dc.description.abstract | ÖZET Anadolu, coğrafi konumu nedeniyle, bir çok uygarlığın beşiği olmuştur. Anadolu, tarihin en eski devirlerinden itibaren insan yerleşmelerini kendisine çekecek olanaklar sağlamıştır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; paleolitik dönemde (M.Ö. 8000), Anadolu insanının manevi bir güce duyduğu ihtiyaç sonucunda, ana tanrıça inanışı ortaya çıkmıştır. Neolitik dönemde (M.Ö. 8000-5500), ilk yerleşim yeri Konya yakınlarındaki Çatalhöyük olmuştur. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda bir çok ana tanrıça heykellerine rastlanmıştır. Yine aynı çağa ait Hacılar yerleşim bölgesinde de bu türden heykelciklere rastlanmıştır. Alacahöyük kraliçe mezarlarındaki buluntuların kral mezarlarınınki kadar görkemli olması, bu çağda ana erkil düzene dayalı bir yaşam biçimi olduğunu kanıtlamaktadır. Mısır heykelinde ise daha farklı bir anlatım özelliği bulunmaktadır. Mısır tarihi boyunca (M.Ö. 3100-320) görülen katı krallık ve dinsel inanışların, Mısır heykel sanatı üzerine büyük etkileri olmuştur. Daha sonraki dönemlerde ise, dönemin usta heykeltraşlarının özgün olma çabasıyla, ifade tarzlarında değişiklik olduğu görülmüştür. Mısır sanatında heykellerde kullanılan taşın sert olması, sanatçıyı hiç yıldırmamış ve günümüze muhteşem eserlerden örnekler kalabilmiştir. 3000 yıllık Mısır heykeli, İngiliz, Alman, Fransız vs. gibi Avrupa sanatçılarını her yönden etkilemeyi başaracak ölçüde güçlü bir anlatım özelliğine sahiptir. Mezopotamya heykel sanatını (M.Ö. 2900-1950) incelerken, büyük uygarlık dönemlerini baz almak gerekmektedir. Bu dönemler, Cemdet- Nasr, Mesilim, Geç Uruk, Er Hanedanlar, Akadlar ve Sümerler olarak özetlenebilir. Özellikle Geç Uruk döneminde rahip-kral kişiliğinin çeşitli şekillerde betimlendiği bir çok örnek bulunmaktadır. Buna karşın, Akad krallığı dönemindeki anıtsal nitelikteki heykellerin yok denecek kadar az olmasının nedeni, tahrip edilmelerinden kaynaklanmaktadır. Mezopotamya heykel sanatında dikkati çeken en önemli nokta ise yüzlerdeki ifade tarzıdır. Arkaikin yüz anlatımındaki ifadesizlik ve donuk bakışlar, Mezopotamya heykelinde yoğun olarak görülmüştür. Yumurta şeklinde gözler, dudağın altından başlayan kıvırcık sakallar ile kartal gagalı burun tarzı, Mezopotamya heykelinde görülen genel karakteristik özelliklerdir. ivDönemin heykellerinde görülen genel farklılıklar, Mezopotamya'ya yerleşen kavimlerin çeşitliliği ile doğru orantılıdır. `Hama taşları` adıyla anılan beş büyük bloğun bulunması, dünyanın dikkatini Hititlere çekmiştir. Alacahöyük şehir kapılarının bekçileri olan aslan ve sfenksler, Hitit sanatında (M.Ö. 1660-700) önemli bir yer tutmaktadır. Yine en özgün biçimde, üstün yontu niteliklerini taşıyan Yerkapı Sfenksleri'nde, aynı Mezopotamya sanatında olduğu gibi gözlerin oyularak, içlerinin değerli taşlarla süslenmesi yaygındır. Geç Hitit dönemine ait eserler, ancak 20.yy'ın başlarında, yapılan kazılar sonucunda gün ışığına çıkarılmıştır. Bu dönemin en önemli örnekleri, Aslanlı Kapı ortostadlarıdır. Aramiler'in egemenlik kurduğu bazı şehir devletlerinde, özellikle Zincirli Sam- Al ve Sakçagözü kapı aslanlarını yontan Arami'li sanatçılar yeni bir fantastik tiplemenin yaratıcısı olmuşlardır. Toplumlararası etkileşim, yardımlaşma gibi olumlu etkilerle Yunan heykeli (M.Ö. 500-50), sanatsal gelişimini sürdürmüştür. En önemli heykeller, Arkaik dönemde Mısır etkilerine bağlı olarak görülmüştür. Tanrılar ve mitolojik karakterlerle ilgili konular ağırlıklı olarak betimlenmiştir. Ölçü, denge, kompozisyon, hep bir disiplin içinde yürütülmüştür. En belirgin özellikler, bu yapıtlardaki `arkaik gülümseme` olarak adlandırılan ifade tarzıdır. `Kore` ve `kros` adı verilen figürler, genellikle mermerden yontularak yapılmışlardır. Klasik dönemin en önemli sanatçılarından olan Praxiteles' in `Genç Apollon` ve `Hermes` heykellerinde, insan anatomisini çok dikkatli bir şekilde gözlemlemiş olduğu dikkat çekmektedir. Arkaik ve Klasik Dönem'de görülen, tanrılara olan saygı, Helenistik Dönem'de tamamen kaybolur. Yunan heykellerinde görülen genel özellikler olarak, adaleli yapılar, danseder gibi hareket tasvirleri ile ruhsal ifadeyi yüze yansıtmaları gösterilebilir. Roma heykel sanatı (M.Ö. 5. yy - M.S. 5. yy) en büyük başarıyı büstleriyle sağlamıştır. Romalıların Yunanlılarla olan ilişkileri, heykel örneklerinde açık bir ifadeye ulaşır. Aşırı gerçekçilik örnekleri, ölü masklarıyla mermer büstlerin yapımına yansır. Flavian devrinden sonra bu büstlerdeki göz, kulak, saç bölümleri, delici araçların kullanımıyla daha kolay yontulabilmiştir. Hadrian hükümdarlığı döneminde ise gözlerdeki kapalı anlatım tarzı, yerini gözbebeklerinin delinmesiyle, farklı bir anlatım üzerinde yoğunlaşmalarını sağlamıştır. Romalıların gösterişedüşkünlüklerinin bir örneği de Apollo, Mars, Venüs gibi tanrılara benzer şekilde sanatçılara kendi yontularını yaptırmak istemiş olmalarıdır. Yunan mitolojileri, Roma dönemi heykeltraşlarının vazgeçilmez esin kaynağı olmuştur. Rönesans sanatında karşımıza çıkan en önemli isim, kuşkusuz Michelangelo 'dur. Duygularını şiirlerle ifade eden ve yalnızlığını yaptığı heykellerle bütünleştiren Michelangelo, heykellerine biçim açısından devasal anlamlar yüklemiştir. En önemli heykellerinden biri olan `David` heykeli, gizemli bir güç barındırmaktadır. `Musa`, tutuklular ve esir heykellerinde de biçimle içerik bütünleşmiş ve `David` heykeline göre Michelangelo bu heykellerinde daha başarılı olmuştur. Rönesans'ın bir başka heykeltraşı olan Giovanni Bologna, `Sabin' in kaçırılışı` adlı heykeliyle genel kompozisyona mekan içinde `S` formu vermesi ve muhteşem devinimiyle izleyenleri büyülemiştir. Çok iyi bir anatomi bilgisine sahip olan Donatello'nun `Peygamber Jeremiah` adlı heykelinin yüz ifadesi, çağının en hayranlıkla bakılan sanatçısı haline gelmesini sağlamıştır. Olgun Rönesans'ın havası içinde yetişen sanatçılardan en önemlileri bunlardır. Barok çağı olarak adlandırılan dönem, 17.yy'ın tümünü kapsar ve 18.yy'da, Roma'da klasik tepkilerin başladığı 1750'ye değin uzanır. Barok heykelin genel özelliği, hareketliliği ve anlatım gücüdür. Hareket, heykelin üzerine düşen ışıkla sürekli yenilenir. Barok heykel, farklı yönlerden algılanmak üzere ifade edilmiştir. İki ya da daha çok figürden oluşan, dinsel, mitolojik konuların ele alındığı ve duygusallığın ön planda olduğu bir anlatım özelliği vardır. Francesco Mocchi'nin `Vahiy` ve Lorenzo Bernini'nin `Longinus` adlı heykellerinde, Michelangelo 'nun heykellerindeki dinamizmi yansıtan özellikler göze çarpar. Gerçekle hayalin birleştiği barok sanatı, sanatçıların doğayı öğrenerek hayallerindeki anlamı katmalarıyla bütünleşmiştir. İtalya'nın en önemli heykeltraşı Bernini'nin `Apollon ve Daphne` (1616-1625) adlı eseri, gözlemle hayalin birleşmesi sonucunda ortaya çıkan bir eserdir. Bernini'yi Michelangelo 'dan ayıran özellik, mermerde insan teninin tüm sıcaklığını yansıtabilmesidir. Bernini, her heykelinde kişinin ruhsal ifadesinden, giysilerin dalgalanışını ve saçların rüzgardan uçmasına kadar her etkiyi mermere yansıtabilmiştir. vıİtalya dışında, İspanya, Almanya, Belçika, Avusturya, Polonya gibi katolik ülkelerde de barok heykel, etkilerini göstermiştir. Gösteri tutkusu, tüm barok dönem boyunca egemen olmuş ve kendini yaşamın her dalında belli etmiştir. VII | |
dc.description.abstract | SUMMARY Anatolia has been a center of many civilizations because of its geographical location. Since ancient periods, it has given many opportunities to draw the attention of mankind. The research shows that the belief of `goddess` had come out as a result of the Anatolian man had needed a spiritual power during the paleolithic period (8000 B.C.). The first center of population had been Çatalhöyük during the Neolithic period (8000-5500 B.C.). There had been found many `goddess` statuettes from the excavations. The same kind of statuettes belong to the same period had been found in `Hacılar` too. This is a proof of there had been a mother- based life style that the tombs of queens had been magnificient as the king's tombs in Alacahöyük. There is some difference of description in Egyptian art. During Egypt period (3100-320 B.C), there was a great influence of the strict kingdom and religious belief on Egyptian art of sculpture. There had been some alteration in the style of expression with the efforts of master scupltors in order to put some originality into their works during the following periods. The hard stone would have never intimidated the artists so that many splendid works of art are remained to the present. The Egyptian art has so powerful attribute of expression that it has impressed the European artists such as English, German and French artists etc. all the way. We must take the civilization periods into consideration while studying Mesopotamian Art of Sculpture (2900-1950 B.C). These periods are Cemdet-Nasr, Mesilim, Late Uruk, Er Dynasties, Akkads ve Sumer period. Especially during Late Uruk period, there has been many examples described the personage of king-priest in many ways. On the other hand, the number of the statues belong to the period Akkad kingdom are very few because they were destroyed. The most important point of Mesopotamian art taking attention is the style of expression on faces of statues. The inexpressible definition of face and cold looks of Archaic style were encountered very often in VIIIMesopotamian art. Egg-shaped eyes, curly beards beginning from lower lips and style of eagle-bill-shaped nose are the general characteristics that have been seen in the art of Mesopotamia. The main differencies among the statues of this period is proportional to the variety of the nations that had settled in Mesopotamia. With the discovery of five massive monuments called `Hama stones`, the world's attention was drawn to Hittites. The lions and sphinxes which were the guards for the gates of the city, take an important place in Hitttite Art (1660-700 B.C). Taking out the pupils and placing precious stones in as in Mesopotamian Art is very common in `Yerkapi Sphinxes` which have superior sculpting characteristics with their very original style. The works belong to the Late Hittite Period were just discovered at the beginning of the 20th century. The most important examples of this period are the orthostads of `Lion Gate`. Especially the Aramaean artists of `Zincirli Sam-Al` and `Sakçagözü` gate lions have been the creators of a new typecasting in some city-states of Arami kingdom. The Greek Art (500-50 B.C) had carried out its artistic development with some positive influences such as the interactivity among the societies and helping each other etc. The most important statues had been sculpted during the Archaic period, depending on Egyptian influences. The subjects related to gods and mithological personalities were strongly expressed. Scale, balance and composition were all carried out in a discipline. The clearest features on those statues are the style of the expression called `Archaic Smile`. The statues called `Core` and `Croisos` were generally carved out from marble. It is very noticable that Praxiteles, one of the most important artists of Classic Period, had observed the human anatomy very carefully when looked at his works `Young Apollon` and `Hermes`. The respect to gods seen during Archaic and Classic period is completely vanished during Hellenistic period. The main features of Greek statues are muscled forms, expression of movements like dancing and reflection of phsychological conditions to the face. Roman Sculpture Art (5th B.C - 5th A.D) obtained the main success with its busts. The relation between Greek and Roman comes up clear in statues. The extreme samples of realism pass through the marble busts IXwith dead masks. After the Flavian period, eye, ear and hair sections of busts had been carved easier using some drilling tools. The style of expression of closed-eyes replaced with a different style by drilling out pupils during the reign of Hadrian. An example of that Romans' addiction to show-off were that Romans wanted their statutes to resemble gods such as Apollon, Mars, Venus etc.. Greek myths were undeniable sources of inspiration during this period. The famous artist during the renaissence period is certainly Michelangelo. Michelangelo expressing his feelings by means of poems and integrating his loneliness into the statues he carved, had loaded great meanings to his works. `David`, one of the well-known works of Michelangelo carries a mysterious power in it. The form and the content was united in `Musa`, prisoner statues and he was more successful in those works than in `David`. Giovanni Bologna, another artists of Renaissance period, had fascinated onlookers with its movement and giving `S` form to composition in space by its excellent work `Sabin' s Escape`. The facial expression of Donatello's `Prophet Jeremiah` had become him the most admired artist of the period as he had a extreme knowledge of human anatomy. Those artists were the most important ones in the mature atmosphere of the Renaissence. The Baroc period covers whole 17th century and continues up to 1750 when the classic reactions had started in Rome. The main feature of the Baroc sculpture is its activity and its power of expression. The movement is renewed by the light falling down on the work. The Barok sculpture is expressed in order to be percieved from different directions. It has a style of expression that is formed by two or more figures, carrying generally religious and mythological subjects and which the emotions are the main objective. The characteristics of `Inspiration` of Francesco Mocchi and `Longinus` of Lorenzo Bernini are similar to the works of Michelangelo by means of dynamism. The Baroc Art where dream and real is combined, is become a united whole by the artists lerning the nature and adding the meaning in their imagination. `Apollon and Daphne` (1616- 1625) of Bernini, the famous Italian sculptor, is a work of art that have been come out as a result of the combination of the real and the imagination of the artist. The diffrence between Bernini and Michelangelo is that Bernini had been capable to reflect the warmth of the human skin xonto marble. Bernini had been enable to put every impact varying from psychological expression to waving of hair onto marble in his every work.. The Baroc sculpture had showed its influences in the other catolic countries such as Spania, Germany, Belgium, Austria, Polland too, except for Italia. The passion of demonstration had been dominant during the whole Baroc period and showed itself in all branches of life. XI | en_US |