Show simple item record

dc.contributor.advisorDenker, Mehmet Sami
dc.contributor.authorÖnder, Özgür
dc.date.accessioned2021-05-07T09:37:46Z
dc.date.available2021-05-07T09:37:46Z
dc.date.submitted2002
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/614117
dc.description.abstractV ÖZET Osmanlı İmparatorluğu, 19. Yüzyıl boyunca Batıda ortaya çıkan yeni dünya siyasetinin içinde yer almaya ve denge unsuru olmaya çalıştı. Fransız İhtilalinin getirdiği düşünce akımları, 1815 Viyana Kongresi, 1830 ve 1848 Devrimleri, Avrupa haritasını değiştirmekle kalmadı, Osmanlı İmparatorluğu 'ndaki Balkan milletlerini de hareketlendirmeye başladı. İmparatorluğun dağılma sürecinde; Trablusgarb (1911-1912), Balkan Savaşları (1912- 1913), I. Dünya Savaşı (1914-1918) ve Kurtuluş Savaşı (1919-1923) meydana gelmiştir. Bu savaşlardan sadece Kurtuluş Savaşı'ndan zaferle çıkılmıştır. Bunun nedeni; kurulacak yeni ulus- devlet için gerekli olan nüfus desteğinin Anadolu'da olmasıdır. Savaşların gerçekleştiği diğer bölgelerde böyle bir nüfus desteği olmadığından savaşlar kaybedilmiştir. Osmanlı devletinin varlığını koruması ciddi tartışmalara konu olmuştur. Devletin devamı için Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi fikir akımları çöküşe çare olarak düşünülmüştür, II. Meşrutiyet sonrası, Jön Türklerin, İTC'nin Türkçülük görüşleri üzerinde ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Özellikle Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu devletin sorunlarına çözüm arayışları çerçevesinde toplumun yeni bir kimlik ihtiyacını dile getirmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunda ulusal kimliklerini en son dile getiren unsur Türk unsuru olmuştur. Belki de; Türk olduğunun farkına varan da en son Türkler olmuştur. Bu tartışmalar Cumhuriyete de taşınmıştır. Başta M. Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyetin bürokratları, askerleri ve aydınları Osmanlı ordusunda, idaresinde bulunmuş kişilerdi. Son dönem kimlik çatışmasına da en çok onlar şahit oldular. Cumhuriyet rejimi, son yüzyılı modernleşme çabaları ile geçiren çok kültürlü, çok dinli, çok dilli bir toplum devralmıştı. Çok uluslu imparatorluğun siyasi, sosyal kurumları, tek uluslu Cumhuriyet idaresinde geçersiz kalıyordu. Başta siyasi yapı olmak üzere tüm diğer sosyal ve kültürel kurumların, anlayışların değiştirilmesi gerekiyordu. Topluma, dolayısıyla insana modern dünyanın algılayabileceği yeni bir kimlik giydirilmeliydi. Cumhuriyet, türdeş bir toplum ve kimlik hedefliyordu. Çünkü üniter ve ulusal bir devlet için bunlar şarttı. Ulus-devletin ulusal bir üst kimliği olmalıydı. Bu şemsiye kimlik, geçmişte siyasi propaganda ile farklı etnik yapıya ait olduklarını düşünen, çeşitli dilleri konuşan, çeşitli dinlere aidiyet duyan Türk halkını sosyal bütünleşmeye götürmeliydi. İnsanların geçmiş etnik özelliklerini silmeniz mümkün değildir. Etnik kimlikler yanyana, çatışmadan yaşayabilirler.VI Ancak onların dağınıklarını önleyecek, onları kapsayacak bir ulusal çatıya ihtiyaç vardır ki, bu da, onları temsil edecek, kapsayacak ulusal kimliktir. 1923 'e kadar ki `var olma` sorunu, 1923 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti 'nin modern dünyada yer alma sorununa dönüştü. Ulus-devletin önkoşullarından biri olan vatan birliği, Misak-ı Milli ile belirlendiğine göre şimdi ulus birliği için çalışılmalıydı. Çok uluslu imparatorluktan tek uluslu Cumhuriyete geçiş için sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik hayatın yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Yeni toplumun en büyük dayanağının insan olduğunu çok iyi bilen M. Kemal Atatürk, kültür ve eğitim çalışmalarına büyük önem verdi. Hükümet programlarında kültür ve eğitim, sosyal ve ekonomik konularla başabaş yer aldı. Çünkü, ulusal stratejinin merkezinde insan unsuru yer alacaksa, yeni insan-yeni toplum tipi çok önemlidir. Milli Eğitim; bütüncül kalkınma stratejisini, birleştirilmiş ve merkezi bir eğitime kanalize etti. Laik ve evrensel Türk eğitim sistemi; bireylere hem ulus hem de vatandaş kimliği vermeye çalıştı. Ulusal kültüre verilen önem bağlamında eğitim kurumları bu kültürün verildiği yerler oldular. Kültürün en hayati unsuru sayılan dil üzerine çok ciddi çalışmalar yapıldı. 1928'de Latin alfabesine geçilmesiyle başlayan bu süreç 1930'lardan sonra dil kongreleri ile daha da yaygınlaştı. Dildeki yabancı kelimelerin arındırılması ve dilin doğal gelişim seyrini takip etmesi amacıyla Türk Dil Kurumu kuruldu. Türk dil kongrelerinde biraraya gelen dilbilimciler Türk dili üzerinde çalışmaya başladılar. Bu çalışmalar Türk Tarih Tezi ile kurulan köprü sayesinde Güneş Dil Teorisini ortaya çıkardı. 1930'lardan itibaren izlerini net olarak gördüğümüz kültürel ulusçuluk politikaları kendisini dilde gösterdiği kadar tarih alanında da gösterdi. Türk Tarihini incelemek amacıyla Türk Tarih Kurumu oluşturuldu. Tarih kongreleri düzenlenerek tarihimizin derinlikleri ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Türk Tarih Tezi, bu çalışmaların bir ürünü oldu. Batının Türkleri barbar, medeniyetten yoksun tanımlama çabaları yapılan bilimsel araştırmalarla geçersiz kılınmaya çalışıldı. Ulusal kimlik, kapitalizm olgusunun ortaya çıkmasıyla şekillenen ve diğer kimliklerimizi örten bir kimlik konumuna gelmiştir. Mikro-milliyetçiliği aşan bir kimliktir. Kimliği belirleyen bir unsur olarak ulus, belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde ortak duygu, ortak dil, ortak ideal ve ortak geçmiş özelliklerine haiz bir topluluktur. Ulusların varlıklarını sürdürebilmelerinde ulusal ve kültürel değerler çok önemlidir. Birleştirici bir ulusal kimlik, ulusal kültür oluşturamayan uluslar tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur.
dc.description.abstractVII ABSTRACT The Ottoman Empire worked to participate and be a balancing factor in the new world politics emerged in the west, throughout the 19th century. The ideological currents brought about by the French Revolution, the 1815 Vienna Congress, the 1830 and 1848 revolutions not only charged the European map but also moved the Balkan Nations in the Ottoman Empire. At the dissolution stage of the Empire, Trablusgarp (1911-1912), Balkan (1912-1913), the World War I and the War of Liberation (1919-1923) followed each other. Among these wars, only the war of Liberation was concluded with victory. The victory was the result of the fact that the necessary public support for building a new nation-state could be found in Anatolia. In other regions the wars were lost because there was not such a population support. Preserving to existence of Ottoman State had became the topic of serious debates. Pan- Ottomanism, Pan-Islamism, Pan-Turkism and Westernisation were ideological currents emerged in order to protect the Empire. After the II. Constitutional Monarcy the ideas of Young- Turks and the Association of unity and Development there were serious debates on. Particularly Ziya Gökalp, Yusuf Akçura and Ahmet Ağaoğlu emphasised the need to develop a new identity within the framework of solving the problems of the state. The last national identity in the Ottoman Empire. Probably Turks were the last ones who realised their distinctness among the etnicity of the Empire. These arguments have been carried on to the Republican Era. The bureaucratics, soldiers and enlightened people, including M. Kemal Atatürk, carried out duties in the Ottoman Administration. They were the ones who witnessed the most in the closing stage of identity conflicts. The Republican Regime was left with a heritage of a multi-cultural, multi-linguistic society which spent the last century an the efforts for modernisation. The social and political institutions of the multi-ethnic Empire became invalid in the administration of the Republic which was a single nation-state. The social, cultural and particularly political institutions had to be charged entirely. The society and the individual must have been dressed with a new identify enabling the apprehension of the modern world. The republic was aiming at a homogeneous social identify. Because, this was essential for a unitary nation-state. Nation-state had to have a national super/high identify. This umbrella Identity had to be inclusive of peoples of mainland who previously thought of themselvesVIII belonging to distinct ethnic, linguistic and religious communities as equal but different subjects of the Empire. It was impossible to dispel ethnic characteristics held by people. Ethnic identities can live together without conflict. What is needed is a super culture to cover the diversity of ethnic cultures. The problem of a existence for the republic of Turkey until 1923 transformed into the problem of finding a place in modern world after 1923. As the territorial unity as a primary condition of nation-state had been determined by the national Consensus (Misak-ı Milli) the task was to realise national unity. The transition from multi-national empire to mono-national republic required reshaping of social, political, economic, and cultural life. Acknowledging the fact that the strongest leg of a new society was human capital, M. Kemal Atatürk paid great attention to cultural and educational matters. Cultural and educational programs had an equal place with social and economic programs in government policies. If human factor is placed at the care national strategy, new man, new society typology is very important. Educational institutions became places to give `give culture` in parallel to the importance attached to natural culture. Serious studies were carried out in linguistic and grammar which gives life to culture. This process started with transition to Latin alphabet in 1928 and continued and grew after 1930's with language congresses. To eliminate alien words from language and to make language develop `naturally` Turkish language institution was founded. By linking institutionalised studies about linguistic to the theory of Turkish history, The Sun Linguistic Theory came to existence. The policies of cultural nationalism since 1930s became apparent not only in linguistic but also history, The institution for Turkish History was founded to do research in Turkish History. History congresses was organised to explore deep Turkish History Theory of Turkish History was the output of these studies. This was a struggle to falsify and destroy the thesis of the west trying to project Turks on barbarous and uncivilised. The nation of national identify was shaped by capitalism and cover our other identifies. It is an identify beyond what is implied by micro-nationalism. Nation, as refering to an identify, is as large community living in a common territory and holding shared feelings language, past, and destiny. National and cultural values are very important for the continuity of nations. Those nations which are deprived of a unitary national identify and culture are bound vanish in history.en_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/embargoedAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectKamu Yönetimitr_TR
dc.subjectPublic Administrationen_US
dc.subjectTarihtr_TR
dc.subjectHistoryen_US
dc.title1923-1938 yılları arasında Türk ulusal kimliğinin oluşturulmasına yönelik politikalar
dc.title.alternativeThe Policies directed to construct Turkish national identify between 1923-1938 and its results
dc.typemasterThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentDiğer
dc.subject.ytmCultural policy
dc.subject.ytmNational identity
dc.subject.ytmIdentity
dc.subject.ytmNational history
dc.subject.ytmSearch for identity
dc.subject.ytmHistorical development
dc.identifier.yokid118316
dc.publisher.instituteSosyal Bilimler Enstitüsü
dc.publisher.universityDUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid111318
dc.description.pages149
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/embargoedAccess