dc.description.abstract | Bu yüksek lisan tezinde kadroları hem kürt etnik kimliğini hem de sınıf kimliğini taşıyan ve ağırlıklı olarak sendikaların, özellikle kamu sendikalarının içinde örgütlenen Yurtsever Emekçiler (YE)/Demokratik Emek Platformu (DEMEP) örneği üzerinden etnisite ve sınıf arasında ilişkinin oluşum ve yeniden üretim yöntemlerini incelenmektedir. Kürt siyasetinde etnik ve sınıf kimliğinin oluşum ve yeniden üretim süreçleri sorunsallaştırılması amaçlanmaktadır. Tezde farklıkontekslere ve ekonomik ve politik değişimlere göre bu ilişkinin değişkenliği anlatılmaktadır. Bu çerçevede niteliksel araştırma yöntemlerini kullanarak YE/DEMEP'in 1990 ve 2011 yılları arasındaki tarihi, örgütsel ve ideolojik gelişimi, kürt hareketiyle ve Türkiye soluyla ilişkisi incelenmektedir. Birinci bölüm ABD, Avrupa ve Türkiye'de literatüründe etnisite ve sınıfıbirleştirme yöntemleri hakkındadır. İlk olarak, Avrupa ve ABD'deki literatürüne bakılmaktadır. Bu ülkelerde, 2. Dünya Savaşı öncesinde etnisite ve sınıf ayrı ayrıincelenen kavramlardır. Avrupa'da sınıf kavramı açıklayıcı bir kavram olarak karşımıza çıkarken ABD'deki literatürde etnisite daha fazla kullanılmaktadır. Bu ülkelerde, politik ve ekonomik gelişmelerin ve teorik eleştirilerin postmodernizm ile feminizm gibi- etkisiyle ancak İkinci Dünya Savaşı'nın ertesinde sınıf ve etnisite ilişkisi kurulmaya başlanmıştır. Bu tarihten itibaren bir sosyal sınıfın içindeki etnik farklılaşma ve bir etnik grubun içindeki sınıfsal farklılaşma araştırma konusuna dönüşmüştür. İşçi sınıfın içindeki etnik bölünme ikincil bir durum veya indirgemeci bir tarzda eli alınmaktan vazgeçilmiş; gümünüz kapitalist toplumunun temel karakteristiği olarak ele alınmaya başlanmıştır. Ancak genelde bu ilişki yabancıülkelerden -özellikle de eski sömürge ülkelerden gelen göçmenler üzerinden hareketle kurulmaktadır. Bu araştırmalarda ayrımcılık, uyum sorunu, kötü çalışma koşulları öncelikle araştırma konularıdır. Göçmen işçilerin emek piyasasındaki `ikincil` konumlarını vurgulamak için Weber'in sınıf kavramsallaştırmasından yararlanılır. Gordon Milton, işçi sınıfındaki etnik farklılaşmayı vurgulamak için ethnclasse kavramsallaştırmasını önerir. J. Wilson Wilson siyahların arasındaki sosyal sınıfların varlığını vurgular ve siyah işçilerin emek piyasasındaki sürekli hale gelen konumlarını vurgulamak için siyah altsınıflar (underclasse noire) kavramınıönerir. Bu çalışmaların çoğunda, işçi sınıfı örgütlerinin içindeki etnik grublar veya bir etnik hareketin içindeki sosyal sınıf ilişkileri sorunsallaştırılmamaktadır. Kimliklerin yeniden üretim sürecinde mücadelelerin etkisine vurgu yapan iki tane (Gerard Noiriel ve Angela Davis) çalışmaya ulaşabildim. Birinci bölümün ikinci kısmında Kürt emekçiler hakkındaki Kürt çalışmalarıincelenmektedir. Kürt çalışmalarını ortaya çıkış tarihini her ne kadar 19. yüzyılın başı olarak başlatsak da, Kürt emekçileri hakkındaki çalışmalar, bu alanda son derece günceldir, hatta akademik alanda bu konudaki çalışmalar hala son derece marjinaldir. Mevcut çalışmalar, Kürt nationalizmine, Kürt sorunu hakkında devletin ürettiği XV söyleme, yerinden edilme (deplacement) gibi sıcak savaşın sonuçlarına ve bazı Kürt hareketinin örgütlenmelerine yoğunlaşmaktadır. İkinci olarak bu kısımda Kürt emekçileri hakkındaki çalışmalar incelenmiştir. Bu çalışmalar, sıcak savaşın ve neoliberal politikaların sonuçlarını, emek piyasasındaki etnik ayrımcılığı (diversification), kötü çalışma koşullarınısorunsallaştırmaktadır. Kürt bölgelerindeki Kürt emekçilerinin ancak batı bölgelerine göç ettikten sonra araştırma konusu edilmesi eleştirilmektedir. Bu durum aslında paradoksaldır, çünkü günümüzde Kürt toplumunun önemli bir kesimi kırsal alandan çok kentte oturmakta ve burada çalışmaktadır, Kürt sol hareketinin doğduğu 1960'lıyıllardan farklı olarak. Bu kısımda son olarak, Kürt emekçileriyle ilişkili olarak sınıf çalışmalarıincelenmektedir. Sınıf çalışmalarının önemli bir kısmı sınıfın içinde Kürt emekçilerinin varlığına dikkat çekmemektedir ve işçi sınıfının yaşadığı sorunlarıKürt sorunuyla ilişkili bir şekilde ele almamaktadır. Çok az sayıda çalışma özellikle enformel sektör üzerine çalışanlar işçi sınıfı içindeki etnik ayrışmayı ele almıştır. İkinci bölüm, niteliksel araştırma yöntemlerini kullanarak Yurtsever Emekçiler /DEMEP kadrolarının etnisite ve sınıf arasındaki ilişkiyi kurma yöntemlerine yoğunlaşılmaktadır. Bu bölüm iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda Yurtsever Emekçiler'in kuruluş süreci Kürt sorunun muhtevasındaki değişimlere ve 1980'lerde ve 1990'larda memur hareketinin ortaya çıkmasıyla ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. 12 Eylül darbesiyle birlikte bir çok Kürt örgütlenmesi demokratik mücadele alanından silinmiştir ve Kürt hareketi öne çıkmıştır; bundan böyle Kürt sorunu Kürt hareketiyle birlikte anılır hale gelmiştir. 1990'lı yıllarda, kırsal alandaki askeri operasyonlara ilaveten Kentte demokratik mücadele veren Kürt politikacılara yönelik kontrgerilla saldırılarının da yoğunlaştığıbir dönemdir. Yurtsever Emekçilerinin kurulduğu darih kontrgerille saldırılarının yoğunlaştığı, demokratik mücadele veren Kürt politikacılarına yöneldiği bir döneme denk gelmektedir. Yurtsever Emekçiler'in kurucularının bir kısmı, özellikle liderleri (Hamit Pamuk, Necadi Aydın gibi) 1990'lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerinin kurbanları olmuşlardır. Yurtsever Emekçiler, memur sendikalarının kuruluşuna katılan ve Kürt hareketine sempatisi olan veya orada aktif olan Kürt sendikacılar tarafından kurulmuştur. Bu hareket, Kürt sendikacılarının bireysel insiyatifiyle kurulmuştur. Sendikaların içindeki şovenist eğilime karşı Kürt sendikacılar ayrı bir grup kurmaya karar vermişlerdir. Bu dönemde, Türkiye solundan farklı politik örgütlenmeler sendikalar içinde temsiliyetini sağlamak için kendi gruplarını kurmaktadırlar. Bu durum karşısında Kürtler de Kürt hareketinin sendikalar içinde temsili sorunu ortaya çıkmıştır. İlk önce, Kürt sendikacılar diğer Kürt örgütlenmeleriyle birlikte bir politik grup kurmaya karar vermişlerdir. Ama sonra beraber davranmayı başaramayınca Kürt hareketine sempatisi olan sendikacılar ayrı bir grup kurmuşlardır. Dolayısıyla Yurtsever Emekçiler'in, Kürt hareketinin ve sendikal hareketin kesiştiği noktada doğduğunu ve geliştiğini söyleyebiliriz. Dergi (Yurtsever Eğitimciler, Yurtsever Emekçiler…) faaliyeti sayesinde zamanla örgütsel bir form almış ve sınıf ile etnik mücadele hakkında söylem üretmeye başlamışlardır. Bundan böyle, kadroları için sendika etnisite ve sınıf ilişkisini kurmak; enternasyonalist yaklaşıma sahip olan Türkiye soluyla ilişki kurmak ve dayanışmak için bir araç olmuştur. XVI Yurtsever Emekçiler'in ilk kadroları Marksist ideolojinin toplumsal hareketlerin içinde güçlü ideolojik olarak güçlü olduğu ve Kürt sorunun, ağırlıklıolarak sınıf karşıtlığı çerçevesinde açıklandığı bir dönemde büyümüş veya politize olmuşlardır. Bu kuşak, geçmişin ve Marksizmin etkilerini barındırmaktadırlar. Dolayısıyla Yurtsever Emekçiler'in ilk kurucuları, Marksizmi benimsemekte ve Kürt sorunun sınıf karşıtlığı çerçevesinde açıklamaktadırlar. Yurtsever Emekçiler'in kadroları sendikalar içinde halkların kaderlerini tayin hakkını ve Kürt sorunun eşitlik, kardeşlik ve insan hakları çerçevesinde çözümünü savunmuştur. Sendikalarda etnik temsiyilete dayalı bir sendikal yönetim anlayışıyaratmayı istemişlerdir. Ancak sendikal işleyişi değiştirememişlerdir. Bunun üzerine amaçlarını sendika yönetimine girerek, yani farklı etnik kimlikleri temsil etmeyen sendikal işleyişi bozmadan gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Sendikadaki mücadele, özellikle kamu sektöründeki bazı çelişkiler, paradokslar içermektedir. Yurtsever Emekçiler'e üye olabilmek için her şeyden önce sendikalı işkollarında örgütlenmek gereklidir; dolayısıyla formel sektörde. Yurtsever Emekçiler informel sökterde örgütlü değildir. Dolayısıyla Kürt göçmen yoksul işçileri örgütleyememektedir. İkinci bölümün ikinci kısmında, DEMEP'in 2000'lerdeki faliyetleri Kürt nüfusundaki sosyal yapının değişimi; sendikal kriz; Kürt hareketinin stratejik, ideolojik ve politik dönüşümü; sendikacılara karşı devletin baskı yöntemlerindeki değişimler ışığında incelenmektedir. 30 yıl boyunca, ekonomik nedenlerle ve askeri çatışmalar dolayısıyla Kürt toplumunun önemli bir kesimi sadece Kürt bölgelerinde bulunan illere değil, bunun dışında Batı metropollerine de göçmüşlerdir. Kırsal nüfus artmış, kentsel nüfus artmıştır. Gümünüzde Kürt toplumunun önemli bir kesimi kentlerde oturduğunu belirtebiliriz. Hızlı kentleşmenin sonucunda toprağa dayalı(aşiret, ağa, şeyh…) sınıflar ve tabakalar önemlerini kaybetmeye başlamışlardır. Göç ve kentleşme kentsel sınıfların belirginleşmesine neden olmuştur. Kürt toplumunun önemli bir kesiminin proleterleşmiştir. Ancak, önemli bir kesimi, özellikle de mevsimlik işlerde ve tekstil atölyelerinde çalışanlar, son derece güvencesiz (précaire) koşullarda çalıştığına dikkat çekilmelidir. Önemli bir kesimi sürekli yoksulluk koşullarında yaşamlarını idame ettirmektedirler dolayısıyla işsizlik, besin yetersizliği, sağlık ve barınma sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Diğer bir yandan Kürt toplumunun bir kesimi de, küçük de olsa savaşın sonucu olarak zenginleşmiştir. Ancak bu alanda veriler son derece azdır. Akademik çalışmalar da bölgedeki zenginleşme süreçlerine yoğunlaşmamaktadır. Bölgede yeni sitelerin kurulmasıyl birlikte, sınıfsal ayrışma (segragation) kolayca farkedilir hale gelmiştir. Ancak bu ayrışmanın politik alanda keskin ve belirgin olduğunu söyleyemeyiz. Her kesimden ve sınıftan insan Kürt hareketini desteklemeye devam etmektedir. Kentsel mekanda oy oranlarının dağılımı aşağıyukarı eşittir. Örneğin 2011 genel seçimlerinde hemen hemen Diyarbakır'ın tüm ilçelerinde Barış ve Demokrasi Partisi'ni (BDP) aldığı oy oranı birbirine yakındır. Her ilçede BDP'nin aldığı oylar %70 civarındadır; geri kalan oylarının çoğu AKP'nindir. Diğer yandan, farklı politik mücadele alanlarında sınıfsal kopuşmadan (clivage) söz edebiliriz. Örneğin sokaktaki çatışmalara ve isyanlara katılanların çoğu yoksul Kürtlerdir. Sendika gibi demokratik kurumlarda ise orta sınıfların yoğunluğu gözlemlenmektedir. XVII 1990'ların ikinci yarısında sendikalar giderek bürokratikleşmeye; etki gücünü, dinamizmini kaybetmeye başlamıştır; sendikal kriz baş göstermiştir. Aynıdönemde, 2000'li yıllara doğru, Kürt hareketi daha sonra ideolojik ve stratejik yenilenmeye (Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Konfedaralizm…) aşılacak olan durgunluk dönemine girmiştir. Bu durgunluk sadece mevcut mücadele yöntemlerinin kriziyle değil, savaş ve neoliberal politikalar sonucunda Kürt toplumsal yapısının değişmesiyle de ilişkilidir. 2000'li yıllarda, Kürt halkının önemli bir kesimi yukarıda da söz ettiğimiz gibi kentlerde oturmakta dolayısıyla kentsel ilişkiler daha belirginlik kazanmaktadır. Kürt hareketinin stratejik ve ideolojik olarak yenilenme süreci bu değişimin izlerini de taşımaktadır. Kürt hareketi bu dönemde demokratik alandaki mücadelelere daha fazla önem vermeye ve demokratik kuruluşları geliştirmeye, yenilerini kurmaya başlamıştır. Bu kuruluşlar arasındaki ilişkiyi kordine edecek Demokratik Toplum Kongresi benzeri kurumları da yaratmıştır. DEMEP'de Demokratik Toplum Kongresi ile ilişkili bir şekilde çalışmaya başlamıştır. Özetle 2000'li yıllarda, DEMEP'li kadrolar sadece Kürt toplumsal yapısındaki değişimlere, Kürt hareketinin yenilenmesine ayak uydurma sorunuyla değil, aynı zamanda sendikal krizi aşma sorunuyla da karşı karşıya kalmışlardır. Özellikle de güvencesiz koşullarda çalışan ve her geçen gün neoliberal politikaların sonucunda sayıları artan Kürt emekçilerini örgütleme sorunuyla karşılaşmışlardır. Ayrıca, 2000'li yıllarda Kürt sendikacılarına yönelik baskılar boyut değiştirmiştir. 1990'lı yıllarda hakim olan faili meçhul cinayetler, 2000'lerde daha azalmıştır. Bunun yerine yerine sürgün, tutuklama gibi hukuki baskılar artmıştır. Bugün bir çok Kürt sendikacı tutukludur. Dolayısıyla 2000'lere gelindiğinde etnik ve sınıf mücadelelerine ve bunların ilişkilenme yöntemlerine dair rutin alt üst olmuştur. Bu yüzden 1990'ların ikinci yarısında Yurtsever Emekçiler bir iç krize girmişlerdir. Bu dönemde bazı kadrolar, Kürt hareketinin müdahelesi sonucunda Yurtsever Emekçiler'den ayrılmıştır. Uzun süren bir durgunluk (stagnation) döneminden sonra 2007-2008 DEMEP emek mücadelesine dair yeni bir yaklaşım önermeyi hedefleyen Demokratik Toplumcu Sendikacılık anlayışı geliştirilmiştir. Bu çerçevede, tezde DEMEP kadrolarıtarafından sendikal hareketin krizini aşmak ve Kürt hareketindeki yenilenmelere uyum sağlamak için geliştirilen Demokratik Toplumcu Sendikacılık (DTS) anlayışıincelenmiştir. DTS ile, DEMEP etnik ve sınıf mücadelelerinin arasında yeni bir birlik anlayışı geliştirmiştir; ulus devlet inşa etmeyi hedefleyen nasyonalizm ve sadece sınıf mücadelesini esas alan indirgemecilik (réductionnisme) karşıtı bir tutum benimsemiş, teorik açıdan her iki mücadelenin arasında bir hiyerarşi kurulmasınıreddetmiştir. Ancak pratikte DEMEP kadroları her iki mücadele arasında bir hiyerarşi kurmaktadır; etnik kimliği ve mücadelenin daha öne çıktığınıvurgulamaktadırlar. Diğer yandan nasyonalizme gönderme yapan `Yurtsever` kavramı yerine bu dönemde Kürt hareketinin önceliklerine de uygun olacak şekilde `demokrasi` kavramı tercih edilmektedir. Aynı zamanda daha önce yaygın bir şekilde kullanılan sınıf kavramı yerine bütün sosyal ilişkilerde açığa çıkan emeğe gönderme yapan ve dolayısıyla daha kapsayıcı olan emek kavramı tercih edilmektedir. Böylece etnik mücadelenin içindeki sosyal sınıf ilişkilerinin varlığıreddedilerek mücadele sürecinde farklı sosyal sınıfların üyesi olan aktivistler eşitlenmektedir. XVIII 1990'lı yıllarda Yurtsever Emekçiler'e üye olmak için formel bir işte çalışmak gerekiyordu. Aslında kadrolarının çoğu memurdu ve genel olarak işçi alanında örgütlenmiyorlardı. Bu durum 2000'li yıllarda eleştirildi. Demokratik Toplumcu Sendikacılıkla sendikal alanın sınırlarından çıkılmasının önemine vurgu yapıldı; tüm emekçileri özellikle de ucuz işgücünü, ev emekçilerini… örgütlenmeninin gereğinin altı çizildi. Ama üç başarısız deneme dışında -ki bu denemeler tüm kadroların hafızasında yer edinmeyecek kadar sınırlı kalmıştır- DEMEP bu alanlarda örgütlenecek bir perspektif geliştirmemiştir; bireysel çabalar da söz konusu değildir. Dolayısıyla DEMEP'in teorisi ve pratiği arasında bir uçurumun geliştiğini söyleyebiliriz. Kürt emekçilerinin bütünün örgütlenmemesi durumu, aynı zamanda Kürt emekçilerinin arasındaki farklılaşma sorununa da işaret eder. Biz tezimizde, Kürt emekçileri arasındaki sosyal farklılaşmayı da tartışmaya çalıştık ve gözlemledik ki memurların farklı yaşam tarzları özellikle de hergün neoliberal politikalar sonucu sayıları artan yoksul Kürt emekçileri arasında bir kopuşa (clivage) neden olmaktadır. Son olarak Türkiye soluyla YE/DEMEP arasındaki ilişki incelenmiştir. Burada YE/DEMEP'in örgütlenme ve ideolojik `hastalıkları` olan, bütüncül temsili bir Türkiye solu imajı (une image unique représentative) oluşturduğu gözlemlenmiştir. Bu imaj eleştirisi üzerinden DEMEP kendi varlık nedenini (raison d'être) ve ideolojik örgütsel sorunlarını açıklamaktadır. Anahtar sözcükler: etnisite, sınıf, Kürt hareketi | |
dc.description.abstract | In this master thesis, the methods of construction and reproduction of the relationship between ethnicity and class based on the case of Patriotic Laborers (Yurtsever Emekçiler)/Democratic Labor Platform (Demokratik Emek Platformu- DEMEP) mostly organized in trade unions, especially public trade unions. We aspire to problematize the processes active in the construction of ethnic and class identity in Kurdish politics. In the thesis, the variability of this relationship according to different contexts and economical and political changes is explicated. Within this perspective, the historical, organizational and ideological development of YE/DEMEP from 1990 to 2011, its relations with Kurdish movement and Turkish left are being investigated using qualitative research methods. In the first chapter, methods for integrating ethnicity and class in the literature developed in the USA, Europe and Turkey are being analyzed. Firstly, literature developed in the USA and Europe is being surveyed. There, class and ethnicity have started to be correlated only in the aftermath of the Second World War under the influence of political and economic developments and emergence of theoretical criticisms as postmodernism and feminism. However, this relation is mostly constituted through immigrants coming from foreign countries, especially the old colonies. Such researches predominantly bring out discrimination, the problems of integration and unfavorable working conditions. However, in the majority of these studies, ethnic groups within working class organizations or social class relations within an ethnic movement aren't being scrutinized. In the second part of the first chapter, limited number of studies on Kurdish workers is scanned after dwelling on the development of Kurdish studies with respect to Kurdish workers. It is being criticized that such studies research on Kurdish workers in Kurdish regions only after they migrate to Western regions. In the second part, emphasize is put on interrelating ethnicity and class regarding YE/DEMEP cadres, making use of qualitative research methods. In the first part, the foundation process of Yurtsever Emekçiler is evaluated in its relation to the shift in the content of Kurdish problem and the emergence of public officers' movement in 1980s and 1990s. Yurtsever Emekçiler is established by Kurdish trade unionists having participated in the foundation of public officers' trade unions sympathizing with the Kurdish movement or having already been active in it. Therefore, Yurtsever Emekçiler was born and developed in the intersection of these two movements. From then on, the trade union became a means to relate ethnicity and class and be in contact and solidarity with the Turkish left having an internationalist approach. In that period, the founders of Patriotic Laborers explained Kurdish problem via class antagonism as it is defined by Marxism. Its foundation process also coincides with a period of intensified contra guerilla assaults against Kurdish politicians who have been in struggle via democratic means. Some of the XIII founders, especially including the leaders (Hamit Pamuk, Necati Aydın etc.) then became victims of murders by unknown assailants. In the second part of the second chapter, activities of DEMEP are investigated with respect to the change in the social structure of Kurdish population in 2000s, the strategic, ideological and political transformation of Kurdish movement; shift on state oppression methods addressing trade unionist. In this respect, Democratic Communitarian Trade Unionism (Demokratik Toplumcu Sendikacılık- DTS) approach having been developed by DEMEP cadres to overcome the crisis in trade union movement and adapt themselves to changes within the Kurdish movement is being examined. With the help of DTS, DEMEP have developed a new conception of unity between ethnicity and class struggles; adopted a stance against nationalism and reductionism and theoretically rejected any hierarchy between the two struggles. However, practically, DEMEP cadres envisaged a hierarchy between the two struggles. On the other hand, there is a preference for the concept of `democracy` also in line with the priorities of the contemporary Kurdish movement over the concept of `patriotism` alluding to nationalism. Meanwhile, instead of the concept of class which was previously highly frequently used, the concept of labor was preferred referring to labor in all social relations and thus being more overarching. Therefore, social class relations within the ethnic movement were denied and activists having different social classes were equalized in the process of struggle. In our study, social differentiation amongst the Kurdish laborers is also discussed. Public officer lifestyle created a new form of life resulting in division (clivage) amongst Kurdish workers, especially amongst those working under precarious conditions whose number mounted up day by day as a result of neoliberal policies. Lastly, the relationship between the Turkish left and YE/DEMEP is being analyzed. Here, it has been observed that YE/DEMEP has developed a holistic representational image of Turkish left (une image unique représentative) which amounts to its organizational and ideological `maladies.` DEMEP explains its raison d'être and ideological and organizational problems based on a critic of this image. Keywords: ethnicity, class, Kurdish movement | en_US |