dc.contributor.advisor | Samancı, Nedim | |
dc.contributor.author | Şık, Sare Güntülü | |
dc.date.accessioned | 2023-09-26T11:58:58Z | |
dc.date.available | 2023-09-26T11:58:58Z | |
dc.date.submitted | 2020-03-05 | |
dc.date.issued | 2010 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/756696 | |
dc.description.abstract | Erken membran rüptürü gestasyonel haftaya bakılmaksızın membranların spontan olarak doğumdan önce rüptüre olması olarak tanımlanmaktadır.Erken membran rüptürü (EMR) tüm gebeliklerin %5-10'unda görülmektedir (1,2).Günümüze kadar EMR obstetrik uygulamalarındaki en önemli tedavi ikilemlerinden birisi olmakla beraber yenidoğan takip ve tedavisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. EMR neonatal yoğun bakım birimine kabul edilmeyi gerektiren prematüre doğum ve neonatal komplikasyonlar ile yakından ilişkilidir. EMR 'li hastaların takip ve tedavisi klinisyen için önemli bir perinatal ikilemdir. Bir yandan fetusun yaşatılabilirliğini arttırabilmek için gebelik süresi uzatılmaya çalışılırken, diğer yandan EMR'nin getirdiği; preterm doğum, fetal distres, kord prolapsusu, ablasyo plasenta, fetal ve maternal enfeksiyon gibi ciddi komplikasyonların gelişebileceği akılda tutulmalıdır (3, 4, 5). PEMR(prematür eken membran rüptürü) gebeliğin 37. haftasından önce olan EMR'yi kapsar. Oranı EMR'nin %20-40'ı kadardır ve çoğul gebeliklerde sıklığı ikiye katlanır. PEMR %20-50 oranında erken doğumla birliktedir. Yine maternal ve fetal enfeksiyon, fetusta pulmoner hipoplazi, kord prolapsusu, fetal deformite gelişimi ve postnatal endometritis gelişimi ile ilişkili bulunmuştur (6). Bu sonuçlar fetal ve maternal morbidite ve mortaliteyi önemli ölçüde arttırmaktadır (6). PEMR %20-50 oranında erken doğumla ilişkili olduğu için prematüriteden kaynaklanan neonatal sonuçlardan da sorumludur (4). Bu nedenle hastalığın zamanında ve doğru teşhisi klinisyen için çok önemlidir. Çünkü EMR ve PEMR'li olgularda maternal ve neonatal ciddi sonuçlar olabilir (7). Prenatal, natal ve postnatal dönemdeki olumsuz etkenler yenidoğan döneminde morbidite ve mortalitenin yüksek olmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte özellikle gestasyonun geç dönemlerinde stresi hissedebilen fetus anneden bağımsız olarak kortizol ve noradrenalin salgılayarak yanıt verir (8,9). Fetal yaşam boyunca karşılaşılan en önemli stres, değişik derecelerde ağrı ve hipoksiye neden olan doğumdur. Prolaktin ise fetal büyüme ve metabolik kontrolde önemli derecede rol almasının yanı sıra, anneyi laktasyona hazırlayan bir hormondur. Yenidoğanlarda plazma prolaktin konsantrasyonu gestayonel yaş ile korele iken, düşük konsantrasyonu gelişme geriliğinin önemli bir göstergesidir (10). Erken membran rüptürü olan anne bebeklerindeki enfeksiyon riskini ve etkilenmeyi anlayabilmek için bazı laboratuar tetkikleri bize yardımcı olmaktadır. Bu tetkiklerden kan kültürü ile kesin tanı konmaktadır. Tanıya yardımcı olmak amacıyla lökosit sayısı , akut faz reaktanlarında artış gibi testler kullanılabilir. Ancak bu yardımcı tanı testlerinin spesifite ve sensitiviteleri düşüktür. Bu sebeple mortalite ve sekel oranı yüksek olan yenidoğan sepsisinde hem spesifitesi hem de sensitivitesi yüksek yeni bir marker arayışı gündeme gelmiştir. Biz de hastanemiz Kadın ve Doğum Hastalıkları ünitesinde doğan ve annesinde EMR öyküsü olan yenidoğanlarla sağlıklı kontrol grubu arasında, rutin tetkiklerin yanısıra, serum prolaktin ve kortizol seviyelerinin hangi düzeylerde olduğunu tespit etmeyi, bu parametrenin tanıda yardımcı olup olmayacağını araştırmayı ve yenidoğan sepsisi tanısındaki etkinliğini hemogram, C reaktif protein (CRP) ile karşılaştırmayı amaçladık. | |
dc.description.abstract | Erken membran rüptürü gestasyonel haftaya bakılmaksızın membranların spontan olarak doğumdan önce rüptüre olması olarak tanımlanmaktadır.Erken membran rüptürü (EMR) tüm gebeliklerin %5-10'unda görülmektedir (1,2).Günümüze kadar EMR obstetrik uygulamalarındaki en önemli tedavi ikilemlerinden birisi olmakla beraber yenidoğan takip ve tedavisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. EMR neonatal yoğun bakım birimine kabul edilmeyi gerektiren prematüre doğum ve neonatal komplikasyonlar ile yakından ilişkilidir. EMR 'li hastaların takip ve tedavisi klinisyen için önemli bir perinatal ikilemdir. Bir yandan fetusun yaşatılabilirliğini arttırabilmek için gebelik süresi uzatılmaya çalışılırken, diğer yandan EMR'nin getirdiği; preterm doğum, fetal distres, kord prolapsusu, ablasyo plasenta, fetal ve maternal enfeksiyon gibi ciddi komplikasyonların gelişebileceği akılda tutulmalıdır (3, 4, 5). PEMR(prematür eken membran rüptürü) gebeliğin 37. haftasından önce olan EMR'yi kapsar. Oranı EMR'nin %20-40'ı kadardır ve çoğul gebeliklerde sıklığı ikiye katlanır. PEMR %20-50 oranında erken doğumla birliktedir. Yine maternal ve fetal enfeksiyon, fetusta pulmoner hipoplazi, kord prolapsusu, fetal deformite gelişimi ve postnatal endometritis gelişimi ile ilişkili bulunmuştur (6). Bu sonuçlar fetal ve maternal morbidite ve mortaliteyi önemli ölçüde arttırmaktadır (6). PEMR %20-50 oranında erken doğumla ilişkili olduğu için prematüriteden kaynaklanan neonatal sonuçlardan da sorumludur (4). Bu nedenle hastalığın zamanında ve doğru teşhisi klinisyen için çok önemlidir. Çünkü EMR ve PEMR'li olgularda maternal ve neonatal ciddi sonuçlar olabilir (7). Prenatal, natal ve postnatal dönemdeki olumsuz etkenler yenidoğan döneminde morbidite ve mortalitenin yüksek olmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte özellikle gestasyonun geç dönemlerinde stresi hissedebilen fetus anneden bağımsız olarak kortizol ve noradrenalin salgılayarak yanıt verir (8,9). Fetal yaşam boyunca karşılaşılan en önemli stres, değişik derecelerde ağrı ve hipoksiye neden olan doğumdur. Prolaktin ise fetal büyüme ve metabolik kontrolde önemli derecede rol almasının yanı sıra, anneyi laktasyona hazırlayan bir hormondur. Yenidoğanlarda plazma prolaktin konsantrasyonu gestayonel yaş ile korele iken, düşük konsantrasyonu gelişme geriliğinin önemli bir göstergesidir (10). Erken membran rüptürü olan anne bebeklerindeki enfeksiyon riskini ve etkilenmeyi anlayabilmek için bazı laboratuar tetkikleri bize yardımcı olmaktadır. Bu tetkiklerden kan kültürü ile kesin tanı konmaktadır. Tanıya yardımcı olmak amacıyla lökosit sayısı , akut faz reaktanlarında artış gibi testler kullanılabilir. Ancak bu yardımcı tanı testlerinin spesifite ve sensitiviteleri düşüktür. Bu sebeple mortalite ve sekel oranı yüksek olan yenidoğan sepsisinde hem spesifitesi hem de sensitivitesi yüksek yeni bir marker arayışı gündeme gelmiştir. Biz de hastanemiz Kadın ve Doğum Hastalıkları ünitesinde doğan ve annesinde EMR öyküsü olan yenidoğanlarla sağlıklı kontrol grubu arasında, rutin tetkiklerin yanısıra, serum prolaktin ve kortizol seviyelerinin hangi düzeylerde olduğunu tespit etmeyi, bu parametrenin tanıda yardımcı olup olmayacağını araştırmayı ve yenidoğan sepsisi tanısındaki etkinliğini hemogram, C reaktif protein (CRP) ile karşılaştırmayı amaçladık. | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları | tr_TR |
dc.subject | Child Health and Diseases | en_US |
dc.title | Maternal erken membran rüptürü olan yenidoğanlarda hemogram,crp, kortizol ve prolaktin düzeylerinin karşılaştırılması | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2020-03-05 | |
dc.contributor.department | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı | |
dc.identifier.yokid | 10330406 | |
dc.publisher.institute | Süleymaniye Kadın Hastalıkları ve Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesi | |
dc.publisher.university | DİĞER (KURUMLAR, HASTANELER VB.) | |
dc.type.sub | medicineThesis | |
dc.identifier.thesisid | 613766 | |
dc.description.pages | 72 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |