dc.description.abstract | 150 rasi konusundaki endişeleri parlamento, siyasal partiler gibi demokratik kurumlar için de geçerlidir. Çok sayıda siyasal par tinin güçlü hükümetlerin oluşumunu engelleyeceğine, yönetimde karışıklıklar yaratacağı na inanır, ayrıca parlamentonun tahri batından söz eder. Peker'in temel felsefesi çok partili döneme geçiş yılla rında da değişmemiştir. Diğer bir ifadeyle her ülkenin kendi şartlarına uygun, özgün bir siyasal sistemle yönetilmesi görü şünü muhafaza etmektedir. Temel felsefesi değişmemekle birlik te bu dönemde siyasal rejimler ile parlamento ve siyasal par tiler gibi demokratik kurumlara ilişkin düşüncelerinde bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Faşizm ve nasyonal sosyaliz mi geçmişe oranla daha açık ve kesin bir ifadeyle suçlamakta dır. Bu suçlamaları, şu ifadelerende açıkça görmek mümkündür: `Bu siyasi akideyi taşıyanlar memleketlerinin mukadderatına hakim oldukları gün diktatörlük kuracaklar ve sonsuz macerala rın batağı içinde mahvedecekler ve mahvolacaklardır ` der. 1934' lü yıllarda ise, temel felsefesine uygun olarak her iki sistemin sadece İtalya ve Almanya için yararlı olabileceği ka naatini taşımakla birlikte sözkonusu rejimleri kopya eden ül kelere felaketler getireceğini de gene aynı yıllarda ifade et miştir. Peker'in bu kanaati temel felsefesiyle tutarlıdır. Çün kü ona göre, gerek faşizm; gerek nasyonal sosyalizm o ülkele rin kendi şartları içinde meydana gelmiş özgün sistemlerdir. Do ğal olarak bu sistemler vasıtısıyla liberal devletin zafiyetle ri giderilecek ve ülke içindeki karışıklıklar önlenecektir. Peker ölümünden önce ve günümüze kadar devam eden dönem içinde ya faşist olmakla veya faşizmden esinlenmiş olmakla suç lanmıştır. Bu suçlamalar onun bir İtalya seyahati sonrası 1935ÖZET Peker'in siyasal, sosyal ve ekonomik konulara ilişkin te mel düşüncelerini kendi görüşleri ışığında tespit etmek ve de ğerlendirmek amacıyla yapılan bu araştırmada; onun yaşamı, için de bulunduğu önemli siyasal olavlar. kişiliği ile devlet ve si yasal rejimlere ilişkin görüşleri ve ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi temel ilkelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında rolü ve temel ilkelere ilişkin görüşleri ele alınarak incelenmiş ve şu sonuçlar elde edilmiştir. Peker'in devlet, devletin kaynağı ve niteliğine ilişkin görüşleri şu sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Peker devleti, `insanlığın en büyük eseri` olarak tanımlar. Bu ifade onu, dev leti en üstün varlık olarak değerlendiren Hegel'ci görüşe, ay rıca devletin kaynağı olarak kuvvet ve mücadeleyi göstermesi ve devleti bir kuvvet olarak nitelemesi ise onu devletin kay nağının kuvvet ve savaş olduğunu savunan görüşe yaklaştırmak tadır. Bu açıklamaların, devletin kaynağının ne olduğu sorusu na kesin cevap veremediği görülmektedir. Peker daha ziyade han gi ölçütlere göre ayırdığı tespit edilemeyen üç devlet aşama sı ve tipi üzerinde durmuş ve ideal bir devletin nasıl olması gerektiği konusundaki düşüncelerini açıklamıştır. Peker' e göre devlet, feodal, liberal ve ulusal olmak üzere üç aşamadan geç miştir. Feodal devlet aşamasını insanlık için bir esaret dö nemi olarak niteler. İnsanlığın bu esaretten kurtulmak için ihtilaller yaptığı ve böylece liberal devlet aşamasına ulaşıl dığı görüşündedir. Peker'in çok partili döneme geçilinceye kadar liberal devlet ve sisteme kesinlikle karşı olduğu görülür, Bu sistemin sonucu olarak meydana gelen kurumların toplum için 146150 rasi konusundaki endişeleri parlamento, siyasal partiler gibi demokratik kurumlar için de geçerlidir. Çok sayıda siyasal par tinin güçlü hükümetlerin oluşumunu engelleyeceğine, yönetimde karışıklıklar yaratacağı na inanır, ayrıca parlamentonun tahri batından söz eder. Peker'in temel felsefesi çok partili döneme geçiş yılla rında da değişmemiştir. Diğer bir ifadeyle her ülkenin kendi şartlarına uygun, özgün bir siyasal sistemle yönetilmesi görü şünü muhafaza etmektedir. Temel felsefesi değişmemekle birlik te bu dönemde siyasal rejimler ile parlamento ve siyasal par tiler gibi demokratik kurumlara ilişkin düşüncelerinde bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Faşizm ve nasyonal sosyaliz mi geçmişe oranla daha açık ve kesin bir ifadeyle suçlamakta dır. Bu suçlamaları, şu ifadelerende açıkça görmek mümkündür: `Bu siyasi akideyi taşıyanlar memleketlerinin mukadderatına hakim oldukları gün diktatörlük kuracaklar ve sonsuz macerala rın batağı içinde mahvedecekler ve mahvolacaklardır ` der. 1934' lü yıllarda ise, temel felsefesine uygun olarak her iki sistemin sadece İtalya ve Almanya için yararlı olabileceği ka naatini taşımakla birlikte sözkonusu rejimleri kopya eden ül kelere felaketler getireceğini de gene aynı yıllarda ifade et miştir. Peker'in bu kanaati temel felsefesiyle tutarlıdır. Çün kü ona göre, gerek faşizm; gerek nasyonal sosyalizm o ülkele rin kendi şartları içinde meydana gelmiş özgün sistemlerdir. Do ğal olarak bu sistemler vasıtısıyla liberal devletin zafiyetle ri giderilecek ve ülke içindeki karışıklıklar önlenecektir. Peker ölümünden önce ve günümüze kadar devam eden dönem içinde ya faşist olmakla veya faşizmden esinlenmiş olmakla suç lanmıştır. Bu suçlamalar onun bir İtalya seyahati sonrası 1935ÖZET Peker'in siyasal, sosyal ve ekonomik konulara ilişkin te mel düşüncelerini kendi görüşleri ışığında tespit etmek ve de ğerlendirmek amacıyla yapılan bu araştırmada; onun yaşamı, için de bulunduğu önemli siyasal olavlar. kişiliği ile devlet ve si yasal rejimlere ilişkin görüşleri ve ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi temel ilkelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında rolü ve temel ilkelere ilişkin görüşleri ele alınarak incelenmiş ve şu sonuçlar elde edilmiştir. Peker'in devlet, devletin kaynağı ve niteliğine ilişkin görüşleri şu sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Peker devleti, `insanlığın en büyük eseri` olarak tanımlar. Bu ifade onu, dev leti en üstün varlık olarak değerlendiren Hegel'ci görüşe, ay rıca devletin kaynağı olarak kuvvet ve mücadeleyi göstermesi ve devleti bir kuvvet olarak nitelemesi ise onu devletin kay nağının kuvvet ve savaş olduğunu savunan görüşe yaklaştırmak tadır. Bu açıklamaların, devletin kaynağının ne olduğu sorusu na kesin cevap veremediği görülmektedir. Peker daha ziyade han gi ölçütlere göre ayırdığı tespit edilemeyen üç devlet aşama sı ve tipi üzerinde durmuş ve ideal bir devletin nasıl olması gerektiği konusundaki düşüncelerini açıklamıştır. Peker' e göre devlet, feodal, liberal ve ulusal olmak üzere üç aşamadan geç miştir. Feodal devlet aşamasını insanlık için bir esaret dö nemi olarak niteler. İnsanlığın bu esaretten kurtulmak için ihtilaller yaptığı ve böylece liberal devlet aşamasına ulaşıl dığı görüşündedir. Peker'in çok partili döneme geçilinceye kadar liberal devlet ve sisteme kesinlikle karşı olduğu görülür, Bu sistemin sonucu olarak meydana gelen kurumların toplum için 146ÖZET Peker'in siyasal, sosyal ve ekonomik konulara ilişkin te mel düşüncelerini kendi görüşleri ışığında tespit etmek ve de ğerlendirmek amacıyla yapılan bu araştırmada; onun yaşamı, için de bulunduğu önemli siyasal olavlar. kişiliği ile devlet ve si yasal rejimlere ilişkin görüşleri ve ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi temel ilkelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında rolü ve temel ilkelere ilişkin görüşleri ele alınarak incelenmiş ve şu sonuçlar elde edilmiştir. Peker'in devlet, devletin kaynağı ve niteliğine ilişkin görüşleri şu sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Peker devleti, `insanlığın en büyük eseri` olarak tanımlar. Bu ifade onu, dev leti en üstün varlık olarak değerlendiren Hegel'ci görüşe, ay rıca devletin kaynağı olarak kuvvet ve mücadeleyi göstermesi ve devleti bir kuvvet olarak nitelemesi ise onu devletin kay nağının kuvvet ve savaş olduğunu savunan görüşe yaklaştırmak tadır. Bu açıklamaların, devletin kaynağının ne olduğu sorusu na kesin cevap veremediği görülmektedir. Peker daha ziyade han gi ölçütlere göre ayırdığı tespit edilemeyen üç devlet aşama sı ve tipi üzerinde durmuş ve ideal bir devletin nasıl olması gerektiği konusundaki düşüncelerini açıklamıştır. Peker' e göre devlet, feodal, liberal ve ulusal olmak üzere üç aşamadan geç miştir. Feodal devlet aşamasını insanlık için bir esaret dö nemi olarak niteler. İnsanlığın bu esaretten kurtulmak için ihtilaller yaptığı ve böylece liberal devlet aşamasına ulaşıl dığı görüşündedir. Peker'in çok partili döneme geçilinceye kadar liberal devlet ve sisteme kesinlikle karşı olduğu görülür, Bu sistemin sonucu olarak meydana gelen kurumların toplum için 146151 Kurultayına sunulmak üzere hazırladığı söylenen Cumhuriyet Halk Fırkası programına ve bu programa ilişkin Gazi Mustafa Kemal' in olumsuz tepkisine dayandırılmaktadır. Sözkonusu program ve Gazi Mustafa Kemal'in tepkisine ilişkin olaylar Hasan Rıza So- yak'm anılarında yer almaktadır. Anılara göre Peker İtalya' ya 19 35 CHF Kurultayından Önce, incelemelerde bulunmak üzere gitmiş ve orada edinmiş olduğu izlenimlerle sözkonusu progra mı hazırlamıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda İtalya seya hatinin Kurultaydan önce değil sonra, incelemelerde bulunmak için değil tedavi amacıyla düzenlendiği tespit edilmiştir. Ayrıca bu suçlamalar Soyak'ı kaynak gösteren ikinci kaynaklar da da bulunmaktadır. Yapılan araştırmada yukarıda adı geçen program elde edilememiş ve incelenememiştir. Hasan Rıza Soyak' m anılarını kısmen doğrulayan tek kaynak ise Tevfik Rüştü Araş' a aittir. Araş 'm anılarından programı görmediği anlaşıl makta ve bu anılarda sadece Gazi Mustafa Kemal'in sözkonusu programa ilişkin olumsuz tepkisi anlatılmaktadır. Sağlıklı de ğerlendirmelerin yapılabilmesi bu programın elde edilmesi ve incelenmesini gerektirmektedir. Hasan Rıza Soyak ve onu kıs men doğrulayan Tevfik Rüştü Araş' m anılarına dayalı olarak yorum yapmanın uygun olmayacağı düşünülmektedir. Ayrıca Faik Ahmet Barutçu ve Asım Us 'un anılarından Peker' in İtalya ve Almanya'ya karşı savaşa girilmesinin Mecliste baş savunucusu olduğu anlaşılmaktadır. Sözkonusu döneme ait gizli celse za bıtları elde edilemediği için bu bilgileri de doğrulamak müm kün olamamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yayınlanan bazı gazetelerde, Almanların Türkiye'yi nasıl işgal edeceği konusunda yayınlanan bir yazı serisinde; Peker* in isminin Al manlar tarafından teşkif edilecek kişiler arasında yer aldığıtespit edilmiştir. Ayrıca Peker'in sağ ve sol totaliter rejim lere ilişkin gerek 1930 gerek 1940 ' lx yıllarda yayınlanan çe şitli demeçleri ve açıklamaları vardır. Bu açıklamalarda onun sağ totaliter rejimlere temel teşkil eden bazı görüş ve düşün celerden esinlenmekle birlikte sağ ve sol totaliter rejimlere karşı olduğu ve bu rejimleri suçladığı oldukça belirgin bir şe kilde ifade edilmiştir. Peker gerek 1945'lerden önce, gerek 1945'lerden sonraki dönem içinde sosyalizm ve komünizme karşı olduğunu pek çok kez açıklamıştır. 1930' lu yıllarda; sosyalizm ve komünizme oranla sağ totaliter rejimleri, sadece uygulan dığı ülkelerle sınırlı kalmak şartıyla daha olumlu bir yakla şımla değerlendirdiğini söylemek mümkün görünmektedir. 1945' lerden sonra sosyalizm ve komünizme ilişkin düşünce yapısında önemli bir değişiklik görülmemekle birlikte 1947 yılında yap mış olduğu bir konuşmada; sosyal adaletin sağlanması konusun da, bu sistemlerden yararlanılabileceğini açıklayarak sözkonusu sistemleri geçmişe oranla oldukça farklı bir yaklaşımla değer lendirdiği görülür. Peker'in Cumhuriyet Halk Partisi temel ilkelerinin belir lenmesi ve tanımlanmasında rolü hakkında şunları söylemek müm kün görünmektedir: Peker parti ideolojisinin oluşturulmasında ve ayrıca bu ideolojinin yaygınlaştırılmasında siyasal yaşa mı boyunca, milletvekilliği görevi dışında siyasal yaşamının sonu diyebileceğimiz, 1947 Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayına kadar sürekli olarak çaba harcamıştır. Ayrıca bazı dönemlerde, özellikle Parti Genel Sekreterliğine rastlayan dönemlerde par ti program ve ideolojisinin belirlenmesinde ve yaygınlaştırıl masında önemli ölçüde etkili olduğu konusunda genel bir kabul sözkonusudur. Ancak bu etkinin derecesini eldeki veriler çer-153 çevesinde tespit etmek mümkün olamamıştır. Peker'in Cumhuriyet Halk Partisi temel ilkelerine iliş kin görüşlerinin çözümlenmesi şu sonuçları ortaya çıkarmakta dır: Peker'e göre köklü bir değişim olan inkılap, `bir sosyal bünyeden geri, eğri, fena, eski, haksız ve zararlı ne varsa bunların birden yerinden söküp onların yerine ileriyi doğruyu, iyiyi, yeniyi ve faydalıyı... zor mücadelelerle koymaktır.` İnkılapları kökleştirmek ve özde benimsetmek için, `inkılabı şuurlaştırmak` zorunludur. Evrim yoluyla değişiklik yapılamayacağını savunan Peker, inkılapçılık konusunda zorla değiştirme felsefesini benimser. Reaksiyoner unsurlar ortadan kaldırılmadıkça inkılapların yer- leşemeyeceğini ve meydana gelen değişikliklerin kalıcı olama yacağını, istiklalin tehlikeye düşeceğini savunur. Peker için inkılapçılık; devletin varoluş ve süreklilik kaynağı, dayanağı, medeni bir devlet olarak yükselmesinde en önemli faktör ve temel şartlardan en önemlisidir. İnkılabı tarih içinde meydana geliş sırasına göre iki kategoriye ayırır. Birincisini; halk veya hürriyet, ikincisini; sınıf inkılabı olarak isimlendirir. Türk inkılabını ise bu ka tegoriler dışında ele alır ve onun her iki inkılap türünden tamamen farklı olduğunu savunur. Peker halk inkılabını veya hürriyet inkılabını, `halkın kendilerini idare edenlere ve bu idareyi suistimal eyleyenle re karşı ayaklanışı` olarak tanımlar. Bu inkılap, `hanedanlar, zadeganlar, eşraf ve din müesseselerine, aristokrasi ve zulüm154 kartellerine' karşı yapılmıştır. Halk veya hürriyet inkılabı; ekonomik liberalizm, parlamentarizm ve sınıf inkılabı olmak ü- zere üç ayrı olumsuz sonuç doğurmuştur. Kendi aralarında dahi anlaşma ortamı yaratamayan partilerde, parti ve sınıf menfaat lerini koruma kaygısının ağır bastığını, bu durumun, kendi ifa desiyle `parlamento tahribatının,` idari ve siyasi birliği boz duğunu belirtir. Sınıf inkılabını halk veya hürriyet inkılabının olumsuz sonucu olarak değerlendirir. Hürriyet inkılabının yaratmış ol duğu aşırı hürriyet ortamında işçilerin, işverenler tarafından sömürüldüğünü böylece işçilerde sınıf bilincinin meydana gel diğini, üretici-tüketici ilişkilerinin üreticiler lehine bozul duğunu ve liberalizmin bir gereği olarak liberal devletin bu duruma seyirci kaldığını belirtir. Sınıf inkılabını; aşırı hür riyet ortamına, işçi ve işveren ilişkilerinde işverenlerin iş çi aleyhinde gelişen `hırsı` ile işçilerdeki, `dayanılmaz ıs tırap` ve sınıf şuuruna dayandırır. Türk inkılabını, köken olarak halktan gelen inkılaplar kategorisinde ele alır ve onu, `hürriyet inkılabı tipinde bir halk ihtilali, Batıdaki istismarcı insanların kazancına ketvuran bir hareket` olarak tanımlar. Ona göre Türk inkılabı, halktan otoritelere karşı yapılmış, otoritelerden halka doğ ru devam etmiştir. Türk inkılabı evrensel bir niteliğe sahip tir. Onun bu niteliği; Türkiye'nin Dünya haritası içindeki yeri, coğrafyası, inkılabın meydana geldiği zaman dilimi ve son olarak millet faktörlerinden kaynaklanır. Millet faktörü başta olmak üzere, Peker'in bu yorumlarının sağlıklı bir teme le dayalı olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.155 Peker Türk inkılabını, halk veya hürriyet inkılabı tipi içine yerleştirmekle beraber, diğer ülkelerde meydana gelen inkılapların özelliklerini taşımadığını belirtir ve ayrıca Türk inkılabının kopya olmadığını, diğer inkılaplarda bulunmayan özellikleri olduğunu savunur, örneğin Türk inkılabının, Meclis in `özel bir çalışma tarzı nedeniyle` parlamentonun `tahriba tından` korunduğunu belirtir ancak bu çalışma tarzı hakkında bir açıklama yapmaz. Peker'e göre millet, `dili bir, kültürü bir ve mazi ha tıraları ile istikbal emelleri bir olan aynı hadiselerden ay nı surette duygulanan, müşterek felaketlerden beraber acı du yan, müşterek mazhariyyetlerle beraber sevinen ve müşterek zorluklara beraber karşı koyan siyasal ve sosyal bir bütünlük tür.` 19 35'lerde, `ırkı kaliteye` verdiği önemi açıklamakla birlikte Peker' in milliyetçilik anlayışı ırkçı, komünist ve ümmetçi ideolojilerin milliyetçilik anlayışından tamamen fark lıdır. Milliyetçiliğin aşırı yorumları olan ırkçı-totaliter, komünist ve ümmetçi ideolojileri toplum için zararlı bulur ve reddeder. Irkçılığı, `maraz i bir ruh haleti` olarak niteler. Ona göre, `bir cemiyeti... asrın sosyal afetlerinden ko ruyacak en yüksek telakki, doğru ve olumlu milliyetçilik an layışıdır` ve Türk milliyetçiliği bu anlayış içinde yorumlan- malıdır. Peker Türk milliyetçiliğini kültürel bazda değerlen dirir ve onu, `Türkiye Cumhuriyeti* nin bekası ve geleceğinin teminatı` olarak görür. Türk milliyetçiliğini, toplumu mil liyetçiliğin aşırı yorumları olan zararlı ideolojilerin etki lerinden koruyacak tek manevi güç ve özellikle komünizmle mü cadelede önemli bir araç olarak kabul eder. Peker sınıf bilin cinin milliyetçilik duygusunu engelleyeceğini ve `millet bü tünlüğünü` bozacağını savunur.Onun açısından halkçılık milliyetçilik duygularına süreklilik kazandıran ve pekiştiren, sosyal uyum ve dayanış ma sağlayan ve özellikle Cumhuriyetin herhangi bir sınıfa da yanmadığını ifade eden bir ilkedir. Bu ilke, Peker tarafından Marksizm, liberalizm ve hilafetçilik karşıtı bir kavram ve ulusal birliğin sağlanmasında ön koşul ayrıca bir idealizm -ifa desi olarak değerlendirilmiştir. Peker halkçılığı ayrıca `imtiyazcılık ve sınıf çılığın` karşıtı bir kavram olarak değerlendirir. Ona göre halkçılık; milli hakimiyetin sağlanması, hiç bir kişi ve zümreye ayrıca lık tanınmaması ve yasalar karşısında tüm vatandaşların eşit liğidir. Halkçılığın amacı; sınıflaşmayı önlemek, sınıf müca delesi yerine, vatandaşların menfaatleri arasında uyum sağla yarak sosyal düzen ve dayanışma meydana getirmektir. Halkçı lık ilkesi ile ülke ayrıcalık iddialarından ve sınıf kavgala rından korunacak, sınıflaşma engellenecek ve böylece milli birlik ve beraberlik sağlanmış olacaktır. Peker halkçılık ve milliyetçilik duygusu ile birleşmeyen `ulus yığınının` millet olamayacağı inancındadır. Türkiye'de sosyal sınıflar olmadığı nı savunur. Bu iddia onun sınıflar arasında fark yaratmamak, sınıf mücadelesine engel olmak endişesinden ayrıca milli bir lik ve beraberliğin sağlanması temel amacından kaynaklanmış olabileceğini düşündürmektedir. Ona göre, Türkiye'de bazı `ça lışma zümreleri` vardır. Fertler arasında ayrıcalık tanınmama sı ve böylece eşitliğin sağlanmasını savunmakla birlikte, pat- ron-işçi, üretici-tüketici arasındaki farkları hayatın gereği ve işbölümünün zorunlu bir sonucu olarak kabul eder. Peker hayatın gereği ve işbölümünün zorunlu bir sonucu olan çalışma zümreleri arasında menfaatler açısından nasıl uyum ve dayanış ma sağlanacağı konusunda bir çözüm önerememektedir. Bu görüş ler ve iddialarla Türkiye'nin toplumsal yapısı ile ilgili ger-157 Peker siyasal partilerin meydana geliş sebeplerini üç ne dene dayandırır. Birincisi; hürriyet ihtilalinden sonra insan ların kendilerine tanınan hakları korumak, ikinci olarak vergi ve bütçe konularını denetlemek istemeleri ve son olarak işçi ve patron mücadelesidir. Peker ayrıca şefin parti içindeki görevinin önemine, partinin başarı ve devamlılığının sağlanma sındaki rolüne dikkati çeker ancak şefi, `peygamberleştiren` görüşleri kabul etmediğini de belirtir. Parti programını parti üyelerinin partiye girerken kabul etmiş oldukları bir mukavele olarak değerlendirir. Deneyimler ve ülke şartları gözönünde bu lundurulmadan hazırlanan parti programının başarılı olamayaca ğını savunur. Peker siyasal partileri beş kategoriye ayırarak inceler, ancak bu sınıflandırmayı hangi kriterlere göre yaptı ğını açıklamaz. Peker' in sınıflandırmasına göre beş gruptan birincisi; liberal-demokrat-radikal-cumhuriyetçi partiler, ikin cisi; sosyalist, kominist, işçi partileri, üçüncüsü; klerikal partiler, dördüncüsü; milliyetçi partiler, beşincisi ise bu dört kategori dışında kalan partilerdir. Peker' in siyasal partilere ilişkin görüşlerinde, 1945' lerden önceki ve sonraki dönem içinde önemli değişiklikler mey dana gelmiştir. 1945 'lerden önce çok partili idarelerin ülke sorunlarını çözümleyemeyeceği, tam tersine bu sorunları daha da karmaşıklaştıracağı, parlamento faaliyetlerini engelleyece ği ve devlet yönetimini güçleştireceği görüşünde olup, kendi ifadesiyle `dağınık partiler` yerine tek partili yönetimlerin ideal olacağını savunur. 1945 'lerden sonra ise bu görüşlerin den vazgeçtiği görülür. Peker 'e göre sendikalar; işçilerin `gündeliksiz ve va sıtasız` kalmalarını engellemek ve ayrıca grevi, `tesirli bir153 silah` olarak kullanmak istemeleri sonucu meydana gelmiştir. Diğer sınıflar yanında, ülkenin sosyal gerçeklerine rağmen işçi sınıfını da kabul etmeyen Peker, işçi ve esnafın klasik yollar la veya `sosyalist cereyanların` etkisi altında kalarak teşki latlanmasını uygun bulmaz. Ona göre, bu teşkilatlanma `üstün ve ulusal fikirle` olmalıdır. Peker `üstün ve ulusal fikir` konusunda herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bu nedenle sözko- nusu teşkilatlanmanın nasıl olacağı anlaşılamamaktadır. Peker işçi ve işveren ilişkilerinin düzenlenmesinde devlet müdahale sinden yana olmakla birlikte bu müdahaleyi korporatif bir dü- ünce yapısı içinde değerlendirdiğini söylemek mümkün görünme mektedir. Ona göre işçi ve sermaye arasında denge sağlamak için bu müdahale -. gereklidir. Başbakanlığı döneminde, grev ve lo kavt haklarının içinde yer almadığı işçi sendikaları tasarısı kabul edilmiştir ve bu Hükümete göre grev, devletçi bir rejim için değil liberal bir rejim için uygundur. Peker kabinesinde Çalışma Bakanı olan Sadi Irmak, sendikaların siyasal akımlardan uzak bulundurulmasını savunuyor, `biz enternasyonalin şubele rini Türkiye'de açtırmayı asla düşünmeyiz` diyordu. Bu görüş Peker 'in görüşlerini yansıtıyordu. 1945'lerden sonra Peker' in siyasal partilere ilişkin görüşlerinde önemli değişiklikler meydana gelmesine rağmen bu değişikliğin sendikalar için de geçerli olduğunu söylemek güçtür. Peker dini, `sosyal ve siyasal bir teşekkül` olarak ta nımlar. Ona göre din sosyal kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı engel leyen, tarih boyunca insan haklarını `istismar` eden `beynelmi lelci` bir unsurdur. `Beynelmilelci` olduğu için komünizm gi bi o da, `içtimai bir zehir` dir. Dini dünya işlerine karıştı ranlar `cemiyete zehir katan` insanlardır. Din partileri ise159 `kızıl irtica kurumları `dır. Peker din duygusunu komünizmle mü cadelede bir araç olarak kullanmak isteyenlere, milliyetçilik duygusunu önerir ve dindar kişilerin de komünist olabilecekle rini belirtir. Ahlaki değerlerin din duygusuna dayanmaksızın da kazanılabileceğine inanır, tslamda din ve şeriat anlayışının biribirinden ayrılmayacağı inancındadır. Din nüfuzunun demok ratik gelişmeyi engelleyeceğini savunur. Peker' e göre laiklik, dinsiz olmak demek değildir. Laik lik; dini kurumların devlete müdahale etmemesi, dinin dünya işlerinde etkisinin tamamen kaldırılmasıdır. Laiklik ve inkı lapçılığı biribirinden ayrılmaz ilkeler olarak ele alır ve bu ilkeleri devlet varlığının iki temel dayanağı olarak değerlen dirir. Peker` in devletçilik anlayışı ve ekonomik liberalizm konusuna ilişkin görüşleri çeşitli dönemlerde farklılıklar gös termektedir. 1930'lardan 1945' lere kadar geçen zaman kesitin de, gerek devletçilik gerek ekonomik liberalizme ilişkin gö rüşlerinde oldukça önemli değişiklikler meydana gelmiştir. 19 30' larda siyasal liberalizme olduğu kadar ekonomik liberalizme de tamamen kaişıdır. Onun bu görüşü, `liberal demek vatan haini demektir... liberalizm bir afettir,` ifadelerinde açıkça gö rülmektedir. 1937'lerde liberalizm lehinde propaganda yapanla rın cezalandırılmasına taraftardır. 1945'lerden sonra ise an- tiliberal tavrının tamamen değiştiği görülür. Devletin ekono miye müdahalesini savunmadığı gibi ayrıca bu müdahaleyi zarar lı bulur. Ekonominin kendi kuralları olduğunu, dış müdahalele rin ekonomiyi bozacağını belirtir. 19 3o ' larda ve daha sonraki dönemde özel teşebbüse olan güvensizliğini açıklayan Peker' in160 bu görüşlerinde de önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Ona göre özel teşebbüs bazı alanlarda devletten daha başarılıdır. Bu nedenle ösel teşebbüsün çalışma alanları genişletilmeli ve devlet elindeki önemli işlerden uygun görülenlerin bir kısmı nı bu kesime devretmeli ve özel kesime güvenli bir ortam hazır lanmalıdır. Devletçilik konusunda da görüşlerinde önemli deği şiklikler meydana gelen Peker, önceleri devletçiliği oldukça geniş bir kapsam içinde değerlendirmiştir. Devlet müdahalesi nin genel menfaat ölçütüne uygun olarak genişletilmesi ayrıca özel sektörün devlet tarafından kontrol edilmesi gereği üzerin de durmuştur. Başbakanlığı döneminde ise bu müdahalenin asgari ye indirilmesi ve devletin ekonomik faaliyetlerinin sadece te mel endüstriyel alanla sınırlandırılmasını savunmuştur. Peker Cumhuriyet ve Cumhuriyetçilik konusuna ilişkin gö rüşlerini ve inancını Cumhuriyetin ilanı yıllarında açık ve kesin bir ifadeyle belirtmiş ve bu kanaatini yaşamı boyunca korumuştur. Bunu onun Cumhuriyetin ilanından sonra Mealiste Rauf Orbay ile arasında geçen tartışmalarda ve muhalif İstan bul basınına karşı olumsuz, kesin ve kararlı tavrında, ayrıca Başbakanlık döneminde Demokrat Partinin seçimlere katılmaması ile ilgili olarak basına verdiği demeçlerinde görmek mümkün dür. Peker `in Cumhuriyet Halk Partisi temel ilkelerinin belir lenmesinde, tanımlanmasında, bu ilkelerin yaygınlaştırılma sında önemli ölçüde etkili olduğu, çaba harcadığı görülmekte dir. Devletçilik hariç olmak üzere, diğer temel ilkelere iliş kin görüşlerini ölünceye kadar koruduğu ve bu ilkelerden ö- dün vermemek için mücadele ettiği söylenebilir. Başbakanlığı161 döneminde, okullara din derslerinin konulması eleştiri konu su yapılmakla birlikte, laiklik konusunda da görüşlerinde, bir değişme veya tutarsızlık tespit edilmemiştir. Bununla bir likte devletçilik konusunda aynı şeyleri söylemek mümkün gö rünmemektedir. Peker'in 19 30'larda savunduğu aşırı devletçi lik yaklaşımının, liberalizm lehinde olmak üzere, 1945'lerde değiştiği; gerek çeşitli demeçlerinden, gerekse başbakanlığı dönemindeki icraatından anlaşılmaktadır. Bu değişmeyi; dev letçilik uygulamalarının olumsuz sonuçlarının Peker üzerindeki etkileri ve ayrıca anılan dönemde Türkiye'nin Batı Bloku için de yer alma çabalarıyla açıklamak mümkün görünmektedir. | |