dc.description.abstract | Rüya mı gerçeği, gerçek mi rüyayı yansıtır? Burada kastedilen gerçek, bilinç düzeyini, gündelik gerçekliği – uyanık yaşamı- ve somut biçimde var olan şeyleri kapsar. Gerçekte – bilinç düzeyinde- oluşan algılar, düşünceler, imgeler, istekler, arzular duyumlarla inşa edilirken aynı zamanda kişi de bir kendilik – benlik- kazanır. Freud bunu ego kavramıyla açıklar. Kimlik duygusunu oluşturan kavramlardan biri olan ego, kişinin kimliğinin görülen kısmını, yani yüzeyini gösterir. Bu yüzeyin altında Freud'un bilinç dışı kavramı, yani kimliğin görülemeyen kısmı yer alır. Bastırılmış malzemeden oluşan bilinç dışı, egonun denetlemesi ve bastırmasından kaynaklı bilince ulaşamayan bölümdür. Bu nedenle doyurulması gereken dürtüler, istekler ve arzularla doludur. Ancak bilinç düzeyinde arzuların gizlenmesi ve doyurulamamasından dolayı kişide eksiklik duygusu oluşur. Eksikliği hissedilen arzu nesnesi de bilinç düzeyinde boşluk duygusu yaratır. Dolayısıyla egonun uyguladığı bastırmayla arzu nesnesinin, gerçekte – bilinç düzeyinde- hiçbir zaman doyurulamayacak olmasından dolayı oluşan boşluk, boşluk olarak kalmaya devam eder. Ancak bilincin ve kontrol mekanizmasının zayıfladığı gerçek dışı alanda, uyku durumunda – rüyada- kendini gösterir. Bu durumda rüyanın boşluk olarak tanımlaması yapılabilir. Çünkü boşluk da rüya gibi gerçekleşmesi imkânsız durumdur.Bu çalışmanın amacı; rüyanın bir boşluk olduğu hipotezinden yola çıkarak, gerçekte – uyanık yaşamda- kişinin kimliğinin görülmeyen kısımlarının – bilinç dışının- gösterge üzerinden nasıl açıklanabileceğinin soruşturulmasının yapılmasıdır. Rüyada da göstergede olduğu gibi bir gösteren ile bir gösterilen ilişkisi bulunur. Gösteren daha somut bir durumken, gösterilen gösterenin anlamsal, kavramsal boyutudur. Dolayısıyla gerçekte kişinin kimliğinin göstereni, rüyada da bu kimliğin gösterileni vardır. Bu durumda gerçekle rüya arasındaki mesafe kişinin kendi içinde ortaya çıkan kimliğini oluşturur. Gerçekle rüya arasındaki ilişki sorgulandığında da bütün olarak kişinin kimliği sorgulanmış olur. Rüya ve bilinç dışı ile ilişkili sanat yapıtları değerlendirildiğinde; kontrolsüz ortamda, yani rüyada bulunan imgeler yoluyla ulaşılan bilinç dışının sanatsal göstergeler aracılığıyla ortaya konmasının ve kişide oluşan boşluğun imgesel düzende giderilmesiyle bilinç dışı çıplaklığına ulaşmanın hedeflendiği anlaşılır. | |
dc.description.abstract | Does a dream reflect reality or does reality reflect a dream? The reality here refers to the level of consciousness, everyday reality – awake life- and things that exist in tangible form. While the perceptions, thoughts, images, wishes, and desires that are formed in reality – at the level of consciousness- are built with sensations, at the same time the person also gains a personality – self-. Freud explains this with the concept of ego. Ego, as one of the concepts that constitute the sense of identity, indicates the visible part of the identity of the person, that is, the surface. Beneath this surface lies Freud's concept of the unconscious, the invisible part of the identity. The unconscious, which consists of suppressed material, is the part that cannot rise to consciousness due to the control and repression of the ego. It is therefore full of impulses, wishes, and desires that need to be satisfied. However, since desires are disguised and unsatisfiable at the conscious level, a feeling of lack arises in the person. The object of desire, whose lack is felt, also creates a sense of emptiness at the conscious level. Therefore, the emptiness, that is formed because the object of desire can never be satisfied in reality – at the conscious level-due to the suppression exerted by the ego, remains as emptiness. However, it manifests itself in the state of sleep – in dreams-, in the unreal area where consciousness and control mechanisms are weakened. In this case, the dream can be defined as emptiness. Because emptiness, like a dream, is an impossible situation.Based on the hypothesis that the dream is emptiness, this study aims to investigate how the invisible parts of the person's identity – the unconscious- in reality – in awake life- can be explained through signs. As in the sign, there is a relationship between a signifier and a signified in a dream. While the signifier is a more concrete situation, the signified is the semantic and conceptual dimension of the signifier. Therefore, in reality, there is the signifier of one's identity, whereas in a dream there is the signified of this identity. In this case, the distance between reality and dream creates the identity that emerges within the person. When the relationship between reality and dream is questioned, the identity of the person as a whole will be questioned. When the works of art related to dreams and unconsciousness are explored, it is understood that; through artistic signs, the aim is to reveal the unconscious, which is reached through the images in the dream, in other words, in an uncontrolled environment, and to reach the nakedness of unconscious by eliminating the emptiness in the person in an imaginary order. | en_US |