dc.description.abstract | ÖZET Bu çalışmada, epilepsili çocuklarda ve bu çocukların annelerinde epilepsi hastalığına sekonder olarak oluşan, depresyon ve anksiyete türü ruhsal bozukluklar, sağlıklı kontrol grubu ile mukayese edilerek araştırıldı. Epilepsi hastalığının nöropsikolojik ve nöropsikiyatrik boyutlarını araştıran yayınlarda, epilepsili hastaların %50' sinin tamamen sağlıklı bir gelişim sürecinden geçmelerine karşın, kalan % 50' lik kısmının hafiften ağır şiddete kadar, kalıcı ya da geçici türden değişik ve farklı ruhsal bozukluklar yaşayabilecekleri öne sürülmektedir. Bu bulgudan hareket ederek, epilepsi hastalığının, epilepsili çocuğun ruh sağlığına zarar verme olasılığı bulunan pek çok risk faktörünü bünyesinde barındırdığı, konuyu araştıran otörler tarafından bildirilmiştir. Bu nedenle epilepsi hastalığı multidisipliner olarak değerlendirilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Bu çalışmanın temelini, hasta grubundaki epilepsili çocuklardaki ve onların annelerindeki, depresyon ve anksiyete parametrelerinin araştırılması oluşturuyordu. Multifaktöriyel ve çok komponentli etyoloji konseptinden hareket edilerek; hasta ve kontrol gruplarındaki depresyon ve anksiyete parametrelerinin; zeka, vizyomotor algılama yetisi, eğitim başarısı gibi nörokognitif ve çocuk yaşı, anne yaşı, aile yapısı, ailenin sosyo-ekonomik durumu gibi, sosyo-demografik parametrelerle karşılıklı etkileşimleri araştırıldı. Ayrıca hasta grubunun kendi içinde; epilepsinin başlangıç yaşı ve süresi, epileptik nöbet tipi, MRG ( Manyetik Rezonans Görüntüleme ) de organik patolojik lezyonun olup olmaması gibi, klinik semptomatolojik bulgularla, depresyon ve anksiyete parametrelerinin karşılıklı etkileşimleri incelendi. Bütün bu araştırmalardan aşağıdaki sonuçlara varıldı: 651- ) Çocuk ve anne yaşı, aile yapısı, ailenin sosyo-ekonomik yapısı gibi parametrelerin, sonuçlar üzerinde anlamlı olabilecek etkilerinin olmadığı tespit edildi. 2- ) Vizyomotor algılama yetisi, hasta grubunda % 57, kontrol grubunda ise % 17 oranında bozuk sonuçlar verdi. Hasta grubundan elde edilen sonuçların, yayınlardaki sonuçlara uygunluk gösterdiği görüldü. Vizyomotor algılama yetisinin, eğitim başarısı ile bire bir karşılıklı etkileşiminin incelenmesi sonucunda ise, anlamlı bir ilişki tespit edilemedi. 3- ) Semptomatik epilepsili grubun olgularında, idyopatik epilepsili ve sağlıklı kontrol grublarına göre daha düşük IQ değerlerine rastlanırken; idyopatik epilepsili olguların IQ değerlerinin, sağlıklı kontrol grubunun normal ve yüksek puanlarından oluşan IQ gruplarıyla, anlamlı benzerlikler gösterdiği bulundu. 4- ) Hasta ve kontrol gruplarında IQ değerleri yükseldikçe, eğitim başarısının anlamlı derecede iyi sonuçlar verdiği tespit ediliyordu. 5- ) Hasta grubunda % 26 oranında, kontrol grubunda ise % 9 oranında eğitim başarısızlığı tespit edildi. Eğitim başansı açısından; çoğunluğunun idyopatik epilepsili basit parsiyel nöbetli olguların önemli bir bölümünün, sağlıklı kontrol grubunun başarılı eğitim grafiğine sahip olgularına anlamlı derecede benzerlik gösterdiği dikkati çekiyordu. Semptomatik epilepsili olguların önemli bir kısmım oluşturan kompleks parsiyel ve idyopatik jeneralize epilepsili olgularda ise, kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük ya da bozuk eğitim başarısı grafikleri tesbit edildi. Bu bulgudan hareket edilerek; semptomatik etyolojili epilepsi olgularında, IQ değerlerinin ve eğitim başarısının, varolan hastalık tablosundan olumsuz yönde etkilendikleri sonucuna varıldı. Bu bulgunun, yayınlardaki tesbitlerle uygunluk gösterdiği 66gözlemlendi. Ancak literatüre ters düşen, idyopatik jeneralize epilepsili olgularımızın düşük IQ oranı göstermesiydi. Olgu serimizdeki hastaları teker teker incelemek suretiyle, bu sonuç üzerinde etkili olabilecek nedenleri araştırdık. Bu araştırma sonucunda, bu hastaların tedaviye geç başladıklarını ve de politerapiden geçmiş olduklarını tesbit ettik. 6- ) Hasta ve kontrol gruplarında, IQ değerleri yükseldikçe çocuk ve annedeki depresyon parametrelerinin giderek azalma eğilimine girdikleri gözlendi. 7- ) Anksiyete parametresinin ise; her iki grupta da, IQ parametresinden bağımsız olarak davrandığı gözlendi. 8- ) Hasta ve kontrol gruplarının genelinde, depresyon ve anksiyete açısından aşağıdaki sonuçlara varıldı. a- ) Hasta grubunun çocuk olgularında % 46, annelerinde ise % 50 oranında depresyon ve anksiyete türü ruhsal bozuklukların var olduğu tesbit edildi. Depresyon ve anksiyetenin; olgu serimizin büyük bir bölümünde hafif, olgu serimizin küçük bir bölümünde ise orta şiddette seyrettiği gözlemlendi. b- ) Sağlıklı kontrol grubunun çocuklarında %44, annelerinde ise %51 oranında depresyon ve anksiyeteye rastlandı. Bu grupta da aynen hasta grubundakine benzer şekilde; olgu serimizin büyük bir bölümünde hafif, küçük bir bölümünde ise orta şiddette seyir gösteren depresyon ve anksiyeteye rastlanması, bu noktada, her iki grubun birbirine benzer şekilde davrandığının tesbit edilmesine neden oldu. 67Depresyon ve anksiyete ile ilgili olarak hasta grubunda elde edilen sonuçlar, literatürdeki sonuçlarla uygunluk gösterdiyse de; sağlıklı kontrol grubunda da benzer sonuçlara varılması, hasta ve sağlıklı kontrol grupları arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmanın anlamsız sonuç vermesine neden oldu. Sağlıklı kontrol grubunda, depresyon ve anksiyete yönünden elde edilen paradoksal sonuçlar hakkındaki tahminsel değerleri olan düşünce ve yorumlarımızı Tartışma bölümünde aktardık. Kendi çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçların topluca değerlendirilmesinden elde ettiğimiz sonuçlar, aşağıdaki tesbitleri yapabilmemize imkan sağladı: Etkili bir medikal nöbet kontrolünün sağlanabildiği, normal zekalı idyopatik epilepsili çocuklarda; epilepsi hastalığına karşı varolan yanlış inançların ve ön yargıların bertaraf edilmesine yönelik psikohijyenik önlemlere gereken önemin verilerek, bu çocuklara ve ailelerine yardım edilmesi halinde, epilepsi hastalığının varlığına rağmen, bu çocukların oldukça sağlıklı sayılabilecek bir ruhsal gelişim gösterebileceklerine inanıyoruz. Nite4kim, incelediğimiz hastaların önemli bir kısmında; hem epilepsili çocukların hem de bu çocukların annelerinin, epilepsi konusunda tedaviyi yönlendiren hekimler tarafından, tatmin edici düzeyde aydınlatıldıklarına ve bilinçlendirildiklerine tanık olduk. Bu imkanların epilepsili çocuklara ve ailelerine sağlanabilmesinin doğal bir sonucu olarak; olgu serimizin % 50' sinde hiçbir ruhsal bozukluğa rastlamadık. Bu noktadan hareket ederek, epilepsili çocuklarda sadece etkili nöbet kontrolünün sağlanmasıyla yetinilmemesi ve hastalığın nöropsikolojik ve nöropsikiyatrik yönlerine de, medikal tedavi süreci esnasında önem ve değer verilmesi gerektiği kanaatine vardık. Eğer bu alanda sorunların varolabileceği, tedaviyi yürüten hekim tarafmdan tespit edilirse ve hekim, bu noktada mevcut sorunun veya sorunların, kendi imkan ve olanaklarının dışına taştığına karar vermişse; mağdur olan epilepsili çocuğu ve ailesini, bu konuda temel eğitim almış olan çocuk psikiyatristine ya da klinik psikologa yönlendirmesi halinde; bu girişimin hasta çocuğa ve ailesine büyük faydalar 68sağlayacağı inancındayız. Böyle bir girişimin sadece idyopatik ve normal zekalı epilepsili çocuklarda değil, aynı zamanda semptomatik etyolojili ve zeka yetisinin kısmen de olsa etkilendiği epilepsili çocuklarda ve ailelerinde de, optimal uyum açısından azımsanmayacak dramatik iyileşme ve düzelmeler sağlayabileceğini, biz kendi klinik çalışmalarımıza dayanan tecrübelerimizle gözlemlemiş bulunmaktayız. 69 | |