dc.description.abstract | 7. ÖZET Bu araştırmada, G. A. Kelly' nin Kişisel Yapılanma Teorisi çer çevesinde, obsessif-kompülsif semptom gösteren hastaların düşünce yapısı incelenmiş ve kontrol grubu ile karşilaştirılmıştir. Araştırma, Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Kliniğine başvuran, obsessif-kompülsif semptom gösteren, 32 hastayı içeren deney grubu ve bu grupla eşleştirilmiş 32 kontrol deneği ile yapllmiş, deneysel bir çalışmadır. Psikolog Olcay Güner tarafından deneyin amacına uygun olarak düzenlenen `Hikaye Değerlendirme Tes ti` deney ve kontrol grubunda yer alan deneklere uygulanarak, `yargı değişim miktarı` ve `yargl derecelendirme miktarı` açısından iki grup karşilaştirılmıştir. Sonuçta, p ^0,001 düzeyinde bir anlamlılıkla deney grubunun, kontrol grubuna oranla daha fazla `yargı değişim miktari` na sahip oldukları saptanmıştır. Ayrıca, p/0,001 anlamlılık düzeyinde, de ney grubunun kontrol grubuna oranla daha fazla `yargl derecelendir me miktarı` na sahip oldukları da saptanmıştır. Bu bulgularımız şöy le yorumlanmıştır: Kontrol grubunda yer alan denekler, bir kişi hak kında, hem pozitif, hem negatif uyaranlar aldığında, bu negatif ve pozitif uyaranları birleştirerek aynı yapılanıra içerisinde toplama ya veya birbiri ile bağlantılı yapılanimlar kurmaya eğilimlidirler. Bunun yanında, deney grubunda yer alan obsessif-kompülsif semptomlu hastalar, pozitif ve negatif uyaranlar için, birbirleriyle bağlantı sız, ayrı, ayrı yapılanimlar açmaya eğilimlidirler.95 Bunun dişinda, deney grubunda yer alan hastalar, beyin hasarı tespit edilebilen obseasif-kompülslf semptom gösterenler (l) ve be yin haaari tespit edilemeyen ayni grup hastalar (2) olmak özere iki ye ayrilmiş ve aynı testin sonuçları açisından karşılaş tirilmişlar- dir, Sonuçtac* « 0,05 hata payı seçilerek, birinci grup hastaların daha fazla nşaxgL değişim miktarı` ve `yargi derecelendirme miktarı` na sahip oldukları saptanmıştır. Bu bulgularımız, yukarıda sözü edilen obsessif-kompülsif semp tom gösteren hastalara özgü yapılanım sisteminin beyin hasarı tespit edilenlerde daha belirgin olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Bu sonuç, sözü edilen düşünce bozukluğunun, organik bir beyin hasarından kay naklanan, bir işlev bozukluğu olabileceğini düşündürmektedir. | |