dc.description.abstract | SONUÇ Siyaset felsefesi tarihinin büyük düşünürlerinden biri olan Niocolo Machiavelli daha çok Hükümdar adlı eseriyle büyük tepki ler uyandırmıştır. Parçalanmış durumda bulunan İtalya'yı ulusal birlik ve bütünlüğe kavuşturacak lidere devlet siyasetinde başa rılı olmanın yollarını göstermek amacıyla yazılan bu kitap siya si düşünce tarihine yepyeni bir görüş getiriyordu: `Amaç aracı ge çerli kılar.` Amaç ulusal birliğini sağlamış, güçlü bir devletin kurulması ve yaşatılmasıydı. Ulusal toplumun yararına yönelik bu amacın gerçekleştirilebilmesi için hükümdarın çok güçlü, çok akıl lı, çok yetenekli ve becerikli olması gerekiyordu; çok faziletli olması değil L Hükümdar gerektiği zaman adam öldürmekten veya öl dürtmekten çekinmemeliydi. Ayrıca, yalan söylemesini, yalan ye minler etmesini, yalan vaadlerle insanları kandırmasını, vs. bil meliydi. Fakat suç yahut günah olarak nitelendirilebilecek bütün bu davranışlardan sonra bir melek kadar suçsuz ve faziletli oldu ğuna herkesi inandırabilmeliydi; yani ikiyüzlü olmayı becerebil- meliydi. Siyasetin yasaları din ve ahlâktan soyutlanarak ele a- lındığı için Hükümdar büyük bir şok yarattı ve bu şok bir ta kım yanlış yorumlara ve tepkilere yol açtı. En başta, Machiavelli'-93 nin yaptxgi bu öğütlerin sadece hükümdar için değil, diğer bütün in sanlar için de geçerli olduğuna inanıldı. Hükümdar 'da ileri sürülen görüşe göre, mademki insanlar genellikle yaratılıştan bencil, aç gözlü, yırtıcı ve nankördü, o halde böyle insanlarla dolu bir top lumda aslan kadar güçlü ve tilki kadar kurnaz olmak gerekiyordu; bunu başaramayanlar yıkılmayı, ezilmeyi göze almak zorundaydı» Ya pılan yorumlara göre Maohiavelli insandaki yükselme tutkusunu kam- Çilayor ve insana bu tutkusunu gerçekleştirebilmesi için her yola başvurmasını, bu aradaphlâk ve din yasalarını engel olarak tanıma masını öğütlüyordu. Kilisenin gözünde ise büyük tutkular peşinde koşmak, bu tutkular uğruna Hristiyanlığın öğretilerini ve Tanrı 'nm yarattığı evrensel düzeni hiçe saymak en büyük günah işlemek anla mına geliyordu. Bu yüzden Maohiavelli kilise tarafından dinsiz ilan edildi, şeytanla bir tutuldu, eserleri bir süre yasak kitaplar lis tesinde yer aldı. Protestan bir ülke olan İngiltere'de ise Roma Katolik Kilisesi 'ne duyulan düşmanlık, Frotestan-Katolik çekişme- lerij Makyavelizmin ve hem Katolik hem İtalyan olan Machiavelli'nin orada daha da kötü tanınmasına yol açtı. Zaten Avrupa'da, başta Gentillet olmak üzere, Maohiavelli 'ye saldıran yazarlar gerçekler den uzak bir 'Maohiavelli efsanesi' yaratmış bulunuyorlardı ` Maohiavelli ve öğretisine yakıştırılan olumsuz niteliklerin tümü Elizabeth tiyatrosunun oyun yazarları için, karakter yaratma konusunda, 'taze kan' yerine geçti. Tiyatroda kötülük ve öç teması, kötü adam tipi ve kötülüğü simgeleyen her bir karakter (Ortaçağ ahlâk oyunlarındaki 'Vice', Şeytan, Zenginlik, Şehvet, vs. ve Seneca94 4 > trajedilerinin zorba hükümdar tipi) ingiliz seyircisinin öteden bi ri ilgisini çekmekteydi» Maehiavelli efsanesinin getirdiği nitelik ler tiyatrodaki kötü adam tipini daha da ilginç duruma getirebilir di. Christopher Marlowe bunu oyunlarında deneyen ilk İngiliz oyun yazarlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Marlowe' yu,Makyavelizme çeken şey, en başta, Rönesans'ın bi reyciliği oldu. Machiavelli bir Rönesans düşünürü olarak insanı, Ortaçağ'da olduğu gibi, kişiliği söz konusu olmayan, toplumun ufa cık bir parçası olarak görmüyor, onun büyük işler başarabilecek po tansiyeli üzerinde duruyordu. Christopher Marlowe da bir Elizabeth çağı aydını olarak bireye önem veriyor, insanın, dinin baskılarından kurtulduğu ölçüde aklı, iradesi ve yetenekleri sayesinde yüce amaç larına erişebileceğine inanıyordu «Marlowe'nun, düşünce ve davranış ları kısıtlayıcı hiç bir kuralı sevmeyen ruhu yeni düşüncelerin öz gürce tartışıldığı Cambridge Üniversitesi ve daha sonra girdiği en- tellektüel çevrenin de etkisiyle ateizme yöneldi. Marlowe 'nun ger çekten Tanrı'yı yadsıyıp yadsımadığı bilinmiyor; zira yazmış oldu ğu ileri sürülen din aleyhindeki yazılarının hiç biri bulunama mıştır. Ama hakkındaki suçlamalara bakılırsa dini bir safsata o- larak görmüş, kutsal kitaplara dil uzatmış, peygamberlerin kutsal lığını alaya almış, gerek konuşmalarıyla, gereksfe yazılarıyla ate izmin propogandasını yapmıştır» B« durumda, Marlowe 'nun. Kilise '- nin öğretilerini hiçe sayan Makyavelizme ilgi duymasını ve bu il ginin ürünü olarak oyunlarında etkileyici birtakım makyavelist95 karakterler yaratmasını, hatta sadece yaratmakla kalmayıp çoğu kez onları oyunlarının başkişisi durumuna getirmesini, doğal karşılamak gerekir. 'Makyavelist 'tip'in özelliklerini ise şöyle sıralayabiliriz: Bencil bir tutkunun peşinde hiç yılmadan, yorulmadan koşmak, bu tutkuyu gerçekleştirmek için hiç bir engel tanımamak, en dehşet verici yollara başvurmaktan çekinmemek, ikiyüzlü davranmak, soğuk kanlılığı asla elden bırakmamak, yeni koşullara hemen ayak uydura bilmek, hızlı düşünmek ve yerinde kararlar alıp hemen eyleme geç mek. Marlowe, The Jew of Malta 'da 'makyavelist tip'in en güzel ör neklerini sunmaktadır bize. 'Örneklerini1 diyoruz, zira burada sadece oyunun başkişisi Barabas değil, hemen hemen bütün karak terler makyavelist birer tip olarak çıkıyor karşımıza. Bunlardan Barabas 'in tutkusu paradır, mutluluğun tek kaynağıdır para. Amacı servetine servet katmak, torbalar dolusu altınlarına yenilerini eklemektir. îlk servetini alnının teriyle değil, korkunç bir komisyonculuk ve tefecilikle, yani 'makyavelist' yollarla kazan- mıştır. Bütün dünya yok olsun, yeter ki ben yaşayayım, diyecek kadar bencilliğin doruğuna ulaşan Barabas 'in yüreğinde, başlan gıçta kızı Abigail 'e karşı beslediği sıcak duygular dışında, hiç bir insan sevgisinin izine rastlanmaz. Oyunun ilk iki perdesin den sonra, servetini elinden alan Malta valisinden öç almak ama cıyla valinin oğlu Lodowick'in, bir entrika çevirerek arkadaşıy la birlikte öldürülmesini sağlaması onun gittikçe insanlıktan96 uzaklaşmasına yol açacaktır. Çünkü iş bu cinayetle bitmeyecektir* Öcünü almıştır, fakat artık önemli olan bu cinayetlerin gizli kal masıdır..Bunun için Machiavelli'nin öğütlerine uyarak her yola baş vurur, çeşit çeşit ikiyüzlülüklerden tüyler ürpertici cinayetlere kadar. Gerçekten öyle akıl almaz yollara başvurur ve herşey bir biri ardına öylesine bir hızla gelişir ki oyun melodram olmaktan çıkarak fara a dönüşür. Bu arada Bar ab as da şeytanca plân ve ey lemleriyle seyircide hem dehşet uyandıran., hem de onu güldüren 'grotesk' bir karakter niteliği kazanır» Oyunun ikinci önemli karakteri Ferneze'nin tutkusu ise Mal- ta'nın yönetimini elinde tutmaktır. Barabas'ın ifadesine bakılır sa hükmetmek sadece Ferneze'nin değil, Hristiyanların ortak tut kusudur. Ferneze'nin diğer önemli tutkusu paradır. Sürekli belli etmemeğe çalıştığı bu iki büyük tutku oyun boyunca onun tüm dav ranışlarına egemen olur. Ferneze, Machiavelli'nin ideal hükümda rı gibi, girdiği her rolü başarıyla oynar. Her zaman çıkarını düşündüğü için Türklerle yaptığı anlaşmayı bozmaktan, eski düş manı Barabas ile işbirliği yapmaktan ve sonunda onu işkenceli bir ölüme göndermekten asla çekinmez. Kısacası önüne çıkan her fır satı, dine ve ahlâka aykırı olup olmadığına aldırmaksızın, değer lendirmeye çalışır. İyi bir Hristiyan gibi davranmadığı halde konuşmalarında dindar ve faziletli bir kişiymiş gibi görünme ye çalışır. Böylece Fernaze gerek çıkarcılığıyla, gerekse ikiyüzlülüğü ve kurnazlığıyla 'makyavelist tip 'in en güzel bir97 örneğini sunar bize. Öte yandan Türkleri de Akdeniz'de önemli ticaret yollarının kesiştiği ve stratejik bakımdan önemli bir üs olan Malta'ya geti ren para tutkusudur. Papaz Barnardine ve Papaz Jacomo'ya din ada mı olduklarını unutturan yine bu para tutkusudur. Barabas'ın iş lediği ilk iki cinayeti bildikleri halde onu adalete teslim etme leri gerekirken, yahu di yi hristiyanlaştırmak ve servetine konmak için birbiriyle, seyirciyi kahkahalarla güldüren bir yarışın içi ne giren açgözlü bu iki papazın karakterinde Marlowe aslında tüm katolik hristiyan din adamlarının çıkarcılığını ve ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır. Para tutkusu toplumun üst kesimlerini -yöneticiler, din adamları, tüccarlar- olduğu kadar alt kesimlerini de sarmış bu lunmaktadır. Türklerin Malta'ya gelmesinden sonra işlerinin azal dığından yakınan Bellamira fahişelik, dostu Pilia-Borza de yanke sicilik yaparak geçimlerini sağlarlar. Para kokusunu alınca Itha- more gibi dilenci kılıklı bir köleye tatlı diller döküp, cilveler yaparak onu kendine bağlayan ve sonra da şantaj yoluyla Barabas'aafl para çekmeğe teşvik eden Bellamira 'nın çıkarcılık ve ikiyüzlülük te diğer karakterlerden geri kalmadığı görülmektedir. Böylece iki yüzlülük oyundaki karakterlerin ortak özelliği olarak çıkı yor karşımıza. Başka bir deyişle, insanların sözleriyle davra nışları arasındaki tutarsızlık Marlowe'nun The Jew of Malta 'da vurgulamak istediği bir temadır, diyebiliriz. Her karakterde98 ayrı bir biçimde kendini gösteren ikiyüzlülük, unutmayalım ki, Makyavelizmin en önemli niteliğidir. Görüldüğü üzere, Marlowe The Jew of Malta 'da materyalist bir dünyayı gerçekçi bir yaklaşımla gözler önüne sermektedir* Türkle ri Malta adasına getiren 'altın sevgisi', Hristiyan olsun ^ahudi olsun, tüm ada halkının yüreğindedir. Böyle bir toplumda kişisel çıkarlar herşeyin üstündedir ve amaç, bu çıkarların her ne paha sına olursa olsun, korunmasıdır* Tabii ki böyle bir toplumda sev gi, acıma duygusu gibi insancıl duygulara yer yoktur. Abigail ben cil, ikiyüzlü, açgözlü, acımasız insanların oluşturduğu topluma yabancı olan tek karakterdir* Çok geçmeden kurtların arasında kalmış bir kuzu gibi yem olur anlara. The Jew of Malta'nın Elizabeth tiyatrosunda coşturu yarata cak bir oyun olarak kaleme alındığı anlaşılıyor* Bunun için Mar lowe oyununu Machiavelli'nin bir konuşmasıyla açmak ve karakter lerini yaratırken Makyavelizmin efsaneleşen özelliklerinden ya rarlanmakla kalmamış, başkişisini. bir Yahudi yaparak ona Yahu dilerin İngiliz halkı arasında efsaneleşen korkunç nitelikleri ni de eklemiştir* Bu arada Barabas 'in karakterine, Ortaçağdan beri İngiliz tiyatrosunda seyircinin pek çok ilgisini çeken 'Vice'dan da birşeyler katmayı unutmamıştır. seyircinin ilgisi ni çekecek daha başka unsurlara da yer vermiştir. Örneğin, olay örgüsü çok çarpıtılmış da olsa, The Jew of Malta Türklerin Malta kuşatması üzerine kurulmuştur. Çünkü Marlowe Ortadoğu'da gittikçe99 büyüyen Osmanlı Imp ara torluğunun, Doğu Akdeniz'deki zafer ve yenil gilerini Amerika ve Asya ile denizaşırı tioarete başlayan İngiliz lerin büyük bir ilgiyle izlediklerini biliyordu. Ayrıca Doğu ülke lerinin zenginliğini yansıtan canlı tasvirler seyirciyi etkileme nin bir başka yolu olabilirdi. Marlowe'nun The »few of Malta 'yi ya zarken bazı öykülere, oyunlara ve tarih kitaplarındaki ilginç o- laylara da başvurmuş olması onun Machiavelli efsanesinden hareket ettiğini, fakat bununla yetinmeyip yukarıda belirtilen diğer kay naklara da uzandığını, böylece Elizabeth seyircisinin son derece beğenisini kazanacak, ilgisini çekecek bir oyun yazmayı amaçla dığını göstermektedir. | |