dc.contributor.advisor | Çotuksöken, Betül | |
dc.contributor.author | Tuna, Serhat | |
dc.date.accessioned | 2021-05-08T09:10:13Z | |
dc.date.available | 2021-05-08T09:10:13Z | |
dc.date.submitted | 2011 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/664729 | |
dc.description.abstract | Konuşanın söylemek istediği şeyi başarmak için dili nasıl kullandığı ve dinleyenin nasıl bir anlam çıkardığı söz edimleri kuramının temelini oluşturmaktadır. Austin'e göre düşünürlerin çoğu bildirimlerin yalnızca bir durumu betimlemek ya da bir olguyu bildirmek olabileceğini düşünmüşlerdir, ama sorgusuz sualsiz bildirim diye kabul edilen birçok şey söz edimleri kuramıyla tekrar ele alınmışlardır. Söz edimleri kuramıyla genel anlamda iletişim edimlerinden söz edilmektedir. Austin söz edimleri kuramı ile dilin sistemli bir serimlemesini yapmaktadır. Austin önce bildirimleri edimselle ve saptayıcılar olarak ikiye ayırır. Edimsel sözcelemler genelde bildirim gibi gözüken ama bildirim olmayan, zengin ve uçsuz bucaksız anlamlı sözcelemlerdir. Doğru ya da yanlış olarak betimlenemezler; bir şey söylemek eylemde bulunmaktır. Saptayıcılar ise doğru ve yanlış diye tanımlanabilen sözcelemlerdir. Daha çok önerme ve bildirimdirler. Kuramının temelini bu şekilde oluşturan Austin üç çeşit edim olduğunu ileri sürer: düzsöz edimi, edimsöz edimi ve etkisöz edimi. Austin'in öğrencisi olan Searle ise, Austin'in söz edimleri kuramının başında ortaya koyduğu edimseller ve saptayıcılar arasındaki ayrımı kabul etmekle beraber, edimsellerin sınıflandırması noktasında Austin'den ayrılmaktadır. Searle'ün sınıflandırması ise şu şekildedir: sözceleme edimi, önerme edimi, edimsöz edimi ve etkisöz edimi. Bu çalışmada, söz edimleri kuramının en önemli iki ismi ele alınmış, her ikisinin görüşleri de ayrı ayrı değerlendirilmiş ve bunu yaparken de birinin diğerinden daha iyi düşündüğünü kanıtlamak yerine, söz edimleri kuramını ele alışları, söz-dünya arasındaki ilişkinin ne olduğunu nasıl betimlediklerini ve söz edimleri kuramıyla dilin nasıl bir sınıflandırmasının yapılabileceğinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda dilin insana ait tüm etkinliklerde belirleyici bir unsur olarak karşımıza çıktığı, dolayısıyla da insanın eylemleri, niyetleri gibi etkinliklerini belirlediği görülmüş ve dil-etik arasındaki ilişki söz edimleri kuramı üstünden gösterilmeye çalışılmıştır. Söz edimlerinin etik ile olan ilişkisini en ayrıntılı şekilde ele alıp inceleyen düşünür olarak da R. M. Hare karşımıza çıkmaktadır. Hare dil felsefesi, din, eğitim, uygulamalı etik ve özellikle de ahlak felsefesi üstüne sayısız eser vermiş bir düşünürdür. Hare'e göre dilin biçimsel özelliklerini dikkatli ve ayrıntılı bir şekilde inceleyen, dolayısıyla akıl yürütmemizin önündeki engelleri kaldırma noktasında önemli bir katkı sağlayan kuram söz edimleri kuramıdır. Bu bağlamda, Hare ahlak yargılarının, bildirimlerin ve buyrukların ortak özelliklerini taşıyabileceklerini, dolayısıyla da bütün bunların dil araştırmalarıyla sorgulanabileceğini, bunun da söz edimleri kuramıyla yapılabileceğini ileri sürmektedir. Hare ahlak yargıları kural koyucudurlar diyerek ahlak felsefesinin en temel işlevlerinden olan ahlak sorularının nasıl sorulabileceğini dilin mantıksal yapısı içinde ele almaktadır. | |
dc.description.abstract | How the speaker uses the language in order to accomplish what he would like to say and what kind of a meaning the listener derives establish the basis of the theory of speech acts. Austin states that most of the thinkers have believed statements could only be to define a situation or to state a fact; however, many things which are, without question, accepted as statement have been dealt with again with the theory of speech acts. The theory of speech acts generally implies communication acts. With the theory of speech acts, Austin performs a systematic exposition of language, and Austin divides statements as performatives and constatives. Performative utterances are rich and infinite meaningful utterances which usually seem to be statements but are not. They cannot be defined as right or wrong; to say something is to act. Constatives, on the other hand, utterances which can be defined as right or wrong. They are mostly propositions and statements. Establishing the basis of his theory this way, Austin claims that there are three kinds of acts: locutionary act, illocutionary act and perlocutionary act. Austin?s student Searle disagrees with Austin over the classification of acts while he accepts the discrimination which has been put forward by Austin at the beginning of the theory of speech acts. Searle?s classification is as follows: utterance act, propositional act, illocutionary act and perlocutionary act. In this study, two most important names have been dealt with, their views have been evaluated separately, and while doing this, instead of proving which one thinks better than the other one, the way they dealt with the theory of speech acts, how they defined what the relation between langugae and the world is, and how language could be classified with the theory of speech acts have been targeted. In this context, it has been determined language is a characteristic element of all the activities related to mankind, and consequently determines such activities as a person?s acts and intentions, and the relation between language and ethic is set out via the theory of speech acts. The thinker who dealt with and examined the relation of speech acts with ethic down to the smallest detail is R. M. Hare. Hare is a thinker who produced countless work about philosophy of language, religion, education, applied ethics and especially moral philosophy. According to Hare, the theory which carefully examines the formal characteristics of language down to the last detail, and consequently provides important contribution to help us lift the barricades before reasoning is the theory of speech acts. In this context, Hare claims that moral judgments, statements and imperatives may have common characteristics, and consequently all of these may be questioned through language research and this could be done with the theory of speech acts. Stating that moral judgments are prescriptives, Hare deals with how moral questions which are among the basic functions of moral philosophy could be asked within the logical structure of language. | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Felsefe | tr_TR |
dc.subject | Philosophy | en_US |
dc.title | Söz edimleri kuramı bağlamında dil-etik ilişkisi | |
dc.title.alternative | The relation of language and ethics in the context of speech acts theory | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | Felsefe Ana Bilim Dalı | |
dc.subject.ytm | Searle, John | |
dc.subject.ytm | Speech acts | |
dc.subject.ytm | Hare, Richard Mervyn | |
dc.subject.ytm | Austin, John Langshaw | |
dc.subject.ytm | Philosophy of language | |
dc.identifier.yokid | 420757 | |
dc.publisher.institute | Sosyal Bilimler Enstitüsü | |
dc.publisher.university | MALTEPE ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 314088 | |
dc.description.pages | 129 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |