dc.contributor.advisor | Özaydın, Sabri | |
dc.contributor.author | Yüksel, Coşgül | |
dc.date.accessioned | 2020-12-30T07:39:48Z | |
dc.date.available | 2020-12-30T07:39:48Z | |
dc.date.submitted | 1999 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/489909 | |
dc.description.abstract | ÖZET Yaylaçalı'da bekleme görevini üstlenen aileyle ilk kez 1995 yılının bir yaz günü karşılaştım. Mevlut, Emine ve çocukları Kemal.... Kısaca Sasa ailesi... Piknik yapmaya gelenlerin dikkat bile etmedikleri bir noktada onları gözleyen, ormana verebilecekleri zararları engellemeye çalışan, ormanın yaşaması için çabalayan bir aile... Yangın kulesinin bulunduğu yere ilk ulaştığımda inanılmaz bir doğa güzelliğiydi beni etkileyen... Ancak aile bu güzelliği yaşayarak tüketmiş, sıradanlaştırmış, fark edemez duruma gelmişti. Yılın 5 ayını Yaylaçalı'da, etrafı gözleyerek geçiliyorlardı. Kimi zaman yangın, kimi zaman kaçak avlanmaya çalışan avcılar, kimi zaman da bir dost, bir akraba giriyordu dürbünlerindeki görüntüye... Kimi zaman sohbet edecek birileri geliyordu oralara... Ancak temel olan beklemekti Sasa ailesi için... Hep beklemek, gözlemek... Beklemek... Sözlüklere bakıldığında pek çok anlamıyla karşılaşılır bu sözcüğün... Bir iş oluncaya, bitinceye ya da biri, bir şey gelinceye değin bir yerde kalmak bu sözcüğün anlamlarından biri... Ya da ummak... Düşündüğü gibi olmak... vb. Ancak sözcüğün anlamı ne olursa olsun tümünde hissedilen bir durağanlık, devam etmeyiş, olduğu gibi kalış vardır. Bu bekleyiş bir süre sonra sıradanlığı, hissetmemeyi, bezginliği kaçınılmaz olarak getirecektir, getirir de nitekim... Gerçi kısa zamanda bekleyişin son bulması insanda bezginlik noktasına varmaz. Peki ya çok uzun zaman sürecek olursa... Hele de bu bekleyiş bir görev olarak insana verilmişse... Bir de buna beklenen ortamın maddi olanaksızlıkları eklenecek olursa... Yaylaçalı'da bekleme, gözleme görevini üstlenen Sasa ailesinin yaşam biçimi de buydu. Nitekim ilk karşılaştığımız 1995 yılı ile çekim karan verip ön araştırma için gittiğimiz 1998 yılına dek yaşamlarında hiçbir şey değişmemişti. Pek değişeceğe de benzemiyordu. Ve aile fertleri bu bezginliklerini farklı farklı biçimde giderme yoluna düşmüştü. Mevlut, çıkışı alkolde buluyordu. Köylü kadınının hoşgörüsü, fedakârlığı, kaderine razı olmuşluğu içindeki Emine ise inekleri, tavukları, ekmek yapma zorunluluğu, torununun bayramda giyeceği hırkanın biran önce bitmesi gibi kaygılarla, içinde bulunduğu sıradanlıktan kurtulmaya çalışıyordu. Fiziksel ve ruhsal rahatsızlan nedeniyle Kemal'i yakalamak, iç dünyasına ulaşmak ise zaten pek olası değildi. Kısaca tek iletişim aracının telsizolduğu, beklemek üzere bırakıldıkları bu yerde yalnızlıkla, maddi olanaksızlıklarla mücadele ederek yaşamaya çalışan insanların öyküsü... Bu öykünün anlatılabileceğini, anlatılması gerektiğini bir önsezi olarak hissediyordum. İyi de nasıl olacaktı bu? Oldukça uzun süren düşünce aşamasını izleyen araştırmalardan sonra çalışmalara başladım. Anlatım dili gerçeği, yaşamı yakalama yoluna düşmüş belgesel olacaktı kuşkusuz... Doğal bir ortamda, doğal oyuncularla, yaşanan, gerçek bir öykünün çekilebilmesi için en uygun dilin belgesel olacağını düşünüyordum. Öykü ve anlatım dili böylece belirlendikten sonra 1997 kasımında aileyle bağlantıya girdim. Ailenin de çekim için izni alındıktan sonra tüm hazırlıklar tamamlanarak 1998 yılı 8 temmuzunda yollara düştük. İşte `YAYLAÇALI BEKLEMEDE` uzaklarda bir yerlerde beklemekle görevli insanların bir günlük yaşamım, ötekilere anlatmaya çalışan bir çalışma olarak ortaya çıktı. `SEYİR DEFTERİ` nde ise bu yolculukta yaşananları, kısaca çalışmanın oluşum sürecini anlatmaya çalıştım. VI | |
dc.description.abstract | ABSTRACT I met the family whose responsibility is to watch for the environment on a summer day in 1995. Mevlut, Emine and their children Kemal... The Sasa family in brief... A family who struggles for the safety of the forest and who tries to prevent any harm to the forest directed by the people having picnic. A family whom the picnicing people do not event recognize... When I reached the fire tower first, it was the beauty of the nature which affected me... However, the family has consumed this beauty on live and they are not aware of it. They had been spending their time by watching for the environment for five months of a year in Yaylaçalı. They sometimes fire, sometimes hunters who try to hunt illegal or a friend or a relative via the binaculars they have. Sometimes they had someone to talk... The main thing for the Sasa family was to wait... Wait and watch for forever... Wait... When looked up a dictionary, one may see many meanings of the word- To stay somewhere until someone comes or something happens is one of the meanings of the word... Or to expect... To happen as is is though... etc. However, whatever the meaning of the word is, the all meanings have a stability, a remaining... This waiting will definitely bring depression, a monotoneus life, and it does... Indeed, the lasting of waiting in a short time, does not depress one... What if it takes a long time... Moreover if this is a duty... And if financial difficulties are added to the situation... That was the life style of the Sasa family whose duty is to watch for the forest... Nothing had changed between the time when we met first 1995 and went for a pre-research for the documantary in 1998. Neither will it seem to change... And the members of the family had each found a different way of getting rid of the depression. Mevlut's was alcohol. His wife Emine, a typical Anatolian woman who is humble and self-sacrificing, was trying to get rid of her depression by looking after cows, hens and by cooking and knitting a pullover for her grandson. It was not so easy to observe and talk with Kemal because of his mental and physical situation. Briefly, the story of people who have to wait and watch for the forest in difficult financial conditions with only a communication device, a radio. I felt necessary that this stay be told... But how ? I started to study after recearchs following a series of thought. vnThe expression, of course, would be a documen tary that shows the reality. I thought the best way of expression a documentary in a natural setting with natural actor and actresses. After determining the story and the way of expression I made connections with the family in november at 1997. Getting their permission for the documertary, we set off on the 8 th of July in 1998. The documentary, `YAYLAÇALI BEKLEMEDE` came out as a study telling to other people a daily life at a family whose duty is to wait and watch for the forest. In `SEYİR DEFTERİ`, I tried to illustrate what we came accross during the study, the formation process of the study in brief. vin | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Sahne ve Görüntü Sanatları | tr_TR |
dc.subject | Performing and Visual Arts | en_US |
dc.title | Yaylaçalı beklemede (yangın kulesi) | |
dc.title.alternative | Yaylaçalı is waiting | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | Sinema Televizyon Anasanat Dalı | |
dc.subject.ytm | Documentary film | |
dc.subject.ytm | Film | |
dc.identifier.yokid | 86072 | |
dc.publisher.institute | Güzel Sanatlar Enstitüsü | |
dc.publisher.university | MARMARA ÜNİVERSİTESİ | |
dc.type.sub | proficiencyinArt | |
dc.identifier.thesisid | 86072 | |
dc.description.pages | 86 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |