Show simple item record

dc.contributor.advisorAtay, Özlem
dc.contributor.authorKoçman, Özge
dc.date.accessioned2023-09-22T12:12:03Z
dc.date.available2023-09-22T12:12:03Z
dc.date.submitted2023-01-12
dc.date.issued2022
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/738407
dc.description.abstractEndüstri Devrimi'nin etkisiyle gelişen dünyanın en önemli enerji kaynaklarından biri petrol olmuştur. Günümüzde birincil enerji kaynağı olarak petrol dünya toplam enerji tüketimi içerisinde yüksek bir paya sahiptir. Aynı şekilde, bir petrol türevi olan doğal gaz da büyük oranda bir enerji kaynağı olarak tüketilmektedir. Petrol ve doğal gaz endüstriyel üretimden ulaştırmaya, ısıtmadan elektrik üretimine kadar geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Diğer yandan, petrol ve doğal gaz aynı zamanda sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın önemli bir bileşenidir. Ancak, kömür de dahil olmak üzere, petrol ve doğal gaz oluşum bakımından diğer enerji kaynakları arasında yenilenemeyen (fosil) kaynaklardır. Bu kaynakların üretim ve işlenmesinden kaynaklanan emisyonlar ve atıklar hava kirliliği ile birlikte çevre sorunlarına neden olmakta, insan sağlığı ve etkinlikleri bakımından bir tehdit haline gelmektedir. 2021 verilerine göre petrolün dünya enerji tüketimindeki payı % 31,0, doğal gaz ise % 26,9 oranına sahiptir. Türkiye'de petrol %28,7, doğal gaz %27,0 oranında tüketilmektedir. Üretim büyüklüğü bakımından dünyada petrol 4.165,1 milyon ton, doğal gaz 3.853,7 milyar m3 olarak verilmektedir (TPAO, 2020; BP, 2022). Bu istatistiksel verilere göre, petrol ve doğal gaz günümüzde dünyanın kullanmakta olduğu birincil enerji kaynakları arasında ekonomik ve stratejik önene sahiptir ve bu durum daha uzun süre devam edecektir. Özellikle, bir enerji kaynağı ve endüstriyel ham madde olan petrolün dünyadaki eşitsiz dağılımı ve rezervlerinin sınırlı olması, bu doğal kaynağa stratejik- politik bir önem kazandırmıştır. Nitekim, petrol ve doğal gazın önemi 1970'li yıllardan itibaren ortaya çıkan petrol krizleri ile dünya genelinde ekonomilerde ve uluslararası ilişkilerde yarattığı olumsuz etkilerle daha iyi anlaşılmaktadır. Dünya petrol ve doğal gaz bakımından ispatlanmış rezervlerle üretim alanlarına sahip yedi bölge ayrılmıştır. Bu bölgeler Kuzey Amerika, Orta ve Güney Amerika, Orta Doğu, Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu, Afrika ve Asya Pasifik bölgeleridir. 2020 yılı verilerine göre; bu altı bölgede toplam petrol rezervi 244,4 milyar ton, toplam ham petrol üretimi 4.165,1 milyon ton, doğal gaz rezervi 188,2 trilyon m3, doğal gaz üretimi 3.853,7 milyar m3 olarak verilmiştir (BP, 2021). Yine 2021 yılı itibariyle, Türkiye'de birincil enerji kaynağı olan petrol rezervleri 1.177,34 milyon ton, üretimi 3,44 milyon ton ve doğal gaz rezervi 26,64 milyar m3, üretimi 415 milyon m3 olarak belirlenmiştir (EPDK, 2021). Bu verilere göre, Türkiye'de ham petrol ve doğal gaz üretiminin azlığı ve buna karşılık tüketim fazlalığı nedeniyle dış alıma bağlı her zaman artan bir enerji talebi vardır. Petrol ve doğal gaz üretimi, ulaştırılması ve işlenmesi sırasında çıkan emisyonlar ve atıkların çevre üzerindeki etkileri büyük ölçüde olmaktadır. Bu etkiler, hava kirliliği, ekosistem tahribi, ormansızlaştırma, özellikle toprak ve suda kimyasal bulaşma, zaman içinde hayvan ve bitki popülasyonlarına zarar verme, insan sağlığı ve güvenliği riski, yerel toplulukların yer değiştirme zorunda kalması ...vb. petrol sektörünü de içine alan dünyadaki teknolojik gelişmeler, endüstrileşme ve hızlı nüfus artışının yarattığı çevresel sorunlar, iklim değişikliği ile birlikte küresel bir boyuta ulaşmıştır. Ortaya çıkan küresel çevre sorunları karşısında, özellikle 1970'li yıllardan itibaren gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler çözüm arayışına ve işbirliğine yönelmişlerdir. Çevre sorunlarının ulaştığı boyutlar karşısında bir yandan çevreyi korumak ve doğal kaynakları güvence altına almak, diğer yandan çevre sorunlarının çözümünde yasal dayanaklar oluşturmak amacıyla sözleşmeler ve düzenlemeler yapılmıştır. Bütün bu gelişmelerle ortaya çıkan ''Çevre Hukuku'' çevre ve çevre kaynaklarının hukuksal güvence altına alınmasının yolunu açmıştır. Dolayısıyla, çevre ile etkileşimde bulunan ve çevre kaynaklarından yararlanan işletmeler, çevre koruma anlayışını ve hukuksal düzenlemelerle çevresel etkileri, atık ve kirliliği önleyecek ve kontrol edecek üretim ve işleme yöntemlerini uygulamaya yönelmişlerdir. Artık günümüzde hukuksal ve kurumsal sorumluluk bağlamında işletmeler çevre sorunlarına ilişkin çalışmalar yürütmektedirler. Dünyada çevre bilincinin oluşmasına ilişkin olarak yapılan toplantılar, konferanslar ve sözleşmelerle çevrenin korunmasına yönelik standartlar da belirlenmiştir. Çevre yönetim standartları olarak bunlar `Eko Yönetim ve Denetim Programı (EMAS), BS 7750 Çevre Yönetim Standardı ve ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Standartları` serisidir. Bu gelişmeler çerçevesinde, Türkiye çevrenin korunması konularında üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin çevre yönetimi ile ilgili politikalarıyla uyumlu hukuksal ve yönetsel düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Türkiye'de çevrenin korunması ve yönetimi konusunda Avrupa Birliği'ne uyum kapsamında `Çevre Kanunu ve Çevre Denetim Yönetmeliği`ni yürürlüğe koymuş ve endüstrinin her sektöründe ISO 14001 ya da EMAS çevre yönetim sistemi standartlarına öncelik kazandırmıştır. Avrupa Birliği ve uluslararası düzeyde çevrenin korunması ile ilgili olarak belirlenen standartlar ve kurallar bağlamında petrol sektörü işletmeleri, çevresel ve toplumsal duyarlılığı da göz önünde tutarak faaliyet göstermektedirler. Petrol sektöründe çevre ile ilgili faaliyetler genel olarak, ISO 14001 standartları İşletme Yönetim Sistemi (OMS)'ne entegre edilerek yapılmaktadır. Bu sektörde üretim ve işleme faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonları ve atıkları azaltmak veya yeniden kazanmak konusunda son yıllarda çevreye duyarlı yaklaşımlar esas alınmaktadır. Başka bir deyişle, petrol işletmelerinin organizasyon yapısından ve üretim-işleme süreçlerinden kaynaklanan çevresel etkilerin yönetimi konusunda duyarlı davranılmasını sağlayan bir yaklaşım uygulaması benimsenmiştir. Bu yaklaşım, işletme faaliyetlerinden kaynaklanan çevre sorunlarının yönetimi konusunda yasal düzenleme ve standartlarla önlem ve çözümleri bir arada toplayan `yeşil yönetim` yaklaşımı tercih edilmektedir. Yeşil yönetim, işletme organizasyonunun amaç, hedef ve ilkeleri doğrultusunda çevreye duyarlı bir yönetim anlayışıdır. Yeşil yönetim uygulamalarında hedef, işletmelerin sürdürülebilir yönetim anlayışı ile bağlantılı olarak, çevresel her türlü etkiyi azaltmak, bertaraf etmek ve çevreye duyarlı temiz teknolojilerle üretim-işleme yapmak, atık yönetimini geliştirmek, işletme birimleri arasında koordinasyonu sağlamak ve `yeşil işletme` ortamı oluşturmaktır. Dolayısıyla, petrol ve doğal gaz işletmelerinde sürdürülebilirlik düşüncesiyle, amaç ve hedeflere ulaşmak için yeşil yönetim yaklaşımı ve uygulamaları önem taşımaktadır. Bu bağlamda, petrol sektöründe karşılaşılan çevre sorunlarının önlenmesinde dünyada ve Türkiye'de çevre yönetimi uygulamalarında izlenen yöntemler incelenerek Türkiye için uygulanabilir bir model önerisi oluşturulmuştur. Bu amaçla, Türkiye'de petrol sektöründe faaliyet gösteren ham petrol üretim ve rafinasyon işletmelerinin çevre koruma ve yönetimi konusunda ulusal ve uluslararası sözleşmelerle yasal düzenlemelere uyum temelinde tutumları ve çevreye karşı duyarlılıklarını saptamak amacıyla hazırlanan anketler uygulanmıştır. Bu anketlerin istatistiksel analiz sonuçları değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, Türkiye petrol ve doğal gaz işletmelerinde çevre yönetimi ve korunması konusundaki faaliyetler ve yeşil yönetim uygulamaları yöneticilerin sorumluluğundadır. Bu nedenle, yapılan anket çalışmasında işletme yöneticileri hedef kitle olarak alınmıştır. Anketten elde edilen istatistiksel sonuçlara göre, çevre yönetimi ve yeşil yönetim uygulamalarına ilişkin olarak, üretim ve rafinasyon süreçlerinde çevresel faaliyetler yüksek düzeyde değerlendirilmiştir. Nitekim, petrol sektöründe çevreye duyarlı yeşil yönetim anlayışı artmış ve katılımcılar bu yönde %90,2 oranında olumlu yanıt vererek düşüncelerini ortaya koymuşlardır. İşletmelerde, yeşil yönetim uygulamaları açısından, sorumlu yeşil yönetim ekipleri ile yöneticiler ve işletme bölümleri arasında yakın ilişkiler ve işbirliği saptanmıştır. Ortalama puanlara göre, söz konusu yakın ilişkiler ve işbirliğinin olduğunu onaylayanların puanı 4,10, buna karşılık onaylamayanların puanı 2,74'tür. Katılımcıların görüşüne göre, yeşil yönetim ilkelerinin uygulandığı işletmelerde, sosyal sorumluluk bağlamında, işletme kültürü yerleşmiştir.Sonuç olarak, dünyada ve Türkiye'de petrol sektöründe ham petrol ve doğal gaz üretim ve işleme faaliyetlerinde ortaya çıkan emisyon ve atıkların fazlalığı, çevrenin korunması ve yönetimi bakımından çeşitli önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Dünyadaki uygulamalar göz önüne alındığında Türkiye'de petrol sektöründe sürdürülebilirliğin sağlanması bakımından yeşil yönetim uygulamaları önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Türkiye'de petrol sektörünün çevre üzerindeki etkilerini azaltmak veya bertaraf etmek ve aynı zamanda sektörde çok kullanılan su ve enerji kaynaklarını daha iyi yönetmek için yeşil yönetim yaklaşımıyla uygulanabilir bir yönetim modeli önerilmiştir.
dc.description.abstractOne of the most important energy sources of the developing world under the influence of the Industrial Revolution has been oil. Today, oil as a primary energy source has a high share in the world's total energy consumption. Likewise, natural gas, which is a petroleum derivative, is largely consumed as an energy source. Oil and natural gas are used in a wide range from industrial production to transportation, from heating to electricity production. On the other hand, oil and natural gas are also an important component of sustainable economic development. However, oil and natural gas, including coal, are non-renewable (fossil) resources among other energy sources in terms of formation. Emissions and wastes from the production and processing of these resources cause environmental problems along with air pollution and become a threat to human health and activities.According to 2021 data, the share of oil in world energy consumption is 31.0% and natural gas is 26.9%. In Turkey, 28.7% of oil and 27.0% of natural gas are consumed. In terms of production size, oil is 4,165.1 million tons and natural gas is 3,853.7 billion m3 in the world (TPAO, 2020; BP, 2021). According to these statistical data, oil and natural gas have an economic and strategic advantage among the primary energy resources used by the world today, and this situation will continue for a long time. In particular, the unequal distribution of oil, which is an energy source and industrial raw material, and the limited reserves in the world have given this natural resource a strategic-political importance. As a matter of fact, the importance of oil and natural gas is better understood by the oil crises that have emerged since the 1970s and the negative effects they have had on economies and international relations around the world. Seven regions with proven reserves and production areas in terms of oil and natural gas have been distinguished in the world. These regions are North America, Central and South America, the Middle East, Europe, Commonwealth of Independent States, Africa and Asia Pacific. According to 2020 data, total oil reserves in these seven regions were given as 244.4 billion tons, total crude oil production as 4,165.1 million tons, natural gas reserves as 188.2 trillion m3, natural gas production as 3,853.7 billion m3 (BP, 2021). Again, as of 2021, the primary energy source of oil reserves in Turkey was determined as 1,177.34 million tons, production as 3.44 million tons and natural gas reserves as 26.64 billion m3, production as 415 million m3 (EPDK, 2021). According to these data, there is always an increasing energy demand due to foreign purchases due to the scarcity of crude oil and natural gas production in Turkey and the consequent excess consumption. Emissions and wastes generated during the production, transportation and processing of oil and natural gas have a large impact on the environment. These impacts include air pollution, ecosystem destruction, deforestation, chemical contamination especially in soil and water, damage to animal and plant populations over time, human health and safety risk, local communities having to relocate... etc. technological developments in the world, including the oil sector, environmental problems created by industrialization and rapid population growth have reached a global dimension with climate change. In the face of emerging global environmental problems, especially since the 1970s, developed and developing countries have tended to seek solutions and cooperate. Contracts and arrangements have been made in order to protect the environment and secure natural resources, on the one hand, and to establish legal basis for the solution of environmental problems, on the other hand, in the face of the dimensions that environmental problems have reached. The `Environmental Law` that emerged with all these developments paved the way for the environment and environmental resources to be legally secured. Therefore, businesses that interact with the environment and benefit from environmental resources have tended to apply the understanding of environmental protection and production and processing methods that will prevent and control environmental effects, waste and pollution through legal regulations. Today, in the context of legal and corporate responsibility, enterprises carry out studies on environmental problems. Standards for the protection of the environment have also been determined with the meetings, conferences and contracts held for the formation of environmental awareness in the world. As environmental management standards, these are the `Eco Management and Audit Program (EMAP), BS 7750 Environmental Management Standard and ISO 14000 Environmental Management System Standards` series. As part of these developments, Turkey has implemented legal and administrative regulations in accordance with the policies of international organizations, the United Nations and the European Union, which it is a member of on environmental protection issues, the United Nations and the European Union on environmental management. It has put into effect the `Environmental Law and Environmental Inspection Regulation` within the scope of harmonization with the European Union on the protection and management of the environment in Turkey and has given priority to ISO 14001 or EMAP environmental management system standards in every sector of the industry.In the context of the standards and rules determined for the protection of the environment at the European Union and international level, oil sector enterprises operate by taking into account environmental and social sensitivity. Environment-related activities in the petroleum sector are generally carried out by integrating ISO 14001 standards into the Enterprise Management System (EMS). In recent years, environmentally friendly approaches have been taken as a basis in reducing or recovering emissions and wastes arising from production and processing activities in this sector. In other words, an approach has been adopted that ensures that petroleum enterprises are sensitive to the management of environmental impacts arising from the organizational structure and production-processing processes. This approach is preferred as a `green management` approach that gathers legal regulations and standards and measures and solutions together in the management of environmental problems arising from business activities. Green management is an environmentally sensitive management approach in line with the goals, objectives and principles of the business organization. In green management applications, the goal is to reduce and eliminate all kinds of environmental impacts in connection with the sustainable management understanding of the enterprises, to produce and process with environmentally sensitive clean technologies, to improve waste management, to ensure coordination between the operating units and to create a `green enterprise` environment. Therefore, green management approach and practices are important in order to achieve goals and objectives, with the idea of sustainability in oil and natural gas businesses. In this context, a feasible model proposal has been created for Turkey by examining the methods followed in environmental management practices in the world and in Turkey in order to prevent environmental problems encountered in the oil sector. For this purpose, surveys prepared to determine the attitudes and environmental sensitivity of crude oil production and refining enterprises operating in the petroleum sector in Turkey on the basis of compliance with national and international conventions and legal regulations on environmental protection and management were implemented. Statistical analysis results of these surveys were evaluated. According to the results obtained, the activities on environmental management and protection in Turkish oil and natural gas enterprises and green management practices are the responsibility of the managers. For this reason, business managers were taken as the target audience in the survey study. According to the statistical results from the survey, environmental management and Green management practices, production and refining processes in environmental activities at a high level were evaluated. As a matter of fact, the understanding of environmentally sensitive green management in the oil sector has increased and the participants have expressed their thoughts by responding positively by 90.2% in this direction. In terms of green management practices in enterprises, close relations and cooperation between responsible green management teams and managers and business departments have been determined. According to the average scores, the score of those who approve of such close relations and cooperation is 4.10, while the score of those who do not approve is 2.74. According to the opinion of the participants, in the enterprises where green management principles are applied, in the context of social responsibility, business culture is established.As a result, the excess of emissions and wastes arising in crude oil and natural gas production and processing activities in the oil sector in the world and in Turkey requires various measures to be taken in terms of environmental protection and management. Considering the practices in the world, green management practices are important in terms of ensuring sustainability in the oil sector in Turkey. In this study, a feasible management model with a green management approach has been proposed to reduce or eliminate the effects of the oil sector on the environment in Turkey and at the same time to better manage the water and energy resources that are widely used in the sector.en_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectİşletmetr_TR
dc.subjectBusiness Administrationen_US
dc.titleDünyada ve Türkiye'de petrol sektöründe yeşil yönetim Türkiye için bir model önerisi
dc.title.alternativeGreen management in the crude oil sector in the world and Türkiye a model for Türkiye
dc.typedoctoralThesis
dc.date.updated2023-01-12
dc.contributor.departmentİşletme Ana Bilim Dalı
dc.identifier.yokid10267003
dc.publisher.instituteSosyal Bilimler Enstitüsü
dc.publisher.universityANKARA ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid769899
dc.description.pages266
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

FilesSizeFormatView

There are no files associated with this item.

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/openAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/openAccess