dc.description.abstract | Yahudi tarihine etki etmiş olan `vaat edilmiş toprak` ve `üstün ırk` düşünceleri onların Filistin'le olan bağlarının temel dayanak noktasını teşkil etmiştir. 19. yüzyılda Avrupa'da güçlenmeye başlayan milliyetçilik akımının etkisi ve bunun sonucu olarak Yahudilere karşı artan antisemitik yaklaşım nihayetinde Yahudilik tarihine etki eden ikinci önemli faktör olan siyasal Siyonizmi ortaya çıkarmıştır. 19. yüzyılın sonlarında `Siyonizm`in bir Yahudi milliyetçiliğine dönüşmesiyle birlikte, bu hareketin etkisiyle başta Doğu Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden `Siyon'a dönüş` adıyla Filistin'e dalgalar halinde göç (Aliyah) süreçleri başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrası Filistin'de başlamış olan İngiliz Manda İdaresi yönetiminin Yahudi göçlerine karşı olan ılımlı tutumu ve Almanya'da güçlenen Nazi yönetiminin nihayetinde 1933'te iktidara gelmesiyle güçlenmiş olan antisemitik politikalar Filistin'e olan Yahudi göçlerini artırmıştır.1939'da başlayan İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte başta Balkan ülkeleri olmak üzere Avrupa'daki pek çok ülke Nazi işgaline uğramış ve/veya etkisine maruz kalmıştır. Bu ülkelerdeki baskılar da Yahudilerin bulundukları yerlerden gruplar halinde kaçmalarına/göçüne neden olmuştur. Bu bağlamda savaş dışında kalmayı başarmış olan nadir ülkelerden olan Türkiye Yahudiler için en güvenli ülkelerden biri haline gelmiştir ve Yahudi göç güzergâhları arasındaki en önemli rotalardan birisi olmuştur. Ancak savaşın ilk yıllarında İngiltere'nin Filistin'e olan Yahudi göçlerini engelleme konusundaki tutumu ve Almanya'nın savaştaki artan etkisi Türkiye'yi Yahudi göçmenler konusunda zora sokmuştur. Bir yanda İngiliz baskısı diğer yanda da Alman baskısıyla yüzyüze gelen Türk Hükümeti ne göçmenlerin akın halinde Türkiye üzerinden geçişine izin vererek Filistin'de İngiltere'yi zor duruma sokmuştur ne de Avrupa'dan gelen Yahudi göçmenlere kapılarını tamamen açarak Almanya ile karşı karşıya gelmiştir. Türk Hükümeti, Avrupa'dan başlamış olan Yahudi akınına karşı tedbirler alarak Türkiye üzerindeki göç hareketlerinin hangi koşullarda ve hangi kurallar çerçevesinde gerçekleşeceği ile ilgili Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarının bulunduğu kararnameler çıkarmıştır. Bu kararnamelerle Yahudi göçmenlerin gidecekleri ülke pasaportuna sahip olmaları ve Türkiye topraklarında kalmadan transit olarak geçiş yapmaları şartıyla karayolu ve demiryollarının kapasitesinin elverdiği ölçüde Türkiye topraklarından transit geçişlerine izin vermiştir. Yahudi göçmenler bu dönemde kiraladıkları büyüklü küçüklü gemilerle yasal veya yasadışı bir şekilde Filistin topraklarına ulaşmaya çalışmıştır. Bu göçmen gemilerinin bir kısmı Filistin topraklarına ulaşırken bir kısmı da bakımsız, eski, deniz taşımacılığına uygun olmaması ve kapasitesinden fazla yolcu almasından dolayı batmış veya farklı ülkelere ait denizaltılar tarafından batırılmıştır. Örneğin Salvador, Struma ve Mefkûre Gemileri bunlar arasındadır. Bu batan gemilerde sağ kalan kişiler Türkiye tarafından kurtarılmıştır. Ayrıca Türk Hükümeti izinsiz Yahudi göçmenleri taşıyan gemi kaptanlarını Milli Korunma Kanunu'na aykırı hareketten dolayı cezalandırmıştır. Örneğin Sakarya, Mefkûre, Morina ve Bülbül Gemileri'nin kaptanları bunlar arasındadır. Ancak Türkiye Türk Boğazları'nı ve karasularını göçmenlere açık tutmuştur.Diğer yandan Türkiye Yahudi göçmenlere karşı savaşın ilk yıllarında benimsemiş olduğu insani yaklaşımı savaşın ikinci evresinde de devam ettirmiştir. Savaşın ikinci evresinde Yahudi göçmenlere karşı değişen İngiliz politikaları ve ABD'nin Yahudi göçmenlere olan ilgisinden dolayı Türkiye üzerindeki baskılar artmıştır. Türk Hükümeti'nin vize almadan gelecek Yahudi göçmenleri Türkiye'ye kabul etmesini ve Türk sınırlarının ve limanlarının ardına kadar Yahudi göçmenlere açılmasını talep etmiş olsalar da Türk Hükümeti bu durumu tam anlamıyla kabul etmemiştir. Ancak Türk Hükümeti dönemin iç ve dış politik şartları dâhilinde konuyu insani açıdan ele alarak hareket etmiştir. Ayrıca Türk Hükümeti ihtiyaç duyulan alanlarda Türkiye'de çalışmak isteyen Yahudilere ve onların ailelerine Türkiye çalıştıkları süre boyunca ikametlerine Bakanlar Kurulu kararnameleriyle izin vermiştir. Nihai olarak savaş döneminde Türk Hükümeti Yahudi göçmenler konusuna insani boyutta yaklaşarak göçmenlere elinden gelen yardım ve desteği sağlamıştır. Bu çalışmada İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye üzerinden yapılan Yahudi göçleri konusu ele alınmıştır. Bu konu Türk arşiv belgeleri temelinde dönemin Türk basınına ait gazeteleri (Örn. Tan, Cumhuriyet Tasvir-i Efkâr, Anadolu), Yahudi basınına ait gazete/dergileri (Şalom, Şabat, La Boz de Türkiye Dergisi), Franklin D. Roosevelt Kütüphane ve Müzesi'nin arşiv kayıtları, dönemin tanıklarının eserleri ve telif eserler ışığında ele alınarak objektif bir metin ortaya konulmaya çalışılmıştır. | |
dc.description.abstract | The ideas of the `promised land` and `master race`, which had an impact on Jewish history, formed the mainstay of their ties with Palestine. The effect of the nationalist movement that started to gain strength in Europe in the 19th century and the anti-semitic approach towards the Jews, as a result, eventually revealed the second important factor that influenced the history of Judaism, political Zionism. With the transformation of `Zionism` into a Jewish nationalism at the end of the 19th century, the process of immigration (Aliyah) in waves from various countries of the world, especially Eastern Europe, to Palestine, under the name of `return to Zion`, started under the influence of this movement. The moderate attitude of the British mandate administration, which started in Palestine after the First World War, against Jewish immigration, and the anti-Semitic policies that were strengthened with the Nazi administration coming to power in Germany in 1933 increased the Jewish immigration to Palestine.With the World War II which started in 1939, many countries in Europe, especially the Balkan countries, were occupied and/or exposed to the influence of the Nazis. The oppressions in these countries also caused the Jews to flee/immigrate from their places in groups. In this context, Turkey, which is one of the rare countries that managed to stay out of the war, became one of the safest countries for Jews and became one of the most important routes among Jewish immigration routes. However, in the first years of the war, Britain's stance on preventing Jewish immigration to Palestine and Germany's increasing influence in the war put Turkey in a difficult situation regarding Jewish immigrants. Faced with British pressure on the one hand and German pressure on the other, the Turkish Government neither put Britain in a difficult situation in Palestine by allowing immigrants to pass through Turkey in masses, nor did it face Germany by completely opening its doors to Jewish immigrants from Europe. Taking measures, the Turkish Government issued decrees signed by the President, the Prime Minister and the members of the Council of Ministers regarding the conditions and under which rules the immigration movements to Turkey would take place against the Jewish influx that started from Europe. With these decrees, Jewish migrants were allowed to transit through Turkish territory to the extent allowed by the capacity of highways and railways, provided that they have a passport of the country they will go to and transit without staying in Turkey. During this period, Jewish immigrants tried to reach Palestinian lands legally or illegally with the ships they rented, large and small. While some of these migrant ships reached Palestinian lands, some of them sank due to being neglected, old, unsuitable for sea transportation and taking more passengers than their capacity, or were sunk by submarines of different countries. For example, the ships Salvador, Struma, and Mefkûre were among them. The survivors of these sinking ships were rescued by Turkey. The Turkish Government also punished the captains of ships carrying Jewish immigrants without permission for acting in violation of the National Protection Law. For example, the captains of the ships Sakarya, Mefkûre, Morina and Bülbül were among them. However, Turkey kept the Turkish Straits and territorial seas open to immigrants.On the other hand, Turkey continued the humanitarian approach it adopted in the first years of the war against Jewish immigrants in the second phase of the war as well. In the second phase of the war, the pressures on Turkey increased after the changing British policies against Jewish immigrants and the US interest in Jewish immigrants. Although they demanded the Turkish Government to accept Jewish immigrants to Turkey without obtaining any visas and that Turkish borders and ports be wide open to Jewish immigrants, the Turkish Government did not fully accept this situation. However, the Turkish Government acted by considering the issue from a humanitarian point of view, within the domestic and foreign political conditions of the period. In addition, the Turkish Government allowed the Jews and their families who want to work in Turkey in the areas needed to reside during their employment in Turkey, with the decree of the Council of Ministers. Finally, during the war period, the Turkish Government approached the issue of Jewish immigrants on a humanitarian level and provided the immigrants with all the help and support they could. In this study, the issue of Jewish immigration through Turkey during the Second World War was discussed. On the basis of Turkish archival documents, this issue is based on the newspapers/journals of the Turkish press of the period (eg Tan, Cumhuriyet, Tasvir-i Efkar, Anadolu) and the newspapers/journals of the Jewish press (Şalom, Şabat, La Boz de Türkiye Magazine), Franklin D. Roosevelt Library and it is tried to reveal an objective text by considering the archive records of the Museum, the works of the witnesses of the period and the copyrighted works. | en_US |