dc.contributor.advisor | Köse, Sevinç | |
dc.contributor.author | İspirli, Deniz | |
dc.date.accessioned | 2021-05-07T08:55:22Z | |
dc.date.available | 2021-05-07T08:55:22Z | |
dc.date.submitted | 2014 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/599882 | |
dc.description.abstract | Bu çalışmanın amacı Türkiye'de çalışmakta olan bilgi işçileri açısından psikolojik sahiplenme (bilgi-örgüt temelli) ile bilgi saklama davranışı ölçeklerinin alt boyutları arasında var olduğu düşünülen ilişkilerin ortaya konulmasıdır. Tercüme edilen ve açıklayıcı-doğrulayıcı faktör analizleri ile geçerliği kanıtlanan soru formuyla 305 bilgi işçisine ait eksiksiz veri toplanmış ve hipoteze konu olan ilişkiler bağımsız t testi, tek yönlü varyans analizi, korelasyon analizi ve regresyon modelleri üzerinden istatistiksel olarak sınanmıştır.Bilgi saklama, kasıtlı ve bilinçli olarak belli bir bilgiyi talep eden bir kimseye bilgi vermekten imtina etme durumudur (Connelly vd., 2011). Bilgi aktarımının değerini ve örgütsel performansa katkısını dikkate aldığımızda, bilgi saklama üretim karşıtı bir davranış türü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda bu çalışmanın ilk varsayımı bilgi saklama davranışının bilgi işçileri arasında gözlenebileceği ve bilgi işçilerinin örtük veya açık bilgilerini, şahsi değer ve statülerini devam ettirme gibi kaygılarla saklamayı tercih edebilecekleridir. Davenport (2005)'a göre bilgi işçileri `yüksek seviyede uzmanlık, eğitim ve tecrübe` ile donanmış kimseler olup, işlerinin en önemli bölümünü bilginin yaratılması, dağıtımı veya uygulaması kapsar (El-Farr, 2009). Bilgi işçisi denince ilk akla gelen grup bilgi teknolojileri alanında çalışanlardır. Ware & Degoey (1998) bilgi işçileri ile beyaz yakalılar arasındaki temel farklılıklara dikkat çekmek için bilgi işçilerinin bilgiyi manipüle etme ve yorumlama yeteneklerine vurgu yapmakta ve bilgi işçisi olarak nitelendirilebilecek meslek sahipleri arasında doktorlar, avukatlar, bilim insanları, mühendisler, pazarlama, danışmanlık, finans, sigorta ve strateji geliştirme alanlarında çalışan profesyonelleri saymaktadırlar. Çalışmanın evrenini oluşturan Türkiye'de yaşayan bilgi işçilerinin bilgi saklama davranışlarını etkileyen bir faktör olarak psikolojik sahiplenme olgusu araştırmacıların dikkatini çekmiştir (Peng, 2013).Pierce vd. (2003) psikolojik sahiplenmeyi, resmi ve hukuki sahiplikten tenzih bir bilinç hali olarak tanımlamakta ve psikolojik sahiplik nesnesinin somut veya soyut herhangi bir yapıda olabileceğine değinerek sahiplenme motifinin teorik temellerinin iyelik (possession) ve tasarruf duygularına dayandığını vurgulamaktadırlar. Örgüt yazını açısından ele alındığında psikolojik sahiplenme, örgüt içerisinde yer alan herhangi bir nesneye karşı geliştirilmesi mümkün olan genel bir mülkiyet hissi ve algısıdır (Pierce & Jussila, 2011; Pierce, O'Driscoll & Coghlan, 2004; Pierce, Kostova & Dirks, 2001; Pierce, Kostova & Dirks, 2003;Van Dyne & Pierce, 2004).Psikolojik sahiplenmenin olumlu tarafları arasında örgütle bütünleşme, whistle-blowing (ihbar), bağlılık, vatandaşlık, kişisel fedakarlık, risk ve sorumluluk üstlenme ve hizmetkarlık gibi pozitif örgütsel davranış yansımaları gözlenirken olumsuz tarafları arasında yabancılaşma, sapkın davranışlar, grup normunun ihlali, psikolojik sahiplenme nesnesine saplantı, sabotaj, stres ve bir takım hastalıklar yer alabilmektedir.Bilgi saklama davranışı, iki skalalı (promotion-prevention) psikolojik sahiplenme algısının alt boyutları ile açıklanabilecek bir davranıştır. Bu alt boyutlardan teşvik edici (promotion) temelli olan 4 faktörün bilgi saklama davranışı ile negatif, önleyici (prevention) temelli bölgecilik faktörünün ise pozitif ilişki içerisinde olacağı öngörülmektedir. Bir araştırma konusu olarak bölgeciliğin örgüt yazınına girmesi ve kendisiyle yakından ilişkili bir konu olan psikolojik sahiplenmeyle ilişkilendirilmesi Brown, Lawrence ve Robinson (2005) isimli araştırmacıların çalışmalarına denk gelir. Örgütsel bağlamda bölgecilik, fiziksel bir alan, fikir, rol ve ilişkiler üzerinde sahiplik duygusu besleme anlamına gelir (Brown vd, 2005). Bölgecilik, bir kimsenin fiziksel veya sosyal bir nesneye karşı davranışsal olarak sahiplik duygusu ifade etmesi olarak tanımlanır. `Bilgiyi psikolojik olarak sahiplenen bilgi işçileri bilgi saklama davranışında bulunurlar` ve `bilgiyi psikolojik olarak sahiplenen bilgi işçileri arasında bölgecilik eğilimi yüksek olanların bilgi saklama davranışında bulunma oranları daha yüksektir` hipotezleri çalışmanın temel dayanakları olup örneklem bireylerinin bilgi saklama davranışı konusunda demografik özellikler açısından farklılaşıp farklılaşmadığı da inceleme konusu yapılmaktadır.Bu noktada temel sorunsal, soyut ya da gizil bir nesne olan bilginin saklanıp saklanmadığının kavramsallaştırılması ve işlemselleştirilmesidir. Bu amaçla Connelly vd. (2011) tarafından geliştirilen 3 boyutlu Bilgi Saklama Ölçeği ile Avey vd. (2009) tarafından geliştirilen 2-skalalı 5 alt boyutlu Psikolojik Sahiplenme Ölçeği kullanılarak 40 bilişim sektörü çalışanı üzerinde bir pilot çalışma yapılmıştır. Bilgi Saklama ölçüm aracının cronbach alpha iç tutarlılık katsayısı α=0.81 olarak hesaplanmıştır. Psikolojik sahiplenme duygularının ölçümünde kullanılan iki skalalı anketin 1-4. maddeleri bölgecilik duyguları (önleyici psikolojik sahiplenme) ve 5-16. maddeleri teşvik edici psikolojik sahiplenmenin dört alt boyutu olan bireysel etkinlik, hesap verebilirlik, aidiyet duygusu ve bireysel kimlik (14-16)'e karşılık gelmektedir. Cronbach alpha katsayısı 0,89 olarak hesaplanmıştır. Van Dyne vd. (2004) tarafından geliştirilen psikolojik sahiplenme ölçeğinin üç maddesi bilgi-temelli psikolojik sahiplenme derecesini belirlemek üzere uyarlanmıştır (α=0.91). Pilot çalışma sonrasında bazı anket maddeleri değiştirilmiştir. Cinsiyet, yaş, meslek, pozisyon, çalışılan sektör, mezuniyet durumu ve mesleki deneyim çalışmanın demografik sorularıdır. Soru formunda `Bilgi saklamanın çalıştığınız sektöre özgü bir gerekçesi var mıdır? Bu konudaki tutumunuzu açıklar mısınız?` şeklinde bir de açık uçlu soru yer almaktadır. | |
dc.description.abstract | Karl Marx's assertive statement that `the history of all hitherto existing society is the history of class struggles` went down in history as a precarious crimination uttered by an ideologically partial mind. With a slightly twisted adaptation to this political maxim, we could argue that the history of the 21st century is/will be the history of accession to and application of knowledge. Knowledge has probably never before in human history been such a widely marketable and tradable commodity, nor so expensive. Knowledge has gone through various phases in the history of humankind. It was the wisdom of Athena in Greek mythology and the light of Jesus in Christian theology. It has been the curse and challenge for the power of the church in middle ages when applied by great scientists like Galileo and Newton, and the driving force behind great leaps of the human race from agricultural revolution, enlightenment and industrial revolution to the invention of the light bulb, and the engine of the ground breaking human attempts as Human Genome Project and Moon landing. However, the pace at which it has changed the course of history has never been as accelerated as in the last three decades following the advent of the www revolution. The technology circles speculate that within a few years there will be computers that surpass the brain power of a mouse and about 8 years after that, those that surpass the brainpower of all humans will be pervading the planet. By 2045, they will be at a power that equals to the brain power of all brains combined.With this pace of development on the one hand and the inescapable need for polyphonic and multi-layered responses from all walks of life compatible with the urgency of the situation on the other, the ultimate question for contemporary organizations and management is this; `How can an organization avoid a situation whereby a single person holds all the knowledge about a key subject?` (Pasher & Ronen, 2011, p.4) In other words, how can an organization avoid a situation whereby members of one of its key stakeholders, namely the employees hide knowledge that might otherwise contribute to the well-being of the organization? This was the big question that needed to be parted and partitioned into smaller bits for further analysis, a small portion of which has become the central theme of this current research attempt. Knowledge could only be evaded by individuals who own it and who is aware and has the insight to know that it is valuable and it is worth to hide that knowledge. But, who owns such knowledge? Most probably the knowledge workers who have something to hide, who spend time and effort to acquire, analyse and synthesize raw data to produce knowledge, who use, manipulate and disseminate knowledge to undertake inventions and perpetuate innovation, who recognize the otherwise unintelligible ciphers and work out difficult formulas to come up with final solutions, who could save lives with knowledge, who could write new software, who could construct intelligent and environment-friendly eco-buildings, who could delve deep into the writings of decades old researchers to shed light on the history of civilizations. In practice, mostly those people who work in the competitive sectors of IT development and software engineering and innovation-based pharmaceuticals and arms industry, and finance in addition to other professional knowledge workers such as doctors, lawyers, researchers, engineers, architects, and tutors.In this thesis study, the hypothesized relationship between psychological ownership (organization-based and knowledge-based) and knowledge hiding, and the effects of psychological ownership subscales, which dissociate into two opposing axes- promotion versus prevention-on knowledge hiding behaviour of the select knowledge workers are investigated. Psychological ownership is studied as an exogenous variable to unravel some of the mysteries of organizational life that takes the form of knowledge hiding in our study.Psychological ownership is defined as an overall feeling of possession and attachment targeted at various objects within the organization. The core of the concept being possessive feelings, it is believed to have sociobiological roots involving both an innate condition and socialization practices, which covers the nature and nurture side of the argument ((Pierce & Jussila, 2011; Pierce, O'Driscoll, & Coghlan, 2004; Pierce, Kostova & Dirks, 2001; Pierce, Kostova & Dirks, 2003;Van Dyne & Pierce, 2004). Knowledge hiding is the conscious act of withholding knowledge from someone who asks to learn about it. Knowledge hiding could be in the form of not saying the whole truth, saying that the information is confidential and still not revealing it or distorting the reality of the knowledge by deception (Connelly, Zweig, Webster, & Trougakos, 2011).The data were collected via a structured questionnaire form and the measurement instruments were translated into Turkish, pilot-tested for lingual compatibility, adapted with appropriate modifications, and validated for the distinct lingua-cultural context of Turkey. The data were analysed via a variety of statistical tests including one-way analysis of variance to explore the significant differences in terms of the investigated phenomena based on demographics, correlation analysis to explore the relationships among the research variables, and regression analysis to explore effect and influence.In order to validate the two measurement tools that were originally developed outside of the Turkish organizational context, exploratory and confirmatory factor analyses-first and second order- were conducted and the goodness of fit statistics of the suggested measurement models were acknowledged. Qualitative data were evaluated after being subjected to categorization based on occupation attribute to increase the understanding of the phenomenon at hand. Correlations between research variables and causality among them were investigated within the scope of the research hypotheses.The results demonstrated that the uniquely different business-culture of the Turkish organizations led its primary stakeholders not to surrender to or interpret the same phenomena in a totally different light. According to the findings, territoriality as perceived by the respondents of our study is not an antecedent to defensive or offensive action or a potentially hazardous practice jeopardizing the personal integrity of the territorial employee. Organization-based psychological ownership is a proximal factor in explaining the absence of knowledge hiding behaviour, and knowledge hiding is more probably an underreported fact of organizational life rather than a non-existent counterproductive work behaviour that is impeded by the collectivistic and altruistic atmosphere of Turkish organizational settings. | en_US |
dc.language | English | |
dc.language.iso | en | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | İşletme | tr_TR |
dc.subject | Business Administration | en_US |
dc.title | Knowledge as an object of psychological ownership and knowledge hiding via territoriality among knowledge workers | |
dc.title.alternative | Psikolojik sahiplenmenin nesnesi olarak bilgi ve bilgi işçilerinin bölgecilik aracılığıyla bilgi saklama davranışında bulunmaları | |
dc.type | masterThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | İşletme Ana Bilim Dalı | |
dc.subject.ytm | Information | |
dc.subject.ytm | Knowledge workers | |
dc.subject.ytm | Regionalism | |
dc.subject.ytm | Knowledge hiding | |
dc.subject.ytm | Emotional ownership | |
dc.subject.ytm | Psychological ownership | |
dc.identifier.yokid | 10039496 | |
dc.publisher.institute | Sosyal Bilimler Enstitüsü | |
dc.publisher.university | CELÂL BAYAR ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 355947 | |
dc.description.pages | 165 | |
dc.publisher.discipline | Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı | |