dc.description.abstract | Özet Rekabetçi ortam sanayi devriminden bu yana saltanatını sürdürmekte. Toplumların baharat ve kumaştan sonra tanıştığı her ürün ve pazar rekabete sahne olmuştur. Sanayinin emekleme döneminde firmalar arası rekabet genellikle teknolojik alanda gerçekleşiyordu. Fakat bilgiyi korumak zordur, dahası aynı problemlere ayrı çözümlerin farklı yerlerde keşfedilmesi hiç de alışılmadık bir olgu değildir. Bu nedenlerle ömrü kısa kalan teknolojik yeniliklerin rekabetçilik adına başka gelişmelerle de desteklenmesi gerekmekteydi. Mesela kalite, fiyat avantajı, müşteri memnuniyeti, teslim zamanlaması vb. gibi. Rekabet sayesinde tüm bu gelişmelerle tanıştık. Bir başka gelişme de `Tedarik Zinciri Yönetimi` (TZY) kavramının ortaya çıkışıdır. Rekabetin en yoğun yaşandığı son ürün ile müşterinin karşılaştığı Pazar aslında gelişmelerin beşiği niteliğindedir. Gerek müşterilerin istekleri ve ihtiyaçları, gerekse son ürünü üreten ve satan firmaların kendine malzeme sağlayan yani müşterisi olduğu firmalar üzerindeki baskısı rekabetin arttığı durumlarda gelişmeleri de zorunlu kılar. Kendi bünyelerindeki gelişmelerin yarı sıra, tedarikçilerini de buna zorlamanın rekabet avantajı getirdiğini fark eden son satıcılar, salın alım kanalları boyunca iyileştirme ve standartlaşmalara giderek TZY kavramının gelişimine ön ayak oldular. Tedarik zinciri yönetimi özünde, satıcılar, üreticiler, distribütörler ve müşterilerden oluşan bir ağ dahilinde malzeme, bilgi ve finansal kaynak akışının yönetimidir. Bu ağ üzerindeki akışların yönetimi, gerek ağın karmaşıklığı gerekse akış halindeki karar değişkenlerinin, birbirlerini, birbirleri üzerinde belirsizlik yaratacak düzeyde etkilemeleri nedeni ile zorlaşmaktadır. Belirtilen ağ üzerindeki ardışık herhangi iki nokta bir `tedarikçi - müşteri` ilişkisi barındırmakta ve genellikle tedarikçiden müşteri yönünde malzeme akışı görülürken heriki taraf arasında çift yönlü bilgi ve finansal kaynak akışı bulunmaktadır. Tedarik zinciri olarak adlandırdığımız bu geniş ağın son noktasının genellikle son kullanıcılar olacağım varsayarsak bundan önceki noktalan firmalar olarak ele alabiliriz. Belirtilen ağ üzerindeki ardışık iki noktada bulunan firmaların içinde bulundukları `tedarikçi - müşteri` ilişkisinin doğurduğu, ağ üzerinde akışı söz konusu olan bilgi, malzeme ve finansal kaynakların yönetimi üzerinde vardıkları anlaşmalara ve verdikleri hukuksal garantiler bütününe tedarik zinciri antlaşması adını veririz Tedarik zincirinin genel performansı, `tedarikçi - müşteri` ilişkisi içinde bulunan herhangi iki firmanın alışverişlerinin performansına bağlıdır. Bununla beraber tüm tedarik zincirinin optimal performans gösterdiği noktanın `tedarikçi - müşteri` ilişkisi içinde bulunan firmalar için de optimum olmasını bekleyemeyiz. Bunun ana nedeni, karşılıklı ilişki içinde bulunan her firmanın optimize etmeye çalıştığı amaç fonksiyonun farklı ve genellikle birbirleriyle çelişik olmasıdır. Örneğin; tedarikçinin kar marjının artması, müşterinin kendi ürününü satışında, içinde bulunması muhtemel bir rekabetçi ortamda kar marjının düşmesi anlamına gelmektedir. Bu konuda, tedarik zincirinin toplam performansım arttırma konusunda, özendirilen felsefeler ve yapılan çalışmalar oldukça fazladır. Genellikle aynı sektörde rekabet içinde bulunulan başka tedarik zincirlerine karşı performans artışı sağlaması açısından, `tedarikçi - müşteri` ilişkisine çözüm ortaklığı (partnership) şeklinde yaklaşılması, öncelikli olarak taraflar arasındaki bilgi paylaşımının artırılarak olası tehlikelerin azaltılmaya çalışılması tipik bir uygulamadır. Bizim buradaki amacımız, taraflar arasında karşılıklı ve tedarik zincirinin tamamında global bir performans artışım hedefleyen bir çözüm bulmak değil, tüm bunlardan bağımsız olarak izole edilmiş bir firma için tek taraflı bir optimal çözüm aramaktır. Bu süreçte oluşturacağımız araçları, özellikle tedarikçi durumundaki taraf için söz konusu olan tedarik zinciri antlaşmasının değerlendirilebileceği şekilde sunmak ve sonuçta bir karar destek enstrümanın oluşturmak da bu çalışmanın amaçlan arasındadır. ıxBu amaca yönelik olarak ilk önce bir literatür araştırmasında bulunduk. Tedarik zinciri antlaşmalarının ortaya çıkışı nedenleri, dayanakları ve özelliklerini inceledik. Konuya hukuksal, finansal ve yönetim bilimi alanındaki yaklaşımların birbirinden farklılık arz ettiğini gözlemledik. Hukuksal açıdan tedarik zinciri antlaşmaları tarafların haklarının garanti altına alınması ve anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğine dair bir başvuru kaynağı niteliğindedir. Burada hukukçuların asıl amacı bu sürecin işleyişine odaklanmak değil bu süreçten kaçınma yollan aramaktır. Çünkü antlaşmaya taraf olan firmalar için hukuksal yaptırımların devreye girmesi olması istenen en son durumdur ve mümkün olduğu kadar bundan kaçınma yoluna gitmektedirler. Tedarik zinciri antlaşmaları, Türk Ticaret Hukuku'nda `İstisna Sözleşmeleri` olarak genellenmektedir. Müşteri-Tedarikçi ilişkisine girecek olan taraflar arasındaki antlaşma ve metni genellikle tarafların hukuk danışmanları tarafından şekillendirilmekte ve noter onayı ile işlerlik kazanmaktadır. Genellikle yabancı kökenli büyük firmaların ön ayak olduğu ve tedarik zinciri antlaşmalarının standart hale getirildiği durumlar sıkça gözlemlenmektedir. Bu standart antlaşmalar hukuki maddeleri sunup diğer teknik, mali ve zamanlamaya yönelik detayları antlaşmanın eklerine bırakmaktadır. Konunun finansal boyutunda, ekonomistler antlaşmaların işleyişleri sonucundaki finansal fayda boyutu üzerinde yoğunlaşmışlardır. Buna göre ekonomistler antlaşmalardaki bilgi paylaşımı artışı ile kontratların talimat boyutu kazandığım ve kar paylaşımı hedefi güden bir form aldığım düşünmektedir. Bu bağlamda daha çok antlaşmaların finansal işleyişi ve dinamiği önem kazanmaktadır. Yönetim Bilimi'nin, bizim çalışmamızın da dahil olduğu, Tedarik Zinciri Yönetimi alt başlığı dahilinde incelenen tedarik zinciri antlaşmaları üzerine çalışmalar çok çeşitlidir. Konu ile ilgili çalışmaların birkaç farklı yaklaşım çevresinde yoğunlaştıklarını görmekteyiz. Kimi araştırmacılar antlaşma dizaynı ve optimal parametreleri belirleyenmodeller üzerinde çalışırken, bazıları antlaşmaları veri olarak alıp optimal davranışları aramakta, bazıları antlaşmaların esnekliğini belirlemeye çalışmakta, bir grup ise antlaşmalara esneklik kazandıracak açılımlar aramaktadır. Literatür araştırmamızı yönetim bilimi alanına yoğunlaştırdığımızda, tedarik zinciri antlaşmalarının matematik modellenmesinde, stokastik ve statik bir model olan gazete satıcısı problemin sıklıkla kullanıldığını gördük. Model genellikle satın alan firmaların optimal maliyet arayışları çerçevesinde kullanılmakta idi. Başlangıçta belirttiğimiz, antlaşmaların tedarikçi açısından değerlendirilmesi amacına yönelik olarak model üzerinde yapılması gereken eklemeleri ve değişiklikleri gerçekleştirdik ve belli uzunluktaki antlaşmaları modelleyen ve dinamik programlama yolu ile çözülen stokastik bir modele ulaştık. Bu çalışmada önerilen model, firmamızın çeşitli maliyet ve talep parametrelerine göre oluşacak maliyetin beklenen değerini minimize edecek şekilde, her dönem taleple karşılaşmadan önce elinde bulundurması gereken stok seviyesini belirlemektedir. Önerilen stokastik dinamik modelin sayısal çözümleme aşamasında, kullanılan istatistiki dağılım fonksiyonlarının getirdiği güçlükleri güncel matematik yazılımları ile aştık ve çeşitli istatistiki dağılımlar için belli şuurlar dahilinde modeli çözümledik. Kullandığımız dağılımlar normal dağılım ve üstel dağılımdan oluşmakta idi ve en büyük zorluğu normal dağılım durumunda çözümleme aşamasında yaşadık. Bu problemleri normal dağılıma, çalışmalarımız için kabul edilebilir bir hata payı ile yakınsayan polinomlar ile aştık. İzleyen aşamalarda modelin çeşitli maliyet ve talep parametrelerine nasıl cevap verdiğini inceledik ve oluşan durumların beklentilerimizle ne denli uyuştuğu konusunda yorumlarda bulunduk. Modelin oluşturduğu optimal çözümü tedarikçi firmanın karşılaşabileceği çeşitli talep dengesizliği durumları ve stok ve üretim kapasitesinin sınırlı olduğu durumlarda test etmek amacı ile bir simülasyon modeli de geliştirdik. Bu aynı zamanda, altına imza xıatılması muhtemel olan antlaşmanın parametreleri göz önüne alınarak optimal çözümün uygulanması durumunda firmamızın ne kazanacağının araştırıldığı bir modeldi. Bu bağlamda modelin yaptığı, optimal çözümü firmanın kısıtlan altında uygulamaya çalışarak oluşan maliyet ve kan bize bildirmekti. Simülasyon modeli bu bağlamda bir karar destek enstrümam özelliği de taşımaktadır. Simülasyon sonucunda, stokastik dinamik modelin öngördüğü optimal çözümün, çeşitli kısıtlar altında, özellikle üstel dağılım için, maksimum getiriyi sağlayan çözüm olmadığım gördük. Bunun nedeni, modelleme aşamasında firma kısıtlarının entegre edilmediği stokastik dinamik modelin, bu kısıtlardaki değişime tepkisiz dolayısıyla miyop olmasıydı. Sonuç olarak tedarikçi açısından antlaşmaların değerlendirmesini tam olarak yapabilmek için modele gerekli kısıtların da eklenmesi gerektiğini gördük. Simülasyon sonuçlan bu bağlamda, çalışmalarımızı hangi yönde odaklamamız gerektiğini de göstermiş oldu. İlerideki aşamalarda modele tedarikçiye ait çeşitli statik ya da stokastik kısıtların eklenmesi üzerinde çalışmak isabetli olacaktır. Böyle bir çalışma hali hazırda literatürde de bulunmamaktadır. Ayrıca stokastik modelin matematik çözümlemesi aşamasında kullanılan nümerik metotların da iyileştirilmesi yolu ile daha geniş bir aralıkta daha kesin sonuçlar elde etmek de mümkün olacaktır. Simülasyon modeli üzerinde ise, firmanın, ortak ve kısıtlı kaynaklan kullanan birden fazla antlaşmayı aynı anda değerlendirebileceği bir düzenleme yapmak söz konusu olabilir. xıı | |