Show simple item record

dc.contributor.advisorAlışkan, Hikmet Eda
dc.contributor.authorHortaç İştar, Elvan
dc.date.accessioned2020-12-04T08:45:10Z
dc.date.available2020-12-04T08:45:10Z
dc.date.submitted2018
dc.date.issued2019-03-11
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/67296
dc.description.abstractSon yıllarda cerrahi girişimlerin, immünsüprese hasta ve kullanılan implant sayısının artmasıyla birlikte biyofilm kaynaklı enfeksiyonlar giderek daha ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Biyofilm kaynaklı enfeksiyonların en sık etkenlerinden biri Staphylococcus aureus'tur. Biyofilm kaynaklı enfeksiyonlar bu bakterinin sahip olduğu metisilin direnciyle birleştiğinde uygun tedavi protokolü belirlemek son derece güç olmaktadır.Çalışmada farklı klinik örneklerden izole edilmiş enfeksiyon etkeni olan metisiline duyarlı ve dirençli S. aureus'ların biyofilm oluşturma potansiyelini ve bu açıdan aralarındaki farkı gözlemlemek; biyofilm varlığının tespitinde kullanılacak kolay uygulanabilir, güvenilir ve etkin yöntemleri belirlemek amaçlanmıştır.Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı'na gönderilen yara, kan ve kateter örneklerinden izole edilmiş toplam 200 S. aureus suşu (100 adet MRSA, 100 adet MSSA) çalışmaya dahil edilmiştir. Tüm suşların biyofilm oluşumu modifiye Christensen, MTT, BioTimer ve Congo Red Agar yöntemleri ile incelenmiş, ayrıca biyofilm oluşumundan sorumlu ica operon varlığına PZR ile bakılmıştır. Tüm suşlarda biyofilm oluşturma oranları ve biyofilm gen bölgeleri araştırılmış, dirençli ve duyarlı suşlar ile kan ve yara izolatları arasındaki farklılıkların belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca uygulanan tüm biyofilm tespit yöntemlerinin birbiriyle uyumu incelenmiştir.Çalışmada metisilin dirençli suşların duyarlı suşlara göre hem daha kısa sürede hem de daha yüksek oranda biyofilm oluşturduğu, ayrıca oluşturdukları biyofilm yapısının daha yoğun olduğu gösterilmiştir. Kan ve yara izolatları arasında biyofilm oluşumu açısından istatistiksel bir fark bulunmadığı görülmüştür.Moleküler yöntem referans olarak alındığında kullanılan konvansiyonel yöntemlerden en duyarlı yöntemin %84 ile MTT yöntemi olduğu, bunu %82,4 ile modifiye Christensen yönteminin izlediği görülmüştür. Biyofilm tespitinde kullanılan en özgül yöntemin ise %86,7 ile BioTimer yöntemi olduğu, ikinci sırayı ise %81,3 ile modifiye Christensen yönteminin aldığı görülmüştür. Konvansiyonel yöntemler ile moleküler yöntem karşılaştırıldığında kullanılan konvansiyonel yöntemlerde tespit edilen biyofilm varlığı ile PZR'deki ica pozitifliği arasında istatistiksel olarak bir fark görülmemiştir. Buna ek olarak ica gen pozitiflik sayısı arttıkça bakterilerin biyofilm oluşturma eğiliminin arttığı görülmüştür.Bu bulgulara göre MRSA gibi daha virülan suşların biyofilm oluşturma eğiliminin daha yüksek olduğu ve bu iki direnç mekanizmasının birbirini sürekli destekler nitelikte olduğu görülmüştür.Moleküler yöntemlerin kullanılabilirliğinin mümkün olduğu durumlarda ica gen bölgesinin tespitinin tek başına bile virulan - nonvirulan suş ayrımı yapmada önemli bir ayıraç olduğu, ica varlığının tespitinin hastayla ilgili alınan tedavi kararlarında, korunma stratejilerinin belirlenmesinde ve biyofilm kaynaklı enfeksiyonlarla mücadelede erken bir belirteç olabileceği görülmüştür.Moleküler yöntemlerin kullanılamadığı durumlarda biyofilm varlığının tespitinde kullanılacak hızlı sonuç veren, kolay uygulanabilir ve güvenilir konvansiyonel yöntemlerin varlığı son derece önem taşımaktadır. Çalışmamızda kullanılan tüm konvansiyonel yöntemler bu açıdan yeterli gözükmektedir. Modifiye Christensen ve MTT yöntemleri biyofilm kantitasyonu da yapması açısından konvansiyonel yöntemler arasında ön plana çıkmaktadır. BioTimer yöntemi ise biyofilm varlığının tespitinde kullanılan çok yeni ve dikkat çekici bir testtir.Sonuç olarak kolonizasyon veya enfeksiyon etkeni olarak belirlenen bakterilerin biyofilm oluşturma potansiyelini belirlemek ve girişimsel işlemlerden önce bu bakterilere yönelik gereken tedbirleri almak biyofilm kaynaklı enfeksiyonları ve buna bağlı morbidite ve mortaliteyi azaltacaktır.
dc.description.abstractBiofilm-related infections have become an increasingly serious health problem with the increasing number of surgical procedures, immunocompromised patients and the number of implants used in recent years. One of the most common causes of biofilm-related infections is Staphylococcus aureus. When biofilm-related infections combine with the methicillin resistance of this bacteria, it would be extremely difficult to determine the appropriate treatment protocol.The aim of the study was to determine the biofilm formation potential of methicillin-susceptible and resistant S. aureus, which is isolated from different clinical specimens, and to determine the difference between them in this regard and also to determine easily applicable, reliable and effective biofilm detection methods to be used.A total of 200 S. aureus strains (100 MRSA, 100 MSSA) isolated from wound, blood and catheter samples which were sent to the Başkent University Faculty of Medicine Hospital Clinical Microbiology Laboratory were included in the study. Biofilm formation of all strains was examined by modified Christensen, MTT, BioTimer and Congo Red Agar methods, and the presence of ica operon responsible for biofilm formation was also identified by PCR. Biofilm formation rates and biofilm gene segments were sought to determine the differences between resistant and susceptible strains, blood and wound isolates in all strains. In addition, compatibility of all biofilm detection methods that were applied was examined.Studies have shown that methicillin-resistant strains produce biofilms in a shorter time and at a higher rate than susceptible strains, as well as the biofilm structure, which was produced by methicilin-resistant strains, was more intense. There was no statistical difference between blood and wound isolates in terms of biofilm formation.When the molecular method is accepted as a reference, the most sensitive conventional method was MTT method with a sensitivity of 84%, followed by the modified Christensen method with a sensitivity of 82.4%. The most specific method used for biofilm detection was BioTimer method with a specificity of 86.7% and the second method was the modified Christensen method with a specifity of 81.3%. When comparing the molecular methods with conventional methods; there was no statistically significant difference between the presence of biofilm detected in the conventional methods used and the ica positivity in the PCR. In addition as the number of ica gene positivity increases, the tendency of bacteria to form biofilm increases.These findings suggest that more virulent strains, such as MRSA, have a higher propensity to biofilm formation and that these two mechanisms of resistance support each other.Where the availability of molecular methods is possible, the detection of the ica gene region alone has been found to be an important reagent for discriminating virulent-nonvirulent strains and it has been shown that detection of the presence of a ica may be an early marker of patient-related treatment decisions, identification of protection strategies, and struggle with biofilm-related infections.In cases where molecular methods cannot be used, the existence of fast-acting, easy-to-apply and reliable conventional methods to detect the presence of biofilms is of paramount importance. All conventional methods used in our work seem to be sufficient in this respect. Modified Christensen and MTT methods are at the forefront of conventional methods because of their ability to make biofilm quantitation. On the other hand BioTimer method is a very new and remarkable test used in the detection of biofilm presence.As a result; determining the potential for biofilm formation of bacteria identified as colonizing or infecting and to take the necessary precautions for these bacteria prior to interventional procedures will reduce biofilm-related infections and associated morbidity and mortality.en_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectMikrobiyolojitr_TR
dc.subjectMicrobiologyen_US
dc.titleÇeşitli klinik örneklerden izole edilmiş metisiline duyarlı Staphylococcus aureus (MSSA) ve metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) suşlarının biyofilm oluşturma özelliklerinin konvansiyonel ve moleküler yöntemlerle araştırılması
dc.title.alternativeConventional and molecular investigations of the biofilm formation of methicillin-sensitive Staphylococcus aureus (MSSA) and methicillin-resistant Staphylococcus aureus (MRSA) strains isolated from various clinical specimens
dc.typedoctoralThesis
dc.date.updated2019-03-11
dc.contributor.departmentTıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
dc.subject.ytmStaphylococcus aureus
dc.subject.ytmMethicillin
dc.subject.ytmStaphylococcal infections
dc.subject.ytmBiofilms
dc.subject.ytmStaphylococcus aureus
dc.subject.ytmBiofilm systems
dc.subject.ytmMethicillin
dc.subject.ytmBiofilms
dc.subject.ytmStaphylococcal infections
dc.subject.ytmGenes
dc.identifier.yokid10198500
dc.publisher.instituteTıp Fakültesi
dc.publisher.universityBAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
dc.type.submedicineThesis
dc.identifier.thesisid514332
dc.description.pages108
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/openAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/openAccess