Show simple item record

dc.contributor.advisorKocasakal, Ümit
dc.contributor.authorBostanci, Gülşah
dc.date.accessioned2020-12-30T08:31:06Z
dc.date.available2020-12-30T08:31:06Z
dc.date.submitted2013
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/499883
dc.description.abstractHaksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda failin kusurluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerinde düzenlenen ve bütün suç tipleri için uygulanabilir olan haksız tahrik, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 51.maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 29.maddesinde yer almaktadır. Haksız tahrike çalışmamızda ele alınan ülkelerde de çeşitli vesilelerle önem atfedildiği ve hukuk düzenlemelerinde yer verildiği tespit edilmiştir. Bu örneğin İsviçre ve Türk Hukukunda olduğu gibi, genel hükümlerde tüm suç tipleri ve özel hükümlerde bazı suç tipleri hakkında ayrıca öngörülmüş olan haksız tahrik düzenlemeleri şeklinde olabilmektedir. Bir başka biçimde ise örneğin Alman Hukukunda ve Anglo-Sakson Hukukunda olduğu gibi, belli suç tipleri açısından özel hükümler kapsamında haksız tahrike yer verilebilmektedir. Failin, haksız tahrik nedeniyle cezasında indirime gidildiği durumlar, Türk Ceza Kanunu'nun gerek genel hükümlerinde gerekse özel hükümlerinde belirli suç tiplerine ilişkin olarak çeşitli şekillerde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu'nun özel hükümleri altında da, belli suç tipleri bakımından özel haksız tahrik kurumuna yer verildiği görülmektedir. Örneğin, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun birden fazla maddesinde, belli koşullar altında, bazı suç tipleri bakımından özel haksız tahrik denilen ve genel hükümlerdeki tahrik düzenlemesine göre özel düzenleme teşkil eden tahrik hallerine yer verilmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda ise hakaret suçu bakımından özel haksız tahrik hali düzenlenmiştir.Türk Ceza Hukukunda meydana gelen haksız fiilin, failde hiddet veya şiddetli elem oluşturması ve bunun etkisi altında failin tepki fiilini işlemesi halinde haksız tahrik indirimi uygulanmaktadır. Bu unsura psikolojik unsur denmektedir. Türk hukukunda failin haksız bir fiil neticesinde kusurluluğunun etkilendiğinin kabulü için heyecanın çeşitleri olan şiddetli elem ve hiddete kapılmış olması aranmaktadır. Ancak bu her ülke sisteminde böyle değildir. Heyecanın hangi hallerinin haksız tahrikin koşulu sayılacağı ülkelere ve kabul ettikleri sistemlere göre değişiklik göstermektedir. Türk Hukukunda hiddet ve elem haksız tahrik kurumu bağlamında aynı nitelikte kabul edilmiştir. Haksız tahrik neticesinde Anglo-Sakson Hukuku ve Amerikan Hukukunda kızgınlığın, İtalyan Hukukunda hiddetin, Alman Hukukunda öfkenin ortaya çıkması aranmaktadır. Avusturya ve İsviçre Hukukunda ise kaynağı belirtilmeksizin stenik ve astenik heyecan hallerinin ortaya çıkması ve failin heyecan nedeniyle ruhsal karışıklığa düşmesinin mazur görülebilir olması halinde tahrik indirimi gündeme gelmektedir.Haksız tahrik, failin kusurluluğunu etkileyen bir nedendir. Bu unsur haksız tahrikin hukuki esasını oluşturmaktadır. Hukuki esasını açıklamaya yönelik çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Ancak Türk Hukuk düzenine bakıldığında, haksız tahrikin hukuki esasının Türk doktrininde subjektif teoriye göre açıklandığı görülmektedir. Buna göre, haksız tahrik halinde fail haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya elem altında kaldığından, faili harekete geçiren saiklerin kanun koyucu nazarında daha az vahim sayıldığı kabul edilmekte ve cezada indirim yoluna gidilmektedir'. Ancak bu açıklama, haksız tahrikin hukuki esasını açıklamaya tek başına yeterli değildir. Burada Türk hukuk düzeni bakımından yalnızca haksız bir fiilin yol açtığı heyecan dikkate alınmaktadır. Yalnızca failin subjektif (içsel) durumu dikkate alındığında kişilerin kendilerini normlara uydurma konusundaki beklentinin azaldığı, kişinin heyecan nedeniyle iradesinde meydana gelen zayıflamanın kusurunu azalttığı düşüncesi oluşabilecektir. Bir başka deyişle, haksız olmayan bir etmene ya da tahrike maruz kalarak hiddetlenen kimsenin de psikolojik bakımından iradesi zaafa uğrayabilecektir. Takas teorisi olarak da tabir edilen objektif teori ise haksız tahrik halinde biri tahrik eden, diğeri tahrike maruz kalan olmak üzere iki suçlunun varlığını kabul etmektedir. Böyle bir açıklama tarzı da yetersiz kalmaktadır. Zira fail ve mağdurun kusuru karşılıklı mahsup edildiğinde, faile ceza verilmemesi cihetine de gidilebilecektir. Bu noktada mağdurun ortak sorumluluğundan bahsetmek gerekir. Zira haksız tahrik tesiri altında suç işleyen kişinin davranışlarını kontrol etmesi yine de kendisinden beklenmektedir. Aksi takdirde haksız tahrik tesiri altında suç işlenmesi halinde failin kusurlu olmadığı kabul edilmek gerekecektir. Bu nedenlerle objektif kıstas ve subjektif kıstasın birlikte dikkate alınması gerekmektedir. Gerçekten, haksız bir fiilin yol açtığı heyecan (hiddet) tesiri altındaki kimsenin iradesinde bir zayıflama söz konusu olmaktadır. Bununla birlikte, hiddet ve elemin kusur yeteneğini zayıflatan bir etkisini kabul edebilmek için, bunun haksız bir fiilden kaynaklanması gerekir.Çalışmada haksız tahrik konusunda tartışılan hususlardan biri de Ceza Hukuku'nun diğer kavramları ile haksız tahrikin somut olayda bir arada uygulanıp uygulanmayacağı olmuştur. Özellikle, meşru savunmada sınırın aşılması, tasarlama, töre saiki ve kan gütme saikleri ile haksız tahrikin bir arada uygulanıp uygulanamayacağı meselesi önemlidir. Bunlardan tasarlama ile haksız tahrik halinin bir arada bulunup bulunmayacağı tartışmasında doktrinde şu şekilde bir değerlendirme yapılmaktadır. Tasarlamanın soğukkanlılık teorisine göre açıklanması durumunda, haksız tahrik ile tasarlamanın bağdaşmayacağı, ancak plan kurma teorisine göre açıklanması halinde ise, her iki kurumun bir arada uygulanabileceği ifade edilmektedir. Töre saiki ile haksız tahrik hükmünün bir arada uygulanıp uygulanamayacağı hususunda ise şu değerlendirmede bulunulabilir. Türk Ceza Kanunu'nun 82.maddesinin gerekçesinde somut olayda haksız tahrikin koşullarının bulunmaması gerekir ifadesinden haksız tahrikin koşulları var ise töre saiki nedeniyle ağırlatıcı hal uygulanmayacağı yorumu yapılabilmektedir. Aynı şekilde Türk Ceza Kanunu'nun 29.maddesinin gerekçesinde, haksız tahrikin töre ve namus cinayeti olarak adlandırılan akraba içi öldürme suçlarında uygulanamayacağı ve hiddet ve şiddetli elemin haksız bir fiil sonucu ortaya çıkması gerektiği ibaresinin eklendiği belirtilmiştir. Kan gütme saiki ile haksız tahrik hükümlerinin aynı olayda uygulanıp uygulanamayacağı hususunda şu değerlendirmede bulunulabilir. Türk Ceza Kanunu'nun 82.maddesinin gerekçesinde; kan gütme saikinde intikam duygusunun faili suça yönelttiği ve bu durumun haksız tahrikin varlığı için aranan hiddet veya elemden farklı bir duygu olması nedeni ile sırf kan gütme saiki ile adam öldürme suçu işlenmişse olayda haksız tahrik hükmünün uygulanmayacağı belirtilmiştir.Türk Ceza Kanunu'nda haksız tahrik, haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki bir kimsenin suç işlemesi halinde cezasında indirime gidilen bir haldir. Türk Ceza Hukuku'nda yer alan haksız tahrik kurumunun varlığından bahsedebilmemiz için, somut olayda tahrik teşkil eden bir fiilin varlığı, tahrik fiilinin haksız olması, haksız fiilin faile veya bir başkasına yönelmiş olması, tahrik fiilinin failde hiddet veya şiddetli eleme neden olması ve failin bu fiile tepki göstermek suretiyle suç işlemesi gerektiği kabul edilmektedir. Fail hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için tahrike neden olan fiilin haksızlığı haiz olması gerekmektedir. Haksız fiil olarak kabul edilen hallerde failin, bizzat neden olduğu haksız fiilden ötürü, tahrike kapılması ve tahrik indiriminden yararlanması kabul edilmemektedir. Kendisinden kaynaklanan ve sanığın da buna karşılık sergilediği orantılı hareketleri nedeniyle mağdurun tahrike kapılması, Türk Ceza Kanunu'nun 29.maddesi uyarınca indirime uygun değildir. Ancak failin gösterdiği tepkinin aşırı olması durumunda mağdur açısından meşru savunma ya da haksız tahrik hali meydana gelecektir.Türk Ceza Kanunu'nda yer alan haksız tahrik madde düzenlemesinde, tahrike neden olan fiilin yöneldiği kişi bakımından herhangi bir açık ifade bulunmamaktadır. Tahrik fiilinin mutlaka tepki fiilinde bulunana karşı işlenmiş olması gerekmemektedir. Bir başka ifadeyle, tahrik fiiline maruz kalan kişinin mutlaka failin kendisi olması şart değildir. Doktrinde ve yargı kararlarında tahriki oluşturan fiillerin mutlaka tahrik edilen faile karşı işlenmesinin gerekmediği, failin kan ve sıhri hısımları, yakınları ya da diğer kişilere karşı da olabileceği öngörülmektedir. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için aranan koşullardan biri de tepki fiilinin haksız fiili gerçekleştirene karşı işlenmesidir. Tepki fiilinin hedefi, tahrik fiilini gerçekleştiren kişinin şahıs hakları olabileceği gibi malvarlığı hakları da olabilmektedir. Bu kimse ayrıca haksız fiili yapan kişinin fiilini önleme sorumluluğu bulunan kişi de olabilir. Bu görüşe göre, failin haksız tahrik hükmünden yararlanabilmesi için, haksız fiilin ya mağdurun bizzat şahsından kaynaklanması ya da mağdurun o haksız fiili önleme sorumluluğu bulunmasına rağmen önlememesi veya zımnen bu haksız fiili onaylamış olması gerekmektedir.Türk Hukukunda, tahrik ve tepki fiilleri arasındaki zamansal yakınlık, tahrike neden olayın fail üzerindeki etkisinin suçun işlenmesi esnasında hala sürüp sürmemesi bağlamında değerlendirilmektedir. Haksız fiil neticesinde failin işlemiş olduğu suçtan ötürü cezasında indirime gidilebilmesi için, tepki fiili tahrik fiili nedeniyle işlenmiş olmalı yani aralarında nedensellik bağı olmalıdır. İşlenen fiilin tahrike neden olan olayın etkisi ile gerçekleştirildiği somut olayda açıkça ortaya konulmalıdır. Türk Ceza Kanunu'nda açıkça belirtilmemesinden ötürü tartışılan bir diğer husus ise tahrik fiili ile tepki fiili arasındaki orantılılıktır. Açıkça kanun düzenlemesinde bir oran belirtilmese de tahrik teşkil eden fiilin failde meydana getirdiği etki ve neticesindeki tepkinin ölçüsü önemlidir. Bu nedenle, somut olayın akışı, failin yetiştiği ortam, katlanma gücü tepkinin ölçüsü hususunda dikkate alınmalıdır. Failin ruhsal durumunun abartılı oluşu halinde verilen ölçüsüz bir tepki nedeniyle işlenen fiil ile tahrik fiili arasında oranın olduğu söylenemez.Çalışmanın bir diğer konusu da karşılaştırmalı hukukta haksız tahriktir. Karşılaştırmalı hukuk bahsinde Anglo-Sakson Hukukunu benimsemiş ülkeler, Almanya, İsviçre, Avusturya, İtalya, Fransa ve Hollanda ele alınmıştır. Anglo-Sakson hukuk sisteminde haksız tahrik, sadece failin meydana gelen bir fiilin yarattığı etki altında kasten öldürme suçunu işlemesi halinde uygulanan ve bu nedenle özel olarak 'kasten öldürme' suç tipi dahilinde düzenlenen bir indirim nedenidir. Tahrik, diğer ağır suçlarda ise ancak fail hakkında öngörülen cezanın ağırlığını bir miktar azaltabilecek takdiri indirim nedeni olarak uygulanabilmektedir. Haksız tahrik, tahrik altında suç işleyen fail hakkında açılacak davanın türünü değiştiren ve dolayısıyla daha az ceza öngörülmesine neden olan bir düzenlemedir. Anglo-Sakson Hukuk Sistemini benimsemiş devletlerin kanunlarına bakıldığında, haksız tahrik altında suç işleyen fail hakkında nitelikli adam öldürme suç tipinden değil basit adam öldürme suç tipinden yargılama yapılacağı ve buna göre ceza verileceği şeklinde bir düzenlemenin yer aldığı görülmektedir. Bu durumdan çıkan netice, Anglo -Sakson Hukuk uygulamasında genel ve bütün suç tiplerine teşmil edilecek nitelikte bir haksız tahrik düzenlemesinin bulunmadığıdır. Haksız tahrik altında işlenen saldırı ya da kasten yaralama fiilleri açısından haksız tahrik, ancak faile verilecek cezada takdiri bir indirim sebebi olarak dikkate alınabilecektir.Federal Almanya'da ise haksız tahrik hali hem genel hükümler kapsamında haksız fiiilin esaslı şuur bozukluğuna neden olması, hem de özel hükümler kapsamında kasten öldürme ve hakaret suçlarının tahrik altında işlenmesi halinde failin cezasında bir indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. Haksız tahrikin esaslı bir şuur bozukluğundan veya başka bir anormal ağır ruhi duruma neden olması halinde fiilin hukuka aykırılığını anlama veya bu anlayışa göre hareket etme kabiliyetine sahip bulunmadığı ya da azaldığı kabul edilir. Alman Ceza Kanunu 213. maddesine göre, kasten öldüren kişi, öldürülen kişi tarafından kendisine veya bir aile mensubuna yönelik olarak işlenilen bir kötü mualeme veya ağır hakaret üzerine, kendi kusuru olmadan öfkeye kapıldığı ve bu öfke nedeniyle orada derhal kendisini bir fiilin içinde bulursa veya sair hafif bir hal varsa, bir yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Heyecan ya da ruhsal bunalım halleri İsviçre Ceza Hukukunda failin cezasının indirilmesine neden olacak biçimde ele alınmaktadır. İsviçre Ceza Kanunu'nun 48. ve 113.maddesine göre haksız bir tahrik fiillerinin failde heyecana neden olması ve failin bu davranışlar neticesinde gazap ve kedere sürüklenmesi ve failin tahrike neden olan bu iki durum neticesinde derinden etkilenerek ani bir biçimde tepki göstermesi halinde haksız tahrik indirimi uygulanacaktır. Avusturya Ceza Hukuku'nun 34/8.fıkrasında ve 115.maddesinde, failin genel olarak mazur görülebilir şiddetli bir ruhsal karışıklık etkisiyle suça sürüklenmesi halinde cezasını hafifleten bir düzenleme olduğu görülmektedir. İtalyan Ceza Kanunu'nda başkasının haksız fiilinden kaynaklanan hiddet durumunda tepki gösterilmesi halinde failin cezası haksız tahrik düzenlemesine göre hafifletilir. İtalyan hukuku'nda haksız tahrik düzenlemesinin üç unsuru vardır. Bunlardan ilki kişinin kendisinin hakim olamayacağı duyguların etkisiyle, bir başka ifadeyle duygusal bir etken nedeniyle hakimiyet gücünü kaybederek agresif, saldırgan, öfke içeren bir güdü içine girmesine neden olan güçlü bir etki altında bulunması gerekliliğidir. İkinci unsur başkasının haksız fiilidir. Üçüncü unsur ise haksız fiil ile buna karşı gösterilen tepki arasında psikolojik bir nedensellik bağın bulunmasıdır. Fransa Hukuku'nda haksız tahrike ilişkin olarak kanunda özel bir madde düzenlemesi bulunmamaktadır. Ancak, haksız tahrik altında kalan failin durumu cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınmaktadır. Aynı şekilde Hollanda Hukukunda da haksız tahrik hali, failin cezasının belirlenmesinde takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilmektedir. Haksız tahrik, gerek Türk Ceza Hukuku gerekse karşılaştırmalı hukukta düzenlenen ve uzun bir geçmişi olan ceza hukuku kurumudur. Bu niteliği itibariyle ceza hukuku tarihinin hemen her döneminde önem arz etmiştir. İnceleme konusu ülke hukuklarında yer alan ve köklü bir geçmişi olan bu kurumun ortaya çıkış nedeni ülkeden ülkeye farklılık göstermişse de neticesinin hemen hemen hepsinde aynı olduğu görülmüştür. Bu netice, tahrik altında suç işleyen failin cezasında bir iyileştirmeye, indirime gidilmesidir.Kurumun her ülkede ortaya çıkış nedeninin farklı olması, beraberinde koşullarının da farklı olması anlamına gelmektedir. Koşullarının farklı olması da kurumun hukuki niteliği üzerinde farklı yaklaşımlar ortaya konmasına sebep olmuştur. Günümüzdeki eğilim ise, haksız tahrik kurumunun yargılamalardaki etkisinin tamamen kaldırılmasa bile hafifletilmesine yöneliktir ve bunun nedenleri de çalışmamızda yer bulmaktadır.Çalışmamızın ilk bölümünde haksız tahrike kavramsal bir açıklama getirilmeye ve kurumun hukuki niteliği üzerinde durularak suç genel teorisindeki yeri saptanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada görülmektedir ki, kurum tek bir yaklaşımla açıklanamamakta ve yeri konusunda kesin bir belirleme yapılamamaktadır. Kurum ayrıca, diğer suç genel teorisi kavramları ile karşılaştırılmış ve bazı durumlarda bir arada ele alınmıştır.Çalışmamızın ikinci bölümünde, kurumun ülkelere göre farklılık gösteren tarihsel gelişimi ortaya konulmuştur. Ayrıca kurum, Türk Ceza Kanunu'nda nasıl düzenlendiği ve türleri de belirtilmek suretiyle değerlendirilmeye tabi tutulmuştur.Çalışmamızın üçüncü bölümünde karşılaştırmalı hukuka yer verilmiştir. Bu kapsamda, Anglo-Sakson Hukuk Sistemini benimsemiş ülkeler arasında nüanslar da ortaya konulmaya çalışılmış ayrıca Almanca konuşan devletler hukuk sistemlerinde de tahrikin etkisi incelenmiştir.Çalışmamızın dördüncü bölüm olan son bölümünde, Türk Ceza Kanunu'ndaki haksız tahrik kurumunun koşulları ele alınmıştır.
dc.description.abstractThe new Turkish Penal Code contains a provision that regulates provocation cases. The provision's title is unjustified provocation and if in a given case meets the conditions of which the perpetrator's punishment shall be reduced. As the chapter of this study on comparative criminal law has shown the institution of provocation contain in various legal systems, albeit in different forms. The objective of this study is to analyze the conditions application of provocation provisions in Turkish law as well as comparative criminal law.Taking a functional comparative approach the study has tried to shed light on the legal regulations, conditions and scope of provocation provisions in different countries. Roughly speaking, every legal system that has been analyzed in this study recognizes provocations cases in various ways depending on the legal policy of the given country. Some legal systems such as Turkish and Swiss criminal law systems contain provisions on provocation both in the general part and the special parts of their penal codes. And some countries (Germany and Common Law Countries, for instance) prefer to recognize cases of provocation only for some offenses in the special parts of their penal codes.The Turkish Penal Code contains provisions regarding provocation cases, which reduces the punishment of the offender, in the general part, and in special part as well. This is not a novelty of the new Turkish Penal Code. The new Penal Code (Code Number 5237) regulates the provocation in Article 29 whereas the former penal Code (Code Number 765) contained a similar provision in Article 51. Besides the former Penal Code in a number of provisions has included special provocation rules. The new Penal Code, on the other hand, contains in addition to the general provision a special provocation provision regarding the crimes of defamation.In general terms, there are two conditions for the applicability of the provocation provision in Turkish law. The first condition concerns the act of provocation, which has to be unlawful, and the second condition pertains to the psychological situation of the offender, which is called the psychological element of provocation. In order to fulfill the psychological element the offender must have been entered in a state of intense affection and heat. These conditions are not same in every country. The determination of these conditions varies according to the system chosen in a given legislation. Turkish definition of provocation lists the conditions of affection and heat disjunctively. As regards Common Law and U.S.A law the central term is anger while in Italian law heat and in German law anger. In Austrian and Swiss law the conditions of provocation are an asthenic or sthenic affection and this affection must be an excusable.The unlawful provocation is in Turkish law regarded as one of the reasons that reduces the blameworthiness of the perpetrator. This is the essence of the legal institution of provocation. There are number of theories which tries to explain the rationale of the provocation regulation in criminal law system. According to the subjective theory, which is the prevailing theory in the Turkish legal doctrine, for a perpetrator acts under the influence of an unjustified act that has caused the heat and anger the legislator regards such cases less serious than cases in which the perpetrator acts not under such influence whatsoever. Yet, this explanation of the rationale of the institution is not enough in itself, since this approach takes solely the actor's psychological situation into consideration. This would drive legal practitioners into misleading conclusions such as the heat or anger alone satisfies the definition of Article 29 Turkish Penal Code. In other words, a person who exposed to a not unjustified provocation, according to the subjective theory, would be punished by a less severe punishment. Thus, the objective theory, which is also called as exchange theory (takas teorisi), sees in provocation cases two offenders, namely the actor of the act of provocation and the perpetrator who acts under the influence of such provocative action. This theory fails to explain the legal nature of provocation as well. For this reason where the blames of the perpetrators exchanged this would have resulted with acquittal of the perpetrator acting under provocation. However, the legal system still expects from a actor acting under provocation that he masters his heat and emotions. Therefore, the subjective and objective criterion must be taken into account together. Yet, an unjustified provocative act is precondition in any provocation case.The study also discusses the applicability of the provocation provision together with other relevant legal institutions contained in the Turkish Penal Code. This discussion focuses, especially on the provisions on excessive self-defense,premeditation, honor killing, each of which compared with the provocation regulation. Of these institutions, the possibility of a co-existence between premeditation and provocation debated in the legal doctrine in Turkey. The study sums up the theories, which explains the premeditation. There are two prevailing view in this regard: first is the theory of cold-bloodedness, and secondly the theory planned action. According to the cold-bloodedness theory provocation and premeditation cannot co-exist.The planned-action theory, however, does not rule out such possibility. As to the cases of honor killing the Turkish Penal Code regards such cases as aggravated killing in Article 82 of the Code. In the legal justification of Article 82 Turkish Penal Code, the legislator names lack of unjustified provocation as a condition for the applicability of aggravated killing provision. If one assumes this correct this would lead one to the conclusion that in cases where the actor acts under the influence of provocation, the aggravated cases of honor killing shall not be applied. The legal justification of Article 29 Turkish Penal Code, however, expresses that the rule on provocation can not be applied, if the actor's case is honor killing case. The legal justification adds further that the adjective unjustified (haksiz) contained in Article 29 Turkish Penal Code in order to rule such cases out. Accordingly, in cases where the perpetrator has acted purely on the motives of honor and revenge the unjustified provocation provision shall not be applied.The study, furthermore, provides an analysis on the conditions of Article 29 Turkish Penal Code. In Turkish criminal law, if case meets the conditions of Article 29 the punishment of the perpetrator shall be reduced. First, there must be an unjustified act against the provoked perpetrator himself or another person, and this provocation must have led the perpetrator to heat or affection. The most important element of a provocation within the meaning of Article 29 Turkish Penal Code is the unjustified nature of provocation. The case provocation must have caused by the provoked perpetrator himself.There is no clarity in Article 29 Turkish Penal Code as to whom the act of provocation must have directed. In other words, the perpetrator may have been provoked as result of an unjustified directed against a third person. In legal doctrineand jurisprudence it has been acknowledged that unjustified acts may have directed against the relatives, close ones, and other persons. The offence committed as a consequence of the unjustified provocation, however, must be committed against the provoker himself. The attack may target the body or property interests of the provoker. Furthermore, the offense may be committed against a person, who was in position to prevent the unjustified act. According to this view, a provocation may satisfy the definition of Article 29 if the perpetrator committed the crime against the provoker himself, or against a victim who has not prevented or approved the unjustified act.In Turkish law the time condition of the provocation evaluated according a criterion according to which the perpetrator must commit the crime under the influence of heat or affection. There must be causal link between the crime and the act of provocation. The fact that the crime committed under the influence of provocation must be clearly evidenced. The Turkish Penal Code sets out no proportionality test. Having said that, there must be a reasonable link between the provocation and the crime committed as a result of which if not a proportionate relationship. The court must in such cases consider social environment and upbringing of the perpetrator as well as his power to resist. If the perpetrator's reaction is exceedingly disproportionate to the provocative act it cannot be said that there is a proportionate relationship between the (unjustified) act and the reaction (crime).The study confines a large scope to comparative criminal law. In doing so, the study analyzes Common law legal systems, Germany, Austria, Italy, France and the Netherlands. In common law jurisdictions provocation is considered as a mitigating factor only in intentional killing cases. Concerning grave crimes, however, the cases of provocation may be taken into account by the judge or the jury in determining the offender's sentence. Generally, in common law jurisdictions existence of provocation defense reduces the crime from murder to manslaughter. In conclusion, it can be said that common law jurisdictions does not contain a universal rule on provocation, these jurisdictions tackle this issue in respect of various crimes instead.In Germany, on the other hand, regulated both in general part and in special part with regard to intentional killing and defamation crimes. If a provocation causes a mental situation as a result of which the offender cannot measure and perceive the result of his actions, he is considered an incapable of criminal actor capacity, i.e. capacity of blameworthiness. Furthermore, according to Article 213 German Penal Code 'If the murderer (under section 212) was provoked to rage by maltreatment incited on him or a relative, or was seriously insulted by the victim and immediately lost self-control and committed the offence, or in the event of an otherwise less serious case, the penalty shall be imprisonment from one to ten years'. The Swiss and Austrian criminal law systems contain similar provisions. In Austrian Criminal Code, for instance, Article 34 (8) lists provocation as one of the grounds that leads to a reducement of punishment.In Italian law, punishment of an offender who committed as result of an unjustified act of another person shall be reduced. There are three conditions that have to be satisfied in provocation cases. Firstly, the offender must have acted as result of aggressive, angry emotional situation in which he cannot master any longer. Secondly, the provocation act must be unjustified. Thirdly, there must be causal link between the unjustified act and the reaction against this act. In French law, there is no clear regulation on provocation cases. However, the judge considers provocation in determination of sentence of the perpetrator. Same holds true for the Dutch law.en_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectHukuktr_TR
dc.subjectLawen_US
dc.titleHaksız tahrik
dc.title.alternativeUnjust provocation
dc.typedoctoralThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentKamu Hukuku Anabilim Dalı
dc.identifier.yokid10003636
dc.publisher.instituteSosyal Bilimler Enstitüsü
dc.publisher.universityGALATASARAY ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid347443
dc.description.pages310
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/openAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/openAccess