Show simple item record

dc.contributor.advisorÖzsunay, Ergun
dc.contributor.authorBaşar, Feyza
dc.date.accessioned2021-05-08T09:42:24Z
dc.date.available2021-05-08T09:42:24Z
dc.date.submitted2002
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/666042
dc.description.abstractöz Avrupa Topluluğu rekabet hukukunun uygulanmasında ulusal otoriteler ile Komisyon arasındaki yetki dağılımı bu tezin temel konusunu oluşturmaktadır. Bu kapsamda sözkonusu yetki dağılımının nasıl olduğunun tespit edilebilmesi için öncelikle Topluluk rekabet hukukunun ne zaman ve nerede uygulandığının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu tespit, Topluluk rekabet hukukunun uygulanmasında merkezi rol oynayan Komisyon'un bu alandaki yetkisinin sınırlarının ve yetkiyi kazanma anının belirlenebilmesi açısından da önem taşımaktadır. Bir başka deyişle, Topluluk rekabet hukukunun uygulanma şartlarının oluşmadığı yerde ve zamanda Komisyon da yetkili olamayacak, bu durumda, eğer şartlan mevcutsa, ulusal otoriteler ulusal rekabet hukuklarını uygulamakla yükümlü olacaklardır. Avrupa Topluluğu içinde teşebbüsler arasındaki rekabeti kısıtlamayı amaçlayan ya da kısıtlayıcı etki doğuran herhangi bir anlaşma, teşebbüs birliği karan ya da uyumlu eylem ortaya çıktığında, Topluluk hukukunun sözkonusu hukuka aykırı eyleme uygulanabilir olması ya da Komisyon'un bu alanda yetki kazanması, Avrupa Topluluğu Anlaşmasının 81 ve 82 inci maddelerinde yer alan şartların herbir hüküm açısından ayrı ayrı olmak üzere birarada bulunmasına bağlıdır. Ulusal rekabet hukukları ile Topluluk rekabet hukukunu oluşturan unsurlar arasındaki farklılıkların, özellikle yetki ikamesi (subsidiarity) ve yerinden yönetim (decentralisation) kavramlarının gündeme gelmesi ile birlikte artan uyumlaştırma çalışmaları sonucunda büyük ölçüde ortadan kalktığı gözönünde bulundurulacak olursa Topluluk hukukunun uygulanabilirliği açısından kilit kavramın `üye devletler arasındaki ticaretin etkilenmesi` olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak teşebbüsler arasındaki herhangi bir kısıtlayıcı uygulamaya ilişkin olarak diğer şartların mevcudiyetinin yanında üye devletler arasındaki ticaretin etkilenmesi şartının da karşılanmış olması ulusal rekabet hukukunun sözkonusu rekabet ihlaline uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Nitekim ilk kez Topluluk Mahkemesi'nin Walt Wilhelm kararında açıklıkla belirtmiş olduğu üzere Topluluk rekabet hukukunun ulusal rekabet hukuku ile birlikte ve aynı anda uygulanması mümkündür. Ne var ki, her11 iki hukuk sisteminin birarada uygulanabilme olanağı, aynı uyuşmazlık konusunda, hem Komisyon hem de farklı üye devletlerdeki ulusal rekabet otoriteleri tarafından birbirleri ile çelişen kararların ortaya çıkmasına yol açabilecek, bu da Topluluk hukukunun korumakta olduğu Topluluk menfaatlerinin zedelenmesi tehlikesini beraberinde getirecektir. İşte bu noktada, topluluk hukuku ile ulusal hukuk sistemleri ve dolayısıyla Topluluk kurumlan ile ulusal kurumlar arasındaki ilişkiyi yönlendiren ve Topluluk hukukunu ulusal hukuk sitemleri karşısında üstün kılan `üstünlük (supremacy)` ve `öncelik (primacy)` prensipleri devreye girmektedir. Bununla birlikte ulusal hukuk ve Topluluk hukukunun birbirinden farklı amaçlara hizmet ettikleri kabul edildiğinde sözkonusu prensiplerin ne dereceye kadar uygulanabileceği konusunda da tartışmalar mevcuttur. Tekrar bu çalışmanın asıl konusunu oluşturan Topluluk rekabet hukukunun ulusal otoriteler tarafından nasıl uygulandığına ve bu alanda Topluluk kurumlan ile yetki paylaşımının nasıl gerçekleştiğine döndüğümüzde, Topluluk hukukunun temel prensiplerinden olan ve bu hukuk sisteminin üstünlüğünden kaynaklanan `doğrudan etki` ve `doğrudan uygulanabilirlik` kavranılan ile karşı karşıya gelmekteyiz. Bu bağlamda, bireyler üzerinde ulusal mahkemeler önünde doğrudan ileri sürebileceği hak ve borçlar doğmasına yol açan doğrudan etki prensibi ile Topluluk hukukunun iç hukuka geçirilmesine gerek kalmaksızın ulusal mahkemeler tarafından tıpkı bir iç hukuk kuralı gibi doğrudan ve öncelikle uygulanabilmesini sağlayan doğrudan uygulanabilirlik prensibi, bu alanda ulusal mahkemelerin sahip olduğu yetkinin kaynağını oluşturmaktadır. Böylece taraflar arasında uyuşmalık konusu olan rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşmanın Topluluk rekabet hukuku bakımından geçerli bir anlaşma olup olmadığı ulusal mahkemelerce incelenebilmekte ve 81 ya da 82 inci maddelerde yer alan şartların karşılandığı tespit edildiğinde zarara uğramış olan taraf lehine tazminata dahi hükmedilebilmektedir. Ulusal rekabet otoriteleri, ulusal mahkemelerden farklı olarak, Topluluk rekabet hukukunun uygulanması alanındaki yetkilerini doğrudan Avrupa TopluluğuIll Anlaşmasının 84 üncü maddesinden, Komisyon ise 85 inci maddesinden almaktadır. Ancak bu alanda Topluk kurumları ile ulusal kurumlar arasındaki yetki ve görev paylaşımını düzenleyen temel mevzuat 17 sayılı Tüzüktür. Sözkonusu Tüzükte yer alan 9(3) nolu madde hükmü uyarınca Komisyon, bu Tüzüğün ilgili diğer hükümleri çerçevesinde herhangi bir rekabet ihlaline karşı hukuki süreç başlatmadıkça Üye Devlet kurumlan 84 üncü madde hükmü ile uyumlu olarak 81(1) ve 82 inci maddelerin uygulanmasında yetkili kalmaya devam edeceklerdir. Aynı Tüzüğün 9(1) hükmü uyarınca ise, 81(1) hükmünün uygulama alanına giren anlaşmalar için 81(3) nolu madde kapsamında düzenlenmiş olan bireysel muafiyet tanıma yetkisi münhasıran Komisyon'a devredilmiştir. Her ne kadar önceleri Komisyon' un bu yetkiyi elinde bulundurması Topluluk hukukunun bütün üye devletlerde tekdüze ve istikrarlı bir biçimde uygulanmasına katkıda bulunmuşsa da daha sonra Komisyon'un üzerindeki iş yükünün aşırı artmasındaki başlıca sebeplerden birini oluşturmuştur. Gün geçtikçe artan iş 3İikü uygulamada önemli aksaklıklara yol açmıştır. Komisyon, Topluluk menfaatleri ve hedefleri açısından önemli tehdit oluşturan ve bu nedenle de çoğu zaman bildirilmeyen ciddi rekabet ihlalleri ile uğraşmak yerine, kendisine bildirilen anlaşma ve eylemleri yanıtlamak zorunda kalmış, ancak bunu da daha çok resmi olmayan ve hukuki bağlayıcılığı bulunmayan mektuplar düzenlemek suretiyle gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu durum elbette ki Komisyon'un, bir Topluluk kurumu olarak, itibarının zedelenmesine yol açmakta ve Topluluk hukukunun temel prensiplerinden biri olan `öngörülebilirlik` ilkesinin ciddi anlamda zarar görmesine neden olmaktadır. Komisyon, özellikle Maastricht Anlaşması ile resmen bir Topluluk hukuku kavramı haline gelen `yetki ikamesi` prensibi ile de uyumlu olarak ulusal mahkemeler ve ulusal rekabet otoritelerinin Topluluk rekabet hukukunun uygulanmasında daha fazla rol almalarını sağlamak suretiyle üzerindeki iş yükünü azaltmak amacıyla, kılavuz niteliğinde iki önemli `Görüş` yayınlamıştır. Ne var ki, Komisyon'un 81(3) nolu madde altoda bireysel muafiyet tanıma yetkisini tekelinde bulundurması sözü edilen Görüşler' den beklenen faydanın sağlanmasına engel olmuş ve aynı sorunlar bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. Bu kapsamda, özellikle Komisyon'un bağlayıcılığı veIV resmiyeti olmayan kararlan karşısında ulusal otoritelerin yetki durumu halen belirsizliğini sürdürmektedir. Son olarak Komisyon, 1999 yılında yayınlamış olduğu `Beyaz Rapor` ile bireysel muafiyet tanıma üzerindeki tekel yetkisinden ulusal otoriteler lehine vazgeçme iradesini ortaya koymuştur. Bu rapora dayalı olarak hazırlanmış olan Topluluk Sözleşmesinin 81 ve 82 inci maddelerinde yer alan rekabet kurallarının uygulanmasına ilişkin 16 Aralık 2002 tarihli ve 1/2003 sayılı yeni Konsey Tüzüğü'nün 1 Mayıs 2002 tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte ulusal otoritelerin Topluluk rekabet hukuku uygulama alanındaki yetkileri ciddi ölçüde genişlemiş olacaktır.
dc.description.abstractABSTRACT The distribution of competences between the Commission and national authorities in the application of EC competition law constitutes the main subject of this thesis. In this context, in order to determine how this distribution of competences takes place, first, it should be determined when and where the EC competition law is applied. This determination is of great importance also to reveal the limits of the competence that belongs to the Commission who plays a central role in the field of Community competition law application and to reveal the time when it gains this competence. In other words, where and/or when the conditions are not fulfilled for application of the Community competition law, the Commission will not be competent authority. In this case, if their specific conditions are fulfilled, the national authorities will be obliged to apply the national competition laws. In order for the Community law to be applicable to an illegal agreement, decision by an association of undertakings or concerted practice, which has as its object or effect the restriction of competition between the undertakings within the Common Market, or in order for the Commission to be the competent authority, all conditions stipulated in Articles 81 and 82 of the EC Treaty should be fulfilled together as separately in respect of each provision. Taking into account of that the differences between the elements constituting national competition laws and the Community competition law have been disappeared to a great extent as a result of increasing harmonisation works with the subsidiarity and decentralisation concepts coming into existence, `the effect on trade between Member States` has become the key notion as to the applicability of EC law. However, fulfilment of the condition related to the effect on trade between Member States with the existence of other relevant conditions with respect to the any restrictive practice between the undertakings does not preclude the application of national law to that competition infringement. As a matter of fact, the application of the EC competition law with national competition law concurrently is possible as the ECJ stated for the first time in its Walt Wilhelm judgement. On the other hand, theVI opportunity of co-application of these two separate law systems might cause conflicting decisions not only between national authorities and the Commission but also between the national authorities of different Member States, and this situation paves the way to the danger of distortion of Community interests protected by the EC law. At this stage, the principle of supremacy and the principle of primacy, which govern the relations between the EC and national law systems, consequently Community and national authorities, and which give priority to the EC law vis-â-vis the national laws of Member States, come into concern. Nevertheless, since it is accepted that the EC law and national laws serve to different purposes, there have been discussions over the extent to which these principles are applicable for a while. When we turn back to the main issue of this study in relation to how the EC competition law is applied by national authorities and how the allocation of competences are realised, we encounter with the `direct effect` and `direct applicability` concepts that are those of the fundamental principles arising from the supremacy of the EC law. In this respect, the direct effect principle in accordance with which the private parties have rights and obligations that can be claimed before the national courts; and direct applicability principle which serves to application of EC Law by the national courts directly and primarily just as any provision of the domestic law without any need for incorporation into national law constitute the sources for the competences owned by national courts. Thus, national courts are competent to assess the validity of an agreement, which is a subject matter of a dispute between the private parties, in respect of the EC competition law and if it determines that the conditions for application of Article 81 or 82 are met, national court have the competence to grant indemnity and other relevant remedies in favour of the person harmed by that breach of the competition rules. National competition authorities, different from national courts, take their competences in the field of application of EC competition law directly from Article 84 of the EC Treaty, where as the Commission takes its own from the Article 85. However, the basicVll legislation which governs the distribution of competences and responsibilities between the Community authorities and national authorities is the Regulation 17. Pursuant to Article 9(3) of the concerned Regulation as long as the Commission has not initiated any procedure for a breach of competition under the other relevant provisions of the Regulation, the authorities of the Member States will remain competent to apply Article 81(1) and 82. In accordance with Article 9(1) of the same Regulation, the power to grant individual exemption under Article 81(3) of the EC Treaty has been transferred exclusively to the Commission. In the earlier years, the this exclusive competence of the Commission contributed to the uniform and consistent application of the EC law throughout the whole Community, however, in the following years, this situation has become one of the most important reasons for extreme increase in the workload of the Commission. Increasing workload, day by day, has caused significant defects in practice. Instead of dealing with serious competition infringements that are considered as important threats for the goals and interests of the Community and therefore, not notified in general, the Commission has to spend its time by providing answers to notified agreements and practices through unofficial way of sending letters which are not legally binding. This situation is seriously detrimental to the respectability of the Commission as an EC institute and to the `legal predictability` principle of the EC law. In order to decrease the volume of its workload by encouraging the national courts and national competition authorities to play more actively in the EC competition law practice, particularly, in compliance with the subsidiarity principle introduced officially by the Maastricht Treaty as a Community concept, the Commission issued two important Notices of guideline nature. However, the exclusive competence held by the Community to grant individual exemption has prevented the expected use from these Notices and the problems are still at stake. In this context, the competences of national authorities vis-â-vis the unofficial and non-binding decisions of the Commission are still unclear.vın Finally, the Commission showed its will to give up its monopoly over granting individual exemption in favour of national authorities through the White Paper issued in 1999. With coming into force of the new Council Regulation (EC) No 1/2003 of 16 December 2002 on the implementation of the rules on competition laid down in Articles 81 and 82 of the Treaty, which was prepared on the basis of White Paper, the competences of the national authorities in the application of EC competition law will be broaden to a great extent.en_US
dc.languageEnglish
dc.language.isoen
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/embargoedAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectHukuktr_TR
dc.subjectLawen_US
dc.subjectUluslararası İlişkilertr_TR
dc.subjectInternational Relationsen_US
dc.titleDistribution of competences between the commission and the national authorities of member states in EC Competition Law
dc.title.alternativeAT Rekabet Hukukunda komisyon ile üye devletlerin ulusal otoriteleri arasında yetki dağılımı
dc.typemasterThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentDiğer
dc.subject.ytmEuropean Union
dc.subject.ytmInternational Law
dc.subject.ytmAuthority
dc.subject.ytmSubsidiarity
dc.subject.ytmCompetition
dc.subject.ytmCompetence Law
dc.subject.ytmEuropean Union
dc.identifier.yokid123109
dc.publisher.instituteAvrupa Birliği Enstitüsü
dc.publisher.universityMARMARA ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid117458
dc.description.pages216
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/embargoedAccess