dc.contributor.advisor | Varkıvanç, Burhan | |
dc.contributor.author | Okatan, Fulya | |
dc.date.accessioned | 2021-04-12T10:52:22Z | |
dc.date.available | 2021-04-12T10:52:22Z | |
dc.date.submitted | 2004 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/516130 | |
dc.description.abstract | IX ÖZET Kentin doğusundaki nekropol kazısı buluntulanyla en erken İ.Ö. 4. yy. sonlarında yerleşime alan edildiği saptanan ve ÎÖ. 159 yılında II. Attalos Philadelphos tarafından kent olarak tesis edilen Attaleia, topografik ve doğal nedenlerle günümüze kadar kesintisiz yerleşime uğramıştır. İlk kez kentleşmesi ile birlikte bir savunma sisteminin de tesis edilmiş olması, kentin Hellenistik dönemdeki önemini vurgulamakta yeterlidir. Liman çevresine yayılmış, stratejik ve ekonomik açılardan önem taşıyan yerleşimi kuşatan sur hattı değişik dönemlerde çeşitli değişiklikler, onarımlar ve eklemelere uğratılmıştır. Bu sürecin önemli noktalarından biri, kente bir tak kazandırmış olan İmparator Hadrianus'un ziyaretidir. Kentin çalkantılı tarihinin getirdiği yıpranmalara rağmen özellikle doğu cephesinde orijinalliğini koruyabilmiş olan iki kule arasındaki tak, birbirine eşit, tonozlu üç açıklığa sahiptir. Açıklıkları örten tonozları oluşturan kasetli bloklar, kaideler ile yükseltilmiş ve ortadakiler daha dar dört' ayak tarafından taşınmaktadır. Ön ve arka cephede, altlıkları, ayakların kaidelerinden 1.05 m. önde ve arkada olmak üzere ayakların orta aksları hizasında duran toplam sekiz adet sütun, öne doğru uzanan arkhitravlan taşır. Kuzeybatı köşedeki in situ ve güneybatı köşedeki orijinal durumda olan kompozit başlıklar, kaulis çanağı üzerindeki yaprak motifleri nedeniyle Hadrianus dönemi başlıklarının tipik özelliğini yansıtırlar. Üst döşemi sırasıyla iki faskialı bir arkhitrav, sarmal dallı friz ile onun üzerindeki dişli geison ve aslan başı çörtenli sima oluşturur. Önde yapıdan bağımsız duran sütunların başlıkları üzerine, yapıya bitiştiği yerde ise konsolların üzerine oturan öne uzantılı arkhitravlar, alt yüzlerinde yarım ay uçlu soffit bulunan arkhitrav blokları üzerindeki sarmal dallı friz, dişli geison ve sima ile üst döşemin devamlılığını korurlar. Bezemeli saçaklığın yam sıra takın görselliğini artırarak konstrüksiyona destek sağlayan mimari elemanlar, öne uzanan arkhitravlann altındaki konsollar ile takın kulelere bitiştiği yan ayaklardaki pilasterlerdir. Birbiri üzerinde dışa kademeli olarak oturtulmuş saçaklık üzerinde 0.36 m. içeride başlayan, 0.35 m. yükseklikte ve profilli bir saçak üstü döşeme yer alır. Bu döşeme ile birlikte toplam yükseklik 8.75 m.dir. îki kule arasında yer alan Hadrianus Takı, imparatorun doğu gezisi sırasında komşu kentlerdeki yapılaşma sürecine koşut olarak ve imparatorun beklentisini yerine getirirken kentin de Roma'ya bağlılığının bir ifadesi olarak inşa edilmiştir. Bu nedenle her ne kadar stilistik olarak daha geç bir döneme verilse de Hadrianus'un ilk doğu gezisine atfen, henüz İS. 120'li yılların öncesinde yapımına başlanmış olmalıdır. Bu süreçte takınkonumlandmlmasındaki en büyük etken, Perge ve doğudaki diğer kentler ile bağlantıyı sağlayan mevcuttaki yola açılan erken kapı olmuştur. Bu kapının da önemli bir aks üzerinde bulunduğu ve kentin giriş kapısı işlevini üstlendiğinden en az bir kule ile savunulmuş olması gerekmektedir. Kule duvarının altoda kalmış olan Hadrianus Takı güney ayak göz önünde bulundurulduğunda takın mevcuttaki kuzey kuleye bitişik olarak konumlandırıldığı ve güney kulenin tak sonrası estetik ve stratejik kaygılar sonucu Julia Sancta tarafından tesis edildiği anlaşılmaktadır. Takı önündeki duvara rağmen 19. yy. başmda gören Beaufort'un aktanmlan 14 sütundan oluşan bir üst kat olduğu doğrultusundadır. Hatta Beaufort'un ters durumda gördüğü ve Falkener ile Le Bas - Waddington tarafından kopyalan oluşturulan yazıtlı blokların da ikinci kata ait oldukları yorumlan, böyle bir kat olduğu konusundaki düşünceleri kuvvetlendirmiştir. Ancak bu yorumlarda bir üst katm varlığına dayanak oluşturan ve tak üzerinde simetrik olarak duran postamentler, günümüzde yapıdan uzaklaştınlan yazıtlı bloklar ve sütun gövdeleri gibi bir zamanlar takı kapatan duvann devşirme bloklarından farklı bir fonksiyona sahip değillerdir. Tak üzeri döşeme bloklannın yüzey işçilikleri ve postamentlerin sabitlenebileceği dübel yuvalarının sığ ve özensiz yapılan da bu gözlemi desteklemekte, 19. yy. sonlarından günümüze kadar olan sürecin yansıdığı fotoğraflar da Lanckoronski ile Beaufort'un tespitlerindeki yanlışlan vurgulamaktadır. Attaleia'daki tak, sur sistemi üzerinde inşa edilmiş olduğundan ayn bir konumdadır. Mimari formu nedeniyle sahip olduğu anıtsallık taklara, sur üzerinde sağladığı giriş fonksiyonu nedeniyle de işlevi şehir kapılarına yöneliktir. Takın kentle olan fiziksel ilişkisi ve kentteki konumu değerlendirildiğinde sur üzerinde iki bölge arasında vurgulu bir ayırım sağlaması nedeniyle Ariassos, Antiochia ve Patara'daki taklar ile koşutluk içinde olduğu görülür. Attaleia Hadrianus Takı, ön ve arka cephedeki dışa çıkıntılı arkhitravlann yapıdan alışılmışm dışmda bir uzaklıkta olmalan nedeniyle Anadolu'daki ve Roma'daki diğer taklardan farklılaşmaktadır. Sütunların bir tabernakel yapısından farklı olarak kullanılmalan, tak cephesinin üç eşit açıklığa bölünmesine de neden olmuş, böylece sur sürekliliğinin kesintiye uğradığı bu noktada gerektiğinde daha korunabilir bir açıklık elde edilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde Kaleiçi Yivli Minare Camisi'nin avlusunda, bir kısmı peyzaj düzenlemesinde kullamlan, bir kısmı ise düzensiz bir şekilde yığılmış olarak duran taş bloklar ele alınmıştır. Genelde Perge Hadrianus Takı'nın parçalan olabilecekleri ileri sürülen buXI blokların, Attaleia kentinin Hadrianus Takı dışında başka bir anıtsal kapısına ait olabileceği konusu, yazılı aktarımlar, blokların teknik ve bezeksel özellikleri doğrultusunda değerlendirilmiştir. S. Bulgurlu tarafından `Perge Kenti Hellenistik Güney Kapısı ve Evreleri` başlıklı doktora tezinde Perge Hadrianus Takı'na ait oldukları öne sürülen blokların alt yüzleri kasetlidir. Her bloğun bir yan kenarı boyunca uzanan kanallar kaset aralarında da devam ederek kasetleri birbirinden ayırır. Üst yüzleri genellikle oldukça kaba bırakılmış olan blokların anathyrosise sahip uzun yan yüzleri ise kenarları boyunca düzeltilmiş, orta bölümleri kaba bırakılmıştır. Yumurta dizisi ve palmet kuşağı ile taçlanmış arkhivoltlu bloklarda aim, ion düzeninde boncuk dizileri ile ayrılmış 3 faskialı bir yapı gösterir. Blokların kemer açıklığının saptanmasında kavis yükseklikleri ve alt yüz genişliklerinden yola çıkılarak 3.70-5.40 m. arasında değişebilen bir yarıçapa sahip olabileceği belirlenmiştir. Orijinalde üç kasetli oldukları uzun kenarlarındaki kanallardan belirlenebilen blokların oluşturdukları tonozun derinliği ise 3.30 m.yi bulmaktadır. Perge Hadrianus Takı kasetli blokları ile bezeksel olarak büyük benzerlikler göstermelerine rağmen M. Akok'un fotoğraflarına yansıdığı kadarıyla blokların Hadrianus Takı ön cephesini kapatmak amacıyla böylesi bir uzaklıktan getirilmiş olmaları dönemin şartlan da göz önüne getirildiğinde olası görünmemektedir. Bu nedenle blokların, duvarın oluşturulmasından önce yıkılmış olan Attaleia kentindeki başka bir kapı yapısından olmaları ve F. Erten'in bahsettiği `Nakışlı Kapı ` ya da Lanckoronski'nin kent planında `(m) kulesi yalanlarında taşları, çapı daha büyük bir kemerden alınmış gibi duran yıkık kapı `da bir kez daha kullanılmış olmaları da olasılık dahilindedir. Blokların bir kısım demirleri hala üzerlerinde olan kenet yuvaları bu olasılığı desteklemektedir. Bu olası anıtsal kapı yapısının konumunun belirlenmesi ancak, zemin kotunun en fazla 1.5 m. altında antik kentin kalıntılarını barındıran Kaleiçi bölgesinde geniş çaplı bir çalışma yapılmasıyla mümkün olacaktır. | |
dc.description.abstract | xu SUMMARY Attaleia, which had been defined, was settled with the findings of necropol excavation in the east of the city, as early as the end of the 4th century BC. And was founded in 159 BC. By Attalos Philadelphos n, had been settled until this time because of topographical and natural characteristics. A defence system was erected together with the first settlement and this stresses the importance of the city in Hellenistic period. The settlement spread along the environment of the harbour was of great strategical and economical importance. The wall system, which surrounded the settlement, had been restored over time and new parts added during different time periods. After a visit by Emperor Hadrianus an arch was constructed to commemorate his visit. The arch became the most important points of Roman period. The arch, situated between two towers, has kept its originality, especially on the east facade. In spite of parts of the arch falling down, this was caused by social and political turmoil through history of the city. The arch is made up of three equal and vaulted openings. Blocks with cassettes formed the vaults that cover the openings. These are supported by four raised bases, which support column structures, of which the central ones are much narrower. On the front and back facade, of the centre axes of pylons, stands 8 columns, of which the bases are further than pylons 's. These columns carry extended architraves. At the northwest corner in situ and southwest corner are original composite capitals with leaf motives on a caulis surface, which have typical characteristics of the Hadrianus period. The upper part is formed by an architrave with two fascia, fris with tendril and above it geison and sima with lion head gutters. Extended architraves that are placed on the further side of the capitals of columns are standing apart from the structure and near the structure on to the consoles, are continuousness on the upper part with geison, sima and architraves that have semi circle ended soffittes on the undersides. The architectural elements that support the structure by the side of the ornamented entablature and this increases the esthetical appearance of the arch, by consoles under the extended architraves and pilasters on the side pylons near the towers. On the stepped entablature there is a slab with moulding of which the height is 0.35 m. and placed 0.36 m. narrower from each side. Hadrianus Arch was situated between two towers, and was erected as a parallelism to building process in neighbouring cities during the Emperor's journey east and was constructed as an expression of the city's devotion to Roma while performing the Emperor's expectation. So however it had been dated from a later period because of the stylistic features, attributed to Hadrianus's first journey east, it had been started to be built before 120 BC. During thisxm period, the greatest reason of positioning the arch at this point was an early city door, which opened on an existing road that provided connection with Perge and other cities on the east. This city door was defended with at least one tower as it had been on an important strategic point and undertook the function of the city entrance. When Hadrianus Arch's south pylon that was under the tower's wall was considered, it was understood that the arch had been positioned touching to the existing north tower. It was also understood that the south tower that had been erected by Julia Sancta was a result of aesthetical and strategical concerns. Beaufort, whose statements were about an upper floor that was formed with 14 columns, had seen the arch in spite of the front wall at the beginnings of the 19th century. Also interpretations about blocks with inscriptions, which Beaufort had seen upside down, and Falkener and La Bas - Waddington copied were belonged to upper floor, have forced the ideas about this floor. But in these interpretations, postaments standing symmetrically on the arch and so constitute a base about the existence of an upper floor do not have any different functions from re-used blocks of the wall that block the arch some time, just like column bodies and blocks with inscriptions which removed from the arch today. Surface workmanship of slab blocks and shallow and carelessly done configurations of clamp openings in which postaments would fix support this observation. Photographs which show the process from the end of the 19th century till this time points the mistakes of Lanckoronski and Beaufort's establishing. Arch in Attaleia, had a different situation as it was erected on the line of wall system. Its monumental features because of architectural form directed arches and its function because of providing an entrance door along the wall system directed city doors. When the physical relations with the city and the position in the city were considered as it provided a stressed sequence between two districts, it had a parallelism with the arches in Ariassos, Antiochia and Patara. Attaleia Hadrianus Arch was also different from arches in Anatolia and Roma, as its extended architraves on the front and back facades were in an unusual distance from the structure. Using the columns different from any tabernakel structure occasioned the arch opening was divided into three equal parts, so if needed an easier defended opening was obtained in the point that city wall continuousness was interrupted.XIV In the second part of the study it deals with blocks of which some were used as a part of landscape arrangement and some were heaped ünsystematically in the courtyard of Kaleiçi Yivli Minaret Mosque. Although the blocks are usually put forward that they were parts of Perge Hadrianus Arch, the subject of belonging to another monumental gate of city Attaleia except for Hadrianus Arch is considered with written observations, technical and ornamental characteristics of them. S. Bulgurlu put the blocks forward to belong to Perge Hadrianus Arch in her thesis of philosophy titled `Perge Kenti Hellenistik Güney Kapısı ve Evreleri`. They have cassettes undersides. Canals that stretch along one side of each block continue between cassettes and divide them. Blocks of which upper sides were left roughly, long sides with anathyrosise were smoothed and centre parts were left roughly again. Front side of archivolted blocks that crowned with anthemion and egg arrow row have 3 fascias divided with astragal in ion order. Curve lines and block dimensions are effective on deterrnining the arc opening made up from the blocks. And with this method it is determined that the radius of the arch could be change between 3.70-5.40 m. The depth of the vault, which was formed by the blocks with three cassettes in original length, could be near 3.30 m. Although there were great similarity with the blocks of Perge Hadrianus Arch as it is seen from the photographs of the excavation and restoration works directed by M. Akok, it was almost impossible bringing the blocks from Perge under the conditions of the period only to build the wall blocking Attaleia Hadrianus Arch. So it was possible that the blocks belonged to another door structure, which had been demolished or fallen down before the wall was built. They also could be used once more for `Nakışlı Kapı` which was told by F. Erten, or ruined door near (m) tower, which was told by Lanckoronski. The openings of which iron clamps are still on stand by this probability. The situation of this monumental door structure could be determined only with a wide spread study in the district of Kaleiçi where there are still ruins of ancient city just 1.5 m. under the ground level. | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Arkeoloji | tr_TR |
dc.subject | Archeology | en_US |
dc.title | Attaleia kant kapıları | |
dc.title.alternative | City gates of Attaleia | |
dc.type | masterThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | Arkeoloji Ana Bilim Dalı | |
dc.identifier.yokid | 147322 | |
dc.publisher.institute | Sosyal Bilimler Enstitüsü | |
dc.publisher.university | AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 144150 | |
dc.description.pages | 104 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |