Show simple item record

dc.contributor.advisorFığlalı, Ethem Ruhi
dc.contributor.authorGenç, Süleyman
dc.date.accessioned2021-05-01T14:08:24Z
dc.date.available2021-05-01T14:08:24Z
dc.date.submitted1995
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/557191
dc.description.abstractİslam Tarihinde müslümanlarm karşılaştığı en önemli problemlerden biri de Hz. Muhammed'in yerine kimin halife olacağı hususu olmuştur. Zira Tarih içinde Şia ve kol¬ lan olarak bilinen bazı müslümanlar Hz. Peygamber'in vefatından sonra halifelik hakkının Hz. Ali ve soyuna ait olduğuna inanıp bu uğurda mücadele vermiştir. Buna karşılık Ehli Sünnet olarak adlandırılan ve «çoğunluğu oluşturan kitle ise, ümmetin siyasi bir meselesi olarak görmüş ve bazı şartlan taşımak kaydıyla ekseriyetin üzerinde birleştiği kimsenin halife olabileceğim kabul etmiş ve bu doğrultuda hareket etmiş ve varlığını sürdürmüştür. İşte h.IV-V/m.X-XI asırlar bu iki görüş mensublanmn birbirine karşı yoğun bir mücadele dönemi olmuştur. Çünkü bu dönemde sünni anlayışın siyasi temsilcisi olan Ab¬ basiler Bağdad merkezli olarak İslam dünyasına hükmetmektedirler. Buna karşılık Şii- İsmaili İslam anlayışına mensub olmalan yanında kendilerinin Hz. Ali ve soyundan gel¬ dikleri iddiasıyla ortaya çıkan Fatimiler 296/909'da Kuzey Afrika'da devletlerim ya da hilafetlerini kurmuşlardır. Artık bundan sonra onlar, hakimiyetlerini genişletmek ve dini anlayışlannı yaymak ve dolayısıyla rakibleri ve düşmanlan Abbasileri yıkıp İslam dünyasının liderliğini ele ge¬ çirmek için siyasi, askeri ve dini yönden yoğun bir faaliyet içerisine girmişlerdir. Maamafih bu faaliyetleri neticesinde Fatimiler, Abbasiler aleyhine çok önemli gelişmeler kaydederek Kuzey Afrika, Mısr, Suriye ve Hicaz'da fiilen hakim olduklan gibi, Abbasi egemenliği altındaki topraklarda da bir hayli taraftar kazanmışlardır. Doğrudan hem Abbasi varlığım hem de Ehli Sünnet anlayışını hedef alan Fatimi faaliyetleri ve basanlar karşısında Abbasi hilafeti, içinde bulundukları olumsuz siyasi, as¬ keri ve ekonomik şartlar ve daha da önemlisi Büveyhi baskısı altında güçsüz kalmalan nedeniyle pek bir varlık gösteremediler. Ancak halife el-Kâdir (381-422/991-1031) ve daha sonra el-Kâim (422-467/1031-1075) zamanlannda Abbasiler, hem kendi iktidar rakibleri ve düşmanlan Fatimiler, hem de Ehli Sünnet anlayışının muhalifi Şii-îsmaili an¬ layışına karşı etkili tedbirler almaya başlamışlardır. Özellikle el-Kadir döneminde Sünni Gaznelilerin, el-Kaim devrinde de onlann ye¬ rine tarih sahnesine çıkan Sünni Selçuklulann varlığı ve desteği Abbasilerin ve dolayısıyla Sünni anlayışın rakibi ve muhalifleri olan söz konusu siyasi ve dini unsurlarla mücadele-lerini onların lehine etkilemişlerdir. Bu anlamda Selçuklular İslam dünyasına girip devlet¬ lerini kurduktan sonra hem sahib oldukları Ehli Sünnet anlayışı hem de siyasi ve askeri hedefleri gereği Abbasileri meşru tanıyıp onlara tabi olarak müsbet ilişkiler içerisinde ol¬ muşlar ve hatta sahip oldukları siyasi ve askeri gücü Abbasiler lehine kullanmışlardır. Dolayısıyla Selçuklular, Abbasi siyasetinin yanında yer almakla onların dostlarıyla dost, düşmanlarıyla düşman olma politikasını takib etmişlerdir. Bu siyasetiyle Selçuklular bir anlamda Abbasi hilafeti ve Ehli Sünnet anlayışının hamisi olma görevini üstlenmişler ve onların varlığına yönelik her türlü tehlikeye göğüs gererek mücadele etmişlerdir. Nitekim 447/1055'de Fatimilerle işbirliğine girmesi sonunda onların kışkırtması ve destekleri ile Abbasi hilafetini yıkmak üzere harekete geçen Besasiri karşısında halife el- Kâim, bu tehlikeden kurtuhnak için, Selçukluları Bağdad'a çağırmıştır. Maamafih Bağdad'a geldikten sonra Selçuklular, Ehli Sünnet anlayışının muhalifi ve Abbasileri baskı altoda tutan Şii Büveyhileri ortadan kaldırmışlar ve akabinde de hem Abbasilerin ve Ehli Sünnet anlayışının rakibi ve düşmanı hem de Abbasilerin yanında yer almaları nedeniyle kendilerine de düşman olan Besasiri-Fatirni ittifakına karşı yoğun bir mücadele vermişler ve bunu da kazanmışlardır. Neticede Selçuklular, üzerlerine aldıktan bu sorum¬ lulukları yerine getirerek hem Fatimiler önünde Abbasilerin varlığını korumuşlar, hem de Şii-îsmaili anlayış karşısında sünni anlayışın devamını sağlamışlardır. Böylece yaptıkları siyasi, askeri, dini ve kültürel mücadele sebebiyle Selçuklular ve Tuğrul Bey haklı olarak, tarih önünde Ehli Sünnet müdafii ve hamisi olma şerefine nail olmuşlardır.
dc.description.abstractİslam Tarihinde müslümanlarm karşılaştığı en önemli problemlerden biri de Hz. Muhammed'in yerine kimin halife olacağı hususu olmuştur. Zira Tarih içinde Şia ve kol¬ lan olarak bilinen bazı müslümanlar Hz. Peygamber'in vefatından sonra halifelik hakkının Hz. Ali ve soyuna ait olduğuna inanıp bu uğurda mücadele vermiştir. Buna karşılık Ehli Sünnet olarak adlandırılan ve «çoğunluğu oluşturan kitle ise, ümmetin siyasi bir meselesi olarak görmüş ve bazı şartlan taşımak kaydıyla ekseriyetin üzerinde birleştiği kimsenin halife olabileceğim kabul etmiş ve bu doğrultuda hareket etmiş ve varlığını sürdürmüştür. İşte h.IV-V/m.X-XI asırlar bu iki görüş mensublanmn birbirine karşı yoğun bir mücadele dönemi olmuştur. Çünkü bu dönemde sünni anlayışın siyasi temsilcisi olan Ab¬ basiler Bağdad merkezli olarak İslam dünyasına hükmetmektedirler. Buna karşılık Şii- İsmaili İslam anlayışına mensub olmalan yanında kendilerinin Hz. Ali ve soyundan gel¬ dikleri iddiasıyla ortaya çıkan Fatimiler 296/909'da Kuzey Afrika'da devletlerim ya da hilafetlerini kurmuşlardır. Artık bundan sonra onlar, hakimiyetlerini genişletmek ve dini anlayışlannı yaymak ve dolayısıyla rakibleri ve düşmanlan Abbasileri yıkıp İslam dünyasının liderliğini ele ge¬ çirmek için siyasi, askeri ve dini yönden yoğun bir faaliyet içerisine girmişlerdir. Maamafih bu faaliyetleri neticesinde Fatimiler, Abbasiler aleyhine çok önemli gelişmeler kaydederek Kuzey Afrika, Mısr, Suriye ve Hicaz'da fiilen hakim olduklan gibi, Abbasi egemenliği altındaki topraklarda da bir hayli taraftar kazanmışlardır. Doğrudan hem Abbasi varlığım hem de Ehli Sünnet anlayışını hedef alan Fatimi faaliyetleri ve basanlar karşısında Abbasi hilafeti, içinde bulundukları olumsuz siyasi, as¬ keri ve ekonomik şartlar ve daha da önemlisi Büveyhi baskısı altında güçsüz kalmalan nedeniyle pek bir varlık gösteremediler. Ancak halife el-Kâdir (381-422/991-1031) ve daha sonra el-Kâim (422-467/1031-1075) zamanlannda Abbasiler, hem kendi iktidar rakibleri ve düşmanlan Fatimiler, hem de Ehli Sünnet anlayışının muhalifi Şii-îsmaili an¬ layışına karşı etkili tedbirler almaya başlamışlardır. Özellikle el-Kadir döneminde Sünni Gaznelilerin, el-Kaim devrinde de onlann ye¬ rine tarih sahnesine çıkan Sünni Selçuklulann varlığı ve desteği Abbasilerin ve dolayısıyla Sünni anlayışın rakibi ve muhalifleri olan söz konusu siyasi ve dini unsurlarla mücadele-lerini onların lehine etkilemişlerdir. Bu anlamda Selçuklular İslam dünyasına girip devlet¬ lerini kurduktan sonra hem sahib oldukları Ehli Sünnet anlayışı hem de siyasi ve askeri hedefleri gereği Abbasileri meşru tanıyıp onlara tabi olarak müsbet ilişkiler içerisinde ol¬ muşlar ve hatta sahip oldukları siyasi ve askeri gücü Abbasiler lehine kullanmışlardır. Dolayısıyla Selçuklular, Abbasi siyasetinin yanında yer almakla onların dostlarıyla dost, düşmanlarıyla düşman olma politikasını takib etmişlerdir. Bu siyasetiyle Selçuklular bir anlamda Abbasi hilafeti ve Ehli Sünnet anlayışının hamisi olma görevini üstlenmişler ve onların varlığına yönelik her türlü tehlikeye göğüs gererek mücadele etmişlerdir. Nitekim 447/1055'de Fatimilerle işbirliğine girmesi sonunda onların kışkırtması ve destekleri ile Abbasi hilafetini yıkmak üzere harekete geçen Besasiri karşısında halife el- Kâim, bu tehlikeden kurtuhnak için, Selçukluları Bağdad'a çağırmıştır. Maamafih Bağdad'a geldikten sonra Selçuklular, Ehli Sünnet anlayışının muhalifi ve Abbasileri baskı altoda tutan Şii Büveyhileri ortadan kaldırmışlar ve akabinde de hem Abbasilerin ve Ehli Sünnet anlayışının rakibi ve düşmanı hem de Abbasilerin yanında yer almaları nedeniyle kendilerine de düşman olan Besasiri-Fatirni ittifakına karşı yoğun bir mücadele vermişler ve bunu da kazanmışlardır. Neticede Selçuklular, üzerlerine aldıktan bu sorum¬ lulukları yerine getirerek hem Fatimiler önünde Abbasilerin varlığını korumuşlar, hem de Şii-îsmaili anlayış karşısında sünni anlayışın devamını sağlamışlardır. Böylece yaptıkları siyasi, askeri, dini ve kültürel mücadele sebebiyle Selçuklular ve Tuğrul Bey haklı olarak, tarih önünde Ehli Sünnet müdafii ve hamisi olma şerefine nail olmuşlardır.en_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/embargoedAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectDintr_TR
dc.subjectReligionen_US
dc.titleFatımi-Abbasi-Selçuklu münasebetleri ve Besasiri İsyanı
dc.title.alternativeFatimid-Abbasi-Selçuk relations and revolt of Besasiri
dc.typedoctoralThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentİslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı
dc.subject.ytmAbbasids
dc.subject.ytmRevolt of Besasiri
dc.subject.ytmFatimies
dc.subject.ytmSects
dc.subject.ytmSeljuks
dc.identifier.yokid41335
dc.publisher.instituteSosyal Bilimler Enstitüsü
dc.publisher.universityDOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid41335
dc.description.pages352
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/embargoedAccess