dc.description.abstract | `19. Yüzyıl İstanbul' unda Alman Mimari Etkinliği ` başlıklı çalışmanın, kuşkusuz önde gelen amacı, 19. yüzyıl İstanbul' unda Alman mimari etkinliğinin kapsamını saptamaktı. İkincil amaç, etkinliğin İstanbul' un mimari birikimine katkısını irdelemekti. Tanımlanan katkının niteliği sorgulanırken, gerisindeki tarihi arka planın rolü incelendi. Araştırma sırasında Alman Kolonisi' nin kuruluşunun, Osmanlı-Alman İmparatorlukları arasında ilişkilerden önceye rastladığı saptandı. Bu nedenle önce Alman Kolonisi' nin kuruluşu, sonra Osmanlı-Alman İmparatorlukları arasında ilişkilerin başlangıcı tanımlandı. İlişkinin ekonomik boyutlarını göstermesi açısından Bağdat Demiryolları projesi ve 19. yüzyılda İstanbul' da mevcut mimari durum, sıralaması ile tarihi çerçeve oluşturuldu. 19. yüzyılda mimarlık alanında en önemli değişim, eğitimde yeniden yapılanma arayışları, yeni yapı programları ve Batı etkisinde yeni mimari kavramlar ile gündeme geldi. Bu dönemde İstanbul mimarisine katkıları bilinen yabancı mimarların önemli bölümü, birkaç nesilden beri İstanbul' da yaşayan Levanten; bir bölümü ise Avrupa' nin çeşitli ülkelerinden gelen mimarlardı. Bu çalışmada daha önce Fransız, İtalyan ve İsviçreli meslektaşlarının gerisinde kalmış görünen Alman mimarlar incelendi. Çalışmanın sonunda, yapı ve mimar adları listeleri geliştirildi. Alman Birliği sağlanarak İmparatorluk kurulmadan; İstanbul' da Alman Kolonisi henüz oluşmadan ve Alman mimari etkinliğinden bahsedilemeyecek dönemde; İstanbul' a gelen ilk Alman mimar Anton Ignaz Melling' dir. Gezi amacı ile 1784' de Türkiye' ye gelen Melling, İstanbul' da saray hizmetinde 18 yıl geçirdi. İstanbul' dan sonra Paris' e gitmesi, gravürlerinin Fransızca yayınlanması ve hatta adını Antoine Ignace olarak değiştirmesi dikkat çekicidir. 1835' de birkaç aylığına geldiği İstanbul' da ve Türkiye' nin çeşitli yerlerinde, tam 4 yıl geçiren Helmuth von Moltke, imar planı ve diğer topografik araştırmalarının dışında, askeri alanda da kendinden sonra İstanbul' a gelen diğer Alman subaylarla birlikte görev yaptı. Moltke anılarında açık şekilde İstanbul' a gezi amacı ile geldiğini ifade etti. İstanbul' da Alman Kolonisi' nin kurulması 19. yüzyılın ortalarına rastladı. 14 Temmuz 1843' de Prusya Krallığı himayesinde Alman Protestan cemaati ve ertesi yıl cemaatin hayır derneği olan 'Evangelisches Asyl' resmen kuruldu. Cemaatin ilk hedefi olan hastane, 6 Nisan 1846' da Yüksekkaldırım' daki kiralık binada faaliyete başladı. Hastane 22 Mart 1851' de Sakızağacı' nda kiralık yapıya, 21 Temmuz 1853' de Telgraf Sokak' ta kendi mülkiyetindeki yapıya, 1877' de günümüze kalan yapıya geçti. Son yapının mimarları projeci Hubert Göbbels ve uygulayıcı Albert Kortum' dü. Koloninin 4 Nisan 1850' de okul kurmak için başlayan çabası, aynı yılın 12 Aralık günü Prusya Sefareti' nde Alman Protestan Okulu' nun faaliyete geçmesi ile XIVsonuçlandı. İstanbul' daki yurttaşları için, 1851' de Almanya' da yayınlanan dergilere verilen ilanlar yolu ile, koloni yapıları için para toplandı. Bu paralarla öncelikle okul yapısı inşa edildi. 1860' da aynı yapıya kat eklenerek, yapının kilise ve papaz evine dönüştürülmesi projesi üzerine, okul kiralık bir yere taşındı. 17 Ekim 1861' de tamamlanan kilise, günümüzde de Alman Protestan Kilisesi işlevini sürdüren, Giovanni Battista Barborini' nin yapısı idi. Kilisenin yenilemesinde Helmuth Cuno, Pfister, Imhoff, Herzog ve Heiss görev aldı. 1868' de yeni bir laik Alman okulu kuruldu. Değişime ayak uydurmaya direnen ve uzun süre özerk varlığını sürdürmeye çalışan Alman Protestan Okulu; 1873' de laiklikten ödün verilmeden, yeni okul ile birleşmeye razı oldu. Birleşen okullar aynı yıl, Galata Kulesi' ne yakın konumda, ilk kez kendi mülkiyetlerinde bir yapıya kavuştu. Günümüze ulaşamayan yapının mimarı M.F. Cumin idi. 1894 depreminde Galata Kulesi yakınındaki okul hasar görerek kullanılamaz duruma geldi. 1897' de satın alınan yeni arsa üzerinde, günümüzde de Alman Lisesi tarafından kullanılan yapı inşa edildi. 1901' de yapıya kız okulu ve öğretmen lojmanları eklendi. 1897' deki yapının tasarımcısı Otto Kapp von Gültstein, uygulayıcı mimarları H. Meissner ve Guglielmo Semprini idi. 1901' deki eklerin projesi, mimar Schwatlo(w) tarafından üstlenildi. 1847' de kurulan Teutonia Alman Klübü, çeşitli kiralık yapılarda faaliyetlerini sürdürdükten sonra, ilk kez kiralık bir arsa üzerinde 1872' de kendi mülkiyetinde bir yapıya kavuştu. Bir yangın sonrasında bina kül olunca, bir arsa satın alınarak; üzerinde 1875' de inşa edilen yapı da 1895' de yandı. Günümüze ulaşan Yüksekkaldırım üzerindeki Teutonia yapısı 1897' de tamamlandı. Sonradan yanan yapının projeci mimarı Hubert Göbbels ve uygulayıcı mimarları Giovanni Battista Barborini, Hirzel ve Franz Humann' di. Günümüze ulaşan binanın projecisi Otto Kapp von Gültstein ve uygulayıcısı Guglielmo Semprini idi. Kendine ait yapısı olan Teutonia Alman Klübü dışında, günümüze ulaşan sabit mekanı olmayan sosyal içerikli çeşitli kurumlar saptandı. Alman Postanesi' nin arşivde fotoğrafı bulunan yapısı, Bankalar Caddesi üzerinde günümüzde İş Bankası binası yerinde, 1905-1915 arası varlığı belgelenebilen Castro Han' dır. 1918' de yeni yapı inşa edilince postane, gene aynı cadde üzerinde Nişancıyan ( eski Kavafyan ) Han' a taşındı. Günümüzde adı geçen hanın yerinde, Vakıflar Bankası binası bulunur. İstanbul' da ölen Almanlar, koloninin kurulduğu ilk yıllarda, Taksim' deki eski mezarlığa gömülürdü. 29 Nisan 1857' den itibaren Padişah tarafından tahsis edilen Feriköy' deki mezarlık kullanılmaktadır. Tez kapsamındaki mimarlardan Göbbels ve Barborini burada gömülüdür. Alman İmparatorluğu kurulmadan önce 1864' den itibaren Prusya Krallığı, günümüzde Doğan Apartmanı' nin bulunduğu yerdeki bir köşkü elçilik yapısı olarak kullandı. Ahşap köşk yıpranınca yeni bir yapı inşa etmek üzere, devlet memuru mimar Hubert Göbbels 1870' de İstanbul' a yollandı. Eski yapının bulunduğu arsa ve çevre arsaların katılması ile daha büyük bir alan için, Göbbels tarafından iki farklı proje geliştirildi. 1871' de Alman Birliği ve Alman İmparatorluğu kurulunca, eski arsa ve yapı ile birlikte yeni Elçilik inşaatı projesi de, Prusya Krallığı' ndan Alman İmparatorluğu' na aktarıldı. Yeni kurulan İmparatorluk yurt dışındaki ilk temsilciliğini İstanbul' da inşa etti. İnşaata başlanacağı dönemde İstanbul' a atanan yeni elçi, Doğan Apartmanı arsasında inşaata başlanmasını engelledi. Elçinin gayretleri ile o dönem kaldırılan eski mezarlık alanlarından Ayazpaşa' daki yer satın alınarak, mevcut projelerden biri yeni arsaya uygulandı. XV1874' de inşaata başlandıktan birkaç ay sonra mimar Hubert Göbbels öldü. Yerine genç Albert Kortum atandı. Uygulamayı Kortum tamamladı. Göbbels' in inşaattan sorumlu olduğu dönemde kendisine mimar Suffrian yardımcı oldu. Elçilik Sarayı' nın ilk yenilemesinde, Elçi İstanbul' da bulunan mimar August Jasmund' un önerilerini aldı. Yapının 1894 depreminden sonraki büyük çaplı yenilemesini von Pelser- Behrensberg uyguladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında tamamlanan ikinci büyük yenilemeyi Konrad Lehmann gerçekleştirdi. Tarabya' daki Alman Sefaret Yazlığı, arsa Padişah tarafından 1880' de armağan edildikten, tam yedi yıl sonra, ancak 1887' de tamamlandı. Genç İmparatorluk padişahın hediyesi ile, Osmanlı Devleti' nin gözünde Rusya, İngiltere ve Fransa' nın yanında bir dünya' gücü mertebesine erişmiş olmaktan, gurur duyuyordu. Yeni yapılanan İmparatorluk, söz konusu yapı için kaynak yaratmada güçlük çekti. Çözüm olarak eski elçiliğin bulunduğu Doğan Apartmanı arsası bir İngiliz inşaat şirketine devredilerek, bunun karşılığında aynı şirket tarafından inşaat gerçekleştirildi. Yapı için Sarkis Balyan' dan proje önerisi alınmasına rağmen, öneri yüksek maliyetli olduğu için daha ekonomik bir çözüme gidildi. Koloni kaynaklarında proje için Atina' daki Arkeoloji Enstitüsü' nde görevli mimar Wilhelm Dörpfeld' in İstanbul' a getirtildiği ifade edilir. Dörpfeld daha önce Cingria tarafından önerilen projeyi geliştirdi. Proje Armin Wegner tarafından uygulandı. Yapı ile ilgili olarak Giorgio Domenico Stampa ve Charles Garnier' in de adı geçer. Alman Çeşmesi, İmparator II. Wilhelm' in 1898' de İstanbul' u ikinci ziyaretinden sonra, Padişaha ve İstanbul halkına verdiği bir armağandır. 1901' de tamamlanarak Osmanlı Devleti' ne devredilmiştir. Sultanahmet Meydanı' nda bulunan yapının, tasarımcı mimarı Max Spitta ve uygulayıcı mimarı Scheele' dir. Yenilemeleri de Scheele gerçekleştirmiştir. Aynı yapının inşaatı ile ilgili olarak Carlitzik ve İtalyan mimar Joseph Antony' nin de adı geçer. İstanbul Asya ile Avrupa' nın buluştuğu bir noktada, Avrupa' dan ve Anadolu' dan gelen demiryollarının son istasyonlarının yer aldığı kenttir. Avrupa' dan gelen tarihi Orient Ekspres' in son durağı Sirkeci Garı' dır. August Jasmund tarafından 1888- 1890 yıllarında inşa edilen yapıda, mimar Avrupa' dan gelen misafirlere Doğu' ya geldiklerini hissettirmeye çalışarak, oryantalist bir üslup seçmiştir. Jasmund' un, Sirkeci Garı dışında Rumeli Hanı, Germina Han ve Ragıp Paşa köşkleri yapıları; mimarlık eğitimine ve mimar Kemalettin' e olan katkıları bilinmektedir. Anadolu' dan gelen trenin son durağı 1906-1909 arasında inşa edilen Haydarpaşa Garı ise, Batı' ya gelen yolcuları, tipik bir Avrupa istasyon yapısı karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. Yapının mimarları Otto Ritter ve Helmuth Cuno' dur. 1850' lerde kurulan Alman Kolonisi kendi hastane, okul, kilise ve sosyal derneklerini oluşturduktan sonra; 1871' den başlayarak Alman İmparatorluğu da İstanbul' da yapılaştı. 20. yüzyılın başında ise, Almanya' nın doğu politikasında Bağdat Demiryolu gibi, önemli ekonomik projelerle birlikte; Alman dilini ve kültürünü yaygınlaştırma çabalan da arttı. Almanlar, Türkiye' de okul sayısını arttırma gayretlerinde, Fransızları kendilerine en büyük rakip olarak görüyorlardı. Okulların sayısını attırmak dışında, zaman içinde Alman Yüksekokulu kurma düşüncesi de ortaya çıktı. Tez kapsamında detaylı olarak aşamaları anlatılan Bağdat Demiryolu projesinin dışında; Galata Köprüsü, değirmen, tahıl depoları ve liman inşaatı örneğinde tanımlanmaya çalışılan şekilde; Osmanlı döneminde Türkiye' de Almanlar tarafından çeşitli alanlarda ve çeşitli işlevlerde bir çok yapı inşa edilmiştir. XVIOsmanlı-Alman ilişkileri, ilk başladığı yıllardan Birinci Dünya Savaşı' na dek hep gelişerek sürdü. Prusya Krallığı döneminde, askeri alanda başlayan yakınlaşma, politik ve ekonomik çalışmalarla gelişti. Yakınlaşmanın insani, sosyal ve kültürel boyutları da önemlidir. İmparator II. Wilhelm' in Osmanlı' ya duyduğu hayranlık, o dönem diğer Avrupa ülkelerinde de yaygın olduğu gibi, yalnızca politik ya da ekonomik temellere dayanmaz; gerçek dostluk nitelikleri de taşır. Osmanlı ve Alman İmparatorlukları' nın ortak düşmanları, iki İmparatorluğu birbirine yaklaştırmıştır. Birinci Dünya Savaşı' nda silah arkadaşı olan iki ülkenin 'Ortak Gelecek Sloganı' ( Unsere gemeinsame Zukunftlosung ), Alman Dostluk Yurdu' nun temel atma törenini takip eden konferans dizisinde Milletvekili D. Gottfried Traub tarafından 'Birlik ve İlerleme' ( Einigkeit und Fortschritt ) olarak tanımlandı. Dostluk Yurdu projesi iki İmparatorluk arasındaki kültürel ilişkilerin vardığı aşamayı simgelemesi bakımından önemlidir. 1870' de devlet memuru mimarı İstanbul' a yollayarak Elçilik inşa ettiren Almanlar; Dostluk Yurdu projesinde, ülkenin hatta o dönem belki dünyanın önde gelen mimarları arasında yarışma düzenleyecek kadar; İstanbul kentine ve Osmanlı ile olan kültürel ilişkilere önem vermiştir. Projesi ile yarışmayı kazanan German Bestelmeyer, aynı tarihlerde Berlin' deki Kraliyet Akademisi' nin 'Ustalar Sınıfı' nın başına getirilen, önemli bir mimardır. Birinci Dünya Savaşı' nın dost iki İmparatorluğun yenilgisi ile sonuçlanması, 1917' de temeli atılan yapının tamamlanmasını engellemiştir. Savaşın yitirilmesi sonucu oluşan yeni politik durum, iki İmparatorluğun ve Bağdat demiryolu Projesi' nin sonu oldu. Türkiye Cumhuriyeti ve Weimar Cumhuriyeti' nin kurulduğu dönemde, iki ülke arasında ilişkiler farklı mecrada hızla gelişti. Weimar Cumhuriyeti' nin inşa ettirdiği ilk Elçilik yapısı, yeni başkent Ankara' da idi. Yeni Türkiye' nin ve özellikle başkent Ankara' nın yapılaşmasında, Alman mimarların katkıları önemlidir. Dostluk Yurdu yarışmasına ve temel atma töreni sonrasındaki konferanslara katılan mimarlardan Peter Behrens, Paul Bonatz, Martin Elsaesser, Bruno Taut ve Hermann Jansen, politik nedenlerle Almanya' dan ayrıldıkları dönemde, Türkiye' ye gelerek burada çalışmışlardır. Günümüzde İstanbul' daki Alman varlığına Alman Çocuk Yuvası, Alman İlkokulu, Alman Yaşlılar Yurdu, Goethe Enstitüsü, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Orient Enstitüsü eklendi. Almanya' da yaşayan Türkler kadar büyük bir grup olmasa da İstanbul' da yaşayan Almanlar da, 100 yılı aşkın süredir ülkemizde tüm kurumları ile kök salmışlardır. | |
dc.description.abstract | The primary aim of the study `German Architectural Activity in 19th Century Istanbul` was no doubt the extent of such activity in the 19th Century. The secondary aim was to investigate the contribution of German architecture to the architectural realm of Istanbul. The historical background was also studied to discover the effects of the events of the period on architecture. During the study it was discovered that the establishment of the German Colony, dates back earlier than the establishment of relations between the Ottoman and German Empires. Consequently, first, the establishment of the German Colony was introduced, followed by the initiation of relations between the Ottoman and German Empires. The presentation of the Bagdad Railway Project was included to provide insight into the economic environment of the period. The historical picture was completed by a description of the architectural texture of Istanbul during the 19th Century. In the 19th Century Istanbul, the most important change in architecture emerged in the form of a quest for restructuring the education, starting new construction programs and introducing new architectural terminology from the West. Most of the architects known to have contributed to the architectural realm of Istanbul were those whose families had lived there for generations, while some were newcomers from all over Europe. This study focused on German architects, who, in previous studies, were neglected in favor of their French, Italian and Swiss colleagues. At the end of the study, a list of architecture and building names was developed. The first German architect to come to Istanbul, even before the establishment of the German Empire or the German Colony in Istanbul, was Anton Ignaz Melling. He came to Istanbul in 1784 on a tour and remained in service of the Palace for 18 years. It is noteworthy that, upon leaving Istanbul for Paris, he changed his name to Antoine Ignace and published his engravings in French. Helmuth von Moltke, who came to Istanbul in 1835 for a few months' visit but ended up spending 4 years there and in other Anatolian locations, not only made construction plans but also did topographic research. He also served in the military along with other German officers that came to Istanbul. In his memoirs, he openly declares that the original purpose of his visit to Istanbul was to tour the area. The establishment of the German Colony in Istanbul dates back to the mid-1 9th Century. The German Protestant Society was established on July 14, 1843, under the auspices of the Prussian Kingdom. 'Evangelisches Asyl', the charity organization of the Society was established the following year. The first task of the German Society, a hospital, was launched into activity on April 6, 1846, in the rented building in Yüksekkaldırım. The hospital was moved to the rented building in Sakızağacı on March 22, 1851, then to its own building in Telgraf xvuiStreet on July 21, 1853, and finally, to its present building in 1877. The architects of the present building are Hubert Göbbels for project design and Albert Kortum for implementer. On April 4, 1850, the Colony initiated a project to establish a school. The German Protestant School was launched into activity on December 12, 1850, at the Prussian Embassy. In 1851, through magazine advertisements, funds were raised from the German public for the buildings of their citizens in the Istanbul Colony. The first building to be funded by this money was the school building. In 1860, this building was expanded by the addition of one more storey and turned into a church and priest's quarters, and the school was moved to a rented building. Completed on October 17, 1861, the German Protestant Church that has lasted to our day is the work of Giovanni Battista Barboni. The first renovation was carried out by Helmuth Cuno, Pfister, Imhoff, Herzog and Heiss. A new secular German School was established in 1868. Having resented change and tried to remain independent for a long time, The German Protestant School finally succumbed to merging with the new school in 1873, with the provision that secularity was to be preserved. This expanded school was moved to its own building near the Galata Tower during the same year. This building, which has not made it to our day, was built by M.F. Cumin. This school building was damaged beyond repair in the Galata earthquake of 1894. In 1897, the present building of the German High School was built on land bought for this purpose. In 1901, the building was expanded by the addition of the Girls' School and teachers' living quarters. The project designer for the main building was Otto Kapp von Gültstein, while the implementers were H. Meissner and Guglielmo Semprini. The 1901 additions were drawn by Schwatlo(w). After carrying out its activities in various rented buildings for some time, the Teutonia German Club, which was established in 1847, succeeded in constructing its own building on rented land in 1872. When this building was burned down in a fire, land was bought and a new building was constructed in 1875. This building, the architects of which were project designer Hubert Göbbels and implementer Giovanni Battista, also burned down in 1895. The Teutonia building in Yüksekkaldırım that has lasted to our day was completed in 1897. The project designer of this last building was Otto Kapp von Gültstein and the implementer was Guglielmo Semprini. In addition to the Teutonia German Club, which had its own building, other social institutions which did not operate from permanent locations were discovered during this study. The German Post Office building seen in the archive photograph is the Castro Mall, whose existence in the Bankalar Street -where the İş Bankası Building stands today- can be documented between 1905-1915. Upon the construction of the new building in 1918, the Post Office was moved to the Nişanciyan (priorly known as Kavafyan) Mall in the same street. Today, the Vakıflar Bankası building stands where this mall used to stand. During the first few years of the Colony, German citizens who died in Istanbul were buried in the old cemetery in Taksim. Since April 29, 1857, the Feriköy Cemetery, granted by the Ottoman Emperor of the period, has been used. Two of the architects who constitute the framework of this study, Göbbels and Barborini have been buried there. xixBetween 1864 and the establishment of the German Empire, the Prussian Kingdom used a house where now the 'Doğan Apartmanı' stands as their embassy. When the original wooden building deteriorated in 1870, Hubert Göbbels, a state- employed architect was sent over to Istanbul to construct a new building. He developed two projects that involved, in addition to the original estate, some of the surrounding estates. Upon the establishment of the German Union and the German Empire in 1871, the new project was handed down from the Prussian Kingdom to the German Empire, along with the original building and estate. The new Empire built its first foreign embassy building in Istanbul. When the construction of the new building was about to start, the new Istanbul ambassador prevented the use of the original estate. With his efforts, land previously utilised as cemetery was bought in Ayazpaşa, and one of the existing projects was implemented there. In 1874 a few months after the construction started Göbbels passed away. The young Albert Kortum was appointed to replace him, and he completed the project. During his time, Göbbels was assisted by the architect Suffrian. In the first renovation of the Istanbul Embassy, the Ambassador is known to have referred to the advice of the architect August Jasmund, who was in Istanbul at the time. The major renovation of the building after the 1894 earthquake was carried out by von Pelser-Behrensberg. The secod renovation during World War I was carried out by Konrad Lehmann. The German Embassy Summer House was completed in 1887, seven years after it was granted by the Ottoman Emperor. The young German Empire was proud to have been elevated by this grant to the status of a major power, along with Russia, Britain and France. The fledgling Empire had difficulty raising funds to construct this building. As a solution, the original estate of the Embassy where now the 'Doğan Apartmanı' stands was handed over to a British construction company, who, in return, constructed the Embassy Summer House. Although Sarkis Balyan was contracted to draw the project for this building, his project turned out to be very expensive, and a less expensive alternative was implemented instead. Colony sources claim that Wilhelm Dörpfeld, an architect posted in the Athens Institute of Archeology, was brought to Istanbul. Dörpfeld developed a project originally proposed by Cingria. The Summer House was implemented by Armin Wegner. Two other architects also worked on the building are Giorgio Domenico Stampa ve Charles Gamier. The German Fountain is a gift of the German Emperor Wilhelm II to the Ottoman Emperor and the citizens of Istanbul upon his second visit to the city in 1898. Situated in the Sultanahmet Square, it was completed and handed over to the Ottoman Empire in 1901. Its project design architect is Max Spitta and the implementer is Scheele. The renovations have also been realised by Scheele. The names of Carlitzik and the Italian architect Joseph Anthony are also mentioned in connection with the project. Istanbul is situated in a location where Europe and Asia meet and the last train stations from both continents stand. The last stop of the Orient Express of Europe is the Sirkeci Train Station. This building was built in 1888-1890 by August Jasmund. The architect's orientalist style reflects his desire to make visitors feel that they are now in the East. In addition to this building, Jasmund is known to have xxbuilt the Rumeli Mall, the Germina Mall and the Ragıp Paşa Houses. He is also known to have contributed to the education in architecture as well as to the architect Mimar Kemalettin. The Haydarpaşa Train Station, the last stop of the trains from the east, has been designed to be the first typical European building that meets travelers bound west. Built in 1906-1909, the architects of the building were Otto Ritter and Helmuth Cuno. Following the establishment of the various societies of the German Colony between 1850-1870, beginning in 1871, the German Empire also started to establish its existence in Istanbul through buildings. As of the beginning of the 20th Century, the eastern politics of the German Empire was focused on prevailing the German language and culture in the east, as well as getting involved in important economic ventures such as the Bagdad Railway Project. The Germans considered the French their greatest rival in establishing schools in the Ottoman territory. In addition to establishing more schools, the idea of establishing a German Academy also was conceived. In addition to the Bagdad Railway Project which has been investigated in detail in this study, during the Ottoman reign, the Germans made a variety of buildings as exemplified in Galata Bridge, the cited mills, barns and port construction. From their early beginnings until World War I, German-Ottoman relations kept developing. The military relations initiated during the Prussian reign were later developed to include political and economic collaboration. The human, social and cultural aspects of the relations are also significant. Emperor Wilhelm II' s awe of the Ottoman Emperor, like that of the other European leaders at the time, stemmed not only from economic or political grounds, but also from a true feeling of friendship. The mutual enemies of both empires drew the two empires together. The 'Joint Future Slogan' (Unsere gemeinsame Zukunftlosung) of the two empires during World War I was later defined by legislator D. Gottfried Traub at the founding ceremony of the German Friendship Home as 'Union and Development' (Einigkeit und Fortschritt). The German Friendship Home project is significant in that it implies the degree of cultural relations between the two empires. By this time, the same Germans who in 1870 sent a state-employed architect to complete a building in Istanbul valued Istanbul and cultural relations with the Ottomans so much that, to select the architect of the German Friendship Home, they carried out a contest between the best architects of Germany, who were among the best in the world. The winner of the contest, German Bestelmeyer, was at the time the head of the 'Masters Class' in the Royal Academy of Berlin. The defeat of the two empires in World War I prevented the completion of this building, which was founded in 1917. The new political conjuncture that resulted from the defeat marked the end of the two empires and the Bagdad Railway Project. Upon the establishment of the Turkish Republic and the Weimar Republic, relations between the two countries quickly developed. The first embassy the Weimar Republic built was situated in Turkey's new capitol, Ankara. German contribution is significant in the construction of the new Turkey, and, especially, Ankara. Of the architects who participated in the German Friendship Home Contest and the ensuing founding ceremonies, Peter Behrens, Paul Bonatz, xxiMartin Elsaesser, Bruno Taut and Herman Janssen came to work in Turkey when they were forced to leave Germany for political reasons. The most recent additions to the German buildings in Istanbul are the German Kindergarten, German Elementary School, German Geriatric Home, Goethe Institute, German Archaeology Institute and the Orient Institute. Although not as large a group as the Turks who now live in Germany, German citizens who live in Istanbul are a well-established group with over 100 years of human and institutional existence. | en_US |