dc.description.abstract | Bu çalışmada, Türkiyeli Çerkeslerin kimlik inşa süreçlerini anlamaya çalışıyoruz. Bu bağlamda, Çerkes kimliğinin temel unsuru olarak 21 Mayıs 1864 Sürgünü'nün hatırlanması üzerine kurulmuş olan toplumsal hafızanın nasıl oluştuğu ve nasıl aktırıldığı anlatılmaktadır. Çerkesler de diğer etnokültürel azınlıklar gibi kültüre ve hafızaya dayalı farklılıklarını dile getirerek bir takım haklar talep etmektedirler. Bu taleplerin başında ise kimliksel tanınma yer almaktadır. Çerkes aktörlerimizin taleplerinin önemini anlamak için, çok kültürlü toplumlar ve birlikte yaşama meselesini irdeleyen sosyolojik düşünceden yararlanarak Çerkes kimliğini analiz etmeye karar verdik. Türkiye de, Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde kabul edilen ?birlikte yaşama? prensibinin sebep olduğu sorunlarla başa çıkmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, geliştirmiş olduğu ?Anadolu bir kültür mozaiğidir?, ?Tüm farklılıklar Anadolu'nun zenginliğidir? gibi söylemleri ve demokratik açılım pratikleri Kürtlerin kimlik taleplerinde olduğu gibi Çerkesleri de bu yönde cesaretlendirmiştir. Türk tarih yazımına karşıt olarak, dışlanan geçmişlerine sahip çıkmakta ve mağduru oldukları ?Hain Çerkez? algısını tersine çevirecek bir eylemi başlatmaktadırlar. Yaptıkları protesto eylemleri sayesinde, Türkiye ve Rusya'da uygulanan asimilasyon politikalarına karşı gelerek kentsel alanlarda kamusal görünürlülüklerini arttırmaktadırlar. Yani ?Çerkes? vatandaşlar olarak kendilerini kamusal alanda ifade etmeye çalışmaktadırlar. Aslında talep ettikleri hem evrensel haklar, yani vatandaş tanımı içerisinde sahip olmak istedikleri eşit ve adil haklar, hem de özel bir tarihin ve bir kültürün üyeleri olarak farklılıklarının saygı ile tanındığı ve koruma altına alındığı haklardır. Diğer bir deyişle, bireysel haklar ile kolektif hakları aynı anda talep etmektedirler.Sorunsalımız bu kavramlar etrafında şekillenmekle birlikte, bireylerin, bir trajediyi hatırlayarak ve liberal çok kültürlülüğün hakim olduğu bu zamanda farklılıklar siyaseti geliştirerek etnokültürel bir kimliğin özne-aktörlerine nasıl dönüştüklerini sorgulamaktadır. Bu sorunsalı destekleyen hipotezlerimiz de aşağıdaki gibidir:İlk olarak, bir farklılık grubunun üyeleri olan Türkiyeli Çerkesler, farklılıklar siyasetinden yola çıkarak kimliksel tanınma ve kültürel korunma talep etmektedirler. Daha doğrusu, evrensel haklarla birlikte farklılıklarından doğan haklarından yararlanabilmeyi ve gerçek birer vatandaş gibi kabul edilmeyi istemektedirler. Ayrıca, diğer kültürleri dışlayan ve homojen olarak inşa edilmiş Türk kimliğine karşı direnmekte ve Türkiye'den, geçmişle hesaplaşmasını talep etmektedirler. Öte yandan, Çerkes Sürgünü'nü hatırlama ediminin Çerkes hayali cemaatinin ve kimliğinin kaynağını oluşturduğunu savunuyor, ortak acının Çerkesleri birleştirdiğini ve şimdiki taleplerine meşru dayanak sunduğunu iddia ediyoruz. Başlangıçta Çerkes yaşlıları tarafından aktarıldığını düşündüğümüz Çerkes Sürgünü hatırasının aslında Kefken'de yapılan anma törenleri ile gelecek kuşaklara aktarıldığını gördük. Her şeyden önce, azınlıkların hatıralarının resmi tarih yazımında, yani ulusal hafızada, yer bulamadığını, hatta ulusal hafıza tarafından hatırlanmasının yasaklandığınıbelirtmemizde fayda var. Aksine Çerkesler sürgünü hatırlayarak özgürleşmektedirler. Yani geçmişin hatırlanması, geçmişte yapılmış haksızlıkların tanınmasını talep eden Çerkesler için özgürleştirici bir rol oynamaktadır. Böylece hatırlama bir direniş eylemine dönüşür ve bireysel özgürlüklerinin peşinde olan Çerkes aktörler özneleşirler.Bir Çerkes, Çerkes olduğunun bilincine nasıl varır? Hangi hatırlama figürleri ile kimliğinin en önemli etmeni olan Çerkes Sürgünü ve Kafkasya ile ilgili hatıralarını canlı tutar? Kendini bir Çerkes olarak yeniden nasıl üretir? Kimliğini hangi etmenler üzerine yeniden inşa eder? Bu sorulara cevap ararken, niteliksel yöntem kullanarak sahamızı gerçekleştirdik, Çerkeslerin kimlik inşası ve bu süreçte toplumsal hafızayı nasıl yeniden inşa ettikleri ile ilgili verileri elde etmek için yarı yapılandırılmış görüşmeler yaptık. Niteliksel yöntem ayrıca bu kimliğin aktörlerinin öznelleşme eğilimlerini görmemizi sağladı. Çeşitli yaş aralıklarında, kadın, erkek toplamda 42 kişi ile görüştük ve siyasi veya geleneksel yönelimlerine göre dört tipoloji oluşturduk. Söylem analizi ve çeşitli internet siteleri üzerinde yaptığımız gözlemlerden edindiğimiz verilerle, kimlik ve toplumsal hafıza ile ilgili önemli teorilerin sunduğu sosyolojik düşünce araçlarının da yardımı ile analiz ve sentezlere ulaştık. Öte yandan, Sürgün tarihini de aktarmamız gerektiği bilincinde olarak ikincil kaynaklardan da yararlandık: literatür araştırması yaptık ve bilimsel araştırmalardan, kitaplardan, makalelerden, romanlardan ve belgelerden yararlandık. Ayrıca internet siteleri, forumlar, kampanya metinleri ve yeni anayasa için hazırlanan taslaklar üzerinde de gözlemler yaptık. Kafkas dernekleri ve May21 İnisiyatifi'nin organize ettiği toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldık. Diğer yandan, fotoğraf, mahkeme tutanakları gibi faydalanabildiğimiz özel arşivler de mevcuttu. Amacımız Türkiyeli Çerkeslerin hafızaya ve kültüre dayalı farklılıklarını dile getirerek kimliklerini yeniden nasıl inşa ettiklerini göstermekti. Pek zorluk içermeyen bir saha olmasına rağmen yine de araştırmamız esnasında bazı kısıtlamalarla karşılaştık. Bazı görüşmeciler isimlerinin kullanılmaması konusunda bizi uyardılar, çünkü gelecekteki kariyerleri önünde bir engel teşkil etmesinden korkuyorlardı. Ayrıca yaşlılarla mülakat yapmanın bazı zorlukları vardı: tüm görüşmeyi kendileri yönlendirmeye çalıştılar, çünkü yaşlarından ötürü sahip olduklarını düşündükleri otoriteyi kullanma eğilimindeydiler. Yaşlı kadınlar ise bizi sürekli tanıdıkları erkeklere yönlendiriyor, bizimle görüşme yapmaya çekiniyorlardı. 1864 Çerkes Sürgünü tanıklarıyla görüşme yapma imkanımız da yoktu. Çok eski bir tarihte gerçekleşmiş olmasından ötürü bu olayı yaşayan tüm tanıklar bugün hayatta değillerdi. Son olarak, 19. Yüzyıl'da gerçekleşmiş olan Kafkas-Rus Savaşları ile ilgili bilgileri Türk arşivlerinden edinmek mümkün değildi ve daha çok Rusça ve İngilizce kaynaklar mevcuttu. Bu konu ile ilgili bilgi edinmek için Rus arşivlerine başvurmak ve Rusça bilmek gerekmekteydi.Çalışmanın neticesinde şu sonuçlara vardık:Çerkesler, farklılıklar siyaseti ile kimliksel tanınma ve kültürlerinin korunmasını talep etmektedirler. Türkiye'nin asimilasyon politikalarından etkilenmiş oldukları ön koşulu ile Türk tarih yazımı tarafından yapılan Çerkez tanımını reddettiklerini ve damgalarla dolu bu tanıma pozitif anlamlar yükleyerek Çerkes kimliğini yeniden tanımladıklarını gördük. Bu bağlamda, Onlara göre, geçmişle hesaplaşacak olan, sadece sürgün ve soykırımın faili olan Rusya değil aynı zamanda da Türkiye'dir. 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü gibi trajik bir olayı anımsamak Çerkes toplumu üzerinde birleştirici ve kimlik kurucu bir işlev görmektedir. Ayrıca, Çerkeslerin bugünkü talepleri için de meşru bir dayanak sunmaktadır. Sürgünü hatırlamak özgürleştirici bir rol oynamaktadır, çünkü Çerkesler hatırlayarak direnmekte ve kendi toplumsal hareketlerinin öznesi dolayısıyla aktörü olmaktadırlar.Anahtar Kelimeler: Çok Kültürlülük, Farklılıklar Siyaseti, Kimlik, Kimliksel Tanınma, Toplumsal Hafıza, Çerkesler, 21 Mayıs1864 Çerkes Sürgünü, Kafkasya. | |
dc.description.abstract | In this research, we try to understand the process of identity construction among Circassians in Turkey. Collective memory based on the recall from exile of May 21, 1864 is analyzed as the basis of Circassian identity and as a component of contemporary identity, transmitted across generations. The Circassians claim, as many rights as other ethnocultural minorities, expressing their difference based upon their culture and their memory. The identity recognition comes first of these claims. To understand the importance and scope of these claims, we decided to analyze the case of the Circassian identity in the context of sociological reflections on multicultural societies and the issues of living together. Likewise Turkey confronts problems arising from living together issues, as a part of compliance with the criteria of the European Union. The speeches, such as `Anatolia is a mosaic of cultures`, ?All differences are the riches of Anatolia?, which are used by Justice and Development Party and practices of democratic initiatives encourage Circassians to express their claims on the same terms as the identity claims of Kurds. In opposition to the official Turkish historiography, they take care of their neglected past and take action to reverse the stigma of ?Hain Çerkez? used against them. Through demonstrations, they increase their public visibility in urban spaces, in order to express their opposition to assimilation practices in Turkey and Russia. Thus, in this contemporary period, they try to express themselves as ?Circassian? in the public. Indeed, those they claim, they are either universal rights, equal and fair rights written in the definition of citizenship, or rights protection and recognition-with-respect of their difference as members of a particular history and culture. In other words, they demand individual and collective rights at the same time.Our problematic of research is shaped around these concepts and we wonder how individuals become actor-subjects of an ethno-cultural identity by remembering a tragedy and getting the policy of difference in the era when the liberal multiculturalism reign. So, we construct the arguments that support our problematic. First, the Circassians of the Turkey, as members of a group of difference, claim the identity recognition and cultural protection. Indeed, they want access to the citizenship by obtaining the universal rights and the rights based on their differences. Second, the Circassians are reacting against the single and homogenous identity and they claim that Turkey reconcile with the past. Third, to remember the Circassien exile is a source of the imaginary community and the Circassian identity. It is the common pain which unifies all Circassians and legitimates their present claims. Fourth, we assume that the collective memory, rebuilt on the exile, is transmitted by the old people; but we saw, at the end of the field, that the old people of the Circassian community do not fulfil their mission of transmitting. Instead of that, it is the ceremony of commemoration (in Kefken) which contributes to the transmission of the past. Fifth, the official history, that is to say, the national memory, does not give the place to the stories of minorities and prohibit the rememberance of the past for the groups of difference. Sixth, the recall of the past plays a role of liberalizing for the Circassians who claim the recognition of the injustice which was done in thepast. Finally, to remember become a mode of resistance and call the action with which the Circassians actors get their individual freedoms and they become the subjects.How can a Circassian be aware that he is a Circassian? With which figures recall, he quickens his memories of exile and the Caucasus which are the most important components of his identity? How does he reproduce himself as a Circassian? On which factors does he reconstruct his identity? To find answers to these questions we have done a field work by using a qualitative method. We realized semi-structured interviews to obtain data on the Circassian identity construction and reconstruction of collective memory in this process. The qualitative method has given us the opportunity to see also the tendency of subjectivation of actors of this identity. 42 people, men and women of different ages were interviewed in total and we built four typologies according to their different political or traditional trends. We did the analysis and synthesis of data obtained at the end of discourse analysis and of the observation on some Internet sites by using tools offered by sociological theories about the main identity and collective memory. On the other hand, we also benefited from secondary sources to analyze the history of exile: we did a literature search and benefited from the scientific researches, books, articles, novels, documents etc. In addition, we observed also the internet sites, the forumes, the texts of campaigns and the projects which were proposed for the new constitution. We participated in the events and meetings which were organized by the Caucasian associations or by the Initiative of May21. On the other hand, there are also private archives which we profited like the photographes, the public records etc. Our goal was to show how the Circassians in Turkey reconstruct their identity by expressing their difference based upon their memory and their culture. It was rather a field without difficulty but there were still some limits. Some interviewees have asked us not to write their names because they were afraid of meeting an obstacle to their career. Second, it was difficult to have an interview with the old people because they wanted to direct all interview. They tried to use their authority coming from their age. The old women were more timid than men. They always oriented us towards men. Third, we could not have an interview with the witness of the Circassien exile in 1864 because the witness are already dead. Finally, it was difficult to find, in Turkish, the official archives which give us the sufficient information about the war between Caucasians and Russians of the 19th century. They are rather in Russian and English. To obtain much information, we must go to Russia and learn the Russian language.At the end of the research, we have reached these results:Circassians, as members of a group of difference want to benefit the democratic reforms of the current Government in Turkey and claim the identity recognition and cultural protection through the policies of difference. Indeed, they struggle to access to multicultural citizenship and to be visible in public space. With accepting the collective memory as a source of difference we saw that the Circassian memory and culture are transmitted to new generations by the ceremonies of the commemoration of the Circassian Exile or Genocide, by the stories and by the reinventing of the culture in the settled lands. They express their difference by putting an emphasis on the past because the exile of 1864 and the policy of assimilation of Turkey legitimate their claims of the present. The fall of the Soviet Russia, that is to say, the meeting of the Circassians of Turkey with their compatriots who live in Caucasus and other countries, and the proses of the Turkey?s membership to the European Union encourage their claims about Circassian exile and identity recognition. And by 2000, the young activists have turned their faces to the Russia which is the sole interlocutor and responsible of the genocide for them. Assuming that they have been influenced by the policies of assimilation, we saw that they rejected the definition of ?Çerkez? made by the Turkish national historiography and redefined the identity of ?Çerkes? with the aim of reversing the stigma from the Turkish national history. In this sense, the Circassians consider as responsible for reconciliation with the past, not only Russia which is the actor of exile and genocide, but also Turkey. The actors react against the official story that marginalizes the collective memories reproduced by groups of difference, claim the recognition of the injustices done in the past and rendering of the prestige to Cerkes Ethem. Recalling of a tragic event like the Circassian exile plays a constructive and unifying part for the Circassian identity. In addition to that, it offers a legitimate basis for their claims. Still, it plays a liberation role to resist and they become the subjects, so the actors of their own social movement by remembering. They are actors-individuals seeking to live freely their youth and their culture. That is, they want to obtain the emancipation of the authority of Thamades and living freely your culture in public space in Turkey and in Caucasus. It is the disappointment of the loss of the imagined Caucasus which in fact pushes them to resist because the Circassians had a nostalgic and utopian aspiration towards Caucasus. But the real image of Caucasus destroyed this utopia. Therefore, the Circassian identity is rebuilt around this recall and this resistance. On the other hand, we say that the 21 May 1864, as a symbolic date of the exile, and the Northern Caucasus, as a place of memory, are also important components of this identity.Keywords: Multiculturalism, Policy of Difference, Identity, Recognition of Identity, Collective memory, Circassians, the Circassian Exile May 21, 1864, Caucasus. | en_US |