dc.description.abstract | ÖZET Renal Hücreli Karsinomlar erişkinde görülen en sık renal tümörlerdir ve tüm ürolojik tümörlerin 1/3'ünü oluşturmaktadır. RHK'larda bugün kullanılan en önemli prognostik belirleyici evredir. 2. önemli faktör ise derecedir. Ancak dereceyi belirlemek oldukça sübjektif kriterlere dayanmaktadır. Ayrıca da RHK'lar yaygın olarak heterojenite göstermektedirler. Tüm bu nedenlerle hastaların prognozlarını tahmin etmek oldukça güçleşmektedir. Bu amaçla diğer tümörlerde prognostik değeri gösterilmiş anjiogenez, proliferatif aktjvite, nükleer volüm gibi faktörler RHK'larda da yoğun olarak araştırılmaktadır. Bu çalışmada 70 RHK olgusunda yaş, cins, histolojik derece (WHO ve Fuhrman), histolojik tür, evre, anjiogenez, proliferatif aktjvite ve nükleer volümün prognostik değeri araştırılmış ve bundan çıkacak sonuçlarla bir prognostik indeks belirlemek amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: DEÜTF-Patoloji Anabilim Dalında RHK tanısı almış 70 adet olgu çalışma kapsamına alınmıştır. Bu olgulara ait H-E boyalı preparatların tümü yeniden değerlendirilmiştir. Olguların WHO ve Fuhrman dereceleri, histolojik alttürleri saptanmış, olgulara ait TNM evreleri patoloji arşivinden elde edilmiştir. Bunun yanısıra olguların klinik izlemleri DEÜTF- Üroloji kliniğinden sağlanmıştır. Daha sonra olgulara CD-31 ve Ki-67 antijenleri İHICsal olarak uygulanmıştır. CD-31 antijeni ile endotelyal hücreler görülebilir hale getirildikten sonra `Hot spot ` yöntemiyle VSD ve NVES değerleri hesaplanmıştır. Ki-67 antijeni ile ise pozitif boyanan hücre yüzdesi; ortalama 500-1000 hücre sayılarak hesaplanmıştır. Nükleer volüm ise Gundersen ve ark.larının tanımladığı morfometrik yöntemle hesaplanmıştır. istatistik: Cins, tür, derece ile evre ve sağkalım arasındaki tek yönlü analiz Chi-Square testi ile; Ki-67, NV, VSD, NVES ile evre ve sağkalım arasındaki ilişki ise Oneway-ANOVA ile araştırılmıştır, iki değişken arasındaki doğrusal ilişki Spearman Korelasyon testi ile yapılmıştır. İncelenen parametrelerin hastaların klinik durumlarına etkileri Mann-Whitney U testi ile yapılmıştır. Olguların Ki-67 skoru, Fuhrman ve WHO dereceleri, NV, VSD, NVES, evre, histolojik türlerinin sağkalım yüzdeleri Kaplan-Meier testi ile değerlendirilmiştir. Çok değişkenli analiz ise `Lojistik Regresyon Analizi ` ile yapılmıştır. BULGULAR: 70 RHK olgusunun 46'sı (% 65, 71) erkek, 24'ü (%34, 2) kadındır. Yaş ortalamaları 56, 63±11, 32'dir. 14 kromofob, 29 berrak, 13 granüler, 5 papiller, 9 sarkomatoid tür RHK saptanmıştır. Bu olguların 11'i Fuhrman derece 1, 37'si derece 2, 15'i derece 3 ve 7'si derece 4'tür. Ayrıca 17'si WHO derece 1, 37'si derece 2 ve 16'si ise derece 3'tür. 43 olgu TNM evre 2, 17 olgu evre 3, 10 olgu ise evre 4'tür. 52Olguların yaş, cins, histolojik tür ile evre ve sağkalım arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmazken; Fuhrman ve WHO derecesi, NV ile evre ve sağkalım arasında anlamlı ilişki saptanmıştır. WHO derecesi ile Ki-67 skoru ve Fuhrman derecesi arasında çok iyi bir doğrusal ilişki bulunmuştur. Fuhrman derecesi ile histolojik tür, Ki-67 skoru ve nükleer volüm; Ki-67 skoru ile nükleer volüm ve histolojik tür; VSD ile NVES arasında; ayrıca WHO derecesi ile NV arasında iyi derecede doğrusal ilişki saptanmıştır. Yaş, cins, WHO ve Fuhrman derecesi, NV, VSD, NVES ve histolojik türlerin hastaların klinik durumlarına etki etmediği gözlenmiştir. Fuhrman derecesi, TNM evresi, Ki-67 skoru ile sağkalım yüzdeleri arasında istatistiksel ilişki saptanırken; NV, NVES, VSD, histolojik tür ve WHO derecesi arasında sağkalım yüzdeleri istatistiksel olarak anlamlı değildir. Yapılan çok değişkenli analizde yalnızca Fuhrman derecesi bağımsız prognostik parametre olarak saptanmıştır. SONUÇ: İncelenen 70 RHK olgusunda değişik prognostik faktörler araştırılmış ve bunlardan proliferatif aktivite ve nükleer volümün dereceye bağımlı prognostik faktörler olduğu saptanmıştır. Bu tümörlerde anjiogenik aktiviteyi belirleyen VSD ve NVES'in ise hiçbir parametreyle ilişkisinin bulunmaması RHK'ların diğer tümörlerden farklı sinüzoidal damar yapısına bağlanmıştır. Bu parametrelerden yalnızca Fuhrman derecesinin bağımsız faktör olarak saptanması ise başlangıçta amaçlanan prognostik indeksi hesaplamaya izin vermemiştir. Bunun için de daha geniş serili olgularla daha ileri çalışmalar yapılmasına gerek vardır. 53 | |