dc.description.abstract | ÖZET Meme kanseri kadınlarda kanserden ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Meme kanserleri sistemik tümörlerdir. Olguların %40'ına tanı konduğunda lenf düğümü metastazı, %8'inde uzak organ metastazı bulunmaktadır. En fazla görülme yaşı, menopoz ve menopozdan sonraki dönemdir. Son yıllarda, intraduktal hiperplazi, atipik intraduktal hiperplazi, atipik lobüler hiperplazi ve sklerozan adenozis gibi memenin proliferatif lezyonlarının meme kanseri ile ilişkisinin önemi ortaya konmaktadır. Aynı histolojik türdeki meme kanserleri farklı hastalarda farklı hızda ilerlerler. Bu ilerleme hızları henüz yeterince anlaşılamamış çok sayıda etkenlere bağlıdır. Bu etkenler hastalığın sağaltımında yol gösterici olacağı gibi cerrahi sağaltımdan sonra uzun dönem hastalıksız sağ kalımı ve sağ kalımı önceden belirleyebilecek prognostik etkenler olarak bildirilmektedir. Meme tümörleri prognozunda rol oynayan en önemli etkenlerin başında, histopatolojik tür, tümör boyutu, aksiller lenf düğümü durumu ve doğal olarak da evre gelmektedir. ER ve PR pozitifliği de genellikle daha iyi bir prognozla ilişkilidir. Özellikle aksiller lenf düğümü tutulumu olmayan olgularda prognozun belirlenmesinde diğer prognostik etkenler üzerinde çalışmalar yapılmış ve henüz bunlar sonlanmamıştır. Tümör gelişim potansiyelinin diğer işaretleyicileri olan; timidin işaretleme indeksi, ploidi, S-faz fraksiyonu ve DNA içeriği ile ilgili çalışmalar ümit verici olmakla birlikte tam fikir birliği oluşturmamıştır. Hücre düzeyindeki değişiklikler üzerinde de durulmakta, onkogenlerden int, ras, myc, c-erbB-2, p53, Rb1 üzerinde araştırmalar sürmektedir. c-erbB-2 olarak isimlendirilen protoonkogenler hücre bölünmesi ve farklılaşmasına katılırlar. Kanser patogenezine, ancak gen yapısında bir değişiklik oluştuğunda ya da gen çoğaltımı ve aşırı ortaya çıkışı ile katılırlar. Meme kanserleri için önemli bir prognostik belirleyici olarak kabul edilmektedir.Bu çalışmada 83 meme karsinomlu olguda, c-erbB-2 onkoproteini, parafin bloklardan hazırlanan 5 mikronluk kesitlere immunperoksidaz yöntemi(LSAB) uygulanarak immundokukimyasal boyama ile saptandı. 83 olgunun tümü kadındır. Olguların yaş dağılımı 25-74 olup, ortalama yaş 50'dir. Olguların 54'ü invaziv duktal karsinom, 6'sı invaziv lobüler karsinom, 14'ü invaziv duktal-lobüler karsinom, 3'ü müsinöz (ikisi invaziv duktal, biri invaziv lobüler karsinom ile birlikte) karsinom, 2'si medüller karsinom, 2'si invaziv meme karsinomu, 1'i karsinosarkom tanısı almıştır. Olgulardan 3'ünde aynı zamanda Paget hastalığı, invaziv duktal karsinomların 3'ünde ise nöroendokrin diferansiasyon saptanmıştır. c-erbB-2 onkoproteini için, (+) boyanma hücre membranında lokalizasyon gösteren yoğun kahverengi boyanma ile belirlendi. Tümörlü dokulardaki pozitif boyanmalar ışık mikroskobunda(+), (++), (+++) olarak değerlendirildi. c-erbB-2 onkoproteini ile yaş, menopozal durum, tümör boyutu, histolojik tür ve derece, nükleer derece, mitotik aktivite, ER, ve aksiller lenf düğümlerinin durumu ile ilişkisi araştırıldı. Çalışmamızda c-erbB-2 onkoproteini, meme kanserli olgularımızın %65.1'inde pozitif olarak saptandı. c-erbB-2 onkoprotein pozitifliğinin yaşla, menopozal durum ile anlamlı ilişkisi bulunamadı. Ancak postmenopozal kadınlarda c-erbB-2 pozitifliği %70.59 gibi yüksek bir oranda izlendi. Lenf düğümü metastazları ve c-erbB-2 pozitifliği arasında anlamlı bir ilişki görülmedi. c-erbB-2 protein pozitifliği ve ER durumu arasında kaynaklarda sıkça bildirilen ters ilişki, bizim çalışmamızda da zayıf olarak gözlendi. Bu bulgu istatistiksel olarak anlamlı değildi. Çalışmamızda mitotik aktivite, nükleer derece ve tümör derecesi ile c-erbB-2 onkoprotein pozitifliği arasında ilişki bulunmamıştır. Olgularımızın tümör çapları TNM evrelendirmesi temel alınarak sınıflandırılmış ve c-erbB-2 onkoproteini ile karşılaştırılmıştır. Tümör çapının artışıyla, onkoprotein pozitiflik yüzdesinin artığı dikkati çekmiştir. Aynı zamanda Fisher's Exact testine göre, 2 cm'den küçük ve 5 cm'den büyük boyutlu tümörler ile c-erbB-2(+)'liği arasında istatistiksel anlamlı ilişki gözlenmiştir(p<0.05). Tüm bu bulgular ışığında; meme karsinomlarında c-erbB-2 onkoproteininin değerli bir prognostik parametre olduğu, diğer prognostikfaktörlerden bağımsız olduğu, daha ileri, geniş ve uzun izlem süreli olguları içeren serilerle çalışılması, hastalıksız sağ kalım, sağ kalım ve adjuvan sağaltıma olan yanıtının belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. | |