dc.description.abstract | 101 ÖZET Multipl skleroz (MS)'da, optik nörit (ON), görme yollarının tutuluşunda en sık rastlanan bulgudur. Optik nörit, optik sinirin demyelinizasyonu sonucu gelişir ve buna bağlı olarak optik sinirde ileti bloğu gelişmektedir. Göz hareketleriyle artan ağrı ile birlikte, santral görmeyi etkileyen değişik derecelerdeki görme keskinliğinde azalma ile karekterize, akut ya da subakut unilateral sendrom olarak görülmektedir. Multipl sklerozda optik sinirin klinik ve subklinik tutuluşunu göstermede, görsel uyarılmış potansiyeller (GUP) oldukça kullanışlıdır. Optik nöritin akut döneminde daha belirgin olarak GUP yanıtlan, demyelinizasyon nedeniyle etkilenmektedir. Manyetik rezonans görüntüleme tekniği, beraberinde Gd-DTPA'nın da kullanılmasıyla, MS'da ON'e eşlik eden lezyonlann ve optik sinirin kendisinin görüntülenmesinde oldukça duyarlı bir yöntemdir. Multipl sklerozda aktif ON, perivenöz enflamasyon ve kan-optik sinir bariyerinin bozulması ile birliktedir. Bu çalışmada MS'da, optik sinir tutuluşunun klinik ve subklinik değerlendirmesi, ON ve MS arasındaki ilişkinin belirlenmesi, optik sinir tutuluşu ile HLA grupları arasındaki ilişkinin araştırılması, ON' de MRG özelliklerinin akut ve kronik dönemde saptanması ve bu parametreler arasında korelasyon olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda ON geçirme öyküsü olan ve olmayan 38 kadın, 14 erkek, toplam 52 Türk MS olgusu ve yaş, cinsiyet uyumlu 13 kadın, 7 erkek, toplam 20 sağlıklı kontrol olgusu alınmıştır. Tüm MS olgularında, klinik ve nörooftalmolojik muayene,görsel uyarılmış potansiyeller (GUP), kranyal ve orbita MRG ve HLA sınıf L II antijenleri bakılmıştır. Multipl skleroz grubunun HLA sonuçları, ayrıca 33 kadın, 17 erkek toplam SO sağlıklı böbrek donörünün verileri ile de karşılaşılmıştır. Kontrol grubunda ise nörooftalmolojik bakı, GUP, orbita MRG ve HLA tiplendirme testleri yapılmıştır. Multipl skleroz olgularının ortalama yaşı 31.13+8.1 SD, kontrol olgularının ortalama yaşı ise 34.6+8.6 SD'dir. Multipl skleroz olguları hastalığın klinik seyrine göre kendi içinde 4 gruba ayrılmıştır Grup I: Klinik olarak ON geçirme öyküsü olmayan olgular (n=20), Grup II: Akut dönemdeki ON olguları (n=6), Grup IH: Klinik olarak ON geçirme öyküsü102 son iki yılda olanlar (n=12), Grup IV: Klinik olarak ON geçirme öyküsü 5 yıl ve daha üzerinde olan olgular (n=14). Kontrol Grubu da, Grup V olarak adlandırılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede, Mann- Whitney U testi, Pearson korelasyon analizi, Wilcoxon Matched Pairs Rank-Sum testi, Odds oranı, X2 ve Fisher testi kullanılmıştır. Anlamlılığı 0.05'ten küçük değerler anlamlı kabul edilmiştir. Gruplar arasında GUP'in P100 latans, amplitüd, dalga süresi ve interoküler latans farkı incelenmiştir. Optik nöritin akut döneminde, bütün GUP parametrelerinin daha patolojik olarak etkilendiği saptanmıştır. Akut ON döneminde, tüm GUP parametreleri (P100 latans, amplitüd, dalga süresi ve interoküler latans farkı) etkilenen optik sinirde diğer MS olguları ve kontrol grubundan anlamlı olarak daha patolojik bulunmuştur (p<0.001). Klinik olarak ON geçirme öyküsü son iki yıl içinde olan MS olguları ve klinik olarak ON geçirme öyküsü beş yıl ve daha üzerinde olan olguların GUP parametrelerinde, anlamlı farklılık saptanmamıştır. Multipl skleroz olguları ile kontrol grubunun GUP parametreleri karşılaştırıldığında, P100 amplitüdü dışında diğer tüm parametrelerde anlamlı farklılık bulunmuştur (pO.001). Klinik olarak ON geçirme öyküsü olmayan MS olgularının GUP sonuçları %65 oranında optik sinirin subklinik tutuluşunu göstermiştir. Orbita MRG tetkikinde akut dönemde, optik sinir çapının ödem ve enflamasyon nedeniyle normalden büyük olduğu ve kan-optik sinir bariyerinin bozulduğunu gösteren Gd-DTP A ile kontrast tutulumu olduğu izlenmiştir. Kronik dönemde ise, optik sinir çapı demyelinizasyon ve aksonal kayıp nedeniyle küçülmektedir. Multipl sklerozda optik sinir tutuluşu için; Türk MS olgularında, HLA-DR1 risk olarak saptanırken; HLA-DQFin ON geçirme öyküsü olmayan MS olgularında ON için koruyucu olduğu düşünülmüştür. Ancak HLA tiplendirmesi için, daha geniş olgu grubunda çalışmaların yapılmasının gerekliliği düşünülmüştür. | |