dc.contributor.advisor | Çalık, Ramazan | |
dc.contributor.author | Obuz, Süleyman | |
dc.date.accessioned | 2021-05-07T08:57:23Z | |
dc.date.available | 2021-05-07T08:57:23Z | |
dc.date.submitted | 2005 | |
dc.date.issued | 2021-04-08 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/600752 | |
dc.description.abstract | ÖZET Osmanlı İmparatorluğu' ndaki `Ermeni Sorunu`, Ermenilerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi statülerindeki gerilemenin bir sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Özellikle Rusya ve İngiltere'nin Osmanlı Devletine karşı uygulamış oldukları emperyalist politikalar Ermenileri dış desteklerle bağımsız bir devlet haline gelebilecekleri konusunda cesaretlendirmiştir. Ermeniler, Avrupa devletlerinin ilgilerini çekebilmek amacıyla her türlü yolu denemekte salonca görmemişlerdir. Hınçak ve Taşnaksutyun Komitelerinin önderliğinde gerçekleştirilen,Kumkapı Gösterisi(1890), I.Sason İsyanı(1894), Bab-ı Âli Baskını(1895), Osmanlı Bankası Baskını(1896), II.Sason İsyanı(1898), II.Abdülhamid'e Suikast Girişimi(1904) gibi olaylar birbirini takip etmiştir. Ermeni komitacıları, I.Dünya Savaşı sırasında da cephe gerisinde savunmasız kalan şehir ve köylerimizdeki masum insanlarımızı acımasızca katletmekten çekinmemişlerdir. Osmanlı Devleti de vatandaşlarını Ermeni saldırılarından korumak amacıyla 14 Mayıs 1915 tarihinde `Tehcir Kanunu`nu çıkarmak zorunda kalmıştır. Bu kanunun uygulanması sırasında devlet, Ermeni vatandaşlarım can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla çok sıkı tedbirler almış ve bunları uygulamıştır. Ne var ki salgın hastalıklar ve çeşitli sebeplerden ötürü birçok Ermeni bu yolculuk sırasında hayatını kaybetmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında amaçlarına ulaşamayan Ermeniler 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile tekrar harekete geçmişlerdir. Ancak Ermeni saldırılan, Doğu cephesi kumandam Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk orduları tarafından durdurulmuş ve Ermenilerin işgal ettiği şehir ve köylerimiz birer birer kurtarılmıştır. 3 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Antlaşması ile de Doğu sınırımız hukuki olarak tescil edilmiştir. Ermeniler, çıkardıkları her türlü karışıklık ve isyana rağmen amaçlarına ulaşmada başarısız olmuşlardır. Bu hayal kırıklığı Ermenilerin kin ve intikam duygularını daha da kamçılamıştır. Ermeniler bu dönemde terörü bir intikam aracıolarak seçmiştir. Talat Paşa başta olmak üzere, Said Halim ve Cemal Paşalar ile pek çok subay ve devlet adamı Ermeni komitacıları tarafından şehit edilmiştir. Ermeniler, Milli Mücadelenin başarıya ulaşmasıyla birlikte bu sefer de Lozan Konferansım amaçlan için bir fırsat olarak görmüşlerdir. Fakat Lozan'daki Türk Heyetinin başarılı siyaseti sonucunda Ermeni Meselesi konferansın gündemine alınmamış, Ermeniler bir kez daha başarısızlığı uğramışlardır. Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye Ermenileri her Türk vatandaşı gibi kendilerine tanınan haklardan istifade ederek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile kader birliği yapmışlar ve huzurlu bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Diaspora Ermenileri ise Lozan sonrasında uzun ve sessiz bir bekleyiş dönemine girmişlerdir. Bu uzun dönemde( 1923 -1973), ciddi bir terör olayı yaşanmamasına rağmen, Türklere duyulan kin ve nefret sürekli canlı tutularak Ermeni terörüne zemin hazırlanmıştır. Ermeni kilise ve terör örgütleri, Türkiye'yi ve Türkleri hiç görmemiş gençlerin beyinlerini Türk düşmanlığı ile yıkayarak onları bu konuda bilinçlendirmişlerdir. Geçmişin intikamının alınması için terör bir araç olarak ortaya konmuş ve Türk diplomatlarına yönelik seri suikastlar başlamıştır. 1973 yılında Los Angeles Santa Barbara' da başlayan Türk temsilciliklerine yönelik terör eylemleri sonucunda 33 Türk diplomatı hayatını kaybetmiştir. Bu terör eylemleri sırsında kısa adı ASALA olan Ermeni terör örgütü ön plana çıkmıştır. Türkiye'deki eylemler de dahil olmak üzere pek çok saldırının sorumluluğunu ASALA üstlenmiştir. Sol örgütlerin himayesinde Filistin Beyrut'ta kurulan ASALA daha sonraki yıllarda PKK terör örgütü ile birlikte Güneydoğu Anadolu'da bir çok eyleme katılmıştır. 1982 yılından itibaren Ermeni teröründe bir azalma başlamıştır. Ermeni terörünün hız kesmesinde Türkiye'nin takip ettiği etkin dış politikanın da büyük tesiri olmuştur. Bu terörün sona erdirilmesinde bizce asıl önemli faktör, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Ermeni teröristlere karşı gerek uluslar arası alanda gerekse yurt içinde izlediği dikkatli, duyarlı, mücadeleci irade ve duruş olmuştur.ÖZET Osmanlı İmparatorluğu' ndaki `Ermeni Sorunu`, Ermenilerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi statülerindeki gerilemenin bir sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Özellikle Rusya ve İngiltere'nin Osmanlı Devletine karşı uygulamış oldukları emperyalist politikalar Ermenileri dış desteklerle bağımsız bir devlet haline gelebilecekleri konusunda cesaretlendirmiştir. Ermeniler, Avrupa devletlerinin ilgilerini çekebilmek amacıyla her türlü yolu denemekte salonca görmemişlerdir. Hınçak ve Taşnaksutyun Komitelerinin önderliğinde gerçekleştirilen,Kumkapı Gösterisi(1890), I.Sason İsyanı(1894), Bab-ı Âli Baskını(1895), Osmanlı Bankası Baskını(1896), II.Sason İsyanı(1898), II.Abdülhamid'e Suikast Girişimi(1904) gibi olaylar birbirini takip etmiştir. Ermeni komitacıları, I.Dünya Savaşı sırasında da cephe gerisinde savunmasız kalan şehir ve köylerimizdeki masum insanlarımızı acımasızca katletmekten çekinmemişlerdir. Osmanlı Devleti de vatandaşlarını Ermeni saldırılarından korumak amacıyla 14 Mayıs 1915 tarihinde `Tehcir Kanunu`nu çıkarmak zorunda kalmıştır. Bu kanunun uygulanması sırasında devlet, Ermeni vatandaşlarım can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla çok sıkı tedbirler almış ve bunları uygulamıştır. Ne var ki salgın hastalıklar ve çeşitli sebeplerden ötürü birçok Ermeni bu yolculuk sırasında hayatını kaybetmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında amaçlarına ulaşamayan Ermeniler 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile tekrar harekete geçmişlerdir. Ancak Ermeni saldırılan, Doğu cephesi kumandam Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk orduları tarafından durdurulmuş ve Ermenilerin işgal ettiği şehir ve köylerimiz birer birer kurtarılmıştır. 3 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Antlaşması ile de Doğu sınırımız hukuki olarak tescil edilmiştir. Ermeniler, çıkardıkları her türlü karışıklık ve isyana rağmen amaçlarına ulaşmada başarısız olmuşlardır. Bu hayal kırıklığı Ermenilerin kin ve intikam duygularını daha da kamçılamıştır. Ermeniler bu dönemde terörü bir intikam aracı | |
dc.description.abstract | olarak seçmiştir. Talat Paşa başta olmak üzere, Said Halim ve Cemal Paşalar ile pek çok subay ve devlet adamı Ermeni komitacıları tarafından şehit edilmiştir. Ermeniler, Milli Mücadelenin başarıya ulaşmasıyla birlikte bu sefer de Lozan Konferansım amaçlan için bir fırsat olarak görmüşlerdir. Fakat Lozan'daki Türk Heyetinin başarılı siyaseti sonucunda Ermeni Meselesi konferansın gündemine alınmamış, Ermeniler bir kez daha başarısızlığı uğramışlardır. Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye Ermenileri her Türk vatandaşı gibi kendilerine tanınan haklardan istifade ederek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile kader birliği yapmışlar ve huzurlu bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Diaspora Ermenileri ise Lozan sonrasında uzun ve sessiz bir bekleyiş dönemine girmişlerdir. Bu uzun dönemde( 1923 -1973), ciddi bir terör olayı yaşanmamasına rağmen, Türklere duyulan kin ve nefret sürekli canlı tutularak Ermeni terörüne zemin hazırlanmıştır. Ermeni kilise ve terör örgütleri, Türkiye'yi ve Türkleri hiç görmemiş gençlerin beyinlerini Türk düşmanlığı ile yıkayarak onları bu konuda bilinçlendirmişlerdir. Geçmişin intikamının alınması için terör bir araç olarak ortaya konmuş ve Türk diplomatlarına yönelik seri suikastlar başlamıştır. 1973 yılında Los Angeles Santa Barbara' da başlayan Türk temsilciliklerine yönelik terör eylemleri sonucunda 33 Türk diplomatı hayatını kaybetmiştir. Bu terör eylemleri sırsında kısa adı ASALA olan Ermeni terör örgütü ön plana çıkmıştır. Türkiye'deki eylemler de dahil olmak üzere pek çok saldırının sorumluluğunu ASALA üstlenmiştir. Sol örgütlerin himayesinde Filistin Beyrut'ta kurulan ASALA daha sonraki yıllarda PKK terör örgütü ile birlikte Güneydoğu Anadolu'da bir çok eyleme katılmıştır. 1982 yılından itibaren Ermeni teröründe bir azalma başlamıştır. Ermeni terörünün hız kesmesinde Türkiye'nin takip ettiği etkin dış politikanın da büyük tesiri olmuştur. Bu terörün sona erdirilmesinde bizce asıl önemli faktör, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Ermeni teröristlere karşı gerek uluslar arası alanda gerekse yurt içinde izlediği dikkatli, duyarlı, mücadeleci irade ve duruş olmuştur.ÖZET Osmanlı İmparatorluğu' ndaki `Ermeni Sorunu`, Ermenilerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi statülerindeki gerilemenin bir sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Özellikle Rusya ve İngiltere'nin Osmanlı Devletine karşı uygulamış oldukları emperyalist politikalar Ermenileri dış desteklerle bağımsız bir devlet haline gelebilecekleri konusunda cesaretlendirmiştir. Ermeniler, Avrupa devletlerinin ilgilerini çekebilmek amacıyla her türlü yolu denemekte salonca görmemişlerdir. Hınçak ve Taşnaksutyun Komitelerinin önderliğinde gerçekleştirilen,Kumkapı Gösterisi(1890), I.Sason İsyanı(1894), Bab-ı Âli Baskını(1895), Osmanlı Bankası Baskını(1896), II.Sason İsyanı(1898), II.Abdülhamid'e Suikast Girişimi(1904) gibi olaylar birbirini takip etmiştir. Ermeni komitacıları, I.Dünya Savaşı sırasında da cephe gerisinde savunmasız kalan şehir ve köylerimizdeki masum insanlarımızı acımasızca katletmekten çekinmemişlerdir. Osmanlı Devleti de vatandaşlarını Ermeni saldırılarından korumak amacıyla 14 Mayıs 1915 tarihinde `Tehcir Kanunu`nu çıkarmak zorunda kalmıştır. Bu kanunun uygulanması sırasında devlet, Ermeni vatandaşlarım can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla çok sıkı tedbirler almış ve bunları uygulamıştır. Ne var ki salgın hastalıklar ve çeşitli sebeplerden ötürü birçok Ermeni bu yolculuk sırasında hayatını kaybetmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında amaçlarına ulaşamayan Ermeniler 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile tekrar harekete geçmişlerdir. Ancak Ermeni saldırılan, Doğu cephesi kumandam Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk orduları tarafından durdurulmuş ve Ermenilerin işgal ettiği şehir ve köylerimiz birer birer kurtarılmıştır. 3 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Antlaşması ile de Doğu sınırımız hukuki olarak tescil edilmiştir. Ermeniler, çıkardıkları her türlü karışıklık ve isyana rağmen amaçlarına ulaşmada başarısız olmuşlardır. Bu hayal kırıklığı Ermenilerin kin ve intikam duygularını daha da kamçılamıştır. Ermeniler bu dönemde terörü bir intikam aracı | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/embargoedAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Türk İnkılap Tarihi | tr_TR |
dc.subject | History of Turkish Revolution | en_US |
dc.title | Cumhuriyet döneminde Ermeniler ve Asala | |
dc.title.alternative | Armenians and Asala in the republican Era | |
dc.type | masterThesis | |
dc.date.updated | 2021-04-08 | |
dc.contributor.department | Tarih Ana Bilim Dalı | |
dc.identifier.yokid | 182185 | |
dc.publisher.institute | Sosyal Bilimler Enstitüsü | |
dc.publisher.university | CELÂL BAYAR ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 162942 | |
dc.description.pages | 210 | |
dc.publisher.discipline | Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı | |