dc.description.abstract | Bu çalısmada 90'lı yıllardan günümüze kadar uygulanan para politikaları ve MerkezBankasının bu dönem içerisinde yasanan krizlerdeki etkinliği arastırılmıstır.Ülkemizde son yıllarda uygulanan para politikalarında hızlı gelismeler yasanmıs veMerkez Banksı da bu süreçte hızlı bir değisim içerisine girmistir. Bağımsızlığı yasalgüvence altına alınmıs olan Merkez Bankalarının, enflasyonla mücadelede dahaetkili olduğu düsünülmektedir. Bu nedenle 1990'lı yıllardan beri MerkezBankalarının yasal bağımsızlıklarının enflasyonla mücadeledeki önemi artmıstır.Bununla birlikte Merkez Bankalarının güvenilirliğinin ve para politikasındaetkinliğinin sağlanmasında, bağımsızlığının yanında seffaflığının da çok büyükönemi vardır. Çünkü modern ekonomilerde Merkez Bankaları, bağımsızlık veseffaflık özelliğiyle para politikalarında daha etkin olduğu düsünülmekteolduğundan, Türkiye'de yasanan finansal krizlerde Merkez Bankasının sonuçlardakietkinliği tartısma konusudur.Para politikası uygulamalarının odağında, uygulayıcı olarak Merkez Bankasınınpiyasaları yönlendirme islevi vardır. Temel olarak, gelismekte olan ülkelerdekiMerkez Bankaları, IMF gibi uluslar arası kredi kuruluslarının telkin veyönlendirmeleri ile para programları hazırlamakta ve uygulamaktadırlar. Buuygulamaların temel dayanağı para teorisi ve para politikasının teorik ve kavramsalyaklasımları ve de yasanan tecrübeler üzerine oturtulmaktadır. Para politikasınınuygulayıcısı olarak Merkez Bankalarının, orta vadede tek bir nihai amacının olmasıgerektiği ve bunun da fiyat istikrarı olduğu konusunda fikir birliği bulunmaktadır.Para politikası stratejisi parasal büyüklükler, döviz kuru, faiz oranı gibi içerisindeparasal taban gibi, bankacılık sistemindeki mevduatları içeren bir büyüklük de(M1,M2 gibi) olabilir. Parasal büyüklükler finansal yeniliklerden etkilenirken dövizkuru finansal yeniliklerden doğrudan etkilenmemektedir.Bağımsız bir Merkez Bankasının, kısa vadeli faiz oranlarını, kur hedefine uygunseviyede tuttuğu sürece isi kolaydır. Ancak faizler, politik müdahaleye çok açıktır veMerkez Bankası bu konuda etki altındaysa hedeflerden sapılabilmektedir. MerkezBankasının, para politikası uygulamasında kullandığı araçlar, faiz ve likiditearaçlarıdır. Merkez Bankası, kısa vadeli faiz oranlarını yönlendirebilmeli ve kendiaktiflerine uyguladığı faiz oranlarını bağımsız bir sekilde belirleyebilmelidir.1990 yılından sonra Türkiye'de kapsamlı para programlarının hazırlanması veuygulamaya konulması, para politikası uygulamalarının belirli kurallara bağlanmasıçabası içinde değerlendirebilirler. Bununla birlikte T.C Merkez Bankası 1990'lıyıllarda, gücü yettiği kadar ekonomideki sorunların düzeltilmesine katkıda bulunmakve ekonomideki dengelerin daha da bozulmasını engellemek için çaba sarf etmekdurumunda kalmıstır. Bu durum banka'ya birbiriyle çatısan iki strateji arasındaseçim yapma zorunluluğu yaratmıstır. ?lki dıs ticaret açığının, dolayısıyla da cariaçığın, büyük boyutlara ulasmasını önlemek, ikincisi ise, hükümetin, yüksek bütçeaçığını, mümkün olduğunca düsük faizlerle ve sıkıntıya düsmeden finanse edilmesinisağlamaktadır. Her iki stratejinin arkasında faiz ve devalüasyon dengesi önemli roloynamaktadır ve bu dengenin nerede kurulacağı konusunda stratejiler çatısmaktadır.TCBM'nın, para politikası uygulamalarında 1989 yılı önemli bir dönüm noktasıdır.TCMB, 1989 yılından önce, daha genis tanımlı parasal toplamları kullanarak,enflasyonla mücadele ederken, 1989 yılından itibaren kendi bilanço büyüklülüğününkontrol altına alınması hedefine yönelmistir.Bu değisikliğin altındaki ana sebep, yıllardır süren yüksek enflasyonun ve son onyıldır mali sektörde yasanan değisim sürecinin, para çarpanlarında istikrarsızlıkyaratması ve bunun Merkez Bankası'nın genis tanımlı para arzlarının denetimindeyarattığı zorluklardır. Emisyon hacmini etkileyen unsurlar içerisinde 1990 öncesindeilk sırayı TCBM'nın kamu kesimine açtığı kredilerdeki artıslar alırken, 1990 ve 1996yıllarında ilk sırayı döviz rezervindeki artıs almaktadır.Bunun anlamı, 1990'lı yılların basında Hazinenin, borçlanma stratejisinde kaynakbulma yönünden Merkez Bankası yerine, piyasalara yönelme seklinde birdeğisikliğin olmasıdır. Bununla birlikte emisyonun genislemesini sınırlayan etkilerde ortaya çıkmıstır. Bunların basında TCMB'deki mevduat artıslarıgelmektedir.1997 yılında IMF ile orta vadeli stand-by arayısı ile ortaya çıkan vegünümüze kadar süren yeni süreç baslamıstır. 1998 yılında ?Yakın ?zlemeAnlasması?nı takip edecek ve taahhütlerin karsılanmasıyla karara bağlanacak olanstand-by sürecinin baslatılmasına karar verilmis, ancak 1998 yaz aylarında erkenseçimin gündeme gelmesi, sürecin seçim sonrasına bırakılmasına neden olmustur.TCMB, 1999 nisan ayında, Temmuz-Aralık aylarını kapsayan, daha önceki sürecindevamı olarak ?Yakın ?zleme Anlasması? uygulamasına karar verilmis ve 1999Aralık ayında da 2000-2002 yıllarını kapsayan üç yıllık orta vadeli stand-byanlasması imzalanmıstır. Bu çerçevede, Ocak 2000'de sıkı para ve döviz kurupolitikası ile bankacılık sektöründeki yapısal dönüsümleri de içeren ?EnflasyonuDüsürme Programı? baslatılmıstır. Bu program 2000 Kasım ve 2001 Subat aylarındabaslayan krizler nedeniyle kesilmis ve ?Güçlü Ekonomiye Geçis programı?uygulamaya konulmus, bu da 2002 yılı basında revize edilerek üç yıllık( 2002-2004 )yeni bir stand-by anlasması imzalanmıstır.2002 yılı ile devreye giren para politikası, gelecek dönem enflasyonunu odaklayan?örtük enflasyon hedeflemesi? stratejisini uygulamayı amaçlamıstır. Para politikasıkararlarında gelecek dönem enflasyonuna iliskin gelismeler belirleyici olmus, bununyanı sıra enflasyon hedefi ile dönemsel para tabanı hedefleri konulmustur. Ayrıcadalgalı kur rejimi uygulaması altında asıl politika aracı olan kısa vadeli faiz oranlarısadece fiyat istikrarı temel hedef alma doğrultusunda aktif olarak kullanılmıstır.2003 yılında da Merkez Bankası dalgalı kur rejimi altında, bir yandan kısa vadelifaiz oranlarını enflasyonla mücadelede temel politika aracı olarak kullanmıs, diğeryandan IMF ile yürütülmekte olan program çerçevesinde parasal performanskriterleri ile gösterge niteliğindeki hedefleri gözetmistir. Bu çerçevede 2003 yılı içinbelirlenen tüm kriterlere ve hedeflere ulasılmıstır.2004 yılında ise, ekonomik programa uyumlu bir maliye ve para politikasıuygulaması, yapısal reformlarda süreklilik sağlanması durumunda, döviz kurlarında,enflasyon hedefini tehlikeye sokacak bir gelisme beklenmekle beraber, kamu malidisiplinin orta ve uzun dönemde, daha da sağlamlastıracak yapısal reformlargerçeklesmedikçe, döviz kurlarındaki dalgalanmalar, bir risk unsuru olmaya devametmistir. Örtük enflasyon hedeflemesi stratejisi altında, dalgalı kur rejimine 2004yılında da devam edilmistir. Kurlar piyasa kosullarına göre olusmakla beraberMerkez Bankasının, 2004 yılında da, sınırlı kalmak kosuluyla, kurlarda asırıdalgalanma görüldüğünde alıs ya da satıs yönünde müdahalelere devam etmistir.2005 Ocak ayından itibaren Para Politikası Kurulu,(PPK) enflasyondaki veekonomideki gelismeleri değerlendirmek üzere düzenli olarak her ayın 8'inde saat15.00'de,ayın 8'inin tatil gününe denk gelmesi durumunda ise takip eden is günündeaynı saatte toplanmaktadır. Merkez Bankası'nın ekonominin genel görünümüne dairdeğerlendirmelerini içeren bir açıklama yapılmakta ve her ay yayımlanan ?Enflasyonve Görünüm? baslıklı basın duyurusunun, bu açıklamanın içinde yer almasıkararlastırılmıstır.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2006 yılının basından itibaren açık enflasyonhedeflemesi sistemine geçtiğini ilan etmistir. 2006 yılında resmi olarak enflasyonhedeflemesine geçilmesiyle beraber faiz kararları, PPK'da oylanarak, toplantıözetinin yayımlanmasını kararlastırmıstır. Ayrıca üç ayda bir yayımlanan, bugünküPara Politikası Raporu'nda enflasyon tahminleri niceliksel olarak açıklanacaktır.Böylece para politikası uygulamalarında büyük oranda seffaflık sağlanmıstır.Geçmiste Türkiye'de uygulanan para politikaları, Merkez Bankası açısından aktifdeğil pasif bir politika olmakla beraber, son yıllarda Merkez Bankasının daha aktifpolitikalar uygulamakta olduğu gözlenmektedir. Merkez Bankası, geçmiste herzaman ekonomide yaratılan olumsuzlukları gidererek sistemi çökmekten kurtarmakyönünde hareket eden bir konumda olmustur.En genis manasıyla para politikası, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek amacıylapiyasadaki para miktarını denetlemeyi hedefleyen bir araç olarak görülürse deTürkiye'de, para politikası, bu tanıma uygun olarak kullanılamamıstır. Çünkü, içindeyasanan ekonomik ortam, hiçbir zaman Merkez Bankası'nın kendi bilançosuylapiyasadaki para miktarına yön vermesine yeterince izin vermemistir. Bu nedendendolayı 90'lı yıllarda ve son finansal krizlerde Merkez Bankasını, para politikalarıaçısından kısmen etkisiz kaldığı söylenebilir. | |