniden yapılandırılması Şiiliğe meyilli Türkmen Alevi kimliği altında bulunan halk kitlesini huzursuz etmiştir. Sultan II. Bayezid dönemiyle birlikte Osmanlı yönetiminin durumu kavrayamaması sonucu kendilerini sahipsiz hisseden bu Türkmen Alevi halk kitlesi Şah İsmail'in safına geçmeyi uygun görmüşlerdir. Bu dönemden sonra tarihçiler Şii ve Sünni arasındaki münasebetleri genel olarak Osmanlı-Safevi ve İran bölgesinde kurulan diğer devletlerle ilişkileri çerçevesinde yorumlamışlardır. Yavuz Sultan Selim dönemiyle başlayan bu dönüşüm, sonrasında da devam etmiş ve nihayet Sultan II. Abdülhamid döneminde sadece Osmanlı-İran ilişkileri çerçevesinde değil aynı zamanda İttihad-ı İslam siyaseti kapsamında da değerlendirilmiştir. Aslında bu proje ilk olarak XVIII. yüzyılın ilk yarısında Nadir Şah döneminde başlamıştır. Ancak Nadir Şah'ın İttihad-ı İslam düşüncesi daha çok Şii-Caferiliği, Sünniliğin beşinci mezhebi yapmaya yöneliktir. Bu çalışmada konunun sadece tarihi boyutu değil aynı zamanda sosyolojik, ekonomik ve fiziki zeminin de ne durumda olduğu ifade edilmiştir. Yine bu çalışmada arşiv kaynaklarının yanı sıra döneme ait ana kaynaklar ve araştırmalara da yer verilerek konu etraflı bir şekilde ve çeşitli yönleriyle incelenmeye çalışılmıştır. Throughout history, people have been clustered within the framework of different ideas and different ideals. This cluster has emerged not only in the form of ideas and ideals, but also in the form of religion or sects. The whole process of formation is based on different ideals and ideas and affects the clustered people around it. One of them is Sunnism, which constitutes the majority of the population in the Islamic world, the other is Shi'ism. Shi'ism, clustered around an idea, continued to flow through history and remained alive to the present day. The Shiites, who established their first state in the 8th century, preferred to become Ottoman citizens by the establishment of the Ottoman Empire. However, the restructuring of the state order in the period of Fatih disturbed the mass of people under the Turkmen Alevi identity. During the Bayezid II. period, the Turkmen Alevi population preferred to move to Shah Ismail because of the complexity of the state. After this date, historians interpreted the relations between Shiite and Sunni in the context of Ottoman-Iranian relations. This transformation which started with the period of Yavuz continued after that. Finally, During the reign of Abdülhamit II, it was discussed not only in the Ottoman-Iranian relations but also in the context of the İttihad-ı Islam project. In fact, this project first began in Nadir Shah period in the first half of the 18th century. However, Nadir Shah's project of Islamic unity was mostly aimed at turning Shiite-Jafarism into the fifth order of Sunni. In this study, we tried to convey not only the historical dimension of the event but also the sociological, economic and physical background of the events. In our research, we tried to enrich the subject by presenting the resources available in addition to the archive resources.
Collections