dc.contributor.advisor | Koçak, Mustafa | |
dc.contributor.author | Köseoğlu, Rahman | |
dc.date.accessioned | 2020-12-29T14:07:37Z | |
dc.date.available | 2020-12-29T14:07:37Z | |
dc.date.submitted | 2014 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/438841 | |
dc.description.abstract | Bu çalışmada Ocak 2006 – Nisan 2011 tarihleri arasında, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinde veya dış bir merkezde diferansiye tiroid kanseri tanısı almış ve total tiroidektomi sonrası RIA tedavisi uygulanmış 18 yaş ve üzeri 300 hastanın (239 kadın,61 erkek) bilgileri retrospektif olarak incelendi. Çalışmamızda hastalar başlangıçta Amerikan Tiroid Derneği risk belirleme sistemine göre düşük, orta, yüksek risk gruplarına ayrıldı. Ayrıca hastalar tedaviye verdikleri yanıta göre çok iyi, kabul edilebilir ve eksik yanıt olarak gruplandırıldı. Böylece ATA risk belirleme sisteminin hastalığın erken dönemdeki tekrarlama olasılığını tahmin etmedeki etkinliği ve hastaların tedaviye verdiklere yanıt ile ilk risk tahminlerinin gözden geçirilerek nasıl birleştirilebilecekleri tartışıldı. Ayrıca çalışmamızda cinsiyet, yaş, tümör çapı, multifokalite, AJCC (American Joint Commitee on Cancer) evresi, kapsül invazyonu ve hasta takiplerinde ölçülen suprese ve stimüle tiroglobulin değerleri gibi değişkenlerin takip sonrası dönemde persistan veya rekürrens durumunda olmayla ilişkisi değerlendirildi.Çalışmamızda AJCC evreleme sistemine göre hastaların % 69.3'ü evre 1 grubunda (208/300), % 23'ü evre II (69/300), % 6.3'ü evre III (19/300), % 1.3'ü ise evre IV grubunda (4/300) idi. ATA risk belirleme sistemine göre ise hastaların % 54.7'si (164/300) düşük riskli, % 39.7'si (119/300) orta riskli, % 5.7'si (17/300) ise yüksek riskli grupta idi. Hastaların tedaviye verdikleri yanıta bakıldığında; % 79.7'sinin (239/300) tedaviye çok iyi yanıt, % 11'inin (33/300) kabul edilebilir yanıt, % 9.3'ünün (28/300) ise eksik yanıt verdiği görüldü.Histopatolojik inceleme sonucunda hastaların % 82.7'sinde ( 248/300) papiller kanser, % 13.3'ünde folliküler kanser, % 4'ünde (12/300) hurthle hücreli kanser tespit edildi. Çalışmamızda ortalama tümör çapı 1.91 cm ± 1.2, ortalama tanı yaşı 46.2 ± 13.18 (erkeklerde 49.5 ± 13.2, kadınlarda 45.3 ± 13.0) olarak bulundu. Hastaların % 21'inde (63/300) takip sonrası son durumda persistan veya rekürren hastalık tespit edildi.Başlangıç tedavisine verilen yanıta dayanarak persistan yapısal veya rekürren hastalığın uyarlanmış risk tahmininin düşük risk grubunda olup tedaviye çok iyi yanıt verenlerde % 7.3'den % 2.9'a, orta risk grubunda olup tedaviye çok iyi yanıt verenlerde % 14.3'den % 5.3'e, yüksek risk grubunda olup tedaviye çok iyi yanıt verenlerde ise % 70.5'den % 60'a düştüğü görüldü.Çalışmada ilk iki yıldaki tedavi ölçütlerine göre takip sonunda hastalıksız olma durumuna bakıldığında, düşük risk grubunda tedaviye çok iyi yanıt vermenin, orta risk grubunda stimüle Tiroglobulin < 1 ng/ml olmasının veya tedaviye çok iyi yanıt vermenin , yüksek risk grubunda ise suprese Tg < 1ng/ml olmasının, takip sonunda hastalıksız olmayı daha güçlü tahmin ettiği görüldü.Çalışmamızda ortalama tanı yaşının erkek hastalarda daha yüksek olduğu görüldü. Takip sonrası dönemde persistan yapısal veya rekürrens durumunda olmanın tanı esnasındaki yaşın ve tümör çapının yüksek olmasıyla ilişkili olduğu görüldü. Tiroiditin, multifokalitenin ve tümör kapsül invazyonunun ise takip sonrası dönemde persistan yapısal veya rekürrens durumunda olmayla ilişkili olmadığı görüldü. Çalışmamızda hastalık evresinin ileri olmasının (evre III, evre IV) takip sonrası durumda persistan yapısal veya rekürrens durumunda olmayla ilişkili olduğu görüldü. Kadın cinsiyetinin takip sonrası dönemde hastalıksız olmayla, erkek cinsiyetinin ise persistan yapısal durumda olmayla pozitif ilişkili olduğu görüldü. Rekürrens ile cinsiyet ilişkisinin anlamlı olmadığı görüldü.Çalışmamızda post-op-pre-ablatif dönemde ölçülen Tg, stimüle ve suprese Tg değerlerinin takip sonrası dönemde hastalıksız olma veya persistan yapısal veya rekürrens durumunda olmayla ilişkili olduğu görüldü. Çalışmamızda post-op Tg değeri için 9.5 ng/ml, stimüle Tg için 1.7 ng/ml ve suprese Tg için 0.3 ng/ml takip sonrası dönemde rekürrens riski için cut-off değer olarak bulunmuştur.Çalışmamızda başlangıç tedavisine verilen yanıta dayanarak oluşturulan yeni risk hesaplanmasının daha dinamik olduğu ve takip sonu durumu daha iyi tahmin ettiği ve bizlerin hastaları bu riske göre daha özel ve yakın takip etme avantajı sağladığı görüldü.Sonuç olarak, çalışmamızda ATA risk sınıflamasının, başlangıçta rekürren/persistan hastalığı tahmin etmede kullanışlı bir sistem olduğu görüldü. Fakat sadece riske göre uyarlanmış izlemin hastanın tüm ömrü süresince değişmeyen başlangıçtaki risk tahminlerine göre yapılamayacağını da gösterdi. Her hasta için özel, dinamik ve tam risk tahminleri elde etmek için risk belirleme sistemiyle tedaviye yanıt değişkenlerininin birleştirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. | |
dc.description.abstract | In this study, January 2006 - April 2011 between the Karadeniz Technical University Faculty of Medicine or outside in a center, differentiated thyroid cancer were diagnosed and after total thyroidectomy RIA had been treated 18 years and over 300 patients (239 women, 61 men) data were retrospectively analyzed. In our study, the initial American Thyroid Association risk stratification of patients according to the system low, medium and high risk groups were separated. In addition, patients according to their response to treatment was very good, acceptable and responses were classified as missing. Thus, ATA risk stratification system to predict the likelihood of recurrence in early stages of disease activity and treatment of patients in response to statistics given to the first risk estimates were revised and discussed how they can be combined. Also in our study, gender, age, tumor size, multifocality, American Joint Commitee on Cancer (AJCC) stage, capsular invasion and patient follow-up measurements of the suppressed and stimulated thyroglobulin values of variables such as follow-up period of persistent or recurrent is the case with the relationship was evaluated.In our study, the AJCC staging system of the patients 69.3 % were stage 1 group (208/300), 23 % of stage II (69/300) and 6.3 % for stage III (19/300) and 1.3 % stage IV group (4/300), respectively. ATA risk stratification of patients according to the system while 54.7 % (164/300) low-risk, 39.7 % (119/300) moderate risk, and 5.7 % (17/300) were in the high risk group. When looking at the responses of patients to treatment; 79.7 % (239/300) responded very well to treatment, 11 % (33/300) acceptable response, 9.3 % of the (28/300) showed that the response is missing.Histopathological examination of the patients in 82.7 % of patients (248/300) papillary carcinoma, 13.3 % of follicular cancer, and 4 % (12/300) hurthle cell carcinoma was detected. In our study, mean tumor diameter was 1.91 cm ± 1.2, mean age at diagnosis was 46.2 ± 13.18 (males 49.5 ± 13.2, 45.3 ± 13.0 in women) were found. In 21 % of patients (63/300) follow-up of persistent or recurrent disease in the last case was detected.Initial treatment responses based on the persistent structural or recurrent disease adapted risk estimation in low risk group not treated very well responsive 7.3% from 2.9%, intermediate-risk group and the treatment very good responders and 14.3% from 5.3%, higher risk group and 70.5% in those who respond very well to therapy than was seen in 60%.In this study the first two years treatment criteria follow-up of disease status of being considering the low risk group treated very well not respond, intermediate-risk group, stimulated Thyroglobulin < 1 ng / ml or treatment very good response of the high-risk group is suppressed Tg < 1 ng / ml of being, at the end of follow-up showed that disease estimated to be more powerful.In our study, the mean age at diagnosis was found to be higher in male patients. In case of persistent or recurrent structural follow-up period being the age at diagnosis and tumor size were found to be associated with being high. Thyroiditis, multifocalitiy, invasion of the tumor capsule and the follow-up period was not associated with persistent structural or in case of recurrence was observed.Of our study is the advanced stage of the disease (stage III and stage IV) at follow-up status was associated with persistent structural or in the case of recurrence was observed. Female gender was the follow-up period with disease, the persistent structural condition of the male sex are seen to be associated with the positive. There was no significant relationship between gender of recurrence.In our study, post-op period, measured in pre-ablative Tg, stimulated and suppressed Tg is the follow-up period or persistent structural disease or recurrence was found to be associated with the case. In our study, post-op for Tg 9.5 ng / ml, stimulated Tg 1.7 ng / ml and 0.3 ng for suppressed Tg / ml for the risk of recurrence at follow-up period was found to be the cut-off value.In our study, initial treatment responses based on the creation of new risks of computing is much more dynamic and follow the latest situation better estimates and we the patients of this risk than the private and close monitoring advantage was observed.In conclusion, our study of ATA risk classification, initially recurrent / persistent disease was found to be a useful system to predict. However, only adapted to the risk of follow-up the patient's entire life does not change during the initial risk estimates also showed that not be done. Tailored to each patient, to achieve dynamic and full of risk assessment, risk prediction system response to treatment is needed to conclude that the combination of the variables. | en_US |
dc.language | English | |
dc.language.iso | en | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları | tr_TR |
dc.subject | Endocrinology and Metabolic Diseases | en_US |
dc.title | Diferansiye tiroid kanserli hastalarda tedavi sonrası rekürrens riskinin değerlendirilmesi | |
dc.title.alternative | Evaluation of recurrence ri̇sk i̇n di̇fferenti̇ated thyroi̇d cancer after treatment | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | İç Hastalıkları Anabilim Dalı | |
dc.subject.ytm | Neoplasms | |
dc.subject.ytm | Thyroid gland | |
dc.subject.ytm | Thyroid neoplasms | |
dc.subject.ytm | Thyroid diseases | |
dc.subject.ytm | Treatment | |
dc.subject.ytm | Recurrence | |
dc.subject.ytm | Neoplasm metastasis | |
dc.identifier.yokid | 10053546 | |
dc.publisher.institute | Tıp Fakültesi | |
dc.publisher.university | KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ | |
dc.type.sub | medicineThesis | |
dc.identifier.thesisid | 379207 | |
dc.description.pages | 87 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |