dc.description.abstract | 63 ÖZET Akut miyokard infarktûsünde erken dönemde uygulanan trombolitik tedavi ile sağlanan reperfuzyon, nekrotik doku genişliğini azaltmakta, yeni den şekillenmenin gelişmesini önlemekte ve elektriksel stabilitenin korun masını sağlamaktadır. Trombolitik tedavi uygulanmasına rağmen hastaların bir çoğunda Q dalgası gelişmekte ve ilk anda trombolitik tedavinin başarısız olduğu izlenimini yaratmaktadır. Bu çalışmada trombolitik tedavi sonrası Q dalgası gelişen hastalarda, dobutamin stres ekokardiyografi (DSE) ile miyokardda canlı doku varlığının araştırılması ve trombolitik tedavinin ba şarılı olup olmadığının belirlenmesi; ayrıca DSE sonuçlarının, eskiden beri kullanılan bir yöntem olan Tl-201 SPECT ile karşılaştırılması amaçlandı. Çalışmanın materyalini, Aralık 1997 ile Haziran 1999 tarihleri arasın da KYBÜne kabul edilen ve sonuçta patolojik Q dalgası gelişen, 2 Fi erkek, 3'ü kadm 24 akut miyokard infarktüslü hasta (yaş ortalaması 49.37 ± 13.02 yıl, yaş aralığı. 26-70 yıl) oluşturdu; bunların 12'sine trombolitik tedavi uy gulanırken, diğer 12'sine geç başvurmaları nedeniyle trombolitik tedavi uy gulanmadı. Hastaların tümüne, DSE, Tl-201 SPECT ve koroner anjiyografi incelemeleri uygulandı. DSE, infarktüsten ortalama 23 ± 12 gün sonra, Tl- 201 SPECT ve koroner anjiyografi incelemeleri ise infarktüsten sonraki 3 ay içerisinde yapıldı. Bazal ekokardiyografik incelemede diskinetik segment sayısı, trombolitik tedavi uygulanan grupta 1, uygulanmayan gruptan 8 bulundu ve64 aradaki fark anlamlı idi (p=0.04). DSE ile değerlendirmede canlı segment sayısı, trombolitik tedavi uygulanan grupta 19, uygulanmayan grupta ise 1 1 bulundu ve aradaki fark anlamlılık sınırına yalan idi (p=0.08). DSE sırasın da hiçbir hastada ciddi yan etki gelişmedi. Hastaların yarısında hiç şikayet gelişmezken, 7 hastada (%29) minör şikayetler, 5 hastada (%20) göğüs ağ rısı, 4 hastada (%16) ventriküler erken vurular, 1 hastada (%4.1) atrial er ken vurular ve 1 hastada (%4.1) supraventriküler taşikardi saptandı. Tl-201 SPECT ile değerlendirmede canlı segment sayısı, trombolitik tedavi uygu lanan grupta 33, uygulanmayan grupta 18 bulundu; aradaki fark anlamlı i- di.(p=0.04). DSE ile Tl-201 SPECT karşılaştırıldığında, hastalıklı segment- lerin saptanmasında iki test arasında orta derecede bir uyum (%65, k=0.5 1) ve canlı doku saptanmasında yine orta derecede bir uyum (%53, k=0.45) bulunmudu. İki testin, uyumsuz bulunan segment sayıları bakımından ya pılan karşılaştırılmasında anlamlı bir fark bulunmadı (McNemar Ki Ka- re=3.5). Trombolitik tedavi uygulanan grupta, canlı segment sayışırım daha fazla bulunması, tedaviye rağmen Q dalgası gelişmesinin her zaman trombolitik tedavinin başarısız olduğu anlamına gelmeyeceğini düşündür müştür. Diskinetik segment sayısının, trombolitik tedavi grubunda anlamlı derecede düşük bulunması da, dolaylı olarak, trombolitik tedavinin başardı olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Daha anlamlı sonuç elde etmek için hasta sayısının artırılması gereklidir. DSE sonuçlarının Tl-201 SPECT ile uyumlu bulunması, daha ucuz ve uygulanması daha kolay olan DSE'nin daha uygun bir yöntem olduğu düşüncesini doğurmuştur. Sonuç olarak, DSE yönteminin, trombolitik tedavinin başarılı olup olmadığını belirlemede güvenilir bir yöntem olarak kullanılabileceği kanaatine varılmıştır | |